3 sonuç bulundu
Dergiler
- Belleten 3
Yayınlayan Kurumlar
Anahtar Kelimeler
- Dış Politika 2
- Sovyet Rusya 2
- 1923-1973 1
- Almanya 1
- Atatürk 1
Rus-Batı Rekabetinin Odak Noktasındaki Anadolu ve Ankara Hükümeti’nin Sovyet Politikası (1920-1922)
Belleten · 2018, Cilt 82, Sayı 295 · Sayfa: 1077-1152 · DOI: 10.37879/belleten.2018.1077
Özet
Tam Metin
Ankara, Milli Mücadele döneminde, Batı ile Rusya arasındaki rekabetten yararlanarak Batı emperyalizmini Sovyet desteği ile pasifize etmek istemiştir. Bu strateji ile sadece Sovyet yardımına dayanarak askeri başarı kazanmak hedeflenmemiş; aynı zamanda, Batılı başkentler nezdinde, bir "Bolşevik Anadolu" korkusu oluşturmak suretiyle İtilaf Devletleri'nin "Bağımsız Anadolu" olgusunu onaylamaları sağlanmıştır. Aynı şekilde, Sovyetler de böyle bir ihtimali bilmelerine rağmen, Bolşevik olmasa bile bağımsız kalabilen bir Anadolu'ya razı olmuşlar, bölgede oluşabilecek muhtemel bir Batı nüfuzundan ciddi biçimde endişe duymuşlardır. Bu iki dinamik sayesinde Ankara, sürece avantajlı başlamış ve bu konumunu daima korumuştur. Sonuçta, şartların zorlamasıyla ortak düşmanlara karşı işbirliğine giden iki odağın zoraki işbirliği ile hassas bir konjonktür oluşmuştur. Ankara ve Moskova, birbirlerini, İtilaf Devletleri'yle anlaşarak kendilerini tuzağa düşürmeye hazır zoraki bir ortak olarak görmüşlerdir. Tabii bu bağlamda en fazla endişe eden taraf, böyle bir ihtimali esir olmakla özdeşleştiren "Ankara" olmuş, bu ihtimal Moskova için de geçerli olduğu için, Ankara'yı, etik açıdan, problemsiz bir zeminde tutmuştur. Sürecin son sahnesinde belirleyici olan "Türk Zaferi" olmuş, avantajını askeri gücüyle değerlendiren Ankara, başarıya ulaşmıştır. İtilaf Devletleri ve Moskova da, birbirlerinin güdümüne gireceğine bağımsız olan bir Anadolu'yu kabullenmişlerdir.
Türk-İngiliz İlişkilerinde Prestij Faktörü (1923-1938)
Belleten · 2014, Cilt 78, Sayı 283 · Sayfa: 1157-1194 · DOI: 10.37879/belleten.2014.1157
Özet
Tam Metin
Bu makalede 1923-1939 yılları arasındaki Türk-İngiliz ilişkileri prestij faktörü çerçevesinde incelenmiştir. Buna göre, prestiji kendi uluslararası etkisini korumak ve arttırmak için yaşamsal gören İngiltere'nin, Türkiye, Cumhuriyet rejimi ve onun sembolü haline gelen Mustafa Kemal Atatürk'ün uluslararası saygınlığının artmasını engellemeye ve Türkiye'nin etkisini uluslararası alanda sınırlı tutmaya yönelik çabalarına rağmen Türkiye yaptığı devrimler, uluslararası ilişkilerdeki yapıcı ve barışçıl tutumu ve bağımsız tavrı ile prestijini bütün dünyada özelde de İngiliz sömürgelerinde arttırmıştır. Bunu da İngiltere'nin Türkiye'yi yalnızlaştırıcı ve dışlayıcı siyasetini değiştirmek için etkili bir şekilde kullanmayı başarmıştır.
Elli Yıllık Cumhuriyetin Dış Politikası 1923-1973
Belleten · 1975, Cilt 39, Sayı 154 · Sayfa: 265-308 · DOI: 10.37879/belleten.1975.154-265
Özet
Tam Metin
Türkiye Cumhuriyetinin dış politikası herşeyden önce ülkenin egemenliğinin sarsılmaması ve milli çıkarlarının korunması temeline göre düzenlenmişti. Böyle bir politikanın ışığı altında yürütülmesi öngörülen diplomasi, iyi komşuluk ilişkilerini geliştirmek ve bu amaçla dünya politikasında ağırlığı olan bazı ülkelerle işbirliği yapmaktı. Fakat milletlerarası ilişkilerin dayandığı temellerin, evrensel fizik yahut kimya kanunları gibi aynı sonuçları veren niteliği olmaması, ulusların da dış politikalarında, gerek iç gerek dış etkenler nedeniyle aynı tutum içinde bulunmamalarım gerektirmiştir. Türkiye Cumhuriyetinin dış politikası ancak böyle bir açıdan izlenirse, yarım yüzyıl içindeki gelişmeler gerçek değerleri içinde yargılanabilir. Cumhuriyetin kurucuları, Osmanlı devletinin kendi coğrafyasında nasıl tek başına kaldığını yakından görmüşlerdi. Bulgar ordusunu Çatalca'ya kadar getiren 1912-13 Balkan Savaşları, Türkün Avrupa topraklarında yaşama hakkına son vermek için gösterilen çabaların en tehlikeli bir örneği olmuştu. Öte yandan 1916'da Hicaz'da başlıyarak gittikçe büyüyen ve Birinci Dünya Savaşında İtilaf Devletleriyle işbirliği yapan Arap isyanı, gerek Çukurova gerekse Güneydoğu Anadolu'nun bazı kesimlerinin Türklüğüne de son vermek istemişti. Bu eylemleri iyi değerlendiren Cumhuriyetçi önderler, dış politikalarını planlarken, herşeyden önce karşılarında düşman bir Balkan koalisyonu ve Arap cephesi yaratmak istememişlerdi. Büyük Atatürk'ün 'Yurtta Sulh, Cihanda Sulh' ilkesi uyarınca, ilk önce komşu ülkelerle dostluk ilişkilerinin kurulması olanakları araştırıldı.