50 sonuç bulundu
Mudanya Bırakışmasının Ellinci Yıldönümü
Belleten · 1973, Cilt 37, Sayı 145 · Sayfa: 95-112 · DOI: 10.37879/belleten.1973.145-95
Özet
Tam Metin
Elli yıl önce, Anafartalar kahramanı Mustafa Kemal (Atatürk)'ün komutası altındaki Türk orduları, Çanakkale'de, İstila Gücü Başkomutanı Tüm-General Sir Charles Halington'un idaresindeki İngiliz askeri birlikleriyle çarpışmak üzere, düşman ordusunun karşısında mevzi alıyordu. İngiliz ordusunun Türk toprakları üzerinde ne işi vardı ve neden bu iki ulusun orduları silâhlı bir çatışmaya hazırlanıyordu? Bu iki soruya cevap verebilmek için Birinci Dünya Savaşına kısaca bakmak gerekmektedir. Almanya, Avusturya-Macaristan ve Bulgaristan'ın da katıldığı Merkez Kuvvetleri safında bu savaşa giren Osmanlı İmparatorluğu; İngiltere, Fransa ve İtalya'dan müteşekkil Antant Devletleri tarafından yenilgiye uğratılmış; 30 Ekim, 1918'de Mondros Bırakışmasının imzalamaya zorlanmıştı. Bazı maddeleri kasten belirsiz bir halde kaleme alınan bu Bırakışma, Bağlaşıklara, "gizli antlaşmalara ve fetih hakkına" dayanarak Türk ülkelerini bir savaş ganimeti olarak ele geçirmek fırsatını veriyordu. Savaşa katılan Bağlaşıklar arasında çeşitli tarihlerde imzalanan bu gizli antlaşmalar, Osmanlı İmparatorluğunun ortadan kaldırılarak Türk topraklarının İngiltere, Fransa, İtalya ve Çarlık Rusya arasında paylaşılması gayesini güdüyor; bir bakıma, Bağla-şıkların riyakârlığını ortaya çıkarıyordu; çünkü Osmanlı İmparatorluğuna karşı savaşan devletler, çeşitli vesilelerle savaş gayelerini açıklarken, Türk ülkelerinin bütünlük ve bağımsızlığına el sürmeyeceklerine söz vermişlerdi.
Orgeneral Kazım Özalp'ın Anıları ile İlgili Bir Açıklama
Belleten · 1973, Cilt 37, Sayı 146 · Sayfa: 231-234 · DOI: 10.37879/belleten.1973.146-231
Özet
Tam Metin
Orgeneral Kazım Özalp'ın Profesör Teoman Özalp tarafından "Milli Mücadele, 1919-1922" başlığı altında denenen ve 1971'de Türk Tarih Kurumunca yayınlanan biyografisinin birinci cildinin 74. sayfasındaki şu bölüm çok ilginçtir: "Bu sırada İstanbul'da bulunan bazı Bolşevik Ruslar da bizimle temas kurdular. Balıkesir'e gelen salâhiyetli bir Rusun yanında, tercümanlık yapmak ve bir taraftan da bize faideli olmak maksadıyle bu işe girdiği anlaşılan Emrullah Bey adında (sonradan maarif müfettişliklerinde bulunmuştur) bir tercüman vardı. Emrullah Bey'in tercüme etmekte olduğu, Bolşevik Rusun bize yaptığı teklifte : Mücadelemizi Rus dostluğuna dayanarak devam ettireceğimizi, kapitalist âlemine karşı Ruslar ile ayni fikirde olduğumuzu ilân edersek, bize istediğimiz kadar silâh, cephane, para ve hattâ icabederse Türkistanlı asker yardımı yapacaklarını söyledi. Biz bunları kabul etmedik, ancak bize sorulduğunda Ruslara karşı bir düşmanlığımız olmadığını ve kendilerini dost bir komşu olarak tanıdığımızı ifade edeceğimizi belirttik. Ayrılır iken bize gizli olarak silâh ve cephane göndermeye çalışacağını vaat etti. Sonradan bu Rusun İstanbul'a dönüşünde, İngilizler tarafından tevkif edilerek belirsiz bir yere gönderildiğini ve Emrullah Bey'in de bu işten dolayı İngilizler tarafından şiddetle takip edildiğini öğrendim".
