51 sonuç bulundu
Uygulanan Filtreler
  • Belleten
  • ARİF MÜFİD MANSEL
Dergiler
Yayınlayan Kurumlar
Yayın Yılı
Anahtar Kelimeler

Gemlik Tümülüs Mezarı

Belleten · 1974, Cilt 38, Sayı 150 · Sayfa: 181-190 · DOI: 10.37879/belleten.1974.150-181
Tam Metin
Marmara denizinin İzmit körfezinden (Astakenos Kolpos) sonra ikinci büyük körfezi olan Gemlik Körfezi'nin (Kianos Kolpos) güney kıyısında, "Küçük Çukur" denilen yerde ve Gemlik kasabasının kuş uçumu ile 2,5 km. güneybatısında British Petroleum tarafından 1964 yılı ilkbaharında petrol ve yağ tesisleri yapılırken konik şekilde olduğu anlaşılan bir yığma tepeyi (tümülüs) kaldırmak gerekli olmuş, kazı esnasında tepenin içinde bir mermer mezar odası bulunduğu görülmüştür. Durum Bursa Müzesi Müdürlüğüne bildirilmiş, mezarı olduğu yerde korumak mümkün olmadığından anıt o zamanlar Müze Müdürü olan Vâhit Armağan'ın nezareti altında, taşları numaralandıktan sonra, sökülerek aynı alanın kuzeyinde, denize doğru inen dik yamacın hemen üstündeki düzlükte terkip edilmiştir. Yalnız bu nakil ve terkip ameliyesi esnasında gerekli notlar ve fotoğraflar alınmamış ve krokiler yapılmamış olduğundan bugün bazı soruları cevaplandırmak mümkün olmamaktadır. Bununla beraber anıtı tümüyle tahripten kurtardığından dolayı Bursa Müzesi Müdürlüğüne müteşekkir kalmak gerekir. Kazı esnasında mezarın içinde herhangi bir buluntudan bahsedilmediğine göre onun daha önceleri açılmış ve soyulmuş olduğuna hükmolunabilir.

Zur Griechischen Kunst. Hansjörg Bloesch zum 60. Geburtstag (Neuntes Beiheft zur Halbjahresschrift "Antike Kunst", herausgegeben von der Vereinigung Antiker Kunst), Francke Verlag, Bern 1973, 114 S. [Kitap Tanıtımı]

Belleten · 1974, Cilt 38, Sayı 150 · Sayfa: 295-298
Tam Metin
Zamanımızın tanınmış arkeologlarından H. Bloesch 1939'da Münih'te E. Buschor'un nezdinde Attika kâselerinin şekillerine dair bir tez hazırlayıp doktora sınavını verdikten sonra, 1943'te Bern Üniversitesinde doçent, 1948'de aynı üniversitede arkeoloji yardımcı profesörü olmuş, 1951'de ise Zürich Üniversitesinde arkeoloji kürsüsü ve enstitüsünün başına getirilmiştir. Prof. Bloesch'ün araştırmalarının ağırlık merkezini antik vazolar ve sikkeler teşkil etmektedir. Genç yaşlarından beri İsviçre'nin çeşitli şehirlerinde sergiler tertiplemiş, akademik çalışmalarında ise vazoların resimlerinden ziyade onları yapan çömlekçiler ve vazo şekilleri ile meşgul olmuş, kendisinin geliştirmiş olduğu bir usule göre vazoları terkip etmek, onların resim ve kesitlerini vücuda getirmek ve mükemmel fotoğraflarını çekmek imkânlarını sağlamıştır. Vazoların şekillerine dair yıllardır topladığı zengin malzeme büyük bir eser halinde yayımlandığı zaman Yunan vazolarının tasnifi ve tarihlenmesi hiç şüphesiz yeni ve verimli bir safhaya girmiş olacaktır. Prof. Bloesch, bu masabaşı ve laboratuvar çalışmaları yanında, kazılarla da meşgul olmuştur. İsviçre'de Winterthur'da 1949-1951 yıllarında yaptığı kazı ve araştırmaları 1971'den beri Yunanistan'da yürüttüğü Eretria kazıları izlemiştir.

