12 sonuç bulundu
Uygulanan Filtreler
  • Belleten
  • Nejat Göyünç
Dergiler
Yayınlayan Kurumlar
Yayın Yılı
Anahtar Kelimeler

TOBIAS HEINZELMANN, Die Balkankriese in der osmanischen Karikatur. Die Satirezeitschriften Karagöz, Kalem und Cem, 1908-1914, (Osmanlı karikatüründe Balkan buhranı. Mizahî dergiler Karagöz, Kalem ve Cem), Beiruter Texte und Studien. Cilt 75, Türkische Welten, Cilt 5, Yayımlayan:Angelika Neuwirth, Franz Steiner Yayınevi, Stuttgart, İstanbul 1999, 285 sahife. [Kitap Tanıtımı]

Belleten · 2002, Cilt 66, Sayı 246 · Sayfa: 603-606
1992'de Freiburg Üniversitesi Doğu Semineri'nde Tobias Heinzelmann'ın eline tesadüfen mizahî Kalem Dergisi'nin bir cildi geçer, resimlerden anlam çıkartmaya çalışır. Karikatürlerin zamanının toplumsal ve siyasi hayatını bir bakışta gözler önüne serdiğini fark eder. Bu tür yayınlara erişince de, sorular ve sorunlar ortaya çıkar. İnsan seksen doksan sene önceki okuyucuların bildikleri günlük siyasi hadiselerin yabancısıdır. Bu bakımdan nükteleri anlamak zordur, bunlara nüfuz etmek için uzun araştırmalar gereklidir.

HOWARD CRANE, The Garden of the Mosques. Hafız Hüseyin alAyvansarayf's Guide to the Muslim Monuments of Ottoman Istanbul, Brill, Leiden. Boston. Köln 2000, XXXIV+635 sahife. Studies Islamic Art and Architecture, Supplements to Mılqarnas,

Belleten · 2002, Cilt 66, Sayı 245 · Sayfa: 187-190
Ayvansaraylı Hafız Hüseyin Efendi İstanbul camileri hakkındaki Hadîküt'l-cevâmi' adlı eseri ile tanınan bir osmanlı yazarıdır. Babası Hacı İsmail Ağa IV. Mehmet'in kızı Hatice Sultan'ın teberdarlarının kethudası idi, 21 Haziran 1752'de vefat etmişti. Hafız Hüseyin Efendi kendisini Ayvansaray'da Toklu Dede mahallesinden Dergâh-ı Âli yeniçerileri sekbanlarının 15. Ortasına mensup, aynı zamanda aynı semtteki Toklu İbrahim Dede Mescidi imamı Halil Efendi'nin çömezi olarak tanıtır. Temmuz 1787'de ölmüştür. Muhtemelen babası ve üstâdı Halil Efendi gibi Toklu İbrahim Dede haziresinde defn olunmuştur.

MOLLY GREENE, A Shared World, Christians and Muslims in the Early Modern Mediterranean (Paylaşılan Dünya, Erken Modern Akdeniz Dünyası'nda Hristiyanlar ve Müslümanlar), Princeton University Press, Princeton - New Jersey 2000, XIV-228 sahife. [Kitap Tanıtımı]

Belleten · 2001, Cilt 65, Sayı 242 · Sayfa: 415-418
Tam Metin
Eserin ana konusu Venedik'ten Osmanlı'ya geçen Girit adasında 1720'ye kadarki sosyal, iktisadî ve kültürel değişimin sonuçlarını tahlil etmektir. Giriş, Sonuç, Bibliyografya kısımları dışında altı bölümden oluşmaktadır. Molly Greene, Giriş (s.2-12) kısmında önce geçen yüzyılın iki büyük Akdeniz Tarihçisi'nden bahs eder. Bunlardan birincisi Belçika'lı Henri Pirenne'dir. Les villes du moyen âge adlı eserinde Roma İmparatorluğu'nun yıkılışı ile Eski (antik) medeniyetin sona ermediğini, İtalya'yı, İspanya'yı, Fransa'yı istilâ eden kavimlerin bu medeniyetin tesirinde kaldıklarını, şehirlerde, köylerde hemen hiçbir şeyin değişmediğini, Akdeniz ticaretinin eskisi gibi devam ettiğini, ancak VII. yüzyılda Arap istilâsından sonra, yani İslam'ın Kuzey Afrika'ya ve İspanya'ya yayılışından sonra, eskinin yerini yeni bir düzenin aldığını kanıtlamaya çalışır.

