131 sonuç bulundu
Dergiler
- Belleten 131
Yayınlayan Kurumlar
Yazarlar
Anahtar Kelimeler
- Türkiye 14
- Arkeoloji 11
- Kazı 9
- Osmanlı İmparatorluğu 9
- Bizans İmparatorluğu 7
Hitit Sarayında Kraliçelerin Rolü
Belleten · 1994, Cilt 58, Sayı 222 · Sayfa: 279-294
Özet
Tam Metin
Bilindiği üzere, Anadolu'nun tarihteki ilk siyasi birliğini sağlayan ve hemen sonrasında da iki yüzyıldan beri Anadolu'nun zengin maden kaynaklarını sömüren Asurlu kolonistleri sınır dışı ederek, Anadolu'daki Asur Ticaret Kolonileri Devri'ne (M.Ö. 1950-1750) son veren Kuşşara kralı Anitta, Hitit krallarının atası olarak kabul edilmektedir. Bu yüzdendir ki, Hitit devletinin siyasi tarihini Kuşşara Krallığı ile başlatmanın daha doğru olacağı kanaatindeyiz. Ancak biz burada Hitit siyasi tarihi içinde kraliçelerin oynamış olduğu rolü, daha doğrusu Hitit kraliçelerinin devlet içindeki etkinliklerini ele alarak, meseleye yeni boyutlar kazandırmaya çalışacağız.
Akdeniz Bölgesi'nde Bulunan Üç Fosil Kafatası
Belleten · 1994, Cilt 58, Sayı 223 · Sayfa: 531-546
Özet
Tam Metin
Bu çalışmada Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesi'nde sergilenen; Antalya/Karain ile Alanya/Kadıpınarı Mağaralarında bulunmuş üç fosil insan kafatası ele alınmaktadır. Fosillerin kraniyometrik ölçümleri Martin ve Howells teknikleri kullanılarak gerçekleştirilmiştir. Belirli bir kültür katmanıyla birlikte bulunmadıkları için kaç bin yıl eskiye ait oldukları bilinmeyen fosillerin Accelerated Radio Carbon Dating (ARCD) tekniğiyle yaşlarının saptanmasına çalışılmış, fakat kollajen yetersizliği bazı sorunların aydınlatılamamasına neden olmuştur. İncelemeler sonucu Antalya/Karain'den gelmiş olması muhtemel 1. kafatasının (155-1-73) orta yaşın üzerinde bir erkeğe ait olduğu ve Üst Paleolitik ya da Mezolitik çağlarda yaşadığı izlenimi vermektedir. 2. (155-2-73) ve 3. (155-3-73) kafatasları M.Ö. 3. binin başlarına tarihlenmiş ve ikisinin de birbirine yakın morfolojik özellikler gösteren dişi bireylere ait olduğu anlaşılmıştır. Bu bireylerin morfolojik açıdan özellikle Anadolu'nun bu kıyı şeridinde yaşamış toplumlarla yapısal benzerlikler taşıdığı saptanmıştır.
Endülüs Menşeli Bazı Bilim Adamlarının Osmanlı Bilimine Katkıları
Belleten · 1994, Cilt 58, Sayı 223 · Sayfa: 565-606
Özet
Tam Metin
İlk kuruluş safhasından başlayarak genişlemesi ve güçlenmesi dönemlerinde Osmanlı Devleti, toprakları dışındaki bilim adamları için çekim merkezi olmuştur. Osmanlıların Anadolu ve Rumeli'deki ilk kurduğu medreselere İslâm dünyasının eski kültür ve bilim merkezlerinden birçok ilim adamı gelip çalışmış ve Osmanlı bilim literatürünü zenginleştirmiştir. Taşköprülüzâde'nin ilk Osmanlı ûlemasının biyografilerini ihtiva eden Şaka'ik adlı eseri ve onun zeyilleri bunun birçok örneğini ortaya koymaya elverişli kaynaklardır. Ancak bu örnekler daha çok İran-Turan ile Şam-Mısır eksenleri üzerinde Anadolu ve Rumeli'ye gelip giden ilim adamlarını belirlemeye yardımcı olmuştur.
