2 sonuç bulundu
Uygulanan Filtreler
  • Son 10 yıl
  • Yasemin KOÇ
Yayınlayan Kurumlar
Yayın Yılı
Anahtar Kelimeler

Ak Liman ve Beş Katlı Evin Altıncı Katı’nda Yüksek Sesli Bir Venüs Olarak Tehmine ve Ötekiler

Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi · 2025, Sayı 60 · Sayfa: 247-266 · DOI: 10.24155/tdk.2025.262
Tam Metin
Azerbaycan edebiyatının modern döneminde, özellikle 1960’lı ve 1970’li yıllarda ön plana çıkan isimlerden biri olan Anar, 1970’te yayımladığı Ak Liman adlı romanının devamı niteliğindeki Beş Katlı Evin Altıncı Katı’nı da 1981’de yayımlar. Yayımlandığı dönemde çok okunarak sinemaya da uyarlanan Tehmine ve Zaur’un aşk öyküsü, arka planda Azerbaycan toplumunun gelenek ile modernite arasındaki sıkışmışlığını da gözler önüne serer. Özellikle kadın karakterler üzerinden var oluş mücadelesini irdeleyen bu iki anlatıda karakterler arasındaki karşıtlıklardan faydalanılarak toplumsal denetim mekanizmaları, cinsiyet ayrımcılığı, toplumsal cinsiyet rolleri, aile ilişkileri ve kadınların üzerindeki baskı gibi pek çok mesele gündeme getirilerek eleştirilir. Anlatılar müziğin, sinematografinin gücünden de yararlanarak oldukça sürükleyici bir yapıya kavuşturulurken çeşitli sembollerle karakterlerin belirgin yanlarının, temsil alanlarının ve karşıtlıklarının altı çizilir. Her iki anlatıda da olayların gidişatını belirleyen, çatışmayı hem besleyen hem de sonlandıran, ilk ve son sözün sahibi kadınlar olur. Kadının sesi ve kimliği, modern olan ve geleneksel olan arasındaki farkı ortaya çıkaran en belirgin unsurdur. Yaratılan Tehmine karakteri; dönemine göre oldukça cesur, dikkat çekici taraflarıyla ve elbette öyküsüyle ikonik bir karaktere dönüşmüştür. Tıpkı Anna Karenina gibi, Emma Bovary gibi umutsuzluğa rağmen sınırları zorlayarak varlığını ortaya koyan Tehmine, hem yadırganan hem hayran olunan bir figür olarak Azerbaycan edebiyatında ve sinemasında yer edinmiştir. Yarattığı atmosferle, karakterlerle ve eleştiriye açtığı kavramlarla iki roman, bu yazıda bir bütün olarak değerlendirilmiştir.

Hayvan ile İnsan Arasındaki “Başka”lık Açısından Bilge Karasu’nun “Korkusuz Kirpiye Övgü” ve “Bizim Denizimiz” Öyküleri

Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi · 2020, Sayı 50 · Sayfa: 181-198 · DOI: 10.24155/tdk.2020.146
Felsefi düşüncenin tarihinde uzun bir süre doğaya ve insan dışındaki canlılara yaklaşımda çoğunlukla "insan-merkezli" düşünceler esas alınmıştır. Dolayısıyla "insan" düşüncesi kendisini ancak insan ile hayvan arasındaki farkta ifade edebilmiştir. Zamanla bu insan-merkezli yaklaşımlar yerini yeni fikirlere bırakmış, özellikle de hayvanların "öteki" oluşları üzerinden kimlik ve şiddet kavramları yeniden ele alınmış, "hayvan oluş" felsefenin başlı başına bir meselesi hâline gelmiş ve edebî metinlerdeki ekolojik görünürlük de daha çok dikkat çekmeye başlamıştır. Söz gelimi Derrida hayvan sorusu üzerine çalışmalarında "logosantrizm" kavramına, hayvanın sözden/akıldan yoksun görülmesine dikkat çeker. Dilden, sözden yoksun olmak; dilsiz ve sözsüz bırakılmak, yalnızca hayvanın değil, insanın "öteki" konumuna taşıyabileceği her tür topluluğa ait ortak bir özellik olmaya devam eder. Derrida, Heidegger, Agamben gibi isimlerin konuya dair düşüncelerinin kökeninde biyolog Jakob von Uexküll'ün tek bir dünya yerine mekân, zaman ve dünya algısının her bir canlının kendi algı dünyasına göre şekillendiği çoklu dünyalar fikri yer alır. Bilge Karasu da metinlerinde doğanın görünürlüğünü, insan ile hayvan arasındaki farkları ve kesişimi, "öteki" olma, yahut kendi deyimiyle birbirinden "başka" olma durumunu çeşitli bağlamlar içinde ele almış ve yazınsal poetikasının bir parçası hâline getirmiştir. Karasu, metinlerinde hayvanın var oluşunu ve kimliğini, "öteki/başka" olarak bulunduğu pozisyonu sorgulamış, insana dair pek çok sorunun cevabını da bu başkalık üzerinden vermiştir. Yazar, metinlerinde doğaya ve -onun bir parçası olarak- hayvanlara bakışını, insan-merkezli olmayacak şekilde şiddet ve tahakküm ilişkisinden arındırarak kurmak ister ve bunu sağlayacak yolları arar. Bu çalışmada Karasu'nun iki öyküsü esas alınarak, yazarın insan ve hayvan arasındaki dünya farklılığı, logosantrizme yaklaşımı ile canlılar arasında eşitliğe dair talebi irdelenecektir.