6 sonuç bulundu
Edirne Muradiyye Vakfı’nın Mali Yapısı ve Gelişimi (1598-1647)
Belleten · 2014, Cilt 78, Sayı 283 · Sayfa: 983-1032 · DOI: 10.37879/belleten.2014.983
Özet
Tam Metin
Bu çalışma Balkanların en büyük vakıflarından biri olan Edirne'de kurulu Muradiye Vakfı'nın XVII. yüzyılın ilk yarısındaki mali tarihini incelemektedir. Bazı yıllarda, çoğunlukla yerel doğal afetler nedeniyle vakıf köylerindeki hasat düşük ve hububat fiyatları yüksektir. Ancak vakıf düzenli işleyişini aksatacak ve hayır hizmetlerini kesintiye uğratacak bir mali kriz döneminden geçmemiştir. Bir yıldan daha uzun sürebilen kısa dönemli mali sıkıntılar kötü hasattan, daha da kısa süreli sıkıntılar ise kırsal gelirlerin toplanması ile düzenli harcamalar arasındaki zamansal fark yüzünden oluşan nakit akımı düzensizliğinden kaynaklanmaktadır. Mali zorlukların aşılması ve nakit akımının düzenlenmesi peşin iltizam bedeli tahsili, veresiye satınalım, borçlanma ve maaş ve aylık ödemelerinin ertelenmesi suretiyle sağlanmaktadır.
The Dutch in the Levant: Trade and Travel in the Seventeenth Century
Belleten · 2011, Cilt 75, Sayı 273 · Sayfa: 373-386 · DOI: 10.37879/belleten.2011.373
Özet
Tam Metin
Although Dutch connections with the Levant, especially in terms of pilgrimages to the Holy Land, and also within the context of the Crusades, may go back to the Middle Ages and perhaps even before, it was from the late sixteenth century onwards that these connections took a dramatic turn and were fully developed. Despite the political, economic, administrative and military problems with Spain after the 1560s, historically termed as the Eighty Years War (1567-68 to 1647-48), the States General of the Dutch Republic prudently took courageous steps and put in place sober policies to establish diplomatic relations with the Ottornan Empire and become a major player in the so-called "riches trade" with the Levant. Indeed, the Republic and the Ottoman Empire were both enthusiastic about forging their cooperation for mutual interests, and, from 1612 onwards, when the first Dutch diplomatic mission was set up in lstanbul, the Dutch primacy in the Levant was consolidated. Dutch merchants were granted by the Ottoman government special privileges and exemptions (i.e. the "capitulations") and, thus, strongly competed with, and even outplayed, other European trade colonies, especially the English, in the Levant. Along with the development of Dutch trade with the Ottoman Empire, there also began Dutch travels to the region. Among the early Dutch travellers, especially Cornelis de Bruijn (1652-1727), who stayed in Izmir and Istanbul for nearly three years (1678-1681) is of particular interest.
İsmail E.Erünsal, Yenice-i Vardarlı Evrenos Hanedanı: Notlar ve Belgeler
Belleten · 2011, Cilt 75, Sayı 272 · Sayfa: 277-280
Özet
Kuruluş devri Osmanlı'sının en önemli şahsiyetlerinden biri olan Evrenos Gazi ve neslinden çocuklarının oluşturduğu hanedanlık üzerine son yıllarda yapılmış, neredeyse ulaşılmış tüm kaynakların değerlendirildiği en detaylı çalışma olarak dikkati çeken eser beş bölümden oluşmaktadır. Yazarlarca, gerçek bir entelektüel ve sahaf olan İsmail Özdoğan'a ithaf edilen eser, Osmanlı Araştırmaları (Journal of Ottoman Studies) dergisinin 32. ve 33. ciltlerinde yayılanmış iki uzun makalenin güncellenerek kitaplaştırılmış halidir. Giriş bölümünde Evrenos Gazi'yle ilgili olarak çeşitli alanlarda yapılmış yayınların (tarih, sanat ve mimarlık tarihi vs.) bir künyesi verilmekte ve bu çalışmanın amacının aileye ait 17. yüzyılda düzenlenmiş bir şecereyi tanıtarak, hanedanlığın merkezi sayılan Yenice-i Vardar'daki izlerini takip etmek olduğu belirtilmektedir. Ailenin yaşayan üyelerinden Ersin Evrenos'ta bulunan şecerenin IV. Mehmet'in hükümdarlığı zamanında 1678-87 yılları arasında düzenlendiği ileri sürülmektedir.