Prof. Dr. Mehmet Altay Köymen
Belleten · 1994, Cilt 58, Sayı 223 · Sayfa: 789-792
Özet
Tam Metin
Haymana; Hititlere, Frigyalılara, Galatlılara, Romalılara Bizanslılara yurt olmuş Selçukluların beldesi; Osmanlıların Anadolu'ya gelişlerindeki ilk uğrak yeridir. Yüzyıllarca, padişahlara, sadrazamlara has olmuş, Haymana tiftiğinden dokunan soflar Yeniçerilerin, Saray mensuplarının vazgeçilmez giysileri sayılmış, ünü yurt dışına taşmıştır. Dünyaca ünlü kaplıcaları, ilk çağdan günümüze değin binlerce insana şifa dağıtmaktadır. Haymana; Mustafa Kemal'i Anadolu'da destekleyen ilk yürekli ses, Kuvayi-Milliyecilerin beşiği, Başkent Ankara'nın Milli Mücadeledeki zor günlerinde vazgeçilmez bekçisidir. Milli kurtuluşumuzun dönüm noktası olan Sakarya Meydan Savaşı, Haymana topraklarında gerçekleşmiş. Bağımsız Türkiye Cumhuriyeti'nin temelleri burada atılmıştır. Tarım ve hayvancılıkla geçinen Haymanalılar, İç Anadolu'nun buğday ambarı olan bereketli topraklara sahiptir. İşte; Tarihçi Mehmet Altay KÖYMEN, "Mum dibine ışık vermez" misali Ankara'nın gelişmemiş bu Anadolu kasabasının-Deveci Köyünde 1916 yılında doğdu. Babası Ali Rıza Bey diğer dört kardeşi gibi Çanakkale'de şehit düşmüş. Genç yaşta dul kalan annesi de köyden biri ile evlenince, küçük Mehmet'e, anneannesi Gök Ayşe Kadın bakmak zorunda kalmıştı.
Osmanlı Döneminde Antakya'nın Fizikî ve Demografik Yapısı 1709-1860
Belleten · 1994, Cilt 58, Sayı 221 · Sayfa: 119-158 · DOI: 10.37879/belleten.1994.119
Özet
Tam Metin
"Antakya" kelimesi'nin "örtü" veya "halı"yı ifade ettiği tahmin edilmektedir. Tarihi Antakya (Antakiya, Antıochıa) şehri, 35° 52 ve 37° 04 kuzey enlemleri ile 35° 40 ve 36° 35 doğu boylamları arasında, Asi nehrinin aşağı ucundaki münbit ovanın kenarında, denizden 440 m. yükseklikteki Habibü'n-Neccar Dağı'nın eteklerinde, Fırat havzasından Akdeniz'e, Akdeniz ve Suriye'den Anadolu'ya giden yolların kavşak noktasında kurulmuş, Türk-İslâm karakterleri bir yerleşim merkezidir. Şehir, muhtemelen M.Ö. 300 tarihlerinde I. Seleukus tarafından kurulmuş ve kısa sürede gelişerek hem Roma ve İskenderiye gibi kalabalık bir şehir, hem de önemli bir idare merkezi olmuştur.
Osmanlı Devleti'nin Kuruluş Devrinde Rumeli'de Uyguladığı İskân Siyâseti ve Neticeleri
Belleten · 1993, Cilt 57, Sayı 218 · Sayfa: 89-112
Özet
Tam Metin
Osmanlı Devleti'nin kuruluş devrinde yayılışı ve yerleşmesini açıklayan tarihî gerçeklerden biri, bunun bilhassa ekonomik-demografik bir baskı neticesi olduğu ve yoğun bir Türk göç ve iskân hareketi ile birlikte yürüdüğüdür. Bu vâkıanın en ilginç örneklerini Rumeli fütûhâtı sırasında görmekteyiz.
Rum-Ermeni-Hoybun İşbirliği ve Anadolu'daki Toplu Mezarlar
Belleten · 1993, Cilt 57, Sayı 218 · Sayfa: 241-248
Özet
Tam Metin
Tarihte azınlıklara, kendi dininden, ırkından, kültüründen olmayanlara, kendi dilini konuşmayanlara Türkler kadar müsamahalı davranan tek bir millet gösterilemez. Bunun biri, Orta Asya'dan beri çeşitli iklimler ve zaman dilimleri içinde gelen, diğeri de İslâmiyetle kazanılan, mükemmelleşen iki ana kaynağı vardır. İster 1020, ister 1071, isterse 1461 veya 1571 olsun, bu hoşgörüyü Kafkaslar'da, Anadolu'da Kıbrıs'ta görmek, yaklaşık bin yıllık dönem içinde müşahede etmek, tavsik etmek mümkündür. Hatta, yine hiçbir millette görülemeyecek derecede, bu toleransın taştığını ve azınlıkların Türklerden çok daha fazla haklara sahip olduklarını, çoğaldıklarını, zenginleştiklerini, müreffehleştiklerini bile söylemek bir mübalağa olmayacaktır. Osmanlı Devleti'nin son ikiyüz yıl içindeki durumu buna bir örnek teşkil etmektedir.
