14 sonuç bulundu
Tax Farm Register of Damascus Province in the Sixteenth Century: Archival and Historical Studies, Edited by Nagata Yuzo, Miura Toru and Shimizu Yasuhisa, Tokyo, The Toyo Bunko 2006. [Kitap Tanıtımı]
Belleten · 2008, Cilt 72, Sayı 264 · Sayfa: 665-668
Özet
Japonya'da Türk tarihi üzerine çalışmalar XIX. yüzyılda başlamıştır. Bu çalışmalar Orta Asya Türk tarihi üzerine yoğunluk kazanmıştı. Bir müddet sonra Osmanlı-Japon siyasi münasebetleri uzak mesafeye rağmen gündeme geldi. Batıya büyük ilgi duyan Japonlar, Osmanlı Devleti ile de ticari ilişkileri geliştirmeye başladılar. Osmanlı Devleti de Japonya ile siyasi ve ticari münasebetleri geliştirmeye çalışıyordu. Bunun için Osmanlı Devleti bir iyi niyet elçisi olarak telakki ettiği Ertuğrul gemisini gönderdi. Bu geminin ziyaretini tamamlayıp dönüş yolunda şiddetli fırtına yüzünden batması ve yüzlerce Türk denizcisinin şehit olması (1890) ilişkilerin artmasına sebep oldu. Bu acı hatıradan sonra Türkiye ile Japonya arasındaki dostluk ve ticari ilişkiler büyük bir yoğunluk kazandı. 1960'lı yıllardan beri giderek artan Osmanlı tarihi üzerindeki araştırmalar, günümüzde birçok genç tarihçinin yetişmesine zemin hazırlamıştır. Bugün Osmanlı arşivlerinde araştırma yapan Japon tarihçilerinin eserleri dikkat çekmektedir. Farklı alanlardaki araştırmaların ileride daha da artması, iki ülke arasındaki ilişkilerin gelişmesine yardımcı olacaktır.
KARA ÇELEBİ-ZÂDE ABDÜLAZİZ EFENDİ, Ravzatü'l-ebrâr Zeyli (Tahlil ve Metin), Hazırlayan Nevzat Kaya, Türk Tarih Kurumu Yayınları III. Dizi-Sayı 23. Ankara 2003. I-LXXIX+336(Metin)+10+347-368(İndeks) [Kitap Tanıtımı]
Belleten · 2006, Cilt 70, Sayı 258 · Sayfa: 785-786
Özet
Çeşitli devlet hizmetlerinde bulunduktan sonra meşihat makamında da görev yapan Kara Çelebi-zâde Abdülaziz Efendi aynı zamanda tarihi eseri ile de tanınmıştır. Onun Ravzatü'l-ebrar adlı tarihi, araştırıcılar arasında tercih edilen bir eserdir. Aziz Efendi idari görevleri ifa ederken kaleme aldığı eserini IV. Mehmed'e takdim ettiği zaman Rumeli kazaskeri bulunuyordu. Bu yüzden padişahın iltifatlarına mazhar olmuştu. Nitekim onu bir müddet sonra Şeyhülislâm görüyoruz. Ravzatü'l-ebrâr Adem'den 1058 (1648) yılına kadar gelen olayları ihtiva eder. Umumi bir tarih tarzında kaleme alınmıştır. Devrinde çok okunan bir eser olmalı ki otuzun üzerinde yazması bulunmaktadır Eser H. 1248(M.1832) de Bulak'da basılmıştır.
HASAN BEY-ZÂDE AHMED PAŞA, Hasan Bey-zâde Tarihi, 926-1045 / 1520-1635, Hazırlayan Dr. Şevki Nezihi Aykut, 3 cilt, Türk Tarih Kurumu Yayınları XVIII. Dizi - Sayı 6, Ankara 2004, I-DXL (Tahlil-Kaynak Tenkidi) + 1085 (Metin) + 1087-1188 (Dizin). [Kitap Tanıtımı]
Belleten · 2006, Cilt 70, Sayı 257 · Sayfa: 321-324
Özet
Osmanlı tarihinin en çok tanınan eseri tarihçilerin istifadesine sunulmuş bulunuyor. Örnek bir çalışma ile gün ışığına çıkmış bulunan bu eser, hemen hemen çağdaş bazı eserlere de kaynak olmuştur. Eser, yayınlayanın ifadesine göre "asıl kaynak" (asli metin) olarak tavsif edilmiştir. En sağlıklı bir metin ortaya konmuştur. Bu sürede araştırıcılar eksik yazma nüshalar yüzünden yanılgıya düşmeyecekler, elimizdeki esere müracaat edecekler. Bu eser yıllar önce Prof. Dr. Nezihi Aykut tarafından merhum Prof. Dr. Bekir Kütükoğlu (vefatı 28 Haziran 1990)'nun danışmanlığında doktora tezi olarak alınmıştı. Yıllar süren yoğun bir çalışma ve basım işleri sonucunda Osmanlı tarihinin ve tarihçiliğinin bu âbide eseri meydana çıkmış bulunmaktadır.
