7 sonuç bulundu
Uygulanan Filtreler
  • Türk Tarih Kurumu
  • Belleten
  • Ahmet Ünal
Dergiler
Yayınlayan Kurumlar
Yayın Yılı
Anahtar Kelimeler

Hittite Architect and a Rope-Climbing Ritual

Belleten · 1988, Cilt 52, Sayı 205 · Sayfa: 1469-1504
Contents: I. Introduction, II. KUB 55.28+Bo 7740 in -Transliteration and Translation, III. Commentary, IV. Excursus 1: On the Role of Games, Fake Fights and Dances in Hittite Ceremonies, V. Excursus 2: Some New Insights into Hittite Architecture: Some Remarks on Pillars and Roofing Techniques.

Hitit Kenti Ankuwa'nın Tarihçesi ve Lokalizasyonu Hakkında

Belleten · 1981, Cilt 45, Sayı 180 · Sayfa: 433-456 · DOI: 10.37879/belleten.1981.433
Tam Metin
M. Ö. III. binyılın sonlarıyla ilgili efsanevi nitelikte ve sonraki devirlerde Hititli kâtipler tarafından Hurri etkisiyle kaleme alınan bazı kaynaklar bir tarafa bırakılacak olursa, en erken Anadolu tarihine ışık tutan otantik yazılı belgelerin, M. Ö. II. binyılın başlarında Asurlu tüccarların Kappadokya'ya gelip ticaret kolonileri kurmalarıyla başladığı görülür. Çivi yazısı ve eski Asur şivesiyle yazılmış olan ve Kültepe - Kaniš/Neša, Boğazköy - Hattuša ve Alişar'da ele geçen bu belgeler, çoğunlukla ekonomik karakterdedir ve bundan dolayı Orta Anadolu'nun o zamanki siyasi tarihi hakkında çok kıt ve ancak dolaylı olarak bilgi vermektedir. Buna rağmen Kappadokya Tabletleri denilen ve geçen asrın sonlarından itibaren bir çok dünya müzeleri ve özel kolleksiyonlara dağılan bu belgeler, bize Anadolu'nun o zamanlar çok sayıda şehir beyliklerinden oluşan (en az 20 adet) siyasi tarihi ile Hattiler, Hititler, Luviler, Palalar, Hurriler, Samiler v. s. gibi oldukça renkli etnik bir görünüm arzeden kavimler topluluğu hakkında değer biçilmez bazı bilgiler vermektedir. Sonradan aynı topraklar üzerinde kurulan Hitit devleti zamanında önemli rol oynayan Anadolu kentlerinden hemen hepsinin kökeninin Hitit öncesi devirlere gittiğini, gene bu tabletlerden öğreniyoruz. Arkeolojik verilerin de gösterdiği gibi, bir kaç istisna dışında, Hititler tarafından kurulmuş bir Anadolu kenti mevcut değildir; çünkü daha neolitik çağda (M. Ö. VII - VI. binyıl) kentsel kültüre geçen Anadolu insanı, Hitit göçlerinden çok daha önceleri, kent konumuna elverişli bütün önemli noktalara birer yerleşim merkezi kurmuştur. Ankuwa da bu Hitit öncesi kentlerden biridir ve -uwa suffixiyle türetilmiş olmasının gösterdiği gibi, (Proto) Hatti kökenli bir kenttir.