Dicle ve Fırat Nehirlerinde Nakliyat

Belleten · 2001, Cilt 65, Sayı 243 · Sayfa: 655-660
Tam Metin
1963 senesinde İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Dergisi'nde Cengiz Orhonlu ve Turgut Işıksal'ın aynı konuda bir makalesi yayımlanmıştı. Tam 25 sene önce, çok vakitsiz olarak, bir bilim adamı için çok erken bir yaşta kaybettiğimiz C. Orhonlu ve T.Işıksal zengin Osmanlı Arşivi malzemesinden, bazı İngilizce seyahatnamelerden, Evliya Çelebi'nin Seyahatname adlı ünlü eserinden, Helmuth von Moltke'nin Türkiye Mektupları gibi bazı kitaplardan faydalanmışlardı. Yayımlanmasından sonra hemen hemen 40 yıllık süre geçmesine rağmen bu makale alanında örnek bir çalışma olarak kaldı. Bu uzun zaman içinde İstanbul'da Başbakanlık Osmanlı Arşivi Dairesi'nde yeni tasniflerin okuyucuya sunulması neticesinde, ortaya konu ile ilgili yeni belgeler çıktı. Vaktiyle gözden kaçmış görülememiş yayınlara da göz atmak imkânı oldu. Bu bakımdan aşağıda bu iki kıymetli araştırıcıyı anmak, verdikleri bilgiler kısmen tamamlanmak istenmektedir. C. Orhonlu ve T.Işıksal önce Fırat nehri üzerinde Birecik'te gemi inşaatına temas ediyorlardı. Bunların sayısı XVI.yüzyılın ikinci yarısında 1560'ta 60, 1565'te 400 kadar olup, 150'si zahire, 250'si asker gemisi olarak niteleniyordu. Birecik'te 1734'te 20 firkate ile 40 daha ufak nakliye aracının yapıldığı, Hindistan'dan Basra'ya gelen bir kısım ticari malların nehir gemileri ile Birecik'e kadar nakl edildiği, oradan da gelen malların deve kervanları ile Halep, İskenderun, Trablus ve diğer istikametlere sevk edildiği belirtiliyordu.

KEMAL H. KARPAT (yayımlayan), Ottoman Past and Today's Turkey, Brill Leiden, Boston, Köln 2000, XXII-306 sahife. [Kitap Tanıtımı]

Belleten · 2001, Cilt 65, Sayı 243 · Sayfa: 739-742
Tam Metin
Eser Reinhard SCHULZE'nin yayımcılığını yaptığı Social, Economic and Political Studies of the Middle East and Asia (Orta-Doğu ve Asya için içtimaî, iktisâdî ve siyasî araştırmalar) dizisinin 76. kitabını oluşturmaktadır, "Osmanlı Geçmiş ve Bugünkü Türkiye" ile ilgilidir. Kemal H. KARPAT'ın kaleminden Giriş'i takiben yine onun ve Carter Vaughan FINDLEYin, Mehmet O. ALKAN'ın, Haim GERBER'in, Erik Jan ZÜRCHER'in, Mehmet GENÇ'in, Şevket PAMUK'un, İnci ENGİNÜN'ün, Fikret ADANIR'ın, Wajih KAWTHARANI ve Karl K. BARBIR'in birer makalesinden oluşmaktadır.

GEORGIOS SALAKIDES, Sultansurkunden des Athos-Klosters Vatopedi aus der Zeit Bayezid II. und Selim I., Thessaloniki 1995, 152 sahife, Institute for Balkan Studies yayınlarından no.263. [Kitap Tanıtımı]

Belleten · 2000, Cilt 64, Sayı 239 · Sayfa: 231-234
Tam Metin
İsmini "Athos'taki Vatopedi Manastırı'nda bulunan II.Bayezid ve I.Selim devrinden kalma hükümder belgeleri" şeklinde Türkçe'ye çevirebileceğimiz bu eser. Ekim 1993'te Münih Üniversitesi'nde Prof.Dr.Hans Georg MAJER'in yönetiminde tamamlanan bir yüksek lisans çalışmasıdır. Küçük düzeltmelerden sonra iki sene sonra yayımlanmıştır. Athos, Selânik'in güneyinde Ege Denizi'ne uzanan Halkidikya yarımadasının üç çıkıntısından en doğusundaki üzerinde olan bir dağın adıdır. Grekçe'de buna Ayos Oros (Kutsal Dağ) ismi verilir.

REINHOLD SCHIFFER, Oriental Panorama: British Travellers in 19th Century Turkey, Amsterdam - Atlanta 1999, VIII-445 sahife. Viyana'daki Karşılaştırmalı Edebî Bilimler Enstitüsü (Institut für Vergleichende Literaturwissenschaft)'nün 33 numaralı yayını. [Kitap Tanıtımı]

Belleten · 2000, Cilt 64, Sayı 241 · Sayfa: 973-976
Tam Metin
Seyahatnâmelerin tarih ile uğraşanlar için birinci elden kaynaklar türünden olduğu bilinir. İnsan ister kendi ülkesini, ister yabancı ülkeleri gezsin, dolaşsın, gördüklerini, işittiklerini, bazan önceden veya seyahat sırasında okuduklarını kaleme döker, bazan bunları resimlerle veya gravürlerle yani görüntü malzemesi ile de süsler. Onun için Osmanlı hakimiyetindeki topraklarda dolaşanların yanlarında gravür sanatkârları da vardır.

