82 sonuç bulundu
Uygulanan Filtreler
  • Belleten
  • Arkeoloji
Dergiler
Yayınlayan Kurumlar
Yayın Yılı
Yazarlar
Anahtar Kelimeler

Amasya Merkez Eski Şamlar Mezarlığı 1986 Kurtarma Kazısı Raporu

Belleten · 1988, Cilt 52, Sayı 205 · Sayfa: 1715-1720
Tam Metin
Kültür ve Turizm Bakanlığı, Eski Eserler ve Müzeler Genel Müdürlüğü'nün 3.3.1986 gün ve 1978 sayılı emirleri ile Amasya İl Merkezi, Eski Şamlar mezarlığı örenyerinde Amasya Müzesi Müdürlüğü'nce bir kurtarma kazısı yapılması uygun görülmüştür. Müze Müdürü Mehmet TEKTAŞ başkanlığında Müze Araştırmacısı Ahmet YÜCE, Memur Naim YILDIRIM, Mehmet ÇAYCI ve Bekçi Şahin KUL'dan oluşan ekiple yapılan çalışmalara 22 Nisan 1986 günü başlanmış, 21 Mayıs 1986 günü tamamlanmıştır. (29) gün süren çalışmalarda ortalama 10 işçi çalıştırılmıştır.

İkiztepe'de Ünik Bir Hançer

Belleten · 1987, Cilt 51, Sayı 201 · Sayfa: 1109-1112 · DOI: 10.37879/belleten.1987.1109
Tam Metin
İstanbul Üniversitesi ile Kültür ve Turizm Bakanlığı adına Samsun ili Bafra ilçesine bağlı İkiztepe köyü sınırları içinde yer alan İkiztepe örenyerinde geliştirilen sistematik arkeolojik kazıların 1985 dönemi çalışmaları sırasında Tepe I'de yer alan "A" açmasının D-2/IV-10 plankaresindeki 2267 numaralı buluntu yerinde (22.12 m) ortaya çıkartılan basit toprak tipindeki bir mezarda (b. 2272) başı batıda olmak üzere doğu-batı yönünde yatırılmış olan bir iskeletin (Sk. 581) sağ eli ve kolu üzerinde tunçtan yapılmış çekiç biçiminde başı olan 2 ağızlı bir hançer (İ/85-206) ele geçirildi.

Selçuk Arkeoloji Müzesinde Saklanan Miken Pyxisi ve Düşündürdükleri

Belleten · 1987, Cilt 51, Sayı 200 · Sayfa: 535-548 · DOI: 10.37879/belleten.1987.535
Tam Metin
60'lı yıllarda Batı Anadolu kıyı kesiminde ve içlerinde yapılan yeni kazı ve araştırmalar, Anadolu'nun Geç Bronz Çağ'ında karşılaştığımız kimi sorunlara bizleri tekrar yöneltmektedir. Özellikle II. binin 2. yarısından itibaren Kıta Yunanistan - Argolis kökenli kültür kalıntıları, Batı Anadolu kıyılarında karşımıza çıkar. Kültür ve ticari alış verişle oluşan bu kalıntılar, sorunları daha da güncelleştirmiştir. Konumuzun içeriğini oluşturan Miken-Akha kültür izleri ve kalıntıları Batı Anadolu'da, önceleri Girit-Minos ilişkileriyle başlar. Sonra Miken-Akha ticari egemenliğini yaşar. Ayrıca Ege ile Batı Anadolu-Hitit ilişkileri de günümüz arkeolojisinde göz ardı edilmemiştir. Nitekim bilim adamları yıllardır önemini korumakta olan bu oluşum üzerine ilgilerini yoğunlaştırmışlardır. Daha önceki bir araştırmamızda, Batı Anadolu'daki Miken etkinliklerini irdelemiş, yayınlanmamış kimi özgün buluntuları arkeoloji dünyasına duyurmuştuk. Bu çalışmamızda yine bir yüzey araştırması sırasında Ionia içlerinde ele geçen Miken pyxisini incelemek ve bazı sorunlara değinmek arzusundayız.

