65 sonuç bulundu
Uygulanan Filtreler
  • Belleten
  • Semavi Eyice
Dergiler
Yayınlayan Kurumlar
Yayın Yılı
Anahtar Kelimeler

Hittitologues Et Byzantinistes A La Decouverte de L'Asie Mineure

Belleten · 1992, Cilt 56, Sayı 215 · Sayfa: 243-260
Tam Metin
C'etait en 1951, en compagnie de M.Eugene Dalleggio je faisais un voyage d'etude dans la region d'Ereğli. Lorsque nous avons penetre dans l'etroite gorge d'Ambarderesi deux choses nous preoccupaient: visiter et etudier les ruines byzantines dites Kızlarsarayı et denicher au bas du ravin le relief hittite qui, selon les specialistes doit etre une replique de celui qui orne la source d'İvrizsuyu. Il etait fort passionnant de trouver dans un endroit si difficilement accessible, dans ce ravin sombre et oublie, cote a cote, les souvenirs de deux civilisations anatoliennes disparues. Ici aussi comme ailleurs sur la fameuse stele d'Egrek (Agrak) Byzance s'etait greffe a l'Hittite.

J. von Hammer-Purgstall ve Seyahatnâmeleri

Belleten · 1982, Cilt 46, Sayı 183 · Sayfa: 535-550 · DOI: 10.37879/belleten.1982.535
Tam Metin
Josef von Hammer-Purgstall (1774-1856), yaz aylarını geçirdiği Hainfeld şatosunda, 12 Eylül 1841'de Erinnerungen aus meinem Leben ( = Hayatımdan hatıralar) başlığı altında geçmişini yazmaya başlamıştı . Hammer'in ince el yazısı ile 246 defteri dolduran bu hatıralar 29 Eylül 1852'de, yâni 21 Kasım 1856'da vuku bulan ölümünden dört yıl önce kesilmektedir. Bu hatıralara, Hammer tarafından çeşitli dillerde yazılmış, 800 kadar mektup da eklenmişti. Hatıralar bugüne kadar tamamı ile yayınlanmadı. Ancak bunlar kısaltılarak, Reinhart Bachofen von Echt tarafından 600 sahifelik bir kitap halinde, Viyana Akademisinin yayınları arasında, 1940 yılında basılabildi. Bu hatıraların bilhassa ilk bölümleri gözden geçirildiğinde, bu Avusturyalı Doğubilimci (Orientalist)'nin, vakit bulduğunda seyahatler yapmağa ne kadar meraklı olduğu görülür.

ALFRED FRIENDLY, Beaufort of the Admiralty, The Life of Sir Francis Beaufort, 1774-1857, (= İngiliz Deniz Kuvvetlerinden (Amiral'likten) Beaufort, Sir Francis Beaufort'un hayatı, 1774-1857), London, Hutchinson a. Co. Ltd. 1977; 362 sahife, ciltli. [Kitap Tanıtımı]

Belleten · 1982, Cilt 46, Sayı 183 · Sayfa: 659-666
Tam Metin
Yurdumuzun herhangi bir köşesi hakkında bir araştırma yapıldığında başvurulan kaynaklardan biri de, o yerlerden geçmiş olan yabancı seyyahların yayınladıkları seyahatnâmelerdir. Ne yazık ki bu tür kitapların ne tam bir koleksiyonu yapılmış ne de eksiksize yakın bir bibliyografyası düzenlenebilmiştir. Bu arada şuna da işaret edelim ki, bazı seyahat notları da bugüne kadar yayınlanmadan kalmıştır. İngiliz donanması subaylarından olup Amiral rütbesine kadar yükselen Sir Francis Beaufort yurdumuzun bir bölgesi ile ilgili bir seyahat kitabı yayınlamış olan yazarlardan biridir. Amerika B. D. nde çıkan Washington Post gazetesinin yabancı ülke muhabirlerinden olan ve 1967 Arap-İsrail savaşına dair yazdığı röportajı ile Pulitzer ödülünü alan Alfred Friendly işte bu İngiliz denizcisinin hayat hikayesini ve çalışmalarını tanıtan kalın bir kitap meydana getirmiştir.