The Anglo-Turkish Conflict Fifty Years Ago
Belleten · 1973, Cilt 37, Sayı 145 · Sayfa: 113-122 · DOI: 10.37879/belleten.1973.145-113
Özet
Tam Metin
Fifty years ago at Chanak (Dardanelles), on Turkish territory, the Turkish Army under Mustafa Kemal (Atatürk), the national hero of the Gallipoli campaign, faced its British counterpart, commanded by General Sir Charles Harington, Commander-in-Chief, Army of Occupation. What was the British Army doing on Turkish soil, and why were the armies of these two nations poised for armed conflict? The story goes back to the First World War. The Ottoman Empire, which had participated in that War as an ally of the Central Powers (Germany, Austria-Hungary and Bulgaria), was defeated by the Entente Powers (Britain, France, Italy and Greece), and was forced to sign the Armistice of Mudros on 30th October, 1918. This Amistice some of the terms of which were deliberately made ambiguous, enabled the Allies to set about possessing the war spoils in the form of Tutkish territories which they claimed to be theirs "by virtue of the secret treaties and by right of conquest". The secret war-time agreements, contracted by the belligerent Allies on clifferent dates, had envisaged the complete dissolution of the Ottoman Empire and the division o Turkish territories amongst Britain, France, Italy and Tsarist Russia. They had also revealed the hypocrisy of the Allies, who had openly declared their war aims to be, inter alia, the preservation of the integrity and independence of the Turkish homelands.
Ölümünün Otuzdördüncü Yılında Atatürk'ü Anarken
Belleten · 1973, Cilt 37, Sayı 146 · Sayfa: 235-242
Özet
Tam Metin
Sayın Kardeşlerim, yirminci yüzyılın ilk yarısında, sömürgecilik ve emperyalizme indirdiği büyük darbelerle Yakın, Orta ve Uzak Doğu, Asya ve Afrika'daki sömürge ülkelere ve köle halklara yeniden yaşama gücü veren; onlara özgürlük ve bağımsızlık yolu gösteren eşsiz bir Türk önderini anmak için toplanmış bulunuyoruz. Yok olmuş bir ulusu yeniden dirilten; temelini attığı modern ve ulusal bir devletin sınırları içinde Türk ulusuna yaşama, çalışma ve kendine güven duyguları aşılayan; bu ulusu Ortaçağ düşünüşünden kurtararak laiklik, devrimcilik, ilericilik, halkçılık ve cumhuriyetçilik yolunu açan; yüzde doksan cahil bırakılmış bir halka okuma-yazma ve bilim alanında ileri atılımlar yapma olanağı sağlayan bir dâhiyi anıyoruz. Ulusumuzun ender yetiştirdiği, adı ve ünü bütün dünyaya yayılan; hakkında yalnız kendi dilimizde değil, bütün dünya dillerinde binlerce eser yayınlanan ve hala yayınlanmakta olan; yabancı boyunduruğu altında yıllarca acı çekmiş halkların karanlık gecelerinde bir ışık gibi parlayan; küçük ve güçsüz ulusların ufuklarını karartan büyük ve doymak bilmez devletlerin kara bulutlarını dağıtan büyük kasırganın başlatıcısını anıyoruz.
İngiliz Belgelerine göre Medine Müdafii Fahrettin Paşa
Belleten · 1972, Cilt 36, Sayı 143 · Sayfa: 333-376 · DOI: 10.37879/belleten.1972.143-333
Özet
Tam Metin
Birinci Dünya Savaşı'ndan yenilgiyle çıkan Osmanlı Hükümeti, 30 Ekim, 1918'de Mondros Bırakışmasını imzalamak zorunluğunda kaldı. Bırakışmanın 16'ncı maddesine göre Hicaz, Asir, Yemen, Suriye ve Irak'taki tüm Osmanlı garnizonlarının "en yakın Bağlaşık komutanına teslim olması" gerekiyordu. Bu husus, Osmanlı Hükümeti tarafından 31.10.1918'de Medine Garnizonu Komutanı Fahrettin Paşa'ya gönderilen bir telyazısında açıklanmıştı, fakat İngiltere'nin Kahire Yüksek Komiseri Sir Francis R. Wingate'in 15.11.1918 de İngiliz Hariciyesine bildirdiğine göre, Fahrettin Paşa'nın, Hükümetinden aldığı direktiflere itaat etmemesi yüzünden, "Medine garnizonunun teslimiyle ilgili müzakereler iyi gitmiyordu". Sir R. Wingate, bu konuda Hükümetine şunu öneriyordu: "Türk Yönetiminden, daha önceki direktiflerini Fahri'ye, bildiği bir şifre ile tekrarlaması ve ona, en yakın Bağlaşık Komutanı olan Emir Ali'ye teslimini emretmesi istenmelidir."
