3 sonuç bulundu
Uygulanan Filtreler
  • Belleten
  • Uluğ İğdemir
  • Türk Tarih Kurumu
Dergiler
Yayınlayan Kurumlar
Yayın Yılı

Karal'ın Ardından

Belleten · 1982, Cilt 46, Sayı 182 · Sayfa: 237-238 · DOI: 10.37879/belleten.1982.237
Tam Metin
Uzun yaşamanın en büyük sakıncası yakın dostları ardarda yitirmenin acısını çekmektir sanırım. Son yıllarda Nusret Hızır, Bedrettin Tuncel ve nihayet Enver Ziya Karal'ın bizleri geride bırakarak göçmelerinin benim gibi 82 yaşını bitirmiş biri için nasıl bir yıkım olduğunu düşünemezsiniz. Enver Ziya Karal benim yalnız çalışma arkadaşım değildi. O, her konuda anlaştığımız, aynı düşünceyi paylaştığımız bir fikir arkadaşımdı. Türk Tarih Kurumu'nda yapılan törende tabutu başında göz yaşlarımı zor tutarak şöyle demiştim: "Büyük bir bilim adamını, büyük bir insanı, gerçek bir Atatürk'çüyü yitirdik. Enver Ziya Karal'ın kişiliğini bütün yönleri ile dile getirmek kolay değildir. İçten halkçı idi. Şatafattan, gösterişten hoşlanmazdı. Alçak gönüllülük başlıca karakteri idi. Arkadaşlarına bir kardeş ve evlat muamelesi yapar, en küçük yardıma teşekkür ederdi. Görev ve sorumluluk duygusu yüksekti. Hiçbir işten kaçınmaz, hiçbir görevi geri çevirmezdi. Atatürk'ü içten sever, inanır, eserlerine ve ilkelerine büyük saygı gösterirdi. Hümanistti, akılcı idi. Sanki öleceğini biliyormuş gibi son günlerini yoğun bir çalışma içinde geçirdi. Yaşlılığına ve hastalığına karşın 1981'in sonlarında Varşova, Budapeşte ve Paris'te yapılan Atatürk seminerlerine birer bildiri ile katıldı. Eski deyimle medeni cesaret sahibi idi, inandığı fikirleri sonuna kadar ısrarla savunurdu. Kanunlara, yönetmeliklere son derece bağlı idi. Her işin meşru olmasını isterdi. Yaşantısı büyük bir sadelik içinde geçmiştir. Kendisiyle kırk yıldan beri tanışırdım. Türk Dil Kurumu'nda uzun yıllar birlikte Yönetim Kurulu üyeliği yaptık. 1941'den beri Türk Tarih Kurumu'nun üyesi idi. 1943'te Yönetim Kuruluna, 1949'da Genelsekreterliğe, 1973'te Başkanlığa seçildi. Kırk yıl içinde birbirimizi hiç incitmedik. Daima fikir birliği içinde idik. Herkese karşı nazikti. Büyük bir hoşgörü sahibi idi. Kendisine ihanet edenleri bile affederdi. Çok duygulu idi. Belleten'in son cildini kendisine gönderdiğim zaman beni telefonda ağlayarak kutlamış, onurlandıracak sözler söylemişti.

Kırkıncı Yıla Girerken

Belleten · 1976, Cilt 40, Sayı 157 · Sayfa: 1-2 · DOI: 10.37879/belleten.1976.1
Tam Metin
"Belleten" bu sayısiyle kırk yaşına basmış bulunuyor. Bir dergi için uzun bir yaş sayılamaz. Çünkü Batıda yüz yaşını aşmış birçok dergiler hâlâ yayın alanından çekilmiş değildir. Ama Türkiye'de bunu görememekteyiz. Memleketimizde hiç değişmeden, aksamadan kırk yıl yayın hayatını sürdürmüş dergi yok gibidir. Belleten'in kırkıncı yılına girmiş olması bu bakımdan önem taşımaktadır. Adını Atatürk'ün koyduğu Belletenimizin ilk sayısı 1 Ocak 1937 tarihini taşır. O tarihten bu yana gerek baskı, gerekse içerik yönünden Belleten her gün biraz daha gelişmiş, Batıdaki örneklerine yaklaşmak için her çareye baş vurulmuştur. Belleten bugün dünyanın her tarafında ağır başlılığı, bilimsel yönü ile tanınmakta, aranmakta, belli başlı kitaplıklardaki koleksiyonları sık sık baş vurulan yapıtlar arasında yer almaktadır. Dünya bilim âleminde memleketimizi şerefle temsil eden Belleten'in önümüzdeki yıllarda daha da gelişeceğine ve Atatürk'ün anısına layık bir dergi olarak görevini yapacağına inanıyoruz.

İsmet İnönü

Belleten · 1974, Cilt 38, Sayı 149 · Sayfa: 35-40 · DOI: 10.37879/belleten.1974.149-35
Tam Metin
Kurtuluş savaşımızda ve devrimlerimizde Atatürk'ün en büyük yardımcısı ve en yakın arkadaşı İsmet İnönü de doğa kanunlarına boyun eğerek dünyaya gözlerini kapadı. İnönü'nün ölümü ile son 65 yıllık tarihimizin yaprakları da kapanmış oldu. O, acılar ve başarılarla dolu bu altmış beş yılın simgesi idi. Ben bu yazımda İnönü ile ilgili birkaç anımı ve Türk Tarih Kurumu'na olan yakınlığım anlatmak istiyorum. İnönü ile ilk tanışmam 1928 Martında olmuştu. O yıl Ankara'ya ilk kez bir yabancı operet topluluğu gelmişti. Bu topluluk, başında Madam Kordi Miloviç'in bulunduğu ünlü Viyana operet topluluğu idi. Birinci Dünya savaşında İstanbul'da verdiği temsilleri, özellikle "Çardaş Fürstin" opereti ile tanınan bu sanatçı, şimdi yerine büyük bir işham ve çarşı yapılmakta olan eski Millet bahçesindeki derme çatma sinema binasında 27 Mart 1928'de ilk temsil olarak "Kontes Mariça"yı oynuyordu. Atatürk sanatçılara çok önem verirdi. Miloviç'in bu ilk temsiline de smokin giyerek gitmişti. Temsilin ortalarında tiyatronun dekorları yıkılmış, Miloviç ağlayarak oyunu bırakmıştı. Atatürk çok sıkılmış, sanatçıyı locasına çağırarak teselli etmiş ve ona: "İkinci kez gelişinizde Ankara'da yeni bir tiyatro binasında temsiller vereceksiniz, üzülmeyiniz" diyerek gönlünü almıştı.