33 sonuç bulundu
Dergiler
- Belleten 33
Yayınlayan Kurumlar
Yazarlar
Anahtar Kelimeler
- Kültepe 3
- Turkey 3
- Türkler 3
- Architecture 2
- Bizans İmparatorluğu 2
Asurlu Tüccarların M.Ö. 2. Bin Yılın İlk Çeyreğinde Anadolu'da Faiz Uygulaması
Belleten · 2005, Cilt 69, Sayı 255 · Sayfa: 425-466
Özet
Asur Ticaret Kolonileri Çağı adı verilen dönem (M.Ö. 1975-1725) Anadolu'da tarihin başladığı zaman olup, bu devre ismini veren Asurlu tüccarlar Anadolu'ya gelerek yerleşmiş oldukları şehirlerde iki asır boyunca Anadolu halkıyla birlikte yaşamışlardır. Asurlu tüccarlar Anadolu'ya çivi yazısını da getirmişler ve böylece Anadolu tarihi devirlere girmiştir. Bu dönemle ilgili bilgilerimizin büyük kısmı, Kayseri'nin 20 km. kuzeyinde bulunan Kültepe eski Kanis/karum şehri harabelerinde yapılan kazılarda ortaya çıkarılan çivi yazılı belgelerden gelmektedir. Bu belgeler, tüccarların mektupları, mahkeme zabıtları ve borç verdiklerinde yazdırmış oldukları senetlerden oluşmaktadır. Senetlere baktığımızda sırasıyla; borç miktarı, borçlu, alacak'', tarihleme, vade tespiti kaydedilerek ödenmemesi halinde ilave edilecek faiz belirtilmektedir. Sonra o yılda limum olan şahsın adı zikredilmekte ve en son şahitlerin ismi geçmektedir.
Tokat Voyvodalığı (1774-1842)
Belleten · 2005, Cilt 69, Sayı 254 · Sayfa: 161-216 · DOI: 10.37879/belleten.2005.161
Özet
Tam Metin
Osmanlı Devleti'nin ilk yüzyılında genelde bütün Anadolu toprakları, özelde ise Amasya, Tokat ve Sivas bölgeleri için Rum tabiri kullanılmıştır. 1413 yılında Anadolu ve Rumeli Beylerbeyliği'nin yanı sıra üçüncü bir idari birim olarak Rum Beylerbeyliği kurulmuştur. İlk zamanlarda Tokat, Sivas ve Amasya bölgelerinin birleşmesinden meydana gelen Rum Eyaleti'ne II. Murad'ın son zamanlarında Canik ve Çorum, daha sonra da Karahisar-ı Şarkî bölgesi katılmıştır. Aynı dönemde Rum Eyaleti'nin merkez toprakları olan Amasya, Tokat ve Sivas, önemlerine binaen "Eyâlet-i Rûmiyye-i Suğra" olarak adlandırılmışlardır.
“Suriye Şişeleri”nin Taşınma Biçimlerine İlişkin Yeni Bir Bulgu
Belleten · 2004, Cilt 68, Sayı 253 · Sayfa: 599-612 · DOI: 10.37879/belleten.2004.599
Özet
Tam Metin
Eski Önasya'da besin maddelerinin uzak mesafeye taşıması için pişmiş topraktan üretilmiş testi, anfora, şişe, çömlek, küp, matara gibi kaplar kullanılmıştır. Akdeniz kıyılarında bulunan çeşitli dönemlere ait batıklarda ele geçen anforalar ile ticari amaçlı olarak şarap taşındığı bilinmektedir(1). Kuzey Suıiye'de ve Orta Fırat havzasında üretilen ve arkeoloji literatüründe yoğun bulundukları bölgeye atfen "Suriye Şişeleri" olarak adlandırılan kaplarda ise iksir, melhem ya da parfüm saklandığı düşünülmektedir(2).
