10 sonuç bulundu
Uygulanan Filtreler
  • Türk Tarih Kurumu
  • Belleten
  • Biyografi
Dergiler
Yayınlayan Kurumlar
Yayın Yılı
Anahtar Kelimeler

Prof. Dr. Baki Öğün (1922-2001)

Belleten · 2002, Cilt 66, Sayı 245 · Sayfa: 193-206
32 yıl birlikte çalıştığım hocam Prof. Dr. Baki Öğün'ün 11 Aralık 2001 günü aramızdan ayrılmasının hemen ardından, O'nun biyografisini yazmak görevi bana verildiğinde, içine düştüğüm dayanılmaz sıkıntının tarifini yapamam. Dile kolay! sevecen; özverili; alçakgönüllü; işbirlikçi; birleştirici; sebatkâr; kıskançlığın ve hoyratlığın değil, paylaşımcılığın ve hoşgörücülüğün örnek bir temsilcisi; her zaman sıcak tuttuğu içindeki kuva-i milliye ruhunu bir "aşı" gibi etrafındakilere enjekte eden ve bu yolla daha çok gelecek nesli yaratma çabası içindeki "hoca gibi hoca" ile birlikte dolu dolu geçirilen tam 32 yıl... "İnsan kaybetmek çok kolay, ama kazanmak çok zordur" felsefesini kendisine bir yaşam biçimi olarak seçerek kendi ekolünü yaratmayı becerebilen bu ender ve güzel insanın bedeni, bugün artık yok.

MICHAEL COOPERSON, Classical Arabic Biography, The Heirs of the Prophets in the Age of al-Ma'mun (Klâsik Arapça Biyografi, el-Me'mûn devrinde Peygamberin vârisleri) Cambridge 2000, XXII - 217 s. [Kitap Tanıtımı]

Belleten · 2001, Cilt 65, Sayı 243 · Sayfa: 745-752
Tam Metin
Eserde bölümlere geçmeden önce; Contents (İçindekiler, s.IX), Preface (Önsöz, s.XI- XIII), Acknowledgements (Teşekkür, s.XIV-XV), Abbreviations (Kısaltmalar s.XVI), Note on transliteration (Transkripsiyon hakkında not, s.XVIII), Note on dating systems (Tarihleme sistemleri hakkında not. s.XVIII), Glossary (Kitaba ait lügatçe, s.XIX-XXII) hakkında bilgiler yer almaktadır.

Timar Ruznamçe Defterleri'nin Biyografik Kaynak Olarak Önemi

Belleten · 1996, Cilt 60, Sayı 227 · Sayfa: 127-138
Tam Metin
Fekete Lajos 1955'te Timar Ruznamçe Defterleri'ni, içerisine ilgili vilâyetlere ait timar işlemleri hakkındaki belgelerin ve tezkirelerin sırasına göre kaydolunduğu defterler olarak tanımlar. Onun kullandığı defterler Viyana, Leipzig ve Halle gibi çeşitli Orta Avrupa kitaplıklarında yazma olarak kaydedilmiş defterlerdi, kayıtlar da 16. yüzyıl sonları ile 17. yüzyılın ilk yarısından kalma Budin Beylerbeyliği'ne veya onun sancaklarına aitti. Fekete bu defterlerin biyografi bakımından önemine şu sözlerle işaret eder: "Bu defterler mülk ve timar sahiplerinin (aynı şekilde timar isteyenlerin) isimlerini, timar hasıllarını, timar sahipleri ile timara talip olanlar hakkında geniş biyografik malûmatı, bazan menşeleri, askeri faaliyetleri, üst makamlarla şahsi ilişkileri hakkında kısa bilgileri ihtiva eder ve Osmanlı İmparatorluğu'nda timar sahipleri zümresi hususunda güzel bir tablo elde edilmesine vasıta olur.

Tarihçi ve Düşünür Enver Ziya Karal (1906-1982)

Belleten · 1982, Cilt 46, Sayı 184 · Sayfa: 839-844 · DOI: 10.37879/belleten.1982.839
Tam Metin
1906 yılında Kosova'da doğan ve 18 Ocak 1982 tarihinde, ölüm denilen doğal bir nedenle, kendisinin "Ebedi uyku" 2 diye nitelendirdiği bir sonsuzluğa göç eden Enver Ziya Karal, seçkin bir bilim adamı ve Atatürkçü kişiliği, yetiştirdiği çok sayıda değerli insanlar, yayınladığı büyük yapıtları ve açıkladığı özgün düşünceleri ile toplumumuzca her zaman saygıyla anılacaktır. Ölümünden sonra bunu doğrulayan bir olay, Türk Eğitim Derneği'nin 1982 yılı "Eğitim Hizmet Ödülü'nün E. Z. Karal'a verilmesidir. Ord. Prof. Enver Ziya Karal, yaşamının büyük bir dönemini, Üniversite Öğretim Üyesi, Dekanı ve Rektörü olarak önemli ve verimli hizmetleriyle doldurduğu içindir ki, kendisini, kıymetli bir meslektaşının, Prof. Dr. Tarık Zafer Tunaya'nın "Hocaların Hocası" diye nitelendirmesi, Karal'ın bir yaşam gerçeğini belirtmektedir. Enver Ziya Karal, tarihçi, eğitimci ve düşünür kişiliğiyle, eğitimin gerçek içerik ve amacını, "Eğitim, yalnız okuyup yazmayı öğrenmek değil, özgür düşünceye erebilmektir" diyerek özdeyiş biçiminde açıklamıştır.