MAX VAN BERCHEM, Opera Minora (= Küçük Yazılar), publie par les soins de la Fondation Max Van Berchem (= Max Van Berchem Vakfı yardımıyle yayınlanmıştır.) Editions Slatkine, Geneve 1978, 2 Cilt, I, XXXVI 1-614; II, 615-1190 S. [Kitap Tanıtımı]

Belleten · 1981, Cilt 45, Sayı 178 · Sayfa: 115-136
Tam Metin
Max van Berchem (1863-1921), Doğu ve İslam dilleri ve sanatları ile uğraşanların çok iyi tanıdıkları bir addır. İslam sanatlarına ve epigrafyasına büyük hizmeti dokunan bu İsviçreli ilim adamının ölümünün üzerinden altmış yıla yakın bir süre geçmiş bulunuyor. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesinde 1943 yılında Sanat Tarihi kürsüsünü kuran ve buradan üzücü bir biçimde ayrılmak zorunda bırakılan Prof. Ernst Diez (1878-1961), 1923 yılında yayınlanan en büyük eserlerinden birini onun hatırasına ithaf etmişti. Birinci Dünya savaşının hemen önündeki yıllarda, henüz o sıralarda hakkında hiçbir şey bilinmeyen Iran ve Horasan bölgesinde inceleme ve araştırmalar yapan E. Diez, elde ettiği bilgilerin sentezini teşkil eden bu çok önemli eserinin başındaki iki sahifeyi Max van Berchem'e ayırmıştı. Burada Diez, onun ölümü ile "yalnız İslam epigrafyasının en başta gelen uzmanlarından birinin değil fakat bu çevrenin çok taraflı en mükemmel kültür tarihçilerinden birinin de kaybedildiğini" açıklıyordu. Sanat Tarihi bilim dalına ilk defa olarak Doğu ve burada Türk Sanatı ufuklarını açmış olan Josef Strzygowski (1862-1941)'nin yetiştirdiği elemanlardan olan Avusturyalı E. Diez, İsviçreli Max van Berchem ile hiçbir vakit karşı karşıya gelememişti. Bir nekroloji - anma yazısı olan bu makalede Diez, Max van Berchem'in hayatının eseri olarak tasarladığı esas büyük çalışmasını tamamlayamadan bu dünyadan göçtüğünü bildirirken onun çok taraflılığını da bilhassa belirtir. Ölümü ile bir ömrün vakfedildiği eser tamamlanamadan kopmuş oluyordu.

Anadolu'da "Karamanlıca" Kitabeler (Grek harfleriyle Türkçe kitabeler)

Belleten · 1980, Cilt 44, Sayı 176 · Sayfa: 683-696 · DOI: 10.37879/belleten.1980.683
Tam Metin
Birkaç yıl önce yayınladığı bir makalede Anadolu'nun çeşitli yerlerinde rastlamış olduğumuz Grek harfleriyle yazılmış Türkçe kitabelerden bir kaçını tanıtmıştık. Aradan geçen süre içinde 1841 tarihli bu çeşit bir mezar kitabesi daha İznik'te bulunarak Anastasios Iordanoglou (Anastas Yordanoğlu) tarafından yayınlanmıştır. Genellikle "karamanlıca" olarak adlandırılan Grek harfli Türkçe kitabelerin sayılarının pek çok olduğu ve bilhassa ana dilleri Türkçe olan, hatta büyük ihtimalle kendileri de Türk aslından gelen bu Ortodoks inançlı Anadolu halkının, yoğun olarak yaşadıkları bölgelerde daha başka kitabeleri olduğu muhakkaktır. Bu halkın Lozan antlaşmasından sonra Yunanistan'a göçe mecbur edilmesiyle bu kitabeler de ihmal edilmiş ve büyük ölçüde kaybolmuştur. Bu ikinci yazımızda elimize geçen yine Grek harfli birkaç Türkçe kitabeyi tanıtmak istiyoruz. İlk yazımızda da işaret ettiğimiz gibi, biz bir dilci olmadığımızdan, bu kitabeleri filolojik bakımdan bir incelemeye tabi tutmamız bizden beklenmemelidir. Yurdumuzun eski eserleri ile meşgul olurken karşılaştığımız bu birkaç kitabe örneğini, Anadolu'nun tarih hatıralarının bir yaprağı olarak, takdim ediyoruz.