Mitostan Siyasete Venüs Prometor -Roma-Aphrodisias İlişkisinde Etkin Tanrısal Bir Figür-
Belleten · 2004, Cilt 68, Sayı 251 · Sayfa: 33-62 · DOI: 10.37879/belleten.2004.33
Özet
Tam Metin
Aphrodisias, "Roma İmparatorluk Çağı'nda Anadolu" dendiği vakit ilk akla gelen, hatta adları önemle anılan yerleşim alanlarından biridir. Karia'nın önemli bir kenti, Anadolu'nun ünlü bir kült merkezidir. Roma nezdindeki yeri ise hayli özeldir. İlk yerleşimleri tarih öncesi devirlere uzanan Anadolu'nun binlerce yıllık geçmişi içinde oldukça sıradan duran yöre, "Aphrodisias" adıyla sergilediği sosyo-kültürel ve kentsel kimliğine İ.Ö. 2. yüzyılda, diğer bir deyişle Geç Helenistik/Erken Roma Dönemi'nde bürünmüştür. Gerek Roma emperyalizminin Helenistik dünya üzerindeki yengisi, gerekse o dünyanın en önemli kavşağı olan Anadolu'nun Roma İmparatorluğu'na eklenmesi açısından bir dönüm noktası olan bu yüzyıl, siyasi alanda yitip giden özgürlüklerle bir sonu simgeler görünse de, Aphrodisias için yeni başlangıçlar demektir. Yöre, çağdaşı olan bir çok kenti imrendiren zenginliğine ve bu zenginliğe yakışır kentsel görkemine bu dönemde kapı aralamıştır.
Tatikios (Türk Asıllı Bir Bizans Kumandanı)
Belleten · 2003, Cilt 67, Sayı 248 · Sayfa: 93-110
Özet
Tam Metin
Bizans İmparatorluğu, XI. yüzyılda Selçuklu Türklerinin Anadolu'ya girişleri ve kısa sürede Ege ve Marmara Denizi kıyılarına kadar ulaşan akınları sonucunda Türkler ile yoğun bir ilişki içine girdi. İmparatorluğun yabancıları bünyesinde toplama politikasına uygun olarak Türkler de, çeşitli milletlerden gelenler gibi, ya göç etmek ya da esir alınıp getirilmek suretiyle Bizans dünyasına katıldı. Bunlar arasında birçok kişinin, saray unvanları bahşedilerek aristokrat sınıf içinde yer aldığını ve özellikle askeri alanda yüksek mevkilere çıktığını görüyoruz. Bu dönem hakkında bilgi veren Bizans kaynakları, devlet hizmetinde ve orduda görev almış olan Türkler'den bahsetmişlerdir. Bu şahıslar arasında önemli bir mevkie yükselen ilk Türk, Tatikios'tur.
Hititçe Çivi Yazılı Belgelere Göre Çoban
Belleten · 2002, Cilt 66, Sayı 247 · Sayfa: 765-788
Özet
M.Ö. II. binyılda Anadolu'da çok önemli bir siyasal güç olarak ortaya çıkan Hititler, bu dönem dünyasının en çok dikkati çeken kültürlerinden birini de ortaya koymuşlardır. Hitit Devleti'nin ilk kez ortaya çıktığı yer, Hitit kültürünün izlerine bugün en yoğun olarak rastlanan bölge olan Kızılırmak'ın çizdiği geniş kavsin içinde kalan topraklardır. Bu merkez alandan hareketle Hititler, Anadolu'nun her yönünde siyasal ve askeri faaliyetlere girişmişler, devletin sınırlarını bu yönlerde genişletmişlerdir. M.Ö. XII. yüzyıl başlarındaki Hitit Devleti'nin yıkılışına dek Anadolu'nun pek çok yerinde ve ondan sonra biraz daha değişik kimliklerle Anadolu'nun güneyi ve güneydoğusunda Hititler'in izlerini takip edebilmekteyiz.
Paphlagonia'daki Pompeiopolis Antik Kenti
Belleten · 2002, Cilt 66, Sayı 247 · Sayfa: 819-838
Özet
Tam Metin
Pek çok kez değişikliğe uğramış olmakla birlikte ; doğuda Vezirköprü çevresi, güneyde Çankırı il merkezindeki antik Gangra kenti dolayları ve batıda da Gerede civarına değin uzanan antik Paphlagonia bölgesi kuzeyde ise Karadeniz tarafından sınırlandırılmaktadır. Paleolitik dönemden itibaren yerleşime sahne olduğu bilinen bölge, özellikle Hititler döneminde Gasga ve Pala kavimleri dolayısıyla kaynaklarda da tanınmaya başlamıştır. Öncüllerinin kimler olduğu net olarak bilinemeyen Paphlagonların, M.Ö.1200 dolaylarındaki kavimler göçü esnasında Anadolu'ya gelmiş Trakya kökenli halklardan oldukları görüşü genelde kabul edilmekle birlikte Anadolu'nun yerel toplumlarıyla bağlantılarının olduğu muhtemeldir.
