4 sonuç bulundu
Uygulanan Filtreler
  • Belleten
  • Gülnisa Aynakulova
Dergiler
Yayınlayan Kurumlar
Yayın Yılı
Anahtar Kelimeler

IX-XII. Yüzyıllarda Fergana'da Yerleş­miş Türk Boyları

Belleten · 2013, Cilt 77, Sayı 280 · Sayfa: 833-848 · DOI: 10.37879/belleten.2013.833
Tam Metin
Fergana Vadisinde çok eski zamanlardan beri çeşitli ırklara mensup birçok kavmin yaşadığı bilinmektedir. Araştırmalardan Fergana bölgesinde yaşayan etnik grupların arasında Türk unsurunun daha Usunlar devrinden itibaren etnik kimliğini koruyarak gittikçe daha geniş topraklara yayıldığı anlaşılmaktadır. Bu etnik süreç IX-XII. yüzyıllarda, özellikle Karahanlılar döneminde daha yoğun bir şekle gelerek bölgenin Türkleşmesi ve Türk dilinin galebe çalmasıyla sonuçlanmıştır. IX-XII. yüzyıllardaki Fergana Vadisinin etnik durumuna gelince vakıa şu ki, bölge ahalisinin bir kısmı Fars kökenli etnik gruplardan meydana gelmiştir. Fakat bu etnik gruplar da saf İranlılar olmayıp çoğu, uzun tarihi dönem içerisinde birbirini takip ederek bu topraklarda meydana gelen Türk hakimiyetleri dönemlerinde yer­leşmiş ve sonralan İslamiyeti kabul etmiş olan şehirli ve köylü yerleşik Müslüman Türklerden oluşmaktaydı. Öte yandan bu eski tarım bölgesi, etrafında bulunan Alay, Türkistan, Çatkal vs. sıradağlarının eteklerinde yaşayan yan göçebe-yan yer­leşik Türk boylarıyla çevrili olup, bu yarı göçebe Türk boyları ile yerleşik ahali ara­sında asırlar boyunca devam edip gelen sıkı kültürel ilişkiler mevcuttu. Elde ettiği­miz bilgilerden anlaşılan şu ki, bu bölgedeki Karluk, Kırgız, Yimek, Ezgiş, Yabaku, Yağma, Çigil, İlak gibi Türk boyları diğer Fars kökenli etnik gruplar ile birlikte Fergana ahalisinin etnik terkibini oluşturmuşlardır. Fakat Fergana'daki siyasi haki­miyet, etnik ve kültürel üstünlük Karluklar'ın elinde bulunmaktaydı. Görüldüğü gibi Maveraünnehr'in her tarafında, özellikle bölgenin doğu kısmını oluşturan Fergana, Şaş, İlak ve Usruşana'da Türkler İran menşeli kavimler ile karışık durumda ama çoğunlukta idi. Bu durum doğal olarak bölgenin Kara Hanlılar tarafından fethini daha da kolaylaştırmış ve dil, kültür itibariyle tamamen Türkleşmesini sağlamıştır.

A.N. GARKAVETS, G. SAPARGALIYEV, TÖRE BİTİĞİ. Kıpçaksko-Polskaya Versiya Armyanskogo Sudebnika i Armyano-Kıpçakskiy Protsessualnıy Kodeks. Lvov, Kamenets-Podolskiy, 1519-1594. Almatı, "Deşt-i Kıpçak", "Baur", 2003, 792 s. [Kitap Tanıtımı]

Belleten · 2006, Cilt 70, Sayı 258 · Sayfa: 791-796
Rusya'da "Polovtsı", Orta Avrupa'da "Kumanlar" ve Doğuda "Kıpçaklar" olarak bilinen Türk boyunun adı, bin iki yüz seneden fazla bir zaman önce çeşitli dillerde yazılan eserlerde geçmeye başlamıştır. İslam tarihçileri ve coğrafyacıları ile Rus vakanüvisleri bu Kıpçak-Kumanları, Kara Deniz'in kuzeyindeki Bozkıra Deşt-i Kıpçak=Kıpçak Bozkırı adını veren çok kalabalık ve güçlü bir kavim olarak kaydetmişlerdir. X. yüzyılın ortalarında İrtiş boylarında yaşayan bazı Kıpçak boyları, diğer Türk boylarının tarihinde olduğu gibi, Doğuda meydana gelen bazı siyasi oluşumların etkisi ile Batı istikametinde yer değiştirmek zorunda kalmışlardır.

Gregoryen Kıpçaklar'a Dair

Belleten · 2005, Cilt 69, Sayı 256 · Sayfa: 825-840 · DOI: 10.37879/belleten.2005.825
Tam Metin
Dünya, Kıpçak dilli Ermenilerin emsalsiz etnik grubu hakkında ilk bilgileri Agatangel Krımskiy'in Türkoloji araştırmalarında Türk ve yabancı araştırmacılar için onlarca yıl boyunca ansiklopedik elkitabı rolünü oynamış olan "Tyurki, İh Movi ta Literaturi" adlı kitabından almıştır. Ünlü Akademik Krımskiy (1871-1942) daha genç bir araştırmacı iken 1894 yılında XVI.-XVII. yüzyıl Kamenets-Podolsk "Ermenilerinin", Ermeni yazısıyla yazılmış fakat dil bakımından Ermenilerce anlaşılmayan, tahmini olarak Türkçe olan tuhaf metinlerin araştırılması için görevlendirilmiştir.

İslam Müelliflerine Göre Ortaçağ'da Oş Şehri

Belleten · 2001, Cilt 65, Sayı 244 · Sayfa: 911-920 · DOI: 10.37879/belleten.2001.911
Tam Metin
Fergana vadisi Orta Asya'nın en eski yerleşim merkezlerindendir ve doğal olarak Orta Asya'nın en köklü şehirlerinden bazıları da bu bölgede yer almıştır. Yıllardır yapılan arkeolojik kazıların sonuçları bölgede tarımla uğraşanların ilk yerleşme yerlerinin üç bin yıl önce meydana geldiğini ortaya koymuştur(1) ve bu eski meskun yerlerden biri de günümüzde üç bininci yıldönümünü kutlamakta olduğumuz eski Oş şehrinin en eski çekirdeğini teşkil etmiştir(2).