2 sonuç bulundu
Dergiler
Yayınlayan Kurumlar
Yayın Yılı
Atatürk ve Barış
Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2002, Cilt XVIII, Sayı 52 · Sayfa: 303-314
Özet
Uzun yıllar boyunca Osmanlı Devletinin cephelerde uğradığı acı yenilgilerin yakın tanığı olan ve bizzat kendisi de senelerce cephelerde savaşan Mustafa Kemal Atatürk, çağdaş Türkiye Cumhuriyeti Devletinin içte ve dışta barışçı bir politika izlemesi gerektiğini ısrarla vurgulamıştır. Çünkü bu uzun savaşlar, Türk milletinin refaha ve saadete kavuşmasına büyük bir darbe indirmiş; yurt toprakları işlenemediği, teknoloji ve sanayileşme sağlanamadığı gibi; yığınlar halinde Türk çocukları cephelerde harcanmıştır. Bu acı tabloyu Atatürk Nutuk'ta, geçmiş dönemlerde izlenmiş olan Osmanlıcılık, İslamcılık ve Turancılık politikalarını eleştirirken canlı bir biçimde ortaya koymuştur*1. Çünkü bu politikalar, Türk milletinin gerçek mutluluğuna hizmet eden politikalar değildi. Atatürk'ün kendisinin vurguladığı gibi, hepsi birer hisse ve hayale dayanıyordu2. Oysa, kurulan yeni Türk devletinin en önemli ilkelerinden birisi olarak gördüğü ve yorumladığı "Yurtta Barış, Dünyada Barış" ilkesini, yalnızca Türk Milleti'nin değil, diğer dünya milletlerinin de gerçek mutluluk ve refahı için mutlaka hakim kılınması gereken bir politika olarak görüyordu. Atatürk'e göre, insanlığın gerçek kurtuluşu barıştan geçmekteydi. Barış için yapılması gereken çok şeyler olmakla birlikte, tarihin acı bir gerçeği olarak, bunu sağlamanın ne denli güç olduğunun da farkındaydı.
Atatürk’ün Din Ve Lâiklik Anlayışı
Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 1999, Cilt XV, Sayı 43 · Sayfa: 41-52
Özet
Atatürk, bir siyaset dehası olarak, Türkiye için bu ilkelerin gerekliliğini, birlik ve bütünlük açısından zorunluluğunu anlamış ve bu nedenle uygulama safhasına koymuştu. Yoğun bir tarih bilgisine sahip olan Atatürk, Türkiye tarihinin kendine özgü şartlarından hareketle, gerçekte batı kaynaklı olan bu kavramlara yeni anlamlar vermiş ve bu kavramları Türk Milleti'nin öz değeri haline getirmiştir. Lâiklik kavramının, toplum yaşamında egemenliğini uzun süredir sürdürmüş olan din ve dinle ilgili kavramlara yeni statüler oluşturması zorunluluğu ortaya çıkmıştır. Bu yeni statü, dinin çağdaş anlamda yorumlanması gibi pratik bir kolaylığı getirerek, dini toplumsal gelişmenin bir aracı haline sokmuştur. Bu durum, Türk Ulusu'nun çağdaşlaşması sürecinin en önemli halkasını oluşturur.