Orta Karadeniz Bölgesi Protohistorik Çağ Maden Sanatının Kökeni ve Gelişimi
Belleten · 2001, Cilt 65, Sayı 242 · Sayfa: 1-36
Özet
Tam Metin
Orta Karadeniz Bölgesi'nde Protohistorik Çağ'da yani İÖ 4500 ile İÖ 500 yılları arasını kapsayan yaklaşık 4000 yıllık bir zaman süreci içinde maden sanatının ortaya çıkışı ile nasıl bir gelişim gösterdiğinin ayrıntıları ile araştırılması ve bu bölge maden sanatının Anadolu maden sanatıdaki yeri ile komşu ülkelerin çağdaş kültürlerinin maden sanatları ile ilişkilerinin ortaya konması amaçlı proje ile çerçevesindeki çalışmalar 3 aşamalı olarak 1997, 1998 ve 1999 yıllarında gerçekleştirildi.
Osmanlı Döneminde Anadolu Şehirlerinin Gelişmesinde Devletin Rolü: Karahisar Örneği
Belleten · 2001, Cilt 65, Sayı 242 · Sayfa: 161-192
Özet
Tam Metin
Tarih boyunca medeniyetler şehirlerde kurulmuş ve gelişmiş, medeniyetlerin çöküşü de şehirlerin gerilemesine paralel bir çizgi takip etmiştir. Medeniyet ve şehir arasındaki bu yakın ilişki dolayısıyla, medeniyetler, şehir ile özdeşleştirilmiştir. Osmanlı Sultanı II. Mehmed'in (1451-1481), İstanbul'un fethini "gazay-ı asgar" olarak niteleyip, "gazay-ı ekber"in şehrin imarı ile yeni başladığını belirtmesi ve hemen ardından İstanbul ile birlikte Anadolu ve Balkanlar'da şehirlerin gelişmesi ve yayılması için gerekli düzenlemelere başlanması, ancak medeniyetlerin yükselişi ile şehirlerin gelişmesi arasındaki sıkı ilişkinin iyi kavranmış olmasıyla açıklanabilir. İstanbul'un fethi ile Osmanlı Devleti bir İmparatorluğa dönüşmüştür. Ancak, özelde İstanbul'u, genelde ise, diğer şehirleri geliştirme ve şehirleşmeyi yaygınlaştırma politikası, II. Mehmed döneminde başlatılan, sonraları da devem ettirilen bir süreç olarak benimsenmeseydi, devlet gerçek manada bir İmparatorluk olabilir miydi? Tabii ki, hayır. Bu cevabın ardında, devletin şehirleri ve şehirleşmeyi teşvik ettiği ve bu amaca yönelik çeşitli politikalar geliştirdiği varsayımı yatmaktadır. Bu varsayım, yalnızca tarafımızdan geliştirilen bir düşünce olmayıp, sanayi öncesi toplumlarda, şehirlerin kurulması ve yayılması için, yalnızca ticaretin yeterli olmadığı, direk veya dolaylı şekilde devletin desteğinin gerektiği tezi ile yakından ilgilidir. Bu tezden hareketle, örnek durum olarak Karahisar ele alınmakta, fethedildiğinde yalnızca bir kale ve bir grup gayrimüslim nüfustan ibaret, küçük bir kasaba görünümünde olan bu yerleşim biriminin, zaman içinde gelişerek şehir haline gelişini mümkün kılan süreç ve bu süreçde devletin uyguladığı politikalar tespit edilmeye çalışılmaktadır.
Haçlı Ordularının Anadolu'da Geçtiği Yollar
Belleten · 2001, Cilt 65, Sayı 243 · Sayfa: 571-582
Özet
Tam Metin
Haçlı Seferleri döneminde (1096-1291) Doğu'ya dokuz büyük sefer düzenlenmiştir. Bu seferler sırasında yalnızca Birinci Haçlı Seferi orduları 1097'de Anadolu'yu çapraz kesen yolu geçerek güneye inmeyi başarmışlardır. 1101 Yılı Haçlı Seferleri orduları Türkiye Selçuklu Devleti ve Danişmendli topraklarından geçmeye teşebbüs etmişler, fakat Sultan I. Kılıç Arslan tarafından Orta Anadolu'da imha edilmişlerdir. İkinci Haçlı Seferi orduları 1147/48'de yine Türkiye Selçuklu Devleti'nin topraklarından geçmeye çaba göstermişlerse de bunu başaramamışlar, ancak Bizans'a ait Ege bölgesi topraklarından geçerek Antalya'ya ulaşabilmişlerdir. Üçüncü Haçlı Seferi'ne katılan Alman ordusu ise 1190'da kısmen Türk topraklarından kısmen de Bizans arazisinden geçerek güneye Silifke'ye inmiştir. Bu çalışmamızda bahsedilen Haçlı ordularının Anadolu'daki yürüyüş yollarını kaynaklara dayanarak ve bu konudaki araştırma eserlerinde verilen bilgileri de göz önüne alarak açıklamaya çalışacağız.