Silifke ve Dolaylarında Yapılan Topraküstü Arkeolojik Araştırmalar Raporu (1978)

Belleten · 1980, Cilt 44, Sayı 173 · Sayfa: 111-121
Tam Metin
Türkiye'nin güneyinde Silifke ve çevresinde yaptığımız topraküstü arkeolojik inceleme ve araştırmalara 1972 yılında başlanarak, her yıl (yalnız Kıbrıs harekatı yüzünden 1974 yılı hariç kalmak üzere) buradaki çalışmalar sürdürülmüştür. Şimdiye kadar bu bölge ve bunun bilhassa Taşlık Kilikya (Cilicia Thracheia) denilen kesimi pek çok araştırıcı tarafından görülmüş olmakla beraber, bugüne kadar yayınlanan yazıların bu bölgenin tarihi ve arkeolojik anıtlarını yeteri kadar ortaya koyamadığı ve hatta pek çok eserin hiç dikkati çekmediği ve dolayısiyle tanıtılmadığı ortaya çıkmaktadır. Güney Anadolu'nun bu bölgesi üzerinde inceleme gezileri yapan ve gördüklerini birçok hallerde eski eserleri de ihmal etmeksizin yazan P. de Tchihatcheffi veya F. Schaffer gibi coğrafyacılar ile hemen her şey ile ilgilenen, F. Beaufort, W. M. Leake, C. L. Irby ve daha başkaları gibi seyyahları bir tarafa bırakacak olursak, bu bölgede en çok kitabe toplayıcıların (epigrafist) çalıştıkları dikkati çeker.

Silifke ve Dolaylarında Yapılan Topraküstü Arkeolojik Araştırmalar Raporu (1979)

Belleten · 1980, Cilt 44, Sayı 173 · Sayfa: 122-124
Tam Metin
Silifke ve çevresini 1972 yılından beri İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesinde kürsümüz yardımcıları ve öğrencilerimizden meydana gelen küçük bir ekip ile araştırmakta ve incelemekteyiz. Bu yıl yaptığımız çalışmalarda, evvelce yapılan bazı araştırmaların elde edilen sonuçlarını kontrol ettikten başka, başlıca dört konu üzerinde durulmuştur.

Mimar Kasım Hakkında

Belleten · 1979, Cilt 43, Sayı 172 · Sayfa: 767-808 · DOI: 10.37879/belleten.1979.767
Osmanlı devri yapı sanatının Mimarbaşıları hakkında bilinenler yetersizdir. En iyi tanınan Mimar Sinan'ın bile hayatı ve eserleri üzerinde daha pek çok aydınlanma bekleyen meseleler vardır. Yalnız Osmanlı sanatının İlk devrindeki mimarlardan Hacı İvaz Paşa ile Klasik devir mimarlarından Davud Ağa, Dalgıç Ahmed Ağa (sonra Paşa), Sedefkâr Mehmed Ağa hakkında bazı belge ve kayıtlar bulunduğundan hayatları bir dereceye kadar bilinmekte, Lâle devri hassa mimari Kayserili Mehmed Ağa ile XVIII. yüzyılda birçok eserlerin yapımında adı geçen Tahir Ağa ise zengin tarih kaynaklarına dayanan birer monografya sayesinde oldukça etraflı surette tanınmaktadır. Fakat bunlar dışında kalanlardan Atik Sinan'ın, Mimar Ayas'ın, Kemalettin ve Hayreddin'in ve daha birçoklarının ne hayatları bilinmekte ne de yaptıkları eserlere dair kesin bilgiler elde edilebilmektedir. Böyle tarihin karanlıkları içinde kaybolmuş Mimarbaşılardan biri de Kasım Ağa'dır.

