17 sonuç bulundu
Uygulanan Filtreler
  • Türk Tarih Kurumu
  • Belleten
  • Yaşar YÜCEL
Dergiler
Yayınlayan Kurumlar
Yayın Yılı
Anahtar Kelimeler

Reformcu Bir Hükümdar Fatih Sultan Mehmed

Belleten · 1991, Cilt 55, Sayı 212 · Sayfa: 79-86
Tam Metin
Bu yazımızda, devlet adamı ve kumandan Fatih Sultan Mehmed'in araştırıcılarca işlenmemiş reformcu yönünü ele alacağız. Zira, menşei nereden gelirse gelsin benimsediği bir imparatorluk idesini gerçekleştirmek yolunda tüm hayatını ve enerjisini harcamış, cihan hakimiyetini gerçekleştirememişse de cihanşümul Osmanlı İmparatorluğu'nu kurmayı başarmış, Fatih'in bu yönü bugüne dek gerçek anlamda ele alınıp işlenmemiştir. Çünkü, onun bizce en ilginç yanı Osmanlı Devlet düzenine getirdiği yeniliktir. Ancak, burada esas konumuza girmeden önce kısa da olsa İstanbul'un alınmasının nedenleri ve benimsediği cihanşümul hakimiyet fikrinin oluşumuna bir bakış yapmanın yerinde olacağı kanısındayız.

Bulgarcaya Türkçeden ve Türklerden Geçen Sözcükler

Belleten · 1991, Cilt 55, Sayı 213 · Sayfa: 529-562
Tam Metin
Bulgaristan'daki 500 yıllık Osmanlı egemenliği ve Türk varlığı, Bulgarcaya Türkçeden ve Türklerden çok sayıda kelimenin geçmesine yol açmış, Bulgar dilini zenginleştirmiştir. Aradan 113 yıl geçmesine rağmen Türkçeden ve Türklerden geçen sözcüklerin birçoğu Bulgarcada varlıklarını korumuştur. Bu belirlemeden hareketle bu tür kelimelerin sayısını saptamak amacıyla Bulgar Bilimleri Akademisi'ne bağlı Bulgar Dili Enstitüsü tarafından 1982'de Sofya'da yayınlanan "Bulgar Dilindeki Yabancı Kelimeler Sözlüğü" (Reçnik na Çujdite Dumi v Bılgarskiya Ezik) ve Sofya'da Bilim ve Kültür Yayınlarından "Bularca Sözlük"ün (Bılgarski Tılkoven Reçnik) üçüncü baskısı taranmış, 2557 sözcük saptanmış ve bu derlemede alfabetik olarak yer almıştır. Bu derlememizdeki kelimelerin çoğunluğunu Türkçe sözcükler teşkil etmektedir. Bunlar arasında bir kısım bugünkü Türkçede kullanılmamaktadır. Diğer yandan derlememizde yer alan başta Arapça ve Farsça olmak üzere diğer yabancı dillerdeki sözcüklerin Türkler aracılığıyla Bulgarcaya intikal ettiği anlaşılmaktadır. "Bulgarcaya Türkçeden ve Türklerden geçen sözcükler" başlığını taşıyan bu derlememiz, Bulgaristan'daki Türk varlığı üzerinde yapılacak araştırmalarda yararlanılmak üzere hazırlanmıştır.

General Characteristics of the Ottoman State Policy During the XVIIIth and the XIXth Centuries

Belleten · 1990, Cilt 54, Sayı 209 · Sayfa: 233-244
Tam Metin
This paper is designed to explain the general characteristics of the Ottoman State policy during the XVIIth and the XVIIIth centuries. Two factors made this essential. The first was the effects the late XVIIIth century socio-economic and cultural changes of the world had on the Ottoman Empire. The second was the chain of developments which extended from 1683 through 1918. These dramatic developments joined with one another and resulted in the collapse of classical empires of the world, Ottoman Empire being one of them. In other words, the First World War ended monarchical empires of classical structures. Hence, new and independent states were formed in various regions of wide-spread territories which once were under sovereignty if a single administration recognized as "pax ottomana".

