17 sonuç bulundu
Uygulanan Filtreler
  • TUNCER BAYKARA
Yayın Yılı
Anahtar Kelimeler

GÖKTÜRK YAZITLARININ TÜRK İSKAN (YERLEŞME) TARİHİNDEKİ YERİ

Türk Dili Araştırmaları Yıllığı - Belleten · 1990, Cilt 38 · Sayfa: 17-29
XIX. yüzyılda Avrupa'da ve dünyada etkisini gösteren bir kavram vardır: "Civilisation", XVIII. Yüzyılda, latince 'civitas: şehre ait kökünden çıktığı için "şehirli" olmak hayatın ve insanlığın esası kabul edilmiştir. Kavramın, Avrupa ile temasta bulunan Osmanlı münevveri için karşılığı, Arapça şehirle ilgili bir kökten yapılan "medeniyet" kavramı ile yankısını bulmuştur.

Çeşme Kalesi

Belleten · 1990, Cilt 54, Sayı 210 · Sayfa: 603-630
Tam Metin
Çeşme, Anadolu'nun batısında, Adalar Denizi içine girmiş bir yarımadanın da ucunda yer alan bir liman ve kasabadır. Urla veya Çeşme Yarımadası diye anılan bu yarımada, asıl kütlesi kuzey-güney istikametinde uzanmakta olup, kuzey kısmına Karaburun denmektedir. Bu kütle ile hemen aynı istikamette yarımadanın batısında Sakız adası uzanmaktadır. Çeşme 1985 sayımında 10.124 nüfuslu olup, bu sayı yaz aylarında on katından fazla artar. Çünkü deniz kıyıları sebebiyle bütün Türkiye, hatta dünyada ünlü bir yerdir.

Atatürk ve Seçim

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 1988, Cilt IV, Sayı 12 · Sayfa: 645-650
1923 seçiminden sonraki seçimleri, gerçek bir seçim diye tanımlamak ne derece doğrudur? Aslında bu itiraz, eğer ülkemizin geçmişinde, 1923 sonrasındaki gelişmeler, hele 1961 ve sonrasındaki durum söz konusu edilmezse haklıdır. Ancak, seçimlerin iki dereceli oluşu, belirlenmiş adaylara rey verilmek mecburiyeti gibi hususlar, yine de Atatürk ile seçim arasında bağı yok ettirecek bir anlama gelmemeli idi.

A. FRIENDLEY, The Dreadful Day, The Battle of Manzikert 1071, London 1981 (hutchinson), 256 s. [Kitap Tanıtımı]

Belleten · 1982, Cilt 46, Sayı 184 · Sayfa: 923-924
Tam Metin
Tarih araştırmalarında, ilmi neticeleri geniş halk kitlelerine intikalinin sağlanması, dikkate değer bir mesele olarak görünmektedir. Zira ciddi ilmi eserlerin gerek içeriği, gerekse öteki hususiyetleri ile halkın malı olması imkansızdır. Aradaki boşluğun giderilmesi, ilmi gerçeklerin halka yansıtılması tarihçilerin görevidir. Bunun içindir ki, ilmi kuruluşlar zaman zaman "halk için" ayrı yayınlar yapmak gereğini duymuşlardır. Mesela Türk Tarih Kurumu yayınlarının XX. dizisi, "Halk için tarih yayınları " adını taşımaktadır. Bununla beraber bu boşluğun tarihçiler tarafından tam olarak doldurulduğu söylenemez. Tarihçilerin yazdıklarını esas alanlar da bu türden eserler vermeye çalışmaktadırlar. Önümüzde bu türden yazılmış, bir eser bulunuyor: The Dreadful Day, The Battle of Manzikert,1071, (London 1981). Yazarı olan Alfred Friendley, uzun yıllar Washington Post'da çalışmış bir eski gazetecidir. Emekliye ayrıldıktan sonra, bir ara geldiği Side'yi çok sevmiş, özellikle hanımınında etkisiyle burada temin ettikleri bir eve her yaz gelmeye başlamışlardır. Bu arada kurmuş olduğu Milletlerarası Side Dostları Vakfı ile yöredeki kazıları desteklemişlerdir. İşte A. Friendley'in bu eseri, kaynaklara dayanılarak yazılmış bir araştırma olmayıp, tarihi gerçeklerin geniş halk kitlelerine intikalini gaye edinen bir eserdir. Bunu yazar da itiraf etmektedir.