Gebze Yöresinde Kutluca Kubbeli Mezarları ve Onun Trakya Kubbeli Mezarları Arasında Aldığı Yer

Belleten · 1973, Cilt 37, Sayı 146 · Sayfa: 143-158 · DOI: 10.37879/belleten.1973.146-143
Tam Metin
Eskiden Kurtçalı ya da Kurtluca, bugün ise Kutluca adını taşıyan köy Gebze ilçesine bağlı olup Gebze'nin kuş uçumu 30 km. kuzeydoğusunda, İzmit'in ise yine kuş uçumu 23 km. kuzeybatısında, eski İzmit-İstanbul yolunun yaklaşık olarak 2 km. kuzeyinde yer almaktadır. 1939 yılında Bithynia bölgesinde bir inceleme gezisi yapmış olan Alman epigrafist ve arkeologu F. K. Dörner bu köyün mezarlığında bulmuş olduğu kubbeli mezar hakkında şu bilgiyi vermektedir: "Yakında meydana çıkaracağımızı umduğumuz kubbeli mezar (Bithynia'nın eski iskân tarihine dair) emin bir ipucu verecektir. Ben bu mezarı Ekşioğlu (Şemsettin)nun kuzeydoğusunda, yaklaşık olarak 1,5 saatlik bir mesafede 2 sık çalılıklar ve büyük ağaçlarla örtülü bir tepenin üzerinde keşfettim. Bugün aynı yerde bir Türk mezarlığı bulunmakta, bu mezarlık ilkönce bence anlaşılmayan, fakat sonra tam anlamını kazanan "Yarımbaş Mezarlığı" adını taşımaktadır. Kubbeli mezar, doğudan batıya doğru yükselen bir tepeler silsilesinin sırtında bulunmaktadır. Kuzeyde arazi, levha II, I'de görüldüğü gibi, dik meyilli olarak alçalmakta, burada belki kubbeli mezarla ilgili büyük ve açık bir suni çukur yer almaktadır. Mezarlığın önüne geldiğimde tepeyi ilkönce tabii sandım. Fakat mezarlığın içinde eski eser bulmak ümidi ile yaptığım araştırmalar esnasında dilimli başlıklar ve yivsiz sütun parçaları yanında zorla kırılmış mezarın kubbesiyle karşılaştığımda hayretler içinde kaldım.

Birinci Uluslararası Trakoloji Kongresi Hakkında Rapor

Belleten · 1972, Cilt 36, Sayı 144 · Sayfa: 561-564
Uluslararası güneydoğu Avrupa Araştırmaları Birliğinin himayesi altında Bulgar Trakoloji Ulusal Komitesi tarafından organize edilen "Birinci Uluslararası Trakoloji Kongresi 5-8 Temmuz 1972'de Sofya'da toplanmış, kongreyi 9-10 Temmuz tarihlerinde yapılan güney Bulgaristan gezisi izlemiştir. Açılış töreni 5 Temmuz Çarşamba günü saat 10'da Sofya Üniversitesinin tören salonunda yapılmış, organizasyon heyeti başkanı tanınmış filolog Prof. Vladimir Georgiev'in nutkundan sonra çeşitli delegasyon başkanları temsil ettikleri üniversiteler ve akademiler adına kısa konuşmalar yapmışlar, ondan sonra Georgiev'in "Trakolojinin bugünkü durumu" adlı konferansıyle törene son verilmiştir. Kongreye, büyük çoğunluğu Bulgarlar teşkil etmek üzere, batı ve doğu Almanya, Avusturya, Belçika, Birleşik Amerika, İngiltere, Yunanistan, Italya, Polonya, Macaristan, Çekoslavakya, Romanya ve Yugoslavya'dan 230 kadar delege katılmıştır. Türkiye'yi Ord. Prof. Arif Müfid Mansel (İstanbul Üniversitesi), Ord. Prof. Ekrem Akurgal (Ankara Üniversitesi) ve Prof. Afif Erzen (İstanbul Üniversitesi) temsil etmişlerdir. Kongre 3 seksiyon halinde çalışmıştır: 1- Arkeoloji ve sanat tarihi; 2- Tarih ve kültür tarihi; 3- Lengüistik. Kongreye 130 kadar tebliğ sunulmuş, hemen hemen her tebliğ üzerine bazen oldukça uzun, hatta sert tartışmalar olmuştur.

THEODOR WIEGAND, Halbmond im letzten Viertel. Archäologische Reiseberichte. Herausgegeben und erläutert von Gerhard Wiegand (= Son Çeyreğinde Yarımay. Arkeolojik gezi haberleri. Yayınlayan ve yorumlayan G. Wiegand), München, Bruckmann-Verlag, 1970, 8°, 295 sayfa metin, 15 resim, 1 harita. [Kitap Tanıtımı]