Evliya Çelebi ve Seyahatnâmesi
Belleten · 1989, Cilt 53, Sayı 207-208 · Sayfa: 709-734
Özet
17. yüzyılın büyük gezgini ve nesir ustası Evliya Çelebi'nin ve 10 ciltlik Seyahatname'sinin adına ne yaşadığı çağda ne de daha sonra, Tanzimat'a kadar, Türk kaynaklarında rastlanmaz. Evliya'nın yaşam öyküsü ancak eserinin türlü yerlerindeki veriler birleştirilerek ortaya konmuştur. Sarayın kuyumcubaşısının oğlu olan Evliya 1640 ile 1675 yılları arasında İmparatorluğun her yanını ve komşu ülkeleri dolaşmış, gördüklerini ve işittiklerini çekici bir üslûpla anlatmıştır. XVII. yüzyılın çok değerli bir belgesi olan Seyahatname'yi tarihçi Joseph von Hammer geçen yüzyılın başında bilim dünyasına tanıtmış, ondan sonra Türk ve yabancı pek çok bilgin Evliya Çelebi araştırmalarına katkıda bulunmuşlardır. Son on yıl içinde bu araştırmalar büyük bir ilerleme kaydetmiştir. R.F. Kreutel ve Pierre A.MacKay Seyahatnâme yazmalarının en güvenilir nüshasını saptamışlardır. S simgesi ile gösterilen bu nüsha Topkapı Sarayı Kütüphanesi Bağdat Köşkü'ndedir. Kreutel'e göre S nüshası Evliya Çelebi'nin elyazısı ile yazılmış esas nüshadır. MacKay'a göre Evliya bu nüshayı kendi yazmamış, bir yazıcıya dikte ettirmiştir. Makalede bu iki bilginin fikirleri tartışılmış ve söz konusu S nüshasının Evliya'nın el yazısı olamayacağı gibi son kopya da olmadığı, belki Evliya'nın asıl nüshayı hazırlamak için yazdırdığı son müsvedde olduğu sonucuna varılmıştır.
Türkiye'de Bir Machiavelli: Koçi Bey
Belleten · 1988, Cilt 52, Sayı 205 · Sayfa: 1655-1662
Özet
Tam Metin
Koçi Bey 17. yüzyılda yaşamış ve padişaha sunduğu risaleleriyle tarihe geçmiş değerli bir Türk yazarıdır. Kesin tarihi bilinmemekle birlikte onun I. Sultan Ahmed döneminden IV. Murat dönemine dek Erderûn'da çeşitli hizmetlerde bulunduğu bilinmektedir. Özellikle IV. Murat zamanında padişahın güvenini kazanarak, onun sır dostu olmuş ve ona risaleler sunmuştur (1631). Sultan Murat'ın ölümünden sonra başa geçen Sultan İbrahim'e yine sır dostu olarak risaleleriyle yol göstermiştir (1640).
1056/1646 Tarihli Avârız Defterine Göre 17. Yüzyıl Ortalarında Harput
Belleten · 1987, Cilt 51, Sayı 199 · Sayfa: 119-130 · DOI: 10.37879/belleten.1987.119
Özet
Tam Metin
Osmanlı İmparatorluğu'nda Tanzimat'a kadar tahakkuk ve tarh usûlleri farklı şekillerde belirlenerek halktan nakid veya hizmet olarak alınan "Avârız" veya "Avârız-ı Divâniye", fevkalâde durumlarda ve özellikle sefer masraflarını karşılamak için, Divân'ın teklif ve kararı ile padişahın emri üzerine toplanabilen bir vergi türü olarak dikkati çeker. Avârız vergisinin halka tevzii ve taksimi için kazâ merkezleri ve merkezlere bağlı olan nâhiye ve köylerde herhangi bir gayri menkulü tasarruf eden şahıslar tahrir edilerek "Avârız Hânesi" tesbiti yapılırdı. Çünkü şahısların "Avârız" vergilerini ödemeye katılmalarında aranan şart, mülk sahibi olmalarıdır.