3 sonuç bulundu
Uygulanan Filtreler
  • Türk Tarih Kurumu
  • Belleten
  • Abdülaziz
Dergiler
Yayınlayan Kurumlar
Yayın Yılı
Anahtar Kelimeler

1875 Hersek Ayaklanmasının Uluslararası Bir Nitelik Kazanması

Belleten · 1987, Cilt 51, Sayı 199 · Sayfa: 205-230 · DOI: 10.37879/belleten.1987.205
Tam Metin
Osmanlı Hükümeti ayaklanmayı daha başlangıcında kuvvet kullanarak hemen bastıracağı yerde, kamuoyunu endişeye düşürmemek, kan dökülmesini önlemek ve Karadağ aleyhine düşmanca bir tasavvuru olduğu kanısını uyandırmamak gibi nedenlerle, bu yola gitmemiş ve tamamen aksine, önce asilere nasihatçılar göndererek şikayetlerinin tespitine ve isteklerinin göz önüne alınacağına dair vaatlerde bulunmuştur. Bu yoldan olumlu bir sonuç alamayınca da bir taraftan Viyana Hükümeti'ne başvurarak Dalmaçyalıların asilere yaptıkları yardımların önlenmesi amacıyla bu devletin hudutlarında önleyici önlemler almasını, diğer taraftan da büyük devletlere başvurup Karadağ ve Sırp prenslikleri nezdinde, bu prensliklerin asilere yaptıkları yardımların durdurulması için, nüfuzlarını kullanmalarını istemiştir. Böylelikle ayaklanmanın uluslararası bir nitelik kazandırılması yolunda istenmeyerek de olsa ilk adımlar atılmıştır.

Sultan Abdülazîz'e Karşı Girişilen Bir Suikast Olayı ve Hüseyin Vasfi Paşa

Belleten · 1987, Cilt 51, Sayı 199 · Sayfa: 193-204 · DOI: 10.37879/belleten.1987.193
Tam Metin
Türkiye'de parlamenter rejimin kurulması yolunda ilk hareketler XIX. yüzyılın ikinci yarısında görülmeye başlar. XVIII. yüzyıl başlarından itibaren imparatorluğun başta askerî kurumları olmak üzere diğer teşkilâtında da görünmeye başlayan batı tesirleri giderek artarak Tanzimat döneminde Türk-Osmanlı tefekkür hayatını da iyice etkisi altına almıştır. Özellikle 1860'lı yılları takip eden dönemde büyük ve süratli bir gelişme gösteren basın faaliyetleri ile Avrupa siyasi tefekkürü kamuoyuna da intikal etmiş bulunuyor ve devrin hükümetlerinin icraatı bazı paşa konaklarıyla kahvehane ve diğer benzeri yerlerde açıkça konuşuluyor ve münakaşa ediliyordu. Bu münakaşaların ağırlık merkezini de Reşit ve Âli paşaların şahsî nüfuz ve gayretleriyle sarayın hükümet icraatına müdahalesinin önlenmesi dolayısıyla hükümetin murakabesiz icraatı teşkil ediyordu.

Osmanlı (Türk) - Yunan Deniz Silahlanma Yarışı

Belleten · 1975, Cilt 39, Sayı 156 · Sayfa: 725-774 · DOI: 10.37879/belleten.1975.156-725
Beni bu konuda etraflı bir inceleme yapmaya götüren neden 1951, 1953 yıllarında Roma Büyükelçiliği nezdinde Deniz ateşesi bulunduğum sırada, rastgele olarak, İstiklal savaşımızdan hemen sonra Yunan Büyükelçiliği yapmış olan Ekselans Papa ile yaptığım bir konuşma oldu. Ekselans Papa, nezaket konuşmalarından sonra sözü Türk - Yunan ilişkilerine getirdi ve şu fikri ortaya attı : "Osmanlı devletinden ayrılmakla en büyük günahı biz işledik. Çünkü ayrılmadan önce Osmanlı devleti içinde çok mutlu bir hayatımız vardı. Osmanlı Imparatorluğunun dağılması ise en acı sonucunu kocaman bir ekonominin paralanmasında verdi. Artık ufak ufak Arap ve Balkan devletlerinin, Türkiye Cumhuriyetinin ve Yunanistan'ın yalnız başlarına eski mutluluğa kavuşmaları hiç mümkün değildir". Gerçekten de Türk ve Yunan milletlerinin yaşadıkları coğrafya Avrupa uygarlığının doğu tarafını koruyacak bir noktada idi. Ünlü Alman mareşal' "Almanya bin yıl Avrupa uygarlığını Slav tehlikesine karşı korudu". dedikten sonra elbette Osmanlı Devleti de, Çarlık Rusyasına karşı onsekiz savaş yapmakla, ikiyüz yıl aynı hizmeti görmüştü. Üstelik bu hizmeti görürken İngiltere'nin dostluğu değil düşmanlığı ile karşılaşmıştı : 1771 yılında Çarlık filosu Çeşme'de Osmanlı filosunu yakarken Ruslara o rehberlik etmiş ve hatta Rus amiralına Boğaza saldırmayı bile teklif etmişti; 1827 yılında içinde Navarin limanında yatan Osmanlı donanmasını o yakmıştı; Kırım savaşından önceki Osmanlı-Rus savaşında Rusların Sinop'ta Osmanlı filosunu yakmasına da İngiliz amiralı neden olmuştu.