3 sonuç bulundu
Uygulanan Filtreler
  • Son 10 yıl
  • Osman GÜMÜŞÇÜ
Yayın Yılı
Anahtar Kelimeler

Osmanlı Beyliği’nin Kurucusunun İsmi Meselesi Üzerine

Türk Dili Araştırmaları Yıllığı - Belleten · 2021, Sayı 71 · Sayfa: 87-109 · DOI: 10.32925/tday.2021.54
Dünya tarihinin en önemli güçlerinden biri olan Osmanlı İmparatorluğu'yla ilgili, hâlen devam eden çeşitli tartışmalardan biri de Osmanlı Beyliği'nin kurucusunun ismine yöneliktir. Bazı Bizans kaynaklarında ismin Atman, Ataman, Atuman şekillerinde; Arap coğrafyacı el-Umari'nin eserinde ise Tuman/Taman şeklinde kaydedilmesi, başka kanıtlar bulunmaksızın sadece ismin yazım şeklinden hareketle, oldukça farklı yorumların yapılmasına yol açmıştır. Aslına bakılırsa tüm Osmanlı kronikleriyle, diğer tüm Türkçe kaynaklarda Osman şeklinde kaydedilen ismin, özellikle Bizans kaynaklarındaki yazım şekli, tamamen Ammi Arapçanın özellikleriyle ilgilidir. Diğer sözcüklerin söyleniş ve yazılışında görülen farklılık Osman isminde de görülmüş; hâliyle, Ammi Arapçada Atman, Itman veya Utman olarak söylenen ve hatta yazılan Osman ismi, ilk devirlerden itibaren Bizans-Arap temasının yoğun olduğu bölgede, Bizans kaynaklarına da bu sahadaki söyleniş ve hatta yazılış şekliyle Atman olarak geçmiş görünmektedir.

Tarihi Coğrafya ve Kültürel Miras

Erdem · 2018, Sayı 75 · Sayfa: 99-120 · DOI: 10.32704/erdem.496740
Tam Metin

Ülkemizin konumu, sahip olduğu coğrafi özellikleri ve iskân tarihinin çok eskilere dayanmasından dolayı, sadece doğal güzellikleri ile değil, geçmiş toplum ve medeniyetlerden kalan değerler açısından da çok çeşitli ve zengin bir potansiyeli bulunmaktadır. Sadece görünür vaziyetteki kültürel mirasıyla bile adeta "açık hava müzesi" niteliğindeki Türkiye, bu haliyle kültürel miras araştırmaları açısından büyük gelişmelere açıktır.

Günümüzde çok sayıda disiplin, kültür ve kültürel miras ile bağlantılı araştırmalar yürütmekte ve bu konuya çok çeşitli açılardan yaklaşmaktadır. Bunlar arasında tarih ve coğrafya eskiden beri ilk akla gelen disiplinler arasında olup ülkemizdeki hâliyle tarih geçmişteki; coğrafya ise günümüzdeki kültürel konulara yoğunlaşmış görünmektedir. Dolayısıyla, tarihi derinliği olmadan mekânsal araştırmalar yapan coğrafya ile çoğunlukla mekânsal açıdan konuya bakmadan geçmişi ele alan tarih disiplini arasında kalan tarihi coğrafya, bu bağlamda çok daha geniş bir bakış açısına sahiptir.

İnsanın tüm faaliyetleri mekân üzerinde gerçekleştiğinden, mekân temelli bir disiplin olan coğrafyada kültür son derece önemli bir yer tutmaktadır. Tarihi coğrafya ve miras ise, doğrudan geçmişe atıf yaptığından, kültürel miras konusu da tarihi coğrafyada benzer bir konuma sahiptir. Üstelik kültürel mirasın tamamı mekân üzerinde yer aldığından, geçmiş mekân araştırmasını odağına alan tarihi coğrafya, kültürel miras çalışmalarında ayrıca dikkat çekmektedir. Bu noktadan hareketle, eğitim ve bilim hayatımızda gerekli düzenlemeler yapılarak, tarihi coğrafyada yeterli araştırmacı ve uzman yetiştirilmeli, diğer disiplinlere mensup uzmanlarla birlikte ülkemizin zengin kültürel mirası, süratle bilim camiası ile kültürel turizm ve diğer kullanıcıların hizmetine sunulmalıdır.


Türkiye’de Modern Coğrafyanın Kuruluşu Ve Örgütlenmesi

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2016, Cilt XXXII, Sayı 93 · Sayfa: 105-148
Tam Metin
Coğrafya tarihi içinde modern coğrafyanın Türkiye'ye giriş sürecini karşılayan1915-1941 arası dönem çok az incelenmiştir. Bu dönemde coğrafyada çok önemli kurumsal değişimler ve yenilikler olmuştur. Aynı zamanda bu yıllar Osmanlı Devleti'nin son yılları ile Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin ilk yıllarını kapsar. İmparatorluğun dağılması, I. Dünya savaşı ve yeni bir devletin ortaya çıkması gibi dünyayı etkileyen çok önemli siyasi olaylar aynı zaman dilimine denk gelir. Dönem içindeki gelişmeler üzerinde Atatürk'ün asker, komutan ve devlet adamı olarak rolü tartışılamaz. 1915'te Darülfunun'da Coğrafya Bölümü kurulmasıyla başlayan, 1941'de Türk Coğrafya Kongresinin toplanmasıyla sona eren dönem, kendi içinde de bölümlere ayrılır. Kurumlarla ilgili olaylar bu bölümlemede etkili olmuştur. Bunlar 1923 Cumhuriyet'in kurulması, 1933 ise Darülfünun'un İstanbul üniversitesine dönüştürülmesidir. Dönem incelemesi sırasında coğrafya ile ilgili olarak, okullar, hocalar ve eserler dikkate alınarak veriler oluşturulmuştur. Böylece dönemin genel değerlendirmesi yapılmıştır. Bu çalışmada, Gümüşçü (2014) tarafından adlandırılan "Modern Türk Coğrafyasının Kuruluşu ve Örgütlenmesi (1915-1941)" sınıflandırması çerçevesinde incelemeler yapılmıştır.*** Buna göre ilgili yıllarda daha önceki yıllara oranla yetişmiş eleman sayısı, hoca ve okul sayısı artmış, üniversiteler mezun vermeye başlamıştır. Yurt dışına gönderilen araştırmacılar dönerek göreve başlamış, yurt dışından çeşitli zaman dilimlerinde gelen hocalar coğrafya formasyonunun oluşup şekillenmesini sağlamışlardır.