2 sonuç bulundu
Uygulanan Filtreler
  • Son 10 yıl
  • Zeynel Özlü
Dergiler
Yayınlayan Kurumlar
Yayın Yılı
Anahtar Kelimeler

Osmanlı Devleti’nde Difteri Hastalığı ve Koruyucu Sağlık Hizmetlerine Dair Bulgular (19. Yüzyıl Sonları ve 20. Yüzyıl Başlarında)

Belleten · 2017, Cilt 81, Sayı 291 · Sayfa: 419-480 · DOI: 10.37879/belleten.2017.419
Tam Metin
Difteri hastalığı tarihte karabakma, kızılağrı, kuşboğan, kuşkuyruğu, Bretonneau hastalığı, Süryani ülseri, kuşpalazı gibi adlarla isimlendirilmiştir. Hastalıkla mücadelede kullanılan difteri serumu bilim dünyasına tanıtıldıktan birkaç gün sonra Sultan II. Abdülhamit'e de sunulmuştur. II. Abdülhamit serumun İstanbul'da da üretilmesi için çalışma başlatmıştır. Bu çerçevede difteri hastalığı ile mücadele için Dr. Nicole ve Dr. Nizameddin Bey başta olmak üzere muhtelif araştırmacılar Paris'e gönderilmiştir. Paris'te bulunan Pasteur Ameliyathanesi örnek alınarak İstanbul'da "Difteri Ameliyathanesi" adı verilen difteri hastalığı ile mücadele merkezi kurulmuştur. Ayrıca II. Abdülhamit, 1898'de, küçük yaşta difteri hastalığından kaybettiği kızı Hatice Sultan anısına Hamidiye Etfal Hastanesi'ni yaptırmıştır. Bu hastanenin içerisinde de difteri ile mücadele merkezi kurulmuştur. Osmanlı Devleti hastalık alanlarını dezenfekte etmek için pülverizatör, tebhir makinesi ve otoklâv makinelerini, hastaları tedavi için ise difteri serumunu kullanmıştır. Ancak vilayetlerin bütçelerinin yetersizliği bazı kazalarda belediye tabibi bulunmamasına, bazı kazalarda ise mücadelenin belediye tabiplerine vekâlet eden yetersiz kişiler tarafından yapılmasına neden olmuştur.

Osmanlı Döneminde Hacı Bektaş Veli Sülalesi: Çelebiler

Belleten · 2015, Cilt 79, Sayı 285 · Sayfa: 501-530 · DOI: 10.37879/belleten.2015.501
Tam Metin
Velayetname'ye göre Hacı Bektaş Veli evlenmemiş ve nesli de devam etmemiştir. Ancak O'nun neslinin devam ettiğine ilişkin bazı iddialar ortaya atılmıştır. Bunlar Hacı Bektaş Veli'nin gerçekten evli olduğuna dair veya abdest alırken burnundan akan kanın damlaması ve bunu içen Kadıncık Ana'nın hamile kalması neticesinde Hacı Bektaş Veli'nin soyunun buradan devam ettiği ile ilgili menkıbeler ve "Hacı Bektaş Veli evli değildi" ifadesiyle kasdın O'nun evlenmediği değil Allah'tan başka her şeyle ilgiyi kestiği anlamında olduğu gibi bazı söylemlere dayanmaktadır. Araştırmalar en geç 15. yüzyılın ikinci yarısında Çelebilerin Hacı Bektaş evlatları ve O'nun yasal varisleri olarak kabul edildiğini ortaya koymaktadır. Osmanlılar da çelebilerle ilgili bu toplumsal kabulü aynen onaylamıştır. Çelebi ailesinin nüfusu 16. yüzyıl sonlarında 15 kişi, 18. yüzyıl sonlarında ise 13 kişi iken bu rakam 1896-1899 yıllarında 14 haneye (ortalama 70 kişi) yükselmiştir. 1840 yılında Hacıbektaş kazasında yapılan temettuat sayımlarında "çelebi" unvanlı veya "Hacı Bektaş evladı" adı altında kimsenin bulunmaması veya bu unvanların ihmal edilmesi dikkat çekicidir. Sülale mensuplarının atalarından devraldıkları emlak ve arazilerin toplam değeri ise 1896-1899 yıllarında 334.500 kuruş olarak tespit edilmiştir. Bu arazilerden Tanzimat'a kadar vergi alınmazken Tanzimat'la beraber vergi muafiyeti kaldırılmış ve 1863-1900 yıllarında 1522 kuruş vergi alınmıştır. Ancak sülale mensupları kendilerine Tanzimat öncesi tanınan ayrıcalığın devam etmesi ve tarh edilen verginin alınmaması için ilgili mercilere sürekli olarak itiraz dilekçeleri vermişlerdir. Verdikleri mücadele nihayet sonuç vermiş ve Rumi 1317 (Miladi 1901-1902) senesi için hazırlanacak bütçeye ek bir meblağ konarak bu verginin devlet tarafından karşılanması sağlanmıştır. Bununla beraber ileriki yıllarda çelebilerden vergi istenmeye yine devam edildiği görülmektedir.