CABİ ÖMER EFENDI, Câbl Tarihi, (Tarih-i Sultan Selim-i Sâlis ve Mahmud-ı Sâni), Tahlil ve Tenkidli Metin, Ankara 2003, Hazırlayan Mehmet Ali Beyhan
Belleten · 2004, Cilt 68, Sayı 253 · Sayfa: 747-748
Özet
Osmanlı-Türk tarihi üzerinde çalışanlar için kıymetli bir kaynak yayınlanmış bulunuyor. Türk Tarih Kurumu yayınları arasında çıkmış bulunan Câbi Tarihi hacmi ve kapsadığı yıllar bakımından dikkat çekmektedir. Eser 1788-1813-14 (Hicri 1203-1229) tarihleri arasındaki hadiseleri ihtiva etmektedir. Takriben 25 yılın tarihi olan bu eser önemli bir kaynak olmasına rağmen, tarihçiler arasında pek tanınmıyor ve kullanılmıyordu. Aslında yazma halindeki bu eserler, kütüphane raflarında bulunuyor ve ulaşılması gün geçtikçe zorlaşıyordu. Şu halde Câbi Târihi tozlu kütüphane raflarından kurtarılmıştır. Eserin geniş muhteviyatına rağmen fazla tanınmamasının bir sebebi de müellifi hakkında lâyıkı vechile bilgiye ulaşılamamış olmasındandır. Nitekim eseri yayınlayan, Câbi Ömer Efendi hakkında kaynaklarda hiçbir bilgiye rastlanmadığını ifade etmektedir. Keza doğum ve ölüm tarihleri ile âilesi ve babasının adının da bilinmediğini belirtmektedir.
Osmanlı Coğrafya Literatürü Tarihi (History of Geographical Literature During the Ottoman Period), Ed. Ekmeleddin İhsanoğlu, Haz. Ekmeleddin İhsanoğlu, Ramazan Şeşen, M. Serdar Bekâr, Gülcan Gündüz, A. Hamdi Furat, 2 cilt, İstanbul 2000 [Kitap Tanıtımı]
Belleten · 2001, Cilt 65, Sayı 244 · Sayfa: 1183-1184
Özet
Tam Metin
İslâm, Tarih, Sanat ve Kültür Araştırma Merkezi (IRCICA) kuruluşundan (1980) beri özellikle Osmanlı Kültür, Medeniyet ve Tarihi üzerinde yaptığı yayınlar ve düzenlediği kongre ve panellerle büyük hizmetlerde bulunmaktadır. Osmanlı Bilim Literatürü Tarihi Serisi'nden yayımladığı Osmanlı Astronomi Literatürü Tarihi (2 cilt 1997) ile Osmanlı Matematik Literatürü Tarihi (2 cilt 1999) adlı eserlerden sonra Osmanlı Coğrafya Literatürü Tarihi, hiç şüphesiz tarihçiler ve coğrafyacılar için çok önemli bir el kitabıdır.
Osmanlı Denizciliğinin İlk Devirleri
Belleten · 2001, Cilt 65, Sayı 243 · Sayfa: 637-654
Özet
Tam Metin
Osmanlı Devleti'nin kuruluşunun 700. yıldönümü törenlerinin yapıldığı son zamanlarda, tarihçiler arasında Beylik dönemine ait çalışmalar artmıştır. Bu çalışmalarda Türkiye Selçukluları Devleti ile de irtibat kurulmaktadır. Bu yüzden ilk devirler üzerinde çalışan tarihçilerin mesailerini iki tarafa da yönlendirmesi zarureti vardır. Osmanlı Beyliği'nin daha Anadolu Selçuklu Devleti bünyesinde bulunduğu devirlerden itibaren önemli bir varlık gösterdiği, dikkatlerden kaçmamaktadır. Ancak Bizans gibi güçlü bir devlete komşu olarak gelişmekte olan bu beyliğin, bir kara beyliği olduğu da kabul edilmelidir. Yani kuruluş yıllarında beyliğin hiç bir deniz geleneği yoktu. Türkiye Selçuklu Devleti'nin yıkılmasından sonra, Beyliğin Bizans ile giriştiği mücadelelerde denizciliğe ilk adımlar atılmıştır.