Yeni Belgelerin Işığı Altında Ermeni Tehcirleri
Belleten · 1972, Cilt 36, Sayı 141 · Sayfa: 31-50 · DOI: 10.37879/belleten.1972.141-31
Özet
Tam Metin
Londra'da çıkan History of the First World War (Birinci Dünya Savaşının Tarihi) adlı haftalık İngilizce derginin Eylül, 1970 sayısında, Dr. A. O. Sarkissian'ın Genocide in Turkey (Türkiye'de Cenosid) başlıklı bir yazısı yayınlandı. Bir Ermeni olan yazar, 1915 yılının sonlarına doğru 500.000 Ermeni'nin Türkler tarafından öldürüldüğünü, geriye kalanların çoğunluğunun çöllük bölgelere sürü!- düğünü, orada açlık ve hastalıktan hayatlarını kaybettiklerini, "dikkatle hazırlanan bir plan gereğince" en aşağı 1.500.000 Ermeni'nin imha edildiğini; Ermeni'lere yapılan bu muameleyi örnek tutan Adolf Hitler'in, "Polonya dilini konuşan ırkın imhası" için 22 Ağustos, 1939'da direktif verdiğini cüretle ileri sürüyor. Görünürde sansasyon yapmayı ilmi araştırmaya tercih eden, bir Ermeni olarak taraf tutan ve baltalayıcı bir yöntem izleyen Dr. Sarkissian, Ermeni tehcir ve kıtalleri konusunda tek taraflı bir yazı kaleme almış bulunuyor. Konuyla ilgili esaslı araştırma yapmadığı, İngiliz, Fransız, Rus, Türk ve hattâ Ermeni kaynaklarına dayanan en yeni eserleri okumadığı ve konuya epeyi ışık serpen Londra'da İngiliz Arşivindeki İngiltere Dışişleri Bakanlığının sayısız belgelerinden faydalanmadığı anlaşılıyor. Dr. Sarkissian, gerçeklere ve rakamlara dayanan, takdirle karşılanabilecek ilmi bir eser meydana getireceği yerde, bir propaganda yazısı kaleme almayı tercih etmiş. Tipik, çığırtkan Ermeni propagandacılarından biri olduğunu gösteriyor. Gün ışığına çıkan en son belgelere göre, Ermeni halkının başına gelen felaketlerden bizzat bu gibi Ermeni propagandacıları sorumludur.
Armenian Deportations: A Re-Appraisal in the Light of New Documents
Belleten · 1972, Cilt 36, Sayı 141 · Sayfa: 51-70 · DOI: 10.37879/belleten.1972.141-51
Özet
Tam Metin
In the weekly magazine History of the First World War, of September, 1970, published in London, an article appeared under the sensational title of Genocide in Turkey by Dr. A. O. Sarkissian, an Armenian, who claims that approximately 500,000 Armenians were killed by the Turks in the last months of 1915, and that the majority of the remainder was deported to desert areas where they died of starvation or disease, at the lowest estimate 1,500,000 having died as a "direct result of a carefully-laid plan". The writer then audaciously suggests that Adolf Hitler took the treatment accorded to the Armenians as an example in ordering, on 22nd August, 1939, "the extermination of the Polish-speaking race". Dr. Sarkissian, who apparently prefers sensationalism to scholarly research, and who, being a party to the case undoubtedly has an axe to grind, has giyen an absolutely biassed account of Armenian deportations and massacres. He has failed to carry out further research connected with the subject and to consult some of the most recent publications, based on British, French, Russian, Turkish and even Armenian sources, and on the inexhaustible documents in the British Foreign Office Archives in London which throw more light on the subject. Re has preferred to write a propaganda account, rather than to produce a scholarly work, based on facts and figures, which would have been more appreciated. But then he seems to be one of the typical vociferous Armenian propagandists, some of whom, recent documents prove beyond any doubt, were themselves directly responsible for the misfortunes of the Armenian people.
İngiliz Belgelerinin Işığı Altında Atatürk'ün Son Günleri
Belleten · 1971, Cilt 35, Sayı 140 · Sayfa: 541-586 · DOI: 10.37879/belleten.1971.140-541
Özet
Tam Metin
Atatürk'ün sağlığıyla ilgili ilk İngiliz belgesi, Paris'teki İngiliz Büyükelçisi Sir Eric Phipps'in, 28 Aralık, 1937'de, İngiltere Dışişleri Bakanlığı daimi Müsteşarı Sir Alexander Cadogan'a gönderdiği, "özel ve mahrem" işaretli yazıdır. İngiliz Büyükelçisi, bu yazıda ezcümle şöyle diyordu: "Fransız Hükümeti ileri gelenlerinden Saint-Quentin, İngiltere Büyükelçiliği sorumlularından Lloyd Thomas'la görüşürken, Kemal Atatürk'ün sağlığı konusunda Ankara'daki Fransız Büyükelçisinden, son günlerde, 'oldukça endişe verici' raporlar alındığını bildirdi. Fransız Büyükelçisi Ponsot, Atatürk hakkında O'nun maiyetinden elde ettiği bilgiyle ilgili intibaı, Paris'e gönderdiği raporunda şöyle anlatmaktadır: 'Atatürk, zihnen ve bedenen bir çöküş devresine girmiş bulunuyor. Son aylar zarfinda kendini sık sık kaybediyor. Sağlığıyla ilgili bu son durum, yıllardan beri tutkun olduğu alkolle ilişkin görülmüyor'.