Anadolu Beyliklerinde Devlet Teşkilatı ve Toplum Hayatı

Belleten · 1990, Cilt 54, Sayı 210 · Sayfa: 805-824
Tam Metin
Beylikler Devri, XIII. yüzyılın sonunda Anadolu Selçuklu Devleti'nin kuvvetten düşerek yıkılışından sonra, Anadolu'nun çeşitli bölgelerinde kurulan ve eski kaynaklarda "Tevâif-i Mülûk" diye anılan Türk Beylikleri'nin egemen olduğu dönemdir. Sayıları büyüklü küçüklü olmak üzere yirmiyi geçen, başta merkezi devlet otoritesinin zayıflaması olmak üzere, birçok siyasal ve toplumsal olaylar sonucu meydana çıkan bu beylikler, XIII. yüzyılın sonundan başlayarak, hemen hemen Dulkadir ve Ramazanoğulları Beyliklerinin egemenliklerini kaybettikleri XVI. yüzyılın başına kadar gelen bir süre içinde, Anadolu'nun tarihi çehresini karakterize etmişlerdir.

Atatürk İlkeleri

Belleten · 1988, Cilt 52, Sayı 204 · Sayfa: 807-824
Tam Metin
Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin kurucusu ve yaptığı siyasal, sosyal ve kültürel inkılâplarla Türk ve Dünya tarihlerinin akışına yeni yön vermiş olan Büyük Kurtarıcımız Atatürk'ün, ölümününün 50. yıldönümünü milletçe anmaktayız. Bizce bu anma yılı gerçek anlamı ile Atatürkçülüğe dönüşe yeni bir başlangıçtır. Daha açık bir deyişle O'nun Türk toplumuna kazandırdığı değerlerle, ileri uygarlık anlayışı ve insanlığa yönelik fikir gücü ile, Türk toplumuna sunulan insanlık modeli olan Atatürkçülüğün anlamını tanımak ve tanıtmaktaki zorunluluğun belirtilmesi için fırsattır. İşte bu düşünce iledir ki, bu konuşmamda Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin kurucusu, Türk milleti için tek yol gösterici Atatürk'ün ilkelerinin bütününden söz edeceğim. Ancak burada bir noktayı belirtmekte yarar görüyorum. O da kısıtlı zaman için her biri üzerinde uzun uzun durulabilecek nitelikteki ilkelerin, bu konuşmamda genel çizgileri ile sizlere aktarılmaya çalışılacağıdır.

Önsöz

Belleten · 1988, Cilt 52, Sayı 204 · Sayfa: 775-776
Tam Metin
Ulusça varlığımızı, Türk Tarih Kurumu olarak da bilim dünyasındaki seçkin yerimizi Cumhuriyetimizin kurucusu Büyük Atatürk'e borçluyuz. Ulusal ve çağdaş devletimizin her kurumu gibi Türk Tarih Kurumu da O'nun elleriyle dikilmiş, yeşermiş ve gelişmesi için çaba harcanmış bir fidandır. Bu çabanın bilinciyle görevini sürdürmekte olan Türk Tarih Kurumu, adını, 1937 yılında kendisinin verdiği Belleten dergisinin 204. sayısını O'nun ölümünün 50. yılı anısına ayırmıştır.

XVI-XVII. Yüzyıl Edebî Metinlerinde Rastlanan Osmanlı Devlet Yapısı ve Toplum Düzenine Ait Bazı Görüş ve Bilgiler

Belleten · 1987, Cilt 51, Sayı 200 · Sayfa: 897-926
Tam Metin
Klâsik Osmanlı siyasal ve sosyo-ekonomik yapısına bakıldığında, göze çarpan ilk özellik, teorik olarak yapıya vücut veren bu sistemde yer alan bütün kurumların pâdişâhın mutlak otoritesini gerçekleştirme amacına dönük işleyişleridir. Merkezdeki en büyüğünden en uzak köyündekine kadar ülkenin bütün yöneticileri hükümdârın kullarıydı. Yine ülkedeki üretime elverişli bütün topraklar mîrî yâni mülkiyet hakkı devlete ait bulunuyordu. Yönetici kadroların dışında bulunan, re'âyâ adıyla ifade edilen Osmanlı toplumunun bütün zümrelerinin yaşantısına şerîat ve belki ondan daha çok Osmanlı Pâdişâhının tedvin ettiği örfî kanunlar şekil veriyordu. Bu öyle bir etkiydi ki, kişinin giyim tarzından mesleğindeki üretim biçimine kadar her alanda kendini göstermekteydi.

Fatih'in Trabzon'u Fethi Öncesinde Osmanlı-Trabzon-Akkoyunlu İlişkileri

Belleten · 1985, Cilt 49, Sayı 194 · Sayfa: 287-312 · DOI: 10.37879/belleten.1985.287
Tam Metin
Fatih Sultan Mehmet 18 Şubat 1451'de Osmanlı tahtına geçmiştir. Bu dönemin, imparatorluk ve dünya tarihi açısından büyük değişikliklerin de başlangıcı olduğu bilinen bir gerçektir. Biz, bu çalışmamızda, çağ açan Osmanlı padişâhının, Karadeniz yöresindeki siyasi kuruluşlardan biri olan Trabzon-Rum imparatorluğu'nu Osmanlı hakimiyetine alma teşebbüsleri sırasında Anadolu ve Batı dünyasındaki siyasi ve askeri gelişmelerin tahlilini yapacağız.