Hitit Tıbbının Ana Hatları

Belleten · 1980, Cilt 44, Sayı 175 · Sayfa: 475-496 · DOI: 10.37879/belleten.1980.475
Tam Metin
Birçoklarımız bilerek veya bilmeyerek eski medeniyetlere hayranlıkla bakıyor, bu medeniyetlerin yaratıcılarının birtakım konularda bugüne nazaran daha ileri olduklarına inanıyoruz. Hepimiz milattan 3 bin yıl önce eski Mısırlı hekimlerin beyin ameliyatı veya diş dolgusu yaptıkları gibi haberleri, popüler kitaplarda veya gazete sütunlarında oldukça sık okumuşuzdur. Ancak birinci elden kaynaklara inip, yazılı belgelerin ışığı altında o medeniyetlerin verilerini araştırdığımızda, bu tür savlardan birçoğunun, yanlış yorumlar sonucu ortaya çıktığını görüyoruz. Herkesin büyük ümitlerle baktığı, bir mucize beklediği ve sayıları 30 bini geçen Boğazköy Hitit arşivi tabletlerinden hareketle din, hukuk, bilim, teknik, edebiyat, güzel sanatlar, felsefe, matematik, ekonomi, coğrafya, tarih, astronomi, harp tekniği, sosyal ve ekonomik yaşam, tıp, doğa gözlemleri v.s, ve daha birçok konularda derinlemesine bir inceleme yapıldığında araştırıcı, yönelttiği ve metinlerden yanıtını beklediği sorunlardan bazı hallerde %70'in üzerinde bir oranın açık kaldığını görünce hayretler içinde kalıyor. Bu arşiv arasında örneğin, "falanca kral veya adam öldüğünde 65 yaşındaydı; askerlerin birçoğu harpte yaralandı ; bugün kar yağıyor; bay - bayan X kara saçlı, kara gözlü, güzel - çirkin bir kimseydi; x merdivenleri inerken ayağı kaydı ve düştü; deprem oldu" v.s, ve daha bunun gibi binlerce, insanın dış ve ruh dünyası ile ilgili birçok şeylerin hiç ifade edilmemiş olduğunu görüyoruz. Bu durum tabiatıyle bu arşivin bir kraliyet arşivi olması, yalnız kral ve kraliyet ailesiyle ilgili konuları kapsaması, halkla ilgili hemen hiçbir konuya yer vermemesinin bir sonucudur. Hitit ve genel olarak eski doğu insanının dünyaya bakış şekli de elbette büyük rol oynamıştır. Ion doğa düşünürlerine kadar, kim ne derse desin, bu konuda fazla bir ilerleme yoktur.

Naturkatastrophen in Anatolien im 2. Jahrtausende V. chr

Belleten · 1977, Cilt 41, Sayı 163 · Sayfa: 447-472 · DOI: 10.37879/belleten.1977.447
Seit den frühesten Zeiten beeinflussen oder gefaehrden Naturereignisse das Dasein des Menschen in vielfaeltiger Art und Weise. Denken wir an Katastrophen wie Dürre, überschwemmung, Erdbeben, Erdrutsch, Gewitter, Brand, Hitze, Kaelte, massive Schneefaelle, Lawinen, Hagel, Hungersnot, Pest, Viehseuchen, verschiedene Pflanzenkrankheiten, Heuschrecken und andere Pflanzenschaedlinge, Vulkanausbruch (zuletzt im 7. Jahrtausend in Çatalhöyük l) und Meteoriteneinschlag, von denen viele auch heute noch in weiten Teilen. Kleinasien.s jaehrlich Not und Leid verursachen und viele Menschenleben fordern, so kann man sich vorstellen, um wieviel mehr die Menschen im hethitischen Kleinasien ohne jegliche technische Schutz- und Abwehrmassnahmen und ohne Kenntnis der Naturvorgaenge von den Naturgewalten abhaengig gewesen sein müssen. Dies umso mehr, als die Ökonomie der Hethiter hauptsaechlich auf Ackerbau und Viehzucht basierte. Hinsichtlich klimatologisch bedingter Katastrophen ist zu bemerken, dass Zentralanatolien z. Zt. der Hethiter viel bewaldeter war als heute und deswegen mehr Regen und Vegetation hatte la, jedoch dürfte dies keinen allzugrossen Unterschied bedeutet haben.