Türkler ve Balkan Milletleri Arasında Kültürel İlişkiler - Sorunlar

Belleten · 1997, Cilt 61, Sayı 230 · Sayfa: 121-132
Tam Metin
Değişik adlar altında Türk topluluklarının Balkanlar ile ilişkisi erken Ortaçağlardan itibaren görülür. Avarlar, 670'lerde Tuna Bulgar Devleti'ni kuranlar, Peçenekler, Kumanlar Karadeniz kuzeyinden Balkanlar'a gelenlerdir. Tuna Bulgarları IX. yüzyılın ikinci yarısında Ortodoks kilisesine bağlanmışlar, zamanla Slavlaşmışlardır. Avarların da Bizans harp donanımına tesir ettikleri belirtilir: Onların yuvarlak çadırları, rüzgâra karşı daha dayanıklı olduğundan, Roma zamanından beri kullanılan, gelenekleşmiş dört köşe çadırlara tercih edilmiş, üzengi ve dizgini Avarlardan öğrenmişler, Avarların atlarının göğsündeki zırhlar da Bizans'a örnek teşkil etmiştir.

Timar Ruznamçe Defterleri'nin Biyografik Kaynak Olarak Önemi

Belleten · 1996, Cilt 60, Sayı 227 · Sayfa: 127-138
Tam Metin
Fekete Lajos 1955'te Timar Ruznamçe Defterleri'ni, içerisine ilgili vilâyetlere ait timar işlemleri hakkındaki belgelerin ve tezkirelerin sırasına göre kaydolunduğu defterler olarak tanımlar. Onun kullandığı defterler Viyana, Leipzig ve Halle gibi çeşitli Orta Avrupa kitaplıklarında yazma olarak kaydedilmiş defterlerdi, kayıtlar da 16. yüzyıl sonları ile 17. yüzyılın ilk yarısından kalma Budin Beylerbeyliği'ne veya onun sancaklarına aitti. Fekete bu defterlerin biyografi bakımından önemine şu sözlerle işaret eder: "Bu defterler mülk ve timar sahiplerinin (aynı şekilde timar isteyenlerin) isimlerini, timar hasıllarını, timar sahipleri ile timara talip olanlar hakkında geniş biyografik malûmatı, bazan menşeleri, askeri faaliyetleri, üst makamlarla şahsi ilişkileri hakkında kısa bilgileri ihtiva eder ve Osmanlı İmparatorluğu'nda timar sahipleri zümresi hususunda güzel bir tablo elde edilmesine vasıta olur.

Osmanlı Devleti'nde Mevleviler

Belleten · 1991, Cilt 55, Sayı 213 · Sayfa: 351-358
Tam Metin
Türk fikir ve kültür hayatına eserleri ile büyük hizmetlerde bulunan Abdülbaki GÖLPINARLI Mevlânâ'dan sonra Mevlevîlik'e yazdığı "Ön-Söz"de "Mevlevilik, Mevlânâ'dan sonra ve derhal menâsikiyle teessüs etmediği için tarîkat hakkında yazılan risaleler, çok muahhar devirlere ait. Kaldı ki, onlar da tarîkatin öz hüviyetini vermekten ziyade yazarlarının düşüncelerini ve tesiri altında kaldıkları müesseselerin karakterini tesbit etmekte ve yazarları, tarîkati bilfiil kuranların fikriyatından tamamiyle uzak kalmakta. Hatta Mevlevîler ve Mevlânâ muhibleri, işi o kadar Mevlânâ'dan ayırmışlar ve o kadar kendilerine mal etmişler ki Mesnevî'yi şerh edenler bile onun diğer eserleriyle hakkında yazılmış ana kaynakları, hele Şems'in Makaalât'ını okumak lüzumunu duymuyorlar ve tasavvufta, hatta dinde bir reform eri olan Mevlânâ'nın, kalıplaşmış tasavvufa verdiği insânî ve reel karakteri düşünmüyorlar, onu, onun ve sohbet dostu Şems'in yoluna aykırı bir yolun mümessili olan İbn-i Arabî'ye dayanarak şerh ediyorlar" der. GÖLPINARLI, bu şartlar altında Mevlevîlik Tarihi'ni yazmanın çok güç olduğuna değinir,eğer Sakıp Dede'ye inansa, söylenenleri tekrarlamaktan başka bir şey yapamıyacağını belirtir, XVI. yüzyıl ortalarında vefat eden Muğlalı derviş ve mutasavvıf şâir ŞÂHİDÎ'nin Gülşen-i Esrâr'ını bulmasaydı, mevlevîliğin köylere kadar yayıldığını, Anadolu'da mevlevî köyleri bulunduğunu öğrenemeyeceğini söyler. Konya'da bir süre bulunuşu, ona Mevlânâ Müzesi'ndeki yazmalardan faydalanmak imkanını sağlamış, Rüsuhî BAYKARA da kendisine Başbakanlık Arşivi'ndeki memuriyeti sırasında görüp kopya ettiği bir kısım belge suretlerini vermiş, böylece eseri "yalnız bir tarîkatin hal tercümesi değil, bir yandan da vesikalar topluluğu" olmuştur.