5 sonuç bulundu
Uygulanan Filtreler
  • Türk Tarih Kurumu
  • Belleten
  • İbrahim Agah ÇUBUKÇU
Dergiler
Yayınlayan Kurumlar
Yayın Yılı
Anahtar Kelimeler

Les Vues Des Musulmans Envers Des Chretiens

Belleten · 1993, Cilt 57, Sayı 218 · Sayfa: 271-284
En Arabie, l'ordre social était mauvais avant la prophétie de Mahomed. L'ignorance avait été répandue; l'esclavege avait été accueillie comme un événement normal et les femmes avaient été manquées de leur droits. La Mecque était une ville sacrée depuis des anciennes périodes et que l'on comptait le centre commercial. La responsabilité de cette ville, fondée par le prophéte Abraham et son fils Ismael, d'aprés certaines vues, appartenait aux dirigeants de la tribu de Mahomed. Mahomed avait fait la connaissance de certaines moines chrétiens au moment où il voyageait vers la Syrie avec son oncle Ebu Talib pour la commerce.

Kültür Tarihimizde Din

Belleten · 1990, Cilt 54, Sayı 210 · Sayfa: 773-804
Tam Metin
Din, geniş anlamıyla, insan ile Tanrı arasında kutsal bir bağdır. İnsanoğlu, öteden beri hayata bir anlam vermek istemiştir. Düşünürler, evrenin başlangıcını, sonunu ve nasıl meydana geldiğini çözmeye çalışmışlardır. Evrenin ilk unsuru üzerinde kafa yormuşlardır. Varlığı anlamak istemişlerdir. Düşünürler, ayrıca insanın evren içindeki yerini tespit etmek için çaba harcamışlardır. İnsanın yazgısı sorunu üzerinde düşünmüşlerdir. Birçok düşünürü ölümden sonraki hayat meşgul etmiştir. Şu kadar var ki, bu konularda din, insanlığa en azından bir avuntu sağlamıştır. Gerçi dinler arasında ortak bir düzen ve ortak bir açıklamanın olduğu iddia edilemez. Ancak, hemen hemen bütün dinlerde kutsal değerlere inanmak sözkonusudur. Evrene ve insana bakış da sözkonusudur. Ne var ki, kimi dinler konuyu ilkel biçimde çözümlemeye çalışmış, kimileri de daha ayrıntılı dile getirmiştir.

İstiklal Savaşı ve Milli Birlik

Belleten · 1988, Cilt 52, Sayı 204 · Sayfa: 795-806
Tam Metin
Birinci Cihan Savaşı'nda Osmanlılar dostlarıyla birlikte yenik düşmüştür. Bunun sonucu olarak 30 Ekim 1918'de Mondros Mütarekesi'ni imzalamak zorunda kalmıştır. Mütarekeyi İngiliz Akdeniz Donanması Başkomutanı Koramiral Arthur Galthorpe ile Osmanlı Hükûmeti temsilcilerinden Denizcilik Bakanı Rauf Bey (Orbay) imzalamıştır. Yirmi beş şartı içeren bu ateşkesle Osmanlı Devleti'nin eli kolu iyice bağlanmış ve galip devletlerin arzularına boyun eğmek zorunda kalınmıştır. Ateşkesin bazı maddeleri Osmanlıların silahlarının alınmasını ve güçsüz halde bırakılmasını öngörmüştür.

Gazzalî ve Felsefesi

Belleten · 1986, Cilt 50, Sayı 198 · Sayfa: 621-636 · DOI: 10.37879/belleten.1986.621
Tam Metin
Gazzalî, H.450/M.1058 yılında Tus şehrinde doğdu. Küçük yaşta babasını kaybettiğinden baba dostu Yusuf Nessac adında saygıdeğer bir zatın himayesi altında tahsiline devam etti. Yusuf Nessac gerek Ebu Hâmid al-Gazzalî ve gerekse onun küçük kardeşi Ahmet al-Gazzalî'nin yetişmesiyle babalarından kalan para tükeninceye kadar uğraştı. Daha sonra bu çocuklara bir medreseye sığınmalarını tavsiye etti. Ebu-Hâmid al-Gazzalî Tus'ta Ahmet İbni Muhammed ar-Razkanî adlı bir bilginden fıkıh öğrendi. Sonra Gürcan'a gitti. Gürcan'da Ebu'l-Kasım el-İsmailî'den dersler aldı. Yeniden Tus'a döndü. Nihayet Nisabur'a giderek Nizamiye Medresesi rektörü İmamü'l-Haremeyn'in derslerine devam etmeye başladı. Ondan Mezhepler Tarihi, Fıkıh Usûlü, Mantık, Din Felsefesi öğrendi. Kelâm ilminde derinleşti. Öğrenci arkadaşları arasında kısa zamanda ön safa geçti. İmamü'l-Haremeyn H.478 /M.1085 te ölünce Bağdad'da bulunan başbakan Nizamülmülk'ün yanına gitti. Burada yapılan bilimsel bir tartışmada Gazzalî bütün konuşmacıları yendi. Nizamülmülk'ün takdirini kazandı. Nizamülmülk onu Bağdat'taki Nizamiye Medresesi'nin yani Üniversitesinin başkanlığına tayin etti. Ve ona dinin süsü anlamına gelen "Zeynüddin" ünvanını verdi. Gazzalî ye İslâmiyet'in öteki dinlerden ve felsefelerden üstün olduğunu ispatlamaya girişmesinden ötürü "Huccetü'l-İslam" dendiği de bilinmektedir. Hatta bu II nci ünvanı I incisinden daha çok tanınmıştır.

Türk Filozofu Farabi ve Düşüncesi

Belleten · 1985, Cilt 49, Sayı 194 · Sayfa: 273-286 · DOI: 10.37879/belleten.1985.273
Tam Metin
Farabi'nin dedesinin adı Uzluk, babasının adı Tarhan'dır. Ayrıca O, Türklerin oturduğu bölgede dünyaya gelmiştir. Kaynaklarda kendisinden, al-Feylesof at-Türkî diye söz edilir. Maveraünnehir'de Farab ilinin Vesic köyünde H. 257 / M. 870 yılında doğmuştur. Bir süre Merv'de tahsil görmüştür. Daha sonra Bağdat'ta, Harran'da ve Şam'da dolaşmıştır. Felsefe öğrenimini Bağdat'ta iken Ebu Bişr Metta b. Yunus'tan ders alarak geliştirmiştir. Ayrıca Harran'da Yuhanna b. Haylan'dan mantık ve felsefe dersi aldı. Daha sonra Halep ve Şam dolaylarının Sultanı olan Seyf ad-Devle'nin çağrısı üzerine Şam'a yerleşti. Birçok dil biliyordu. Çok zeki ve çalışkan bir insandı. Zamanında felsefe, mantık, psikoloji, musiki, matematik ve tıpta büyük bir bilgin olarak tanındı.