M. Ö. II. Binyıl Anadolu'sunda Doğal Afetler

Belleten · 1977, Cilt 41, Sayı 163 · Sayfa: 423-446 · DOI: 10.37879/belleten.1977.423
İnsan yaşamı, en eski devirlerden beri çeşitli nedenlerle ortaya çıkan ve onun varlığını tehlikeli bir biçimde etkileyen doğal âfetlerle sıkı sıkıya bağlıdır. Burada, bugün dahi Anadolu'nun büyük bir kısmını kasıp kavuran su baskım, fırtına, yıldırım, çığ, kar, soğuk, sıcak, kuraklık, deprem, yer kayması, meteor düşmesi, volkan patlaması (en son M. Ö. VII. binyılda Çatal Höyük'te), yangın, açlık, veba, hayvan hastalıkları, çeşitli bitki hastalıkları, çekirge salgını ve diğer haşereler v.s, gibi felâketleri anımsadığımızda; teknik önlem ve korunma bilgilerinden yoksun olan Hititlerin., doğal güçlerden bugünkünden daha fazla etkilenmiş oldukları kolaylıkla çıkarılabilir. Ekonominin temelini tarım ve hayvancılığın oluşturduğu böyle bir toplumda, doğal güçler herhalde çok daha etkili olmuştur.

Dr. Franz Steinherr

Belleten · 1976, Cilt 40, Sayı 158 · Sayfa: 347-350
Tam Metin
26 Eylül 1974'te ülkemizde ve bilim dünyasında yakından tanınan Dr. Franz Steinherr'i yitirdik. Yaşantısının yandan fazlasını, yani 42 yılını yurdumuzda geçirmiş olan Steinherr, Eski Anadolu Dillerinin araştırılıp çözülmesine büyük katkısı olan az bulunur kişilerden biriydi. Steinherr 8 Temmuz 1902 de Nürnberg yakınındaki Landshut kentinde dünyaya geldi. Burada ortaokulu bitiren Steinherr daha 17 yaşında iken çalışma hayatına atılmış, Bavyera çiftçiler sendikası, Hamburg deniz nakliyat şirketi, Bavyera birlik bankası ve Godlewsky firması gibi birbiriyle hemen hiç ilgisi olmayan iş yerlerinde çalışmıştı. Ancak, gençlik yıllarındaki bu bilimsel ortamdan uzak uğraşılarına rağmen şaşılacak bir gayretle Türkçe, Arapça, Farsça, Japonca ve Rusça gibi strüktür bakımından birbirinden tamamen farklı dilleri öğrenmeyi başarmıştı.

Ölümünün 4. Yıldönümü Dolayısıyle Prof. Dr. Halil Demircioğlu

Belleten · 1976, Cilt 40, Sayı 157 · Sayfa: 117-126 · DOI: 10.37879/belleten.1976.117
Tam Metin
Bundan 4 sene önce, 23 Şubat 1972 de Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Eski Çağ Tarihi Kürsüsü başkanı ve Türk Tarih Kurumu üyesi Prof. Dr. Halil Demircioğlu'nu yitirmiştik. Halil Demircioğlu'nun kişiliğini ve onun ülkemizde kurup yerleştirmeye çalıştığı Eski Çağ Tarihi Disiplinini bilmeyenlere bu yitiğin ne kadar büyük olduğunu anlatmak oldukça güçtür. Halil Demircioğlu gerek hayatının çeşitli dönemlerinde zamanın ve koşulların gerektirdiği uğraşıları, ve gerekse gerçek Batılı anlamda ve Atatürk'ün göstermiş olduğu yolda ilmini yaptığı Eski Çağ Tarihinde izlediği sıkı metod, gerçekçi bir tarih görüşü, evrensel tarih bilgisi, genel kültürü ve sonuç olarak çevresindeki insanlarla ve özellikle öğrencileriyle olan insancıl ilişkileriyle, kısacası, aile hayatını dahi kapsayan her şeyiyle örnek alınacak insanlardan biriydi. Onun için Halil Demircioğlu'nun özel ve bilimsel hayatının incelenmesinden öğrenilecek çok şeyler vardır.