Kayseri Müzesindeki Eski Tunç Çağı Definesi

Belleten · 1987, Cilt 51, Sayı 200 · Sayfa: 581-586 · DOI: 10.37879/belleten.1987.581
Tam Metin
1983 yılında Kayseri'nin Felahiye ilçesine bağlı Çukur bucağının 3 km. kuzeydoğusunda, Kağnı deresindeki kum ocaklarından kum alınırken bulunduğu bildirilen 29 adet tunç eser Müzemize getirildi. Ele geçirilen bu eserlerin yanında değişik malzemelerden yapılmış, değişik türde başka eserlerin de bulunup bulunamadığı anlaşılamadı. İlk bakışta bu eser grubunun bir defineyi temsil ettiği anlaşılmaktadır. Ancak bu defineyi oluşturan eserlerden bir kısmının eksik olduğu izlenimi edinilmiştir. Yerinde yaptığımız araştırmalarda, buluntu yeri olarak işaret edilen kesimde herhangi bir eski kalıntıya rastlanmamıştır. Yalnız bugünkü köyün dışında, kum ocaklarının bulunduğu yere 1 km. uzaklıktaki tarlada, Eski Tunç Çağı'na ait kaba seramik parçaları ele geçirilmiştir. Bu araştırma sırasında köylüler, sözkonusu tarlada daha önceleri küçük bir tepenin bulunduğunu, sonradan bu tepenin sürülerek düzleştirildiğini ifade etmişlerdir. Bu bilgilerin ışığında üzerinde duracağımız eserlerin, ait oldukları çağda, bu iskan yerinin yakın çevresine depo edilmiş, saklanmış olabilecekleri gibi, tamamen ayrı bir bölgeden, özellikle Orta Anadolu'nun kuzeyinden Müzemize getirilmiş olabilecekleri ihtimali de düşünülebilir. Kağnı deresindeki kum ocağından elimize geçmeyen irice kahverengi bir kap içerisinde bulundukları yolundaki ifade, bu eserlerin bir define, bir depo oldukları görüşüne ağırlık kazandırmaktadır. Define, teber biçimli onbir balta, sap delikli üç balta, bir kabza veya asa başı ile onüç çalparadan oluşmaktadır.

Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesindeki Cam Örnekleri İle Antik Çağda Cam Yapımı

Belleten · 1987, Cilt 51, Sayı 200 · Sayfa: 587-610 · DOI: 10.37879/belleten.1987.587
Tam Metin
Cam eserlerin gelişim tarihinde, yapıtların tanımının yapılabilmesi için, yapım tekniklerinin de çok iyi bilinmesi gerekmektedir. Bu nedenle çalışmamızda, cam malzemenin biçimlendirilmesi için uygulanan yöntemler ve zamanla ortaya çıkan değişiklikler, Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesi koleksiyonu gözönünde tutularak incelenmiştir.

HYLA A. TROXELL, The Coinage of the Lycian League, The American Numismatic Society, New York, 1982, XIX + 255 sayfa, 44 levha, 10 şekil + 10 tablo ve 1 harita. [Kitap Tanıtımı]

Belleten · 1986, Cilt 50, Sayı 198 · Sayfa: 929-932
Tam Metin
Hyla A. Troxell'in Lykia Birlik Sikkeleri olarak Türkçe'ye çevrilebilen bu kitabı, nümizmatik çalışmalarının önde gelen kuruluşlarından olan The American Numismatic Society tarafından Numismatic Notes and Monographs dizisinde yayınlandı. 255 sayfadan oluşan kitap, zaman zaman sikkelerin buluntu yeri, basıldığı kenti ve sayısı ile ilgili tablolara yer vererek okuyucuya sayısal, dolayısıyla karşılaştırma yapabilecek bilgiyi de vermektedir.

Cumhuriyet Dönemi Türk Arkeolojisi

Belleten · 1986, Cilt 50, Sayı 198 · Sayfa: 895-914
Tam Metin
Bir ulusun tarihi, hiçbir zaman dünya tarihi içinde yalın olarak algılanamaz. Toplumların uluslaşması; geçmişleri, yani kültür ve uygarlık tarihleri ile bugüne değin olan bütünleşmeleri ile oluşur. Bu görüşler her zaman tartışmaya açıktır. Ancak şunu hemen belirtmemizde yarar vardır: Bugün uzayı değişik amaçlarla kullanma çabasındaki insan, bu olanaklara ulaşmak için, geçmişi en iyi biçimde içine sindirmiş toplumların özlerinden çıkmaktadır.

Urartu kemer parçaları üzerine bir tanıtım

Belleten · 1986, Cilt 50, Sayı 197 · Sayfa: 403-412 · DOI: 10.37879/belleten.1986.403
Tam Metin
80'li yılların başında Aydın'da ele geçirilen bir küme eski eser içinde, iki parçadan oluşan ve aynı kemere ait olan bronz Urartu yapıtlarını bu satırlarda kısaca tanıtmak arzusundayız.

Taş Aletlerin Teknik Betimleri İçin Türkçe - Fransızca Bir Sözlükçük Denemesi

Belleten · 1986, Cilt 50, Sayı 196 · Sayfa: 1-8 · DOI: 10.37879/belleten.1986.1
Tam Metin
Taş nesnelerin betimlenmesi, parçalar üzerinde istiyerek yapılmış düzelti özelliğinin, bir başka deyişle gerçekleştirilen nesnelerin, rastlantısal olarak değil de, insanın isteği ile yapıldığının anlaşılmasından bu yana prehistoryenlerin önemli uğraşlarından birini oluşturmuştur. Daha 1847 yılında Boucher de Perthes, taş nesneleri tanımlama yoluna gitti ve daha sonra da, düzeltilenmiş parça ile yontma artığının ayırdedilmesi gereğini ortaya koydu. O tarihten bu yana da taş aletlerin betimlenmesi, prehistorik incelemelerde başlıca ilgi alanı olmakta devam edip gitti. Türk Dil Kurumu'nun ilk yıllarında (1932-1937) Şevket Aziz Kansu, taş aletlerin ayırdedilebilmesi için bir dizi genel sözcük önerdi. 1960 yılında ise Kılıç Kökten, Türk Arkeoloji Dergisi'nde kullandığı kaplağ (patine), dilgi (lame) gibi yeni sözcüklerle terminolojiyi zenginleştirdi. Bununla birlikte, bazı kavramlardaki anlayışın değişmesi gibi, Türkiye'de bulunan taş aletlerin de artması, yeni bir terminolojinin geliştirilmesini gerekli kılmıştır.

Kültür Alanı Yaklaşımı

Belleten · 1986, Cilt 50, Sayı 196 · Sayfa: 229-246 · DOI: 10.37879/belleten.1986.229
Tam Metin
İnsanoğlunu diğer yaratıklardan ayıran önemli özelliklerden biri, onun her türlü ekolojik ortama uyum sağlayarak varlığını yüzyıllar boyunca sürdürebilmiş olmasıdır. Bunda, insanın, "kültür yaratıcı bir varlık" olma özelliği sonucu, tabiî ekosistemlere ek olarak sunî olanlarını yaratabilmiş olmasının tartışmasız bir rolü vardır. Şöyle ki, insan hayatı, belirli bir tabiî çevre (habitat)'deki sosyal ortamda geçer; bu sosyal ortam ise insanoğlunun eseridir. Bu bakımdan, "çevre" nin insan tarafından yaratılan kısmına "kültür" denilmektedir.