2 sonuç bulundu
Dergiler
- Belleten 2
Yayınlayan Kurumlar
Yayın Yılı
Anahtar Kelimeler
- Mısır 2
- Abbâsîler 1
- Asya Hun Devleti 1
- Bahrî Memlûkler 1
- Dört Halife 1
- Halife 1
- Hilâfet 1
- Hz. Muhammed 1
- İslam 1
- Kut 1
Bahrî Memlûklerden Sultan Kalavun ve Hânedanı
Belleten · 1995, Cilt 59, Sayı 226 · Sayfa: 605-620 · DOI: 10.37879/belleten.1995.605
Özet
Tam Metin
Eski Türk hâkimiyet anlayışı, hükümdarda Tanrı bağışı bazı vasıfların bulunduğunu ve idare etme hakkının kendisine Tanrı tarafından verilmiş bir hak olduğunu kabul eder. Başka bir deyişle hükümdar, Tanrı tarafından kendisine 'kut' ve 'ülüg' (kısmet) verildiği için hükümdardır. Buna göre hâkimiyetin kaynağı ilahî olup, Türk kağanı âdeta göğün yeryüzündeki temsilcisi gibidir. Öte yandan eski Türk hukukî kurallarına göre hükümdar olabilmek için hânedana mensup olmak şarttı. Asya Hun Devleti zamanından itibaren, bu anlayışın asırlarca Türk devlet idaresinin temel unsuru olarak kaldığı bilinmektedir.
Mısır'da Abbâsi Halifeleri
Belleten · 1991, Cilt 55, Sayı 214 · Sayfa: 613-652
Özet
Müslümanların, Hz. Muhammed'in vefatından sonra, dini koruması ve dünya işlerini dini bir siyasetle idare etmesi için başlarına geçirdikleri kişilere halife, bu kuruma da hilâfet (imâmet) adı verilmiştir. Kur'ân'da yer yer "halife" ve çoğul olarak "halâif" ve "hulefâ" kelimeleri geçmektedir. Ancak bu kelimelerin, Peygamber'in yerine geçecek olan kimselerin ünvanı olması gerektiğine dair açık bir işaret yoktur. Halife ünvanını ilk olarak kullanan kişinin Hz. Ebu Bekir olduğu rivayet edilmektedir. Hz. Ömer devrinde ise İslam cemaatinin başkanı hakkında genel olarak kullanılan "Halîfetü Rasûlillâh" (Peygamber'in halefi) ünvanının dışında "Emîrü'l-mü'minîn" ünvanı yerleşmişti. Halife karşılığı olarak "İmam" ünvanı da kullanılmış olup bu ünvan namazdaki imamlıktan istiare yoluyla alınmıştır. Hz. Peygamber, kendinden sonra kimin halife olacağına ilişkin herhangi bir vasiyette bulunmamıştır. Öte yandan halifenin nasıl seçileceği hususunda âyet ve hadislerde de belirli bir hüküm yoktur. Bu belirsizliklerden ötürü olsa gerek ilk dört halifenin tayininde belirli bir usûlün takip edilmediğini görüyoruz.