İBN KEMAL (KEMAL PAŞAZÂDE), Tevârih-i âl-i Osman, IV. Defter (Metin ve Transkripsiyon), Hazırlayan KOJI IMAZAWA, Türk Tarih Kurumu yayınları XVIII. Dizi-Sayı 17, Ankara 2000. XXVII+461 (metin ve transkripsiyon)+fihristler+notlar+bibliyografya+dizin. [Kitap Tanıtımı]
Belleten · 2001, Cilt 65, Sayı 243 · Sayfa: 753-754
Özet
Tam Metin
Osmanlı-Türk tarihinin abide eserlerinden biri daha yayımlanmış bulunuyor. Kemalpaşazâde (İbn Kemal)'nin tamamı 10 cilt (defter) tutan tarih koleksiyonunun IV. Defteri de bilim âleminin istifadesine sunulmuştur. Bilindiği gibi Kemalpaşazâde II. Bayezid, Yavuz Selim ve Kanunî Süleyman devirlerinde çeşitli ilmiye görevlerinde bulunduktan sonra meşihat makamına kadar yükselen bir âlim idi. O bu sahada meşhur olduğu kadar kaleme aldığı elimizdeki eseri ile de tanınmıştır. Daha önce 5 defteri (I, II, VII, VIII, X) yayımlanan Tevarih-i âl-i Osman'ın IV. Defteri Prof. İmazawa tarafından mükemmel bir çalışma sonucu ortaya konmuştur. Bu koleksiyonun Osmanlı tarihi için -muahhar olmasına rağmen- güvenirlilik bakımından büyük bir değeri haiz olduğu bilinmektedir.
JEAN BELL, Kösem Sultan Topkapı'da Bir Gelin, (Çeviren: Nihal Önal) İstanbul 1998, 1-270. [Kitap Tanıtımı]
Belleten · 2000, Cilt 64, Sayı 241 · Sayfa: 971-972
Özet
Tam Metin
Orijinal adı La Dame de Topkapi olan eser alışılmışın dışında bir tarihi roman havasındadır. Belgeleri, ekleri ve geniş kaynak listesi ile eser bu farklı tarzı kazanmıştır. Eserin geniş kaynak listesinde M. Cavid Baysun'un uzun ve teferruatlı maddesi (İslâm Ansiklopedisi, c. 6, s. 915-923)'nin bulunmaması hiç şüphesiz büyük bir eksikliktir. Aslında bu uzun kaynak listesinin lüzumsuz olduğu dikkati çekiyor. Türk kaynaklarında Mah-Peyker Kösem Sultan olarak anılan valide sultan, oğulları IV. Murad ile İbrahim ve kısa müddet torunu IV. Mehmed devirlerinde 30 yıl kadar, devlet işlerinde çok defa söz sahibi idi. Bu yüzden tarihçilerin, romancıların ve senaristlerin dikkatini çekerek filmlere ve sahne eserlerine konu olmuştur. Onun Kösem lakabının özellikle "koyun sürüsünün önünde giden rehber koyun (koç)" manasından geldiği bilinmektedir. Eserde ise Kösem'in okçuların kullandığı okların ucu manasını taşıdığı ifade edilmektedir.
PROF. DR. ABDÜLKADİR ÖZCAN (Hazırlayan), Defterdar Sarı Mehmed Paşa, Zübde-i Vekayiât, Tahlil ve Metin (1066-1116/1656-1704), Türk Tarih Kurumu Yayınları, III. Dizi-Sa.11, Ankara 1995, I-XCVIII-907. [Kitap Tanıtımı]
Belleten · 1998, Cilt 62, Sayı 233 · Sayfa: 237-240
Özet
Tam Metin
Doktora tezi olarak hazırlanmış bulunan Zübde-i Vekayiât, bu kabil eserlerin yayımlanmasında uzman ve yol gösterici merhum Prof.Dr. Bekir Kütükoğlu'na ithaf edilmiştir. Bu sûretle Osmanlı tarihine ait yazma kaynak eserler birer birer kütüphane raflarından indirilerek araştırıcıların istifadesine sunulmaktadır. Elimizdeki bu eser, bahsedilen kaynak eserlerin en kıymetlilerindendir. Nitekim ilk olarak Vakanüvis Râşid 5 ciltlik tarihinin ilk iki cildini yazarken Zübde-i Vekayiât'tan geniş şekilde istifade etmiştir. Hammer de bu eserin önemini ilk anlayıp kullananlardandır. İşte bu önemli eserin tahlilini ve ilmî edisyonunu yapan Prof. Özcan tarih literatürümüze katkıda bulunmuştur.
Osmanlı-Ukrayna Münasebetlerinin Başlaması
Belleten · 1996, Cilt 60, Sayı 227 · Sayfa: 155-164
Özet
Tam Metin
Osmanlı Devleti'nin Rumeli'deki fetihleri, bu devletin büyümesini sağlarken değişik milletlerle de teması gündeme getiriyordu. Bu fetihler devam ettikçe birçok Balkan milleti Osmanlı Devleti câmiasına katılıyordu. Bu yüzden devlet büyüyor ve sınırları genişliyordu. XVI. yüzyılda Osmanlı Devleti, bünyesinde değişik ırkları bulunduran bir imparatorluk haline gelmişti. Bu ırklar aynı zamanda değişik din ve mezheplere de mensup bulunuyorlardı. Osmanlı Devleti'nin fethettiği ülkelerin halkını hoş tutması, dinî serbestiyet tanıması bu yayılmayı kolaylaştırdı. Böylece köylü ve kilise Osmanlı himayesine de alınmış, aynı zamanda halkın gönlü de hoş tutulmuştu.