6 sonuç bulundu
Uygulanan Filtreler
  • Türk Tarih Kurumu
  • Belleten
  • Antalya
Dergiler
Yayınlayan Kurumlar
Yayın Yılı
Anahtar Kelimeler

Mehmet Ali Paşa İsyanı’nın Antalya’ya Etkileri (1831-1833)

Belleten · 2016, Cilt 80, Sayı 289 · Sayfa: 857-884 · DOI: 10.37879/belleten.2016.857
Tam Metin
Antalya Güney Anadolu'nun en önemli çıkış kapılarından biridir. Anadolu ile Mısır arasındaki ilişkiler çoğunlukla Antalya vasıtasıyla sağlanmış, dolayısıyla Mısır'da meydana gelen herhangi bir gelişme Antalya'yı doğrudan etkilemiştir. Bu sebeple Antalya Mısır Valisi Mehmet Ali Paşa İsyanı'ndan etkilenen bölgelerin başında gelmiştir. Mehmet Ali Paşa isyanı başladığında Antalya'ya denizden bir saldırı gelebileceği endişesi ile derhal güvenlik önlemleri alınmıştır. Antalya limanı Konya muharebesine kadar Osmanlı ordusunun iaşe, mühimmat ve asker sevkiyatında aktarma üssü olarak önemli bir rol oynamıştır. İbrahim Paşa, Konya muharebesinden sonra Antalya Muhafızı Yusuf Paşa'ya kendisine tâbi olmasını isteyen bir mektup göndermişse de Yusuf Paşa buna uymamış, İbrahim Paşa ise Antalya'ya doğrudan bir mütesellim tayin ederek şehre hâkim olmuştur. Antalya halkı da korkudan ve müdafaa yapacak durumları olmadığından Mütesellim İsmail Ağa'ya bağlılıklarını bildirmişlerdir. Böylece Antalya'da hâkimiyet ve yönetim İbrahim Paşa'ya geçmiştir. İbrahim Paşa'nın idaresi süresince Antalya, Mısır ile Mısır ordusu arasında köprü vazifesi görmüştür. 1833 Mayıs'ında Mehmet Ali Paşa ile Padişah II. Mahmut'un Avrupalı güçlerin arabuluculuğu ile uzlaşmaları sonucunda Antalya'da Mısır idaresi son bulmuştur. Hemen akabinde Bâbıâli tarafından yeni bir muhassıl atanmasıyla Antalya'da eski devlet düzeni yeniden tesis edilmiştir.

Akdeniz Bölgesi'nde Bulunan Üç Fosil Kafatası

Belleten · 1994, Cilt 58, Sayı 223 · Sayfa: 531-546
Tam Metin
Bu çalışmada Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesi'nde sergilenen; Antalya/Karain ile Alanya/Kadıpınarı Mağaralarında bulunmuş üç fosil insan kafatası ele alınmaktadır. Fosillerin kraniyometrik ölçümleri Martin ve Howells teknikleri kullanılarak gerçekleştirilmiştir. Belirli bir kültür katmanıyla birlikte bulunmadıkları için kaç bin yıl eskiye ait oldukları bilinmeyen fosillerin Accelerated Radio Carbon Dating (ARCD) tekniğiyle yaşlarının saptanmasına çalışılmış, fakat kollajen yetersizliği bazı sorunların aydınlatılamamasına neden olmuştur. İncelemeler sonucu Antalya/Karain'den gelmiş olması muhtemel 1. kafatasının (155-1-73) orta yaşın üzerinde bir erkeğe ait olduğu ve Üst Paleolitik ya da Mezolitik çağlarda yaşadığı izlenimi vermektedir. 2. (155-2-73) ve 3. (155-3-73) kafatasları M.Ö. 3. binin başlarına tarihlenmiş ve ikisinin de birbirine yakın morfolojik özellikler gösteren dişi bireylere ait olduğu anlaşılmıştır. Bu bireylerin morfolojik açıdan özellikle Anadolu'nun bu kıyı şeridinde yaşamış toplumlarla yapısal benzerlikler taşıdığı saptanmıştır.