Türk Tarih Kurumu ilk Bilim Kurulu Açış konuşması

Belleten · 1984, Cilt 48, Sayı 191-192 · Sayfa: 375-380 · DOI: 10.37879/belleten.1984.375
Tam Metin
Türk Tarih Kurumu'nun değerli aslî üyeleri, "Atatürk'ün emir ve isteği üzerine, yüksek koruyuculuğu altında kurulmuş olan Türk Tarih Kurumu, tüzel kişiliğe sahip, bilimsel hizmet ve faaliyette bulunacak bir kurum olarak ATATÜRK KÜLTÜR, DİL VE TARİH YÜKSEK KURUMU'nun kuruluşuna dahil edilmiş ve yeniden düzenlenmiş" niteliği ile 2876 numaralı özel kanunumuzda öngörülen görevlerini yerine getirmek üzere çalışmalarına başlıyor. Kurumumuzun aslî unsurları olan siz sayın üyeleri, saygı ve muhabbetle selâmlıyorum. Sizlerin varlığı, Kurumumuzun amaçlarına ulaşmasında başta gelen güvencedir. Çünkü sizler, "Kanunumuzda belirlenen amaç ve ilkeleri benimsediğini tutum ve davranışları, bilimsel eserleri, çalışma ve faaliyetleri veya eğitim ve öğretim hizmetleriyle kanıtlamış; idarî tecrübeye sahip adaylar arasından" seçilmiş bulunuyorsunuz. Sizlerin kişiliğinize duyulan güven, taşıdığınız sorumluluk duygusu, çalışma azmi, yüce kurulumuzun en belirgin özelliğini oluşturuyor. Böylesine yüksek nitelikleri taşıyan mesaî arkadaşlarımın varlığı ile gurur duyuyor ve sizlerle çalışma fırsatına sahip olmayı, hayatımın en dikkate değer şansı sayıyorum. Bu vesileyle hepinizi tek tek bir kez daha tebrik eder, başarılarınızın sürekli olmasını dilerim.

Yeni Bulunan II. Osman Adına Yazılmış Bir "Zafer - Nâme"

Belleten · 1979, Cilt 43, Sayı 170 · Sayfa: 313-364 · DOI: 10.37879/belleten.1979.313
Tam Metin
Kitâb-ı Müstetâb üzerinde çalışmaya başlayarak eseri yayımladıktan sonra, tüm çalışma ve çabalarımızı, II. Osman dönemi üzerinde yoğunlaştırmıştık. Çünkü, Osmanlı devletinin çöküş döneminin başında bir reformcu hükümdar olarak karşımıza çıkan II. Osman'ın, Kitâb-ı Müstetâb'la kendisine sunulan reformcu önerilerden esinlendiğine kuvvetle inanmaktaydık. Bu düşünce ile birinci elden bir kaynağa ulaşma isteğini duymuştuk ve II. Osman dönemi olaylarını içeren, görgü tanığı birinin kaleminden çıkmış bir tarih eserinin mevcut olup olmadığını araştırmaya koyulduk. Böyle bir araştırmanın nedeni vardı. Daha geç dönemin yazarlarının beyanlarına kaynaklık etmiş, Osman'ın çağdaşı bir eserin olabileceğini tahmin etmekte idik. İstanbul ve diğer illerdeki kütüphanelerde uzun araştırmalar yaptık. Bu arada yakın meslektaşlarımız tarafından haberdar edildiğimiz özel kitaplıkları da bir bir taradık. Uzun ve yorucu çalışmalarımız sırasında, iyi bir rastlantı sonucu elimize geçen bir yazma'yı okuyunca, tahminlerimizin doğru çıktığını sevinçle gördük. İşte, bu makalemizde sözünü edeceğimiz "Zafernâme-i Belâgat- unvân der Beyân-ı Gazavât-ı Sultan Osman Hân-ı Gâzi" adlı yazma eser, tarafımızdan, Ankara'da özel bir kitaplıkta bulunmuştur. Özel bir kitaplıkta muhafaza edilmesi, bugüne değin bilim dünyasınca bilinmemesinin tek nedeni olmuştur.