82 sonuç bulundu
Uygulanan Filtreler
  • Belleten
  • Arkeoloji
Dergiler
Yayınlayan Kurumlar
Yayın Yılı
Yazarlar
Anahtar Kelimeler

Sümeysat Definesi

Belleten · 1985, Cilt 49, Sayı 195 · Sayfa: 441-450 · DOI: 10.37879/belleten.1985.441
Tam Metin
Eski ve ortaçağların başkentlerinden ve önemli kalelerinden biri olan Samsat (Samosata, Sümeysat) Atatürk Barajı gölünün suları altında kalacağı için, kurtarma kazıları yapılan eski yerleşme yerleri arasında önemli bir yere sahiptir. Kazılar Orta Doğu Teknik Üniversitesi adına ve Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın desteği ile, ortalama yirmi bilim adamından oluşan başkanlığımdaki Kazı Kurulu tarafından 1978 yılından beri yürütülmektedir. Roma çağının ünlü Samsat su yolları Ülkü İzmirligil ekibi tarafından incelenmektedir. Samsat ve çevresinin prehistorik araştırmalarını Işın Yalçınkaya ve H. Müller-Beck ekibi yapmıştır.

Bayramiç-Kızılköy'de Bulunmuş Bir Mezar Kabartması

Belleten · 1985, Cilt 49, Sayı 195 · Sayfa: 467-478 · DOI: 10.37879/belleten.1985.467
Tam Metin
Çanakkale'nin güney-doğusunda yeralan Bayramiç, çevresinde birçok antik yerleşim yerinin bulunmasıyla önemli bir konuma sahiptir. Bölgedeki prehistorik döneme kadar inen yerleşmeler ise Dor-Göçleri sonrasında yoğunlaşır; Schliemann'ın Troia'yı keşfiyle de bu yörede ilk araştırmalar başlamış olur. Bayramiç'in güney-doğusunda Skamandros ( = Kara menderes) un bir kıvrımı içindeki Kızılköy'ün yörede eski bir yerleşim yeri olduğu, makalemin konusunu içeren mezar steliyle doğrulanmış durumdadır.

Urartuluların Kökeni ve Dilleri

Belleten · 1984, Cilt 48, Sayı 191-192 · Sayfa: 513-522
Tam Metin
Anadolu'nun doğusunda, Van Gölü çevresinde İ.Ö. 900-600 yılları arasında egemenlik sürmüş olan Urartu devletinden bize pek çok kültür eseri intikal etmiştir. Son yıllarda Türkiye'de ve komşu ülkelerden İran'da ve Sovyetler Birliği'nde Urartu konusunda yapılan araştırmalar ve kazılarda bulunan eserlerin sayısı daha da artmıştır. Özellikle onlardan kalmış çivi yazılı yazıtlar bir hayli yüksek bir yekûna varmış bulunmaktadır. Bugün Urartu'luların tarih sahnesine çıkışları, devlet kurmaları, bunların kökeni, ve dilleri hakkında son bilimsel araştırmaların verilerini özet olarak sunmaya çalışacağım.

Batı Anadolu ve İçerlerinde Miken Etkinlikleri

Belleten · 1983, Cilt 47, Sayı 187 · Sayfa: 697-744 · DOI: 10.37879/belleten.1983.697
Tam Metin
Miken çağının bugüne dek kanıtlanabilen tarihsel sürecini, belirli sınırlar içinde, kazı ve araştırmaların ortaya koyduğu olanaklarla sağlayabilmekteyiz. Miken kültürünün aydınlanması, büyük ölçüde genelleşmiş yerleşim öyküleri, yeni kentlerin kurulması-yıkılması ile, gömüt ve yerleşim katmanlarından gelen çanak-çömleğin ve diğer buluntuların hangi koşullar altında üretildiği, bünyelerinde taşıdıkları yöresel buluşlar ve dış etkileşimin saptanması ve söz konusu kalıtsal - arkeolojik bulguların gelişim süreci içinde, zamansal sıralaması ile olmaktadır. Hellas'ta çizgisel-linear B yazısının sahipleri ve ilk Yunan uygarlığını Argolis bölgesinde 16. yüzyıldan itibaren etkin bir biçimde oluşturan ve daha sonra Girit-Minos'lu ataları gibi, deniz aşırı yerleşmelere, ticaretine ilgi duyan Miken kültürü üzerine, bugüne değin yapılan araştırma ve yayınlar ile birçok bilgilere sahibiz.

Köl Tigin'in Ölümünün 1250. Yıl Dönümü Dolayısı ile Moğolistan Halk Cumhuriyeti'ndeki Köktürk Harfli Metinler Üzerinde Yapılan Arkeolojik ve Filolojik Çalışmalara Toplu Bir Bakış

Belleten · 1983, Cilt 47, Sayı 185 · Sayfa: 67-86 · DOI: 10.37879/belleten.1983.67
Tam Metin
Türkiye'nin Cumhuriyetten sonraki ilk Türkologları olan Zeki Velidi Togan, Reşid Rahmeti Arat, Ahmet Caferoğlu, Abdülkadir İnan, Saadet Çağatay, Tahsin Banguoğlu ... vs ve onları takip eden nesil, Türkçenin ilk yazılı metinlerinin yazılmış olduğu eski Türkçe (Köktürkçe ve Uygur Türkçesi) devresi için, bu güne kadar, umumiyetle Batı ve kısmen de Sovyet neşriyatından faydalanmıştır. Bu gün ise, Moğolistan ve Japonya'da yapılan Türkoloji araştırmalarının, Batı ve Sovyet neşriyatı yanında, ayrı bir gurup hâlini aldığı görülmektedir. Hattâ, eski Türkçenin ilk devresi olan Köktürk metinleri için Moğol neşriyatının, eski Türkçenin ikinci devresi olan Uygur Türkçesi metinleri için de Japon neşriyatının takip edilmesinin bir zaruret, bir mecburiyet hâlini aldığı söylenebilir. Bu iki devre ile ilgilenen araştırıcıların eserleri, diğer yayınlar yanında Moğol ve Japon yayınlarından da faydalandıkları miktarda mükemmeliyete erişecektir. Japonya'da Uygur Türkçesi üzerinde yapılan çalışmaları bir başka makalede incelemek üzere, bu makalemizde, Köktürk harfli metinler üzerinde, Moğolistan Halk Cumhuriyeti'nde yapılan araştırmaları ve yayınları tanıtmaya çalışacağım.

JALE İNAN - ELISABETH ALFÖLDI - ROSENBAUM, Römische und frühbyzantinische Portraetplastik aus der Türkei. Neue Funde. Mainz, Philipp von Zabern Verlag, 1979. I. Cilt: XVIII 368 sayfa metin, II. Cilt: 275 levha. [Kitap Tanıtımı]

Belleten · 1982, Cilt 46, Sayı 184 · Sayfa: 897-900
Tam Metin
Genel olarak Roma devri portre sanatı ile ilgili yayınlara bakılacak olursa bunların, ya belirli zamanlar ile belirli kişileri içeren incelemeler olduğu veya çeşitli nitelikteki eserleri kapsayan koleksiyonların bilimsel katalogları ile eserleri tek tek inceleyen makaleler olduğunu görürüz. Bu tip yayınlar içinde belirli bir kent, eyalet veya ülke kökenli Roma portrelerinin toplu olarak incelendiği yayınlar nispeten azdır. Bu hususta Küçük Asya veya şimdiki sınırlarıyla Türkiye için ilk eser 1965 yılında Jale İnan tarafından yayınlanmış olup, o zamana dek Perge ve Side kazılarından çıkan portre heykelleri ile Pamphylia, Lykia ve Pisidia kökenli olup, Side ve Antalya Müzelerinde bulunan eserleri içermektedir. Bu araştırma ile İnan, Pamphylia'nın, özellikle Side ve Perge gibi iki önemli merkezin Anadolu Roma devri portre sanatında üslup özelliklerini saptamıştır. 1966 yılında J. İnan ve E. Rosenbaum tarafından yayınlanan eser ise, Küçük Asya kökenli olup, çeşitli Anadolu müzeleri ile İstanbul Arkeoloji Müzesi, Londra British Museum ve Viyana Müzesinde veya bazı özel koleksiyonlarda sergilenen, buluntu yerleri kesin olarak saptanabilen toplam 311 portreyi içermektedir. Roma cumhuriyet devrinden, Justinianus (M. s. 527-565) devrine kadar eserlerin geniş bir katalogu olan bu eser, arkeoloji yayınları arasında eksik olan büyük bir boşluğu doldurmuş ve kısa bir süre içinde tamamen tükenerek, 1971 yılında aynı yayınevi tarafından tıpkı basımı yapılmıştır.

Bir Hocanın Ölümü

Belleten · 1975, Cilt 39, Sayı 154 · Sayfa: 315-318 · DOI: 10.37879/belleten.1975.154-315
Tam Metin
Bir takım insanlar vardır. Sabahları erkenden kalkarlar. Çantalarım alırlar. Dolmuş ya da otobüs kuyruğunda beklerler. İtiş, kakış, içi gençlerle dolu bir takım binalara varırlar. Merdivenler çıkarlar, gözlüklerini takarlar, notlarını, kitaplarını kürsüye yayarlar. Anlatmaya başlarlar. Anlattıkça, gözleri parlar, yüzlerini tatlı bir pembelik kaplar. Genellikle dalgındırlar. Tatlı düşleri görür gibi, mutlu bir halleri vardır. Yine çoklukla, paraya, çıkara, günlük yaşamın kaşkarikolarına karşı ilgisizdirler. Bu konularda bilgisizdirler. Tek mutlulukları, insan yetiştiriyoruz, sanısında olmalarıdır. Bu hülya ile ev ile okul, okul ile kütüphane arasında mekik dokur dururlar. Bunlara hoca denir. Zenginlerin, fakirlerin, sivillerin, askerlerin, memurların, vurguncuların, hasılı ülkenin her çeşit insanlarının çocuklarını okutmakla yükümlüdürler. Alçak yürekli olduklarından, bu işi pir aşkına yaptıklarından, toplum onları hiç değilse, plâtonik olarak onurlamak gereksinmesini duyar. Hocaların eli öpülür, sırtı okşanır. Konuşma sırasında kendilerine "Hocam" diye hitap edilir. Onlar da bu kadarcık poh pohdan sevinirler, duygulanırlar.

Ord. Prof. Dr. Arif Müfid Mansel

Belleten · 1975, Cilt 39, Sayı 154 · Sayfa: 309-312 · DOI: 10.37879/belleten.1975.154-309
Tam Metin
18 Ocak 1975 tarihinde aramızdan ayrılan Ordinaryüs Profesör Dr. Arif Müfid Mansel'in ölümü Türk ilmi yönünden olduğu gibi dünya arkeolojisi bakımından da büyük bir kayıptır. Arif Müfid Mansel uluslararası boyutlarda bir ilim adamı, örnek bir hoca, değerli bir müzeci, geniş kültürlü bir aydın ve müstesna niteliklere sahip mümtaz bir şahsiyet idi. Arif Müfid Mansel daha çocukken okul sıralarında mükemmel Fransızca ve Almanca öğrenmiş, Almanya'da 5 yıllık üniversite öğrenimi süresince Latince ve Yunancayı elde etmiş arkasından İngilizceyi de bildiği diller arasına katmıştı. Böylece Mansel işe koyulduğunda bir ilim adamı için gerekli olan araçların hepsine sahipti. Ayrıca mükemmel mesleki formasyonu, okumaya ve araştırmaya karşı duyduğu derin sevgi ve ilgi onun uluslararası değerde bir bilim adamı olmasını sağladı.

Mansel'in Ardından

Belleten · 1975, Cilt 39, Sayı 154 · Sayfa: 313-314 · DOI: 10.37879/belleten.1975.154-313
Tam Metin
18 Ocak 1975 de İstanbul Üniversitesi ve Türk Tarih Kurumu, uluslararası çapta değerli bir üyesini, bizler büyük bir dost yitirdik. Ord. Prof. Dr. Arif Müfid Mansel, gerçekten yeri doldurulamıyacak bir bilgindi. O, kendi alanında olduğu kadar, geniş tarih ve genel kültürü ile de örnek bir insandı. Eserlerinin ve araştırmalarının sayısı iki yüzü aşmakta idi. Ben kendisini İstanbul Üniversitesi'nin yeniden kurulduğu yıllarda tanıdım. O zaman İstanbul Arkeoloji Müzeleri Genel Müdür Yardımcısı idi. Daha sonra Üniversitemizin ilk doçentleri arasında yer aldı. Türk Tarih Kurumu -daha Kurum üyesi olmadan- onu 1935 Eylül'ünde Leningrad'da toplanan III. Iran Sanat ve Arkeolojisi Kongresi'ne göndermişti. Arkadaşları rahmetli Şemsettin Günaltay, rahmetli Celâl Esat Arseven ve Ord. Prof. İsmail Hakkı Uzunçarşılı idi.

Ord. Prof. Dr. Arif Müfid Mansel'in Yayınları

Belleten · 1975, Cilt 39, Sayı 154 · Sayfa: 323-338 · DOI: 10.37879/belleten.1975.154-323
Tam Metin
Türk arkeolojisinin kurucularından, Hocamız, değerli bilgin Ord. Prof. Dr. Arif Müfid Mansel'in en verimli çağında 18 Ocak 1975 Cumartesi günü aramızdan ayrılması, bizler için olduğu kadar arkeoloji âlemi için de büyük bir kayıptır. Bir süre önce kendisinin altmış beş yaşına ulaşmasını kutlamak amaciyle Türk Tarih Kurumu tarafından yayınlanan "Mansel'e Armağan" adlı eserde bu büyük insanın sayıları yüksek bir yekün tutan bibliyografyasını vermeğe çalışmıştım. Aşağıdaki satırlarda, merhumun bu arada basılmış olan yeni yayınlarını da ekliyerek Mansel Bibliyografyasını ilgililere tekrar sunmuş bulunmaktayım. Eserlerini okuyup faydalanarak Ord. Prof. Dr. Arif Müfid Mansel'in anısını yüreğimizde ve bilimsel hayatımızda yaşatmak en büyük tesellimiz olacaktır.