21 sonuç bulundu
Uygulanan Filtreler
  • Atatürk Araştırma Merkezi
  • Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi
  • İsmet Giritli
Yayınlayan Kurumlar
Yayın Yılı
Anahtar Kelimeler

Atatürk ve Cumhuriyet

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2003, Cilt XIX, Sayı 56 · Sayfa: 457-466
29 Ekim, 29 Ekim 1923'te ilân edilen cumhuriyetimizin yıldönümüdür. Millî Mücadele sırasında "Cumhuriyet" fikir ve ideal olarak yaşamış, Cumhuriyete yönelme bir amaç olmuştur. 23 Nisan 1920'de TBMM toplanmış, fakat Cumhuriyetin ilâm Millî Mücadele'nin tamamlanmasından sonraya kalmıştır. 29 Ekim 1923'te ilân edilen Cumhuriyet, kademe kademe içerik bakımından da demokratik nitelik kazanan gelişmeler göstermiştir.

Ulusal Egemenlik ve Atatürk

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 1996, Cilt XII, Sayı 34 · Sayfa: 347-356
Her yıl 23 Nisan günü, 23 Nisan 1920'de Ankara'da toplanan TBMM'nin kuruluşunun yıldönümü olarak kutlanmaktadır. Bu nedenle Atatürk ile Millî Egemenlik arasındaki ilgi güncel bir konudur. Bilindiği gibi, geniş bir tanım İle Atatürkçülük, Türk miletinin tam bağımsızlığa, huzur ve refaha sahip olması, devletin millet egemenliği esasına dayandırılması, aklın ve iklin rehberliğinde çağdaş uygarlık düzeyine çıkarılması, amacı ile esasları Atatürk tarafından belirtilen fikir ve ilkelerin bütünüdür.

Atatürk Ve Cumhuriyet

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 1995, Cilt XI, Sayı 33 · Sayfa: 779-807
29 Ekim, 29 Ekim 1923'te ilân edilen cumhuriyetimizin yıldönümüdür. Millî mücadele sırasında "Cumhuriyet" fikir ve ideal olarak yaşamış, Cum-huriyete yönelme bir amaç olmuştur. 23 Nisan 1920'de TBMM toplanmış, fakat Cumhuriyet'in ilânı Millî Mücadele'nin tamamlanmasından sonraya kalmıştır. 29 Ekim 1923'te ilân edilen Cumhuriyet, kademe kademe içerik bakımından da demokratik nitelik kazanan gelişmeler göstermiştir.

Lozan Antlaşmasının 70. Yıldönümü Ardından

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 1993, Cilt IX, Sayı 27 · Sayfa: 473-478
Geride bıraktığımız 1993 yılı boyunca Lozan Andlaşması'nm 70. yıldönümü bir takım etkinliklerle kutlanmıştır. 24 Temmuz 1923'de imzalanan Andlaşmanın imzalanışına yol açan tarihi olay ve aşamaları şöyle özetlemek mümkündür. Milli Mücadeleyi kazanmamız üzerine Mütareke Andlaşması Mudanya'da imzalanmış idi. TBMM Hükümeti barış konferansının İzmir'de yapılmasını önerirken, Müttefikler 27 Ekim tarihli notaları ile konferansın Lozan'da yapılmasını isteyerek, Ankara Hükümeti ile İstanbul Hükümetini de davet edince TBMM 1 Kasım 1922'de Saltanata son vererek konferansta sadece Ankara Hükümetinin temsil edilmesini sağlamıştır. Konferansın açılış oturumu 20 Kasım 1922'de Lozan'da yapılmış, görüşmeler 4 Şubat 1923'de kesintiye uğrayarak, 23 Nisan 1923'de tekrar başlamış ve Lozan Adlaşması ile Ek 17 adet diğer vesika ve mektuplar, 24 Temmuz 1923'de imzalanmıştır. Lozan Hotel du Chateau'da yapılan toplantılarda Türkiye'yi Yusuf Kemal Bey yerine Dışişleri Bakanı olan İsmet Paşa'mn başkanlığında bir heyet temsil etmiş, Sağlık Bakam Rıza Nur Bey ile eski Maliye Bakanı Haşan Saka Bey'in bulunduğu heyette askeri, mali, ekonomik, hukuki danışmanlar ve katipler bulunmuştur.

Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu ile Institut De France

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 1992, Cilt IX, Sayı 25 · Sayfa: 27-28
18. 10. 1982 tarihinde 279 Sayılı Kanun olarak kabul edilen ve 7.11.1982'de yapılan halk oyu sonuçlarının resmî gazetede yayınlanmasından sonra, 177. maddesine göre yürürlüğe giren ve bugün de yürürlükte bulunan 1982 tarihli Anayasa'nın 134. maddesi aynen şöyledir : "Atatürkçü düşünceyi, Atatürk ilke ve inkılâplarını, Türk kültürünü, Türk tarihini ve Türk dilini bilimsel yoldan araştırmak, tanıtmak ve yaymak ve yayınlar yapmak amacı ile Atatürk'ün manevî himayelerinde, Cumhurbaşkanı'nın gözetim ve desteğinde, Başbakanlığa bağlı, Atatürk Araştırma Merkezi, Türk Dil Kurumu, Türk Tarih Kurumu ve Atatürk Kültür Merkezi' nden oluşan, kamu tüzel kişiliğine sahip 'Atatürk Kültür Dil ve Tarih Yüksek Kurumu' kurulur.

Yeni Türk Devletleri ve "Türk Modeli"

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 1992, Cilt VIII, Sayı 24 · Sayfa: 421-428
Son zamanlarda, Türk ve Batı kamuoyunda, Türk kökenli Müslüman ülkeler için önerilecek "Türk Modeli"nden söz etmek, giderek yaygınlık kazanmaktadır. Bunun birinci nedeni; özellikle Körfez Bunalımı esnasında, Türkiye dışındaki Orta Doğu Müslüman ülkelerinin hiçbirinde, "Özgürlükçü Demokratik Rejim" ile -zengin petrol kaynaklarına dayanmamak kaydı ile- kendine yeterli bir piyasa ekonomisinin mevcut bulunmadığının bilincine varılmasıdır. Oysa, aynı çevrelere göre, eğer bugün Türkiye Cumhuriyeti, İslâm dünyasının siyasal, ekonomik ve kültürel yönden tek çağdaş ülkesini -ve Economist dergisinin deyimi ile "İslâm Yıldızı"nı oluşturuyorsa, bunu İslâm öğretisini doğru anlayarak ve yorumlayarak, Türkiye'yi taassubun pençesinden kurtaran ve fakat dine saygılı lâik "Atatürkçü Model"e borçludur. Diğer taraftan, bugün dünya, Sovyet imparatorluğunun sona ermesi ile yeni düzen ve denge arayışı içine girmiş, NATO, BM, AT ve OECD gibi kurumlara yeni bir açıdan bakmak ve dünyadaki yerimizi yeniden düşünmek zorunluluğu doğmuştur. Nitekim, Kafkasya ve Orta Asya'da bağımsızlığını ilân eden Türk kökenli cumhuriyetler dış dünya ile ilişki kurarken, Türkiye ile işe başla¬makta, Ankara'ya gelen devlet başkanları, her alanda Türkiye'ye baktıklarını ve yardım beklediklerini söylemektedirler.

Atatürk Ve Halkçılık

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 1991, Cilt VII, Sayı 20 · Sayfa: 181-188
Atatürkçülük iki temele dayanır: Birincisi, Türklerin millet olarak ileri hamleleri başaracağına olan inan, İkincisi de inkılâpçı metot dışında Türkler için millî, bağımsız ve medenî bir hayat olamayacağı kanısıdır. Atatürk'ün gerçek dehası, "Türkiye'nin ahalisi" yani halkı olarak tanımladığı Türk milletine inan olayı ile başlar. Atatürk Türk milletinin ruhunu ve halkın özlem ve kabiliyetini keşfetmiş bir insandır. O'nun inancına göre, Türkleri ancak ve yine Türkler kurtarabilirdi. Bu nedenle Atatürk birleştirici ve toplayıcı Anadolu Hareketi'nin lideri olmuştur.

Atatürkçü Laiklik Anlayışı

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 1990, Cilt VI, Sayı 18 · Sayfa: 473-478
Memleketimizde lâiklik konusunda fikir yürütenlerin genellikle düştükleri hata; lâikliği Türkiye gerçeklerinden soyutlamaları ve dogmatik (katı-değişmez) bir lâiklik kavramına körü körüne bağlı bulunmalarıdır. Oysa Türkiye'deki lâiklik, Cumhuriyetimizin milliyetçilik, halkçılık ve devletçilik nitelikleri gibi, ülkemiz tarih ve gerçeklerine göre oluşmuştur. Bu itibarla bu nitelikleri, Batı taklitçisi kavramlar olarak veya yalnız sözlük anlamları İle tanımlamak doğru değildir. Bunlar Atatürk tarafından hem söz, hem de uygulama ile belirlenmiş ve bunların sağladığı uyum ve bütünlük "Atatürkçülük" dediğimiz düşünce sistemini oluşturmuştur. Nitekim Atatürk "Bizim yolumuzu çizen, içinde yaşadığımız yurt, bağrından çıktığımız Türk ulusu ve bir de uluslar tarihinin binbir facia ve ıstırap kaydeden yapraklarından çıkardığımız sonuçlardır" demiş, lâiklik konusunda çıkarılan bütün inkılâp kanunları; bir yandan devletin üzerinden dinin vesayetini kaldırmak, diğer yandan kişilerin üzerinde mültecinin ve bağnaz kişilerin baskı unsuru olmasını önlemek amacını güden çağdaşlaşmaya yönelik atılımlar olmuştur.

Mondros’tan Mudanya’ya, Sevres’ten Lausanne’a

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 1989, Cilt V, Sayı 14 · Sayfa: 277-284
Türk İstiklâl Harbini oluşturan nedenlerin başında, Osmanlı Devletince Birinci Dünya Savaşı sonunda imzalanmış olan 30 Ekim 1918 tarihli Mondros Ateşkesinin haksız ve keyfi uygulaması gelmektedir. Bu çalışmada Mondros Anlaşması'ndan Lozan Anlaşması'na kadar geçen süreci incelemektedir.

The Superiority of Kemalism Ideology to Dogmatic Ideologies

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 1989, Cilt VI, Sayı 16 · Sayfa: 27-38
Nowadays, when we left behind the 51st year of the great Atatürk's transition to eternity, the "idea Atatürk", namely the "Atatürkist thought system", is gaining weight. As it is known, the first form of the phrase "Kemalism" was "Kemalism" used by the Westerners, and in 1929 when the language specialist Ahmet Cevat used the term "Kemalism" in the magazine "Muhit", this phrase was quickly held and spread in our country. Universities are taught at the state level through "Atatürk's Institutional Culture, Language and History Higher Institution" created by the 134th article of the Constitution and the "ideological gap" that emerged as a result of looseness and neglect of years and reached dangerous dimensions before September 12, 1980. While trying to be filled with "Atatürkist ideology", the General Staff prepared and published a valuable work titled "Kemalism" consisting of three books to be used as a "sourcebook" in the course of "Kemalism and Revolution History".