Bodrum Adına Dair

Belleten · 1981, Cilt 45, Sayı 178 · Sayfa: 5-8 · DOI: 10.37879/belleten.1981.5
Tam Metin
Türkçemizde "bodrum" günümüzdeki anlamı ile binaların yoldan veya arazinin genel seviyesinden aşağıdaki kısımlarına söylenmektedir. Türkçe sözlükler, bu kelimenin menşeini Grekçe "gipodrum", yani hipodrum kelimesi olarak gösteriyorlar. Aşağıda bahis konusu edilecek hususiyetler de gözönüne alınırsa, bu hükmün doğru olması gerekmektedir. Günümüzde Bodrum, Anadolu'nun güneybatı köşesinde, Muğla ilinin şirin bir ilçesidir. Bodrum kasabası, antik çağın ünlü şehri Halikarnassos'un yerinde olduğu için eskidenberi dikkati çekiyordu. Bu antik şehrin üzerinde kurulan Türk kasabasının adının "Bodrum" olmasının sebebi merak uyandırıyordu. Nitekim Bodrum veya yöre ile ilgili yazılan hemen bütün eserlerde bu ada ve menşeine temas edilmiştir. Bu konuda belli başlı iki görüş vardır: Bu ad, antik Halikarnassos harabelerinde görülen bodrum'lardan dolayı verilmiştir. Bu bodrumlar, şövalyelerin 1415'lerde yaptıkları kalede de vardır. Evliya Çelebi bu görüşün bir diğer şeklini naklediyor: Kale'nin kuzeye nazır kapısının "solunda leb-i deryada hile ile kal'a bina etmek için Menteşe Bay okullarından (kâfirlerin) bir bodrumluk yer isteyüb yaptığı mahzenlerdir. Badehu nice sene mürur edüb kal'a zuhur edüp hile ile çalılar içinde bir kal'a bina edüb bir gün çalılara ateş edüb kal'a zuhur edüb anın için Bodrum derler".

Türk Şehircilik Tarihinden: Hatun Şehirleri

Belleten · 1980, Cilt 44, Sayı 175 · Sayfa: 497-510 · DOI: 10.37879/belleten.1980.497
Tam Metin
Türk yaşayışında asıl hâkim olan unsur mücadeledir, savaştır. Bu mücadele önce tabiatla savaştır. Türk hayatı bir bakıma bu tabiatla savaşın içindedir ve onunla doludur. Bu savaşa bütün Türkler, kadın - erkek çoluk - çocuk katılırlardı. Bu savaşta, tıpkı günümüzde olduğu gibi, kadına da büyük işler düşerdi. Bu savaş başarılıp Türkler tek tek yaşamaya devam edince, bu defa diğer insanlarla, komşu kabile ve kavimlerle savaş kendisini gösterir. Bu mücadele, tabiatla savaştan biraz farklıdır. Artık buna kadınların iştiraki, eskisi kadar çok olmaz. Gerçi Türk kadınlarının bu tür mücadelelere iştiraki çok görülmüştür. Ancak Türk savaş geleneklerinde, kadınların bizzat muharebeye iştiraki açık ve devamlı bir özellik olarak görülmemektedir. Türk hayatında mücadele, böyle bir varolma kavgasının neticesi gibidir. Savaş, bu varolma kavgasının bir gereği olarak bütün hayatımızı doldurmuştur. Önceleri bir varolma kavgasının icabı olarak görülen savaşa, daha sonra insanların, özellikle Türklerin mutluluğu için girişilir oldu. Türk, kendisinin varolması için savaşmıştır. Gerçi bu gelenek daha sonraları, bilhassa İslâmiyetin kabulünden sonra "cihat" geleneği ile pek güzel uyuşmuştur. Bu şekilde, zaten doğduğundan beri mücadelenin içinde, yani asker olan Türkler, bu vasıflarını devam ettirdiler.