Uluğ İğdemir ve Belleten

Belleten · 1979, Cilt 43, Sayı 170 · Sayfa: 393-396 · DOI: 10.37879/belleten.1979.393
Tam Metin
Batı'da ilim araştırmalarını ortaya koyan Akademilerin çeşitli yayınlarının çok uzun bir geçmişi vardır. Bunların yanı sıra çeşitli bilim dalları hakkında her memlekette pek çok dergi kurulmuş ve bunlar yıllarca çıkmış veya hâlâ çıkmaktadır. Bütün Türkoloji, Yakın Doğu, Orta Asya ve İslam Tarih ve Medeniyeti gibi bilim dalları ile uğraşanların çok yakından tanıdıkları " Journal Asiatique" bunlardan biridir. Fakat bizde ilmi ihtisas dergilerinin böyle bir uzun geçmişi olamamıştır. İstanbul'da uzun süre yayınlanan Gazette Medicale d' Orient, Osmanlı İmparatorluğunun başkentinde yaşayan yabancı veya azınlıklardan olan hekimlerin inhisarında kalmıştır. Batının ilimler Akademilerinin periodik yayınlarını gerek biçim gerek içindekiler ile çok benzeyen "İstanbul'da Rum Edebiyat Kurumu Dergisi" (Hellenikos Philologikos Syllogos) da 1861'den 1923'e kadar yayınını sürdürmüş ve içindeki yazılar bakımından yabancı ilim aleminde önemli bir yer kazanmış olmakla beraber hiçbir Türk yazarına sahifelerinde yer vermemiştir. İçinde, tarih, sanat, hatta eski eserlere dair yazı ve resimler bulunmakla beraber, çok uzun ömürlü olan Servet-i Filmin ise bir ilim dergisi değildi. Tarih ve eski eserlere dair ilmi araştırma ve yazılarının içinde yer aldığı ilk Türk dergisi, Tarih-i Osmani Encümeni Mecmuası olmuştur. İlk sayısı 1910 yılı Nisan'ında çıkan bu "Tarih Dergisi" aynı adda kurulmuş Kurum'un yayın organı idi. Oldukça intizamla uzun yıllar çıkan bu derginin ciltleri gözden geçirildiğinde, ilk sayılarda kağıt kalitesi ve baskının çok iyi olmasına karşılık gitgide bu kalitenin korunamadığı, hatta derginin ilk sayılarındaki ölçüleri sürdürülmesine bile çalışılmadığı dikkati çeker. Derginin resimsiz oluşu yanı sıra, her ilim dergisinde bulunması gereken dipnotlara pek az yazıda rastlanır. Ayrıca yabancı dillerde hiçbir özet olmadığı gibi makalelerin bazıları bir hikâye edasındadır. Fakat bütün menfi taraflarına, karşılık, Türk tarih biliminin bu önemli organı, dünya tarihçi ve türkologlarının dikkatini çekmiş, Cumhuriyetten sonra adını Türk Tarih Encümeni Mecmuası'na çevirerek yayınını sürdürmüştür.

ANDRÉ GUILLOU, La civilisation byzantine (= Bizans Medeniyeti) [Collection "Les Grandes Civilisations" XIV, dirigée par Raymond Bloch]. Paris, Arthaud yaymevi 1974, 620 sahife, metin dışı 206 siyah- beyaz (héliogravure) resim, renkli 8 levha, 42 plân ve harita, ciltli. [Kitap Tanıtımı]

Belleten · 1978, Cilt 42, Sayı 166 · Sayfa: 305-318
Tam Metin
Bizans medeniyetini çeşitli dalları ile toplu olarak ortaya koyan kitaplar oldukça çok sayıdadır. Hayli yıl önce 1904'te, Bizans sahasında başka yayınlarını bilmediğimiz P. Grenier adında bir fransız, büyük çapta bir çalışma yayınlamıştı. İki cilt içinde Bizans medeniyetini inceleyen P. Grenier, Bizans imparatorluğunun sosyal ve politik gelişmesini özetlediği bu kitabının birinci cildinde Bizans'ın sosyal varlığı (L'étre social), ikinci ciltte ise siyasi varlığı (L'étre politique) ele almıştı. Tam bir medeniyet tarihi olan bu kitap nedense fazla bir ilgi uyandıramamış pek yaygın bir şöhreti olmadığı gibi pek çabuk da unutulmuştur. Buna karşılık bu kitaptan daha kısa ve daha özet halindeki bir yayının daha çok tanınması biraz şaşırtıcıdır. Leyden Üniversitesi öğretim üyelerinden Prof. D. C. Hesseling, Hollanda dilinde bu konuda bir deneme yapmış ve küçük eseri yazanın kontrolünden de geçerek az sonra 1907'de fransızca olarak da bastırmıştı. Yazar bu küçük kitabının başlığına deneme (=essai) terimini eklemeği lüzumlu görmüş, böylece böyle geniş bir konuyu iddialı olarak ele almağa henüz cesareti olmadığını belirtmişti. Bizans medeniyeti hakkında bunun arkasından değişik memleketlerde toplu birer sentez karakterinde başka kitaplarda basıldı. Tanınmış Alman bizantinisti H. Gelzer'in 1909'da yayınlanan Bizans Kültür Tarihi, başlığının aksine tam bir medeniyet tarihi değildi. Zaten bu küçük kitap yazarın son eseri olmuş ve müsvedde, onun ölümünden sonra oğlu tarafından bastırılmıştı. Ancak bu eserde hiçbir kaynak ve referans gösterilmediği gibi genel bir bibliyografya bile yoktur. Ayrıca bunun içinde Bizans medeniyetinin bazı konularından (mesela: sanatı) tek kelime ile olsun bahsedilmemiştir. N. Turchi'nin İtalyanca Bizans Medeniyeti ise 1915'de yayınlanmıştır.