İBRAHİM HAKKI KONYALI, Âbideleri ve Kitâbeleriyle Beyşehir Târihi, Neşre hazırlayan : Prof. Dr. Ahmet Savran, Atatürk Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Yayını, Erzurum 1991, XXIII + 409 sayfa + 90 adet resim. [Kitap Tanıtımı]
Belleten · 1993, Cilt 57, Sayı 218 · Sayfa: 303-304
Özet
İlim Dünyası, İbrahim Hakkı Konyalı'yı çıkarmış olduğu Hak Tolu, Tarih Dünyası, Tarih Hazinesi ve Örnek isimli dergileriyle çok yakından bilmektedir. Merhûm Konyalı'nın, 1967 yılında hazırlamış olduğu Âbideleri ve Kitâbeleriyle Beyşehir Târihi isimli eseri, şimdi, Atatürk Üniversitesi yayınları arasından çıkmış bulunmaktadır. Eser, aynı üniversitenin öğretim üyelerinden Prof. Dr. Ahmet Savran tarafından neşre hazırlanmıştır. Kitap, Konyalı'nın kendisine has tasnifiyle okuyucuların hemen ilgisini çekmektedir.
Šuppiluliumaš'dan Muwatalliš'in Mısır Savaşı'na kadar Anadolu
Belleten · 1993, Cilt 57, Sayı 220 · Sayfa: 863-882
Özet
Tam Metin
Šuppiluliumaš'ın bir veliaht prens ve askeri bir lider olarak devlet işlerinde rol oynamaya başladığı zaman Hitit Devleti'nin içinde bulunduğu şartlar, bir Hitit tarihçisi tarafından sade fakat etkileyici bir sıralama şeklinde özetlenmektedir. Tarihçi, her sınırda Hatti düşmanlarının saldırmakta olduğunu ifade etmektedir. Kuzeydeki Kaška halkı esas Hatti ülkesini istila etmiş ve Nenašša'yı ele geçirmiş; bizzat başkent Hattuša'yı yakarak yerle bir etmişti. Güney Batı'da Arzawa halkı aşağı ülkeyi istila etmiş, Tuwanuwa ve Uda'yı ele geçirmişti. Doğuda Azzi'ler Yukarı Ülke'yi istilâ etmişler ve Šamuha'yı ele geçirmişlerdi. Arawanna'dan (Kuzey Batı'da) ve Išhuwa ve Armatana'dan (Güney Doğu'da) daha küçük çapta akınlar yağma amacıyla yapılmış, bu akınlar, sırasıyla Kaššiya ve Tegarama ülkelerine ve Kizzuwadna (yani Kapadokya Comanası) şehrine ulaşmışlardı.
XVI. Yüzyıl İran Şairlerinden Ada'iyi Şirazi'nin Selim-Namesi
Belleten · 1992, Cilt 56, Sayı 215 · Sayfa: 13-30
Özet
Bu yazımızda, Osmanlılar döneminde Anadolu'da yazılmış şeh-name tarzındaki manzum eserlerin tipik bir örneğini oluşturan, XVI. yüzyıl İran şairlerinden Ada'i-yi Şirazi'nin (öl.928/1521) Selim-namesini bazı yönleri ile tanıtmaya çalışacağız. Yavuz Sultan Selim'in saltanatı döneminde İran'dan Anadolu'ya gelen Ada'i, bu padişah adına yazdığı adı geçen eserinde, bir taraftan padişaha son derece süslü ve zaman zaman da aşırı derecede abartılmış ifadelerle övgüde bulunurken, diğer taraftan da içinde yaşadığı çevre ve toplum hakkındaki gözlemlerine önemli bir yer vermiştir. Bu nedenle eser hem yazıldığı devrin siyasal olaylarına hem de toplumsal ve kültürel yapısına ışık tutacak niteliktedir.