A Paleoanthropological Investigation of Three Fossils Found in Southern Anatolia

Belleten · 1994, Cilt 58, Sayı 223 · Sayfa: 547-552 · DOI: 10.37879/belleten.1994.547
Tam Metin
Contributions made by anthropology and ecological sciences to cultural knowledge indicate that Anatolia has been one of the cradles of civilizations since the Paleolithic Era. However, ancient fossils of the Anatolian man are quite scarce. In this article, the results of a paleoanthropological investigation on three skulls stored at the Ancient Anatolian Civilization Museum in Ankara are reported. These skulls were found by Prof. Dr. İ. Kılıç Kökten in the Karain Cave in Antalya, no. 1 (155-1-73) and Kadıpınarı Cave in Alanya, no. 2(155-2-73) and no. 3 (155-3-73).

Perge Kazısı 1983 Çalışmaları

Belleten · 1985, Cilt 49, Sayı 193 · Sayfa: 169-172
Tam Metin
Kültür ve Turizm Bakanlığı Eski Eserler ve Müzeler Genel Müdürlüğü, Türk Tarih Kurumu ile İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi adlarına yürütülen, Uluslararası Side Dostlarının da parasal yönden desteklediği 1983 yılı Perge Kazısı ve Onarımı Çalışmaları 1 Ağustos'tan 15 Kasım'a dek sürmüştür. Bizlere çalışma olanaklarını sağlayan tüm kuruluşlara teşekkürlerimiz sonsuzdur.

A. FRIENDLEY, The Dreadful Day, The Battle of Manzikert 1071, London 1981 (hutchinson), 256 s. [Kitap Tanıtımı]

Belleten · 1982, Cilt 46, Sayı 184 · Sayfa: 923-924
Tam Metin
Tarih araştırmalarında, ilmi neticeleri geniş halk kitlelerine intikalinin sağlanması, dikkate değer bir mesele olarak görünmektedir. Zira ciddi ilmi eserlerin gerek içeriği, gerekse öteki hususiyetleri ile halkın malı olması imkansızdır. Aradaki boşluğun giderilmesi, ilmi gerçeklerin halka yansıtılması tarihçilerin görevidir. Bunun içindir ki, ilmi kuruluşlar zaman zaman "halk için" ayrı yayınlar yapmak gereğini duymuşlardır. Mesela Türk Tarih Kurumu yayınlarının XX. dizisi, "Halk için tarih yayınları " adını taşımaktadır. Bununla beraber bu boşluğun tarihçiler tarafından tam olarak doldurulduğu söylenemez. Tarihçilerin yazdıklarını esas alanlar da bu türden eserler vermeye çalışmaktadırlar. Önümüzde bu türden yazılmış, bir eser bulunuyor: The Dreadful Day, The Battle of Manzikert,1071, (London 1981). Yazarı olan Alfred Friendley, uzun yıllar Washington Post'da çalışmış bir eski gazetecidir. Emekliye ayrıldıktan sonra, bir ara geldiği Side'yi çok sevmiş, özellikle hanımınında etkisiyle burada temin ettikleri bir eve her yaz gelmeye başlamışlardır. Bu arada kurmuş olduğu Milletlerarası Side Dostları Vakfı ile yöredeki kazıları desteklemişlerdir. İşte A. Friendley'in bu eseri, kaynaklara dayanılarak yazılmış bir araştırma olmayıp, tarihi gerçeklerin geniş halk kitlelerine intikalini gaye edinen bir eserdir. Bunu yazar da itiraf etmektedir.

Sancağa Çıkarılan Osmanlı Şehzadeleri

Belleten · 1975, Cilt 39, Sayı 156 · Sayfa: 659-696 · DOI: 10.37879/belleten.1975.156-659
Türk devletlerinde zabtolunan bir memleket, onu zabtetmiş olan hanedanın müşterek malıdır. Bu kanun üzere o hanedanın büyüğü olan uluhan memleketi varisleri arasında taksim ettiğinden hanedan azasından her prens veya şehzade uluhan'a tabi olarak kendisine ait memleketi idare ile devlet muamelâtında bütünlüğü muhafaza ile ulu hakanı metbü tanır. Umumi olarak kaydettiğimiz bu töre bütün Türk devletlerinde tatbik edildiği gibi, büyük Selçuklular, Anadolu Selçukluları, Anadolu Beylikleri ve nihayet Osmanlılarda da bazı tadilat ile bu veraset kanunu tatbik olunmuştur. Devlet merkezinin kuvvetli olduğu zamanlar varis olan hanedan azasından saltanata geçmek ihtirasını göstermek isteyenler arzularını yerine getiremeyüp kanunu bozamamışlarsa da merkezin zaafı ve Ulu Bey'in yani hükümdarın aczinden istifade edenler düzeni zedeleyerek emellerine nâil olmuşlardır.