Belleten · 1972, Cilt 36, Sayı 143 · Sayfa: 389-402
Tam Metin
Alman arkeologlarından Th. Wiegand Berlin Müzelerinin antik eserler bölümü müdürü ve İstanbul'daki temsilcisi olarak Anadoluda büyük çapta teşkilâtlandırdığı ve yürüttüğü kazılar ve Berlin 'de kurduğu "Bergama Müzesi" (Pergamon-Museum) sayesinde kendine büyük bir ad yapmış nadir bilginlerden biridir. Kendisi Anadolu arkeolojisinde birinci derecede bir rol oynamakla beraber hakkında türkçe olarak, bazı yazılardaki atıflardan başka, hiçbir eser yazılmamıştır. Bundan ötürü bugün ele aldığımız bu eserin üzerinde etraflıca duracak ve kendisinin kişiliği hakkında bir fikir vermeğe çalışacağız. Wiegand tarafından karısına, annesine ve yakın dostlarına yazılmış mektuplardan ve bunlara verilen cevaplardan meydana gelen bu eser iki ana kısma bölünmüştür. Birinci kısım 1895 ile 1911 yılları arasında yazılmış mektupları kapsamakta ve Wiegand'ın Anadolu'da, Priene, Miletos, Didyma ve Sisam adasında yaptığı kazılar ve araştırmalar hakkında bilgi vermektedir. İkinci kısım mektupları ise Wiegand'ın 1916-1918 yılları arasında dördüncü ordu eski eserleri koruma başmüfettişi olarak Suriye ve Filistinde'ki bilimsel faaliyeti ve gezilerinden bahsetmektedir. Mükemmel bir teşkilâtçı, temsil ettiği Berlin müzelerinin çıkarlarını daima gözönünde bulunduran iyi ve tali'li bir hâfir, yaptığı kazılar için başta Alman imparatoru II. Wilhelm olmak üzere Berlin'deki yüksek makamların ve bilhassa müzeler genel müdürlüğünün ve İstanbul'daki Alman sefaretinin desteğini sağlamasını ve bu desteğe dayanarak Türkiye'deki müze erkânından devamlı olarak tavizler koparmasını bilen usta bir diplomat, Berlin'de "Bergama Müzesi"nin inşası ve tanzimi vesilesiyle meydana gelen "müze savaşı"ndan muzaffer olarak çıkan bir aksiyon ve mücadele adamı olan Wiegand'ın kişiliği ve yaptığı işlere dair bu mektuplar ve oğlu Gerhard Wiegand'ın yorumları sayesinde canlı bir fikir edinmek mümkün oluyor

VOLKMAR VON GRAEVE, Der Alexandersarkophag und seine Werkstatt. Fotografien von Dieter Johannes (= İskender lâhti ve atölyesi. Fotoğraflar D. Johannes tarafından) (İstanbuler Forschungen, Bd. 28), Berlin, Verlag Gebrüder Mann, 1970, 40, 189 s. [Kitap Tanıtımı]

Belleten · 1972, Cilt 36, Sayı 141 · Sayfa: 99-106
Tam Metin
İstanbul Arkeoloji Müzesinde bulunan "İskender lâhti" klasik arkeolojinin en tanınmış ve hayret uyandırmış eserlerinden olup 1887 yılında Sidon (Sayda) yöresinde Ayâ mevkiindeki yeraltı kıral nekropolünde tesadüfî olarak bulunmuş, müzelerimizin ve Türkiye'de arkeolojinin kurucusu Osman Hamdi Bey'in zamanında işe el koyması, o dönem için örnek sayılabilecek bir kazı yapması sonunda meydana çıkarılarak deniz yoluyla İstanbul'a götürülmüş ve bu keşiften sonra yapılan yeni bir müzede teşhir edilmiştir. Osman Hamdi Bey'in o zamanın tanınmış arkeologlarından Th. Reinach ile birlikte yayınladığı anıtsal eser sayesinde bilim dünyasına tanıtılan bu lâhit klasik arkeoloji literatüründe önemli bir yer almakta gecikmemiştir. Nitekim G. Mendel'in İstanbul Arkeoloji Müzeleri kataloğunun birinci cildinde, bu lâhte dair yazılmış büyük bir monografinin sonundaki 1912 yılına kadar yapılan yayınların listesi bu hususu meydana koymaktadır. Bu tarihten sonra artık elkitaplarına geçmiş olan bu anıta dair yayınlar yavaş yavaş azalmakla beraber yine de devam etmiştir ki bunların bir listesi v. Graeve tarafından eserinin sonuna ilave edilmiştir (s. 171/72). Fakat bu yayınların büyük bir kısmı lahti sırf sanat eseri olarak ele almakta, ona karşı duyulan hayranlığı dile getirmekte, fakat onun taşıdığı problemleri geniş bir Yunanistan-Anadolu-ön Asya çerçevesi içinde çözmeğe çalışmamakta idiler. İşte bu noksanı telifi etmek üzere Frankfurt/Main Üniversitesi Arkeoloji Profesörü G. Kleiner'in teşvik, yönetimi ve arkeolojinin bugünkü durumunun ışığı altında hazırlanmış bir doktora tezinin genişletilmiş şekli olan bu kitap İstanbul'daki Alman Arkeoloji Enstitüsünün yayınladığı "Istanbuler Forschungen" serisinde çıkmıştır. Eserin sonuna katılmış olan fotoğraflar yukarda zikrettiğimiz Osman Hamdi Bey-Th. Reinach'ın eserindeki fotoğraflardan sonra hiç şüphesiz en iyi resimlerdir.