17 sonuç bulundu
Uygulanan Filtreler
  • Belleten
  • Ermeniler
Dergiler
Yayınlayan Kurumlar
Yayın Yılı
Anahtar Kelimeler

Türkistan’ın İşgali ve Sovyetleştirilmesi Sürecinde Ermeniler ve Bölgede Yaptıkları Katliamlar

Belleten · 2021, Cilt 85, Sayı 302 · Sayfa: 227-277 · DOI: 10.37879/belleten.2021.227
Tam Metin
Çarlık Rusyasının güçlenmesi ile birlikte 19. asırda bilhassa Kafkasya ve Türkistan coğrafyasında daha önce başlamış olan yayılma faaliyetleri resmen işgale dönüştü. Çarlık bir taraftan Anadolu’da başlayan Ermeni ayaklanmalarını desteklerken diğer taraftan işgal edilen Türkistan topraklarına Ermeniler iskân etmekteydi. Ermeniler Rusların bu topraklardaki işgallerinde faydalı bir müttefik idi. Ermeni-Rus işbirliğinden Ermenilerin beklentisi ise bağımsız bir Ermenistan kurabilmekti. Aynı zamanda bu gücün desteğini almak onlar için maddi-manevi güç elde etmek anlamına gelmekteydi. Ermeniler Türkistan’da Rus desteğiyle büyük bir güç elde ettiler. Bu coğrafyada para kazandıracak işlerin çoğunluğunu ele geçirdikleri gibi daima yerli ahalinin elinden alınan verimli topraklarda iskân edildiler. Ermenilerin bu şekilde iskân, istihdam ve asker olarak kullanılmaları Çarlık yönetimin sona ermesi ile kurulan Bolşevik idaresinde de değişmeyen bir yöntem oldu. Çoğunluğu yerli Taşnak olan bu Ermeniler Bolşeviklerle birlikte Türkistan coğrafyasında ortaya çıkan Milli Mücadele’nin kanlı bir şekilde bastırılmasında büyük bir rol oynadılar.

Osmanlı Devleti'nde Kurulan Spor Cemiyetleri ve Jimnastik Derslerinin Milliyetçilik Hareketlerindeki Rolü

Belleten · 2017, Cilt 81, Sayı 292 · Sayfa: 917-946 · DOI: 10.37879/belleten.2017.917
Tam Metin
Türkiye'de spor, bir bilim dalı olarak kabul edilmiyor, askerî talim ya da eğlence aracı olarak görülüyordu. Halkın askerî talim benzeri faaliyetlerde bulunması yasaktı. Bu ancak devletin kontrolünde yapılabilirdi. Osmanlı topraklarında bulunan yabancılar ve gayrimüslim tebaa çeşitli cemiyetler kurmak suretiyle sportif faaliyetler yapıyorlardı. Ancak bu durum yasal değildi. II. Meşrutiyet'in ilân edilmesinden sonra bu konudaki yasal boşluğun doldurulması amacıyla Cemiyetler Kanunu çıkarıldı. Böylece mevcut cemiyetler yasallaştı ve birçok spor kulübü kuruldu. Bu kulüplerden bazıları yasal görünümde olmalarına rağmen halka askerî talim yaptırmak suretiyle yasadışı faaliyetler yürüttüler. Bu zaman zaman resmî makamlarla cemiyetlerde faaliyet gösterenleri karşı karşıya getirmiş, hatta bu faaliyetleri nedeniyle yargılananlar olmuştur.

Türkiye’den Son Toplu Ermeni Göçü: Sancak Ermenilerinin Lübnan’a Taşınması 1938-1939

Belleten · 2017, Cilt 81, Sayı 290 · Sayfa: 243-276 · DOI: 10.37879/belleten.2017.243
Tam Metin
Türkiye'den son toplu Ermeni göçü 1939 yılında İskenderun Sancağı'nın Türkiye'ye geçmesiyle yaşandı. Ancak İskenderun Sancağı Fransız manda idaresi altında kaldığı süre boyunca burada bilinçli olarak demografik bir mühendislik uygulandı ve buraya sürekli olarak 1921-1922 döneminde Aandolu'dan Suriye ve Lübnan'a göç eden Anadolulu Ermeni mülteciler iskan edilmek süretiyle gayrimuslim nüfus Türk nüfusun aleyhinde olacak şekilde arttırıldı. Öyleki 1914 yılında yedi bin civarında olan Sancak'taki Ermeni nüfusu 1927 yılında dokuz bin, 1936 yılında ise yirmidört bin olmuştu. Bu süre zarfında bu kadar büyük oranda Ermeni nüfusunun artmasının sebebi Milletler Cemiyeti Mültecilere Yardım Ofisi'nin 1927 yılında başlattığı Suriye ve Lübnan'daki Emeni mültecileri yeniden iskan projesidir. Bu proje çervesinde halep ve Beyrut kamplarındaki kırk bin civarında Ermeni mülteci yeni inşa edilen semtlere taşındı. Bu proje kampsamında 1927-1936 yılları arasında İskederun Sancağı'ndaki şehir merkezleri ile kırsal alanlara toplmada on üç bin Ermeni iskan edildi. Ancak önce 1938 yılında Türkiye ve Fransa arasında yapılan antlaşma gereği Türk ordusunun İskednerun Sancağı'na girmesi ve 1939 yılında Sancak'ın idaresinini tamamen Türkiye'ye bırakılması neticesinde on sekiz bin civarında Ermeni Türk idaresindeki Sancak'ta yaşamaktansa Fransız idaresindeki Suriye ve Lübnan'da yaşamayı tercih ettikleri için Süriye ve Lübnan'a göç etti.

Hasan Cemal, 1915: Ermeni Soykırımı, İstanbul: Everest Yayınları, 2012, 230 sahife [Kitap Tanıtımı]

Belleten · 2013, Cilt 77, Sayı 278 · Sayfa: 337-340
Gazeteci/yazar Hasan Cemal'in Eylül 2012'de Everest Yayınlarından çıkan kitabı 1915: Ermeni Soykırımı bilimsel araştırma ürünü olmayıp adıgeçenin konu hakkındaki görüşlerinin zaman içinde nasıl değiştiğini anlatan bir çalışmadır. Önsöz, onsekiz bölüm ve sonsözden oluşmaktadır. Ekler kısmında "Talat Paşa'nın İntikam' Alınmıştır!", "Annem Ermeni Benim!", "Türkiye İçin idrak Zamanı", "Medeniyet Kaybı" ve "Hrant Dink Ailesinin Yargıtay'a Temyiz Dilekçesi" yer almaktadır. Harita, grafik, tablo ve bibliyografya bulunmamaktadır. Kitap konuşma dili havasında yazılmıştır. Rahat anlaşılır beyanlar, yer yer latife türü cümlelerle desteklenmiştir.

The Power of Rumours in the Making of History: The Case of the Adana Incident of 1909 in the Ottoman Empire

Belleten · 2012, Cilt 76, Sayı 277 · Sayfa: 951-972
The Adana Incident of 1909 is one of the local events of the Armeno-Muslim relations during the final decades of the history of the Ottoman Empire. A good amount of works has been hitherto done by the historians of the Middle East about the communal conflict in Adana in April 1909. Historians have so far heavily focused on the political, economic and social dimensions and/or reasons of the conflict. In spite of the proliferation of writings, however, very few have touched upon the power of rumours in the escalation of violence between the two communities. Indeed, my work on the archival sources of the incident have produced enormous documentation which indicate that the rumours circulated around the city had played unquestionable role in building distrust between the peoples and led to the rise of numerous conspiracy theories. According to one rumour the Armenians were organizing themselves against the Muslims in order to separate from the Empire. Another rumour was that a group of Armenian rebels were about to attack Muslim villages around the city, which stirred up the fears of Muslims. There were also rumours circulating among the Muslim community that Armenians had dug up an underground tunnel in order to reach the weapons depot, which was to aid them in their quest for independence. One major rumour was that Armenians placed human faeces at the door of the Great Mosque. Indeed it was through such rumours that suspicions were piqued and people sought to acquire weapons as a means of protecting themselves. Thus when the killings began on April 14, 1909 in Adana, people attacked each other under the influence of the psychology built by such rumours. Therefore I am of the opinion that it is important to deal with rumour and its affinity to communal violence in history. In this paper an attempt will be made to analyse the role of rumours in the events that unfolded in Adana in April 1909.

A Failed Project: The Ponto-Armenian Federation, 1919-1920

Belleten · 2011, Cilt 75, Sayı 273 · Sayfa: 545-570
Tam Metin
The conventional wisdom says that Ottoman Armenians and Rums had collaborated against the Ottoman government during the First World War and its immediate aftermath, and then the Ankara government after 1920. They may have joined forces during the First World War when they regarded the "Turks" as their common enemy. However, when the "Turk" was out of the way after the First World War, Armenians and Rums could not agree on how to share the spoils. This was particularly true for Trabzon which was coveted both by Armenians, who wanted to integrate the vilayet to their Greater Armenia, and Trabzon Rums who wished to establish an independent republic in the region. Therefore, while ostensibly working against the "Turk", Rums and Armenians essentially intrigued against one another over Trabzon. Although both parties paid lip service to a Ponto-Armenian federation from time to time, they at the same time undermined each other's efforts to gain ground in Trabzon. Combined with Turkish resolve to keep Trabzon and Allies' hesitancy to honor their promises to the Armenians and Rums during the First World War, Armenian-Rum dispute over Trabzon rendered the project of a Ponto-Armenian federation abortive.

Totally Un-English'? Britain's Internment of Enemy Aliens' In Two World Wars (The Yearbook of the Research Centre for German and Austrian Exile Studies

Belleten · 2011, Cilt 75, Sayı 272 · Sayfa: 287-292
Türk tarihyazımnda Birinci Dünya Savaşı yıllarında Ermenilerin zorunlu göçü hakkındaki çalışmaların neredeyse tamamı bu olayı izole bir vakaymış gibi anlatmakla ve sanki sadece Osmanlı İmparatorluğu'nda böyle bir uygulama yapılmış gibi bir algılamanın ortaya çıkmasına sebep olmaktadırlar. Hâlbuki savaş sırasında askeri bir gereklilik olarak belli bir dini