Ivan Peresvetov ve "Sultan Mehmed Menkıbesi"

Belleten · 1982, Cilt 46, Sayı 184 · Sayfa: 861-882 · DOI: 10.37879/belleten.1982.861
Tam Metin
Rus yazarı Ivan Peresvetov 1547 yılında yazdığı "Sultan Mehmet Menkıbesi"ni (Skazanie o Magmete-Saltane) 1549 yılında Kremlin kilisesinde 19 yaşındaki çar Korkunç Ivan'a sunmuştur. "Sultan Mehmet Menkıbesi" Ivan Peresvetov'un genç çara sunduğu iki kitapçıktan oluşan "Başvuru"nun (Çelobitnaya) bir bölümüdür. Peresvetov'un "Başvuru"su eski Rus edebiyatında başka örnekleri de bulunan ve başvuran kişinin isteklerini güçlü prenslere ya da çara (XVI. yüzyıldan itibaren) sundukları dilekçe niteliğinde bir edebiyat türüdür. Peresvetov'un "Başvuru" kitapçıklarında "Sultan Mehmet Menkıbesi"nden başka "Kutsal Kitaplar Üzerine Menkıbe" (Skazanie o knigah), son Bizans kralı hakkındaki "Konstantin Menkıbesi" (Skazanie o Konstantine) ve ayrıca yazarın "Üç Krala" hizmetini anlatan bir otobiyografisi vardır.

ALFRED FRIENDLY, Beaufort of the Admiralty, The Life of Sir Francis Beaufort, 1774-1857, (= İngiliz Deniz Kuvvetlerinden (Amiral'likten) Beaufort, Sir Francis Beaufort'un hayatı, 1774-1857), London, Hutchinson a. Co. Ltd. 1977; 362 sahife, ciltli. [Kitap Tanıtımı]

Belleten · 1982, Cilt 46, Sayı 183 · Sayfa: 659-666
Tam Metin
Yurdumuzun herhangi bir köşesi hakkında bir araştırma yapıldığında başvurulan kaynaklardan biri de, o yerlerden geçmiş olan yabancı seyyahların yayınladıkları seyahatnâmelerdir. Ne yazık ki bu tür kitapların ne tam bir koleksiyonu yapılmış ne de eksiksize yakın bir bibliyografyası düzenlenebilmiştir. Bu arada şuna da işaret edelim ki, bazı seyahat notları da bugüne kadar yayınlanmadan kalmıştır. İngiliz donanması subaylarından olup Amiral rütbesine kadar yükselen Sir Francis Beaufort yurdumuzun bir bölgesi ile ilgili bir seyahat kitabı yayınlamış olan yazarlardan biridir. Amerika B. D. nde çıkan Washington Post gazetesinin yabancı ülke muhabirlerinden olan ve 1967 Arap-İsrail savaşına dair yazdığı röportajı ile Pulitzer ödülünü alan Alfred Friendly işte bu İngiliz denizcisinin hayat hikayesini ve çalışmalarını tanıtan kalın bir kitap meydana getirmiştir.

MUHAMMED AYAZ İSHAKÎ, Hayâtı ve Faaliyeti — 100. Doğum Yılı dolayısıyle; Tertib Edenler: Tâhir Çağatay, Ali Alkış, Saadet Çağatay İshakî, Hasan Agay. Ankara, 1979, Ayyıldız Matbaası A. Ş., XXIV + 351 sayfa. [Kitap Tanıtımı]

Belleten · 1982, Cilt 46, Sayı 181 · Sayfa: 155-166
Tam Metin
Eserin, Tertib Hey'eti adına, Prof. Dr. Saadet Çağatay-İshakî tarafından yazılan, "Türkiye'yi yeni devreye muvaffakıyetle yönelten Büyük önder Atatürk, bütün dünya Türkleri'nin müşterek malı olan dil, edebiyat, tarih ve içtimâ'î durumlarının eskiden yeni devreye kadar araştırılmasını emir ve vasiyet etmiştir" cümlesiyle başlayan önsöz'de, böyle araştırmaları güçleştiren sebeplerden, bu yoldaki çalışmaların yeni devirler için ibret alınacak safhaları göstermeğe yardımcı olacağından, coğrafi bakımdan geniş sâhalara yayılmış olan Türk kavimleri arasında, kendilerini feda edercesine hizmet edip çalışmış şahsiyetleri tanımamızı da sağlayacağından bahsedilmiştir; eser, böyle bir şahsiyeti öğmek için değil, alçak-gönüllülükle, onu yakından tanıtmak maksadıyla hazırlanmıştır.

Yusuf Akçura

Belleten · 1977, Cilt 41, Sayı 162 · Sayfa: 389-400 · DOI: 10.37879/belleten.1977.389
Tam Metin
M. F. Togay zikri geçen eserinde Akçura'yı şu cümlelerle tanıtır: "Yusuf Akçura yalnız Türkiye'nin değil, bütün Türk dünyasının malı olmuş bir varlıktır. Dahilde ve hariçhte Türklüğü hayatını her zaman tehlikeye koyarak zindan ve mahbeslerin her türlü ızdırap ve işkencelerini göz önüne alarak son nefesine kadar çalışmış fedakâr bir Türk müverrihi idi". Türk Tarih Kurumu'nun değerli üyelerinden rahmetli profesör Rahmeti Arat da Akçura'nın biyografisini yazmaya teşebbüs etmiş eşi rahmetli Selma Hanımdan Akçura'nın haberleşme ile ilgili mektuplarını ve bazı elyazmalarını emanet olarak almış, ancak eserini kaleme almaya ömrü vefa etmemiştir 1. Biyografiler, çok defa ferdlerin acı-tatlı hatıralarını subjektif olarak seren sevimli hikâye kitabı olmaktan ileri gitmezler. Nadir bazı biyografiler ise, ferdlerin hayatı ile birlikte mensup olduğu ulusun ülkülerinin ve mücadelelerinin tarihçesidir. Akçura'nın haltercümesi bu cinstendir.

Ölümünün Birinci Yıldönümünde Orgeneral Fahrettin Altay'ı anıyoruz

Belleten · 1975, Cilt 39, Sayı 156 · Sayfa: 775-780 · DOI: 10.37879/belleten.1975.156-775
Tam Metin
Atatürk'ün silah arkadaşı, Kurtuluş Savaşı'nın Ünlü Beşinci Süvari Kolordusu Komutanı Fahrettin Altay'ı, 26 Ekim 1974'te kaybetmiştik. Türk ordusunun en yaşlı emekli üyesi olarak gözlerini hayata kapayan Fahrettin Altay'a (1880-1974) ait bir anımı ve onun bana yazdığı bir mektubu bu yıldönümünden yararlanarak yayınlamak istedim. Asıl konuya girmeden önce Fahrettin Altay'ın kısa biyografisini ve cenaze töreninde Birinci Ordu Komutanı Orgeneral Sayın Hüseyin Doğan Özgöçmen'in çok içli konuşmasından bazı parçaları buraya almayı yararlı buldum. Fahrettin Altay'ın kısa biyografisi şöyledir: Babası Piyade Albay' İzmirli İsmail Bey, annesi Hayriye Hanım. 1880 yılı Ocak ayının 12 nci günü İzmir'in Urla kentinde doğdu. Babasının Erzincan 4. Ordu Merkezine atanması üzerine Erzincan Askeri Rüştiyesine girerek orta öğrenimini tamamladı ve Erzurum Askeri Lisesine girdi. Bu okulda üç yıl okuduktan sonra İstanbul'da Harbiye'ye geldi ve üç yıl sonra 421 öğrenci arasından birincilikle piyade teğmeni çıkarak Kurmay sınıfına ayrıldı.

Orgeneral Kazım Özalp'ın Anıları ile İlgili Bir Açıklama

Belleten · 1973, Cilt 37, Sayı 146 · Sayfa: 231-234 · DOI: 10.37879/belleten.1973.146-231
Tam Metin
Orgeneral Kazım Özalp'ın Profesör Teoman Özalp tarafından "Milli Mücadele, 1919-1922" başlığı altında denenen ve 1971'de Türk Tarih Kurumunca yayınlanan biyografisinin birinci cildinin 74. sayfasındaki şu bölüm çok ilginçtir: "Bu sırada İstanbul'da bulunan bazı Bolşevik Ruslar da bizimle temas kurdular. Balıkesir'e gelen salâhiyetli bir Rusun yanında, tercümanlık yapmak ve bir taraftan da bize faideli olmak maksadıyle bu işe girdiği anlaşılan Emrullah Bey adında (sonradan maarif müfettişliklerinde bulunmuştur) bir tercüman vardı. Emrullah Bey'in tercüme etmekte olduğu, Bolşevik Rusun bize yaptığı teklifte : Mücadelemizi Rus dostluğuna dayanarak devam ettireceğimizi, kapitalist âlemine karşı Ruslar ile ayni fikirde olduğumuzu ilân edersek, bize istediğimiz kadar silâh, cephane, para ve hattâ icabederse Türkistanlı asker yardımı yapacaklarını söyledi. Biz bunları kabul etmedik, ancak bize sorulduğunda Ruslara karşı bir düşmanlığımız olmadığını ve kendilerini dost bir komşu olarak tanıdığımızı ifade edeceğimizi belirttik. Ayrılır iken bize gizli olarak silâh ve cephane göndermeye çalışacağını vaat etti. Sonradan bu Rusun İstanbul'a dönüşünde, İngilizler tarafından tevkif edilerek belirsiz bir yere gönderildiğini ve Emrullah Bey'in de bu işten dolayı İngilizler tarafından şiddetle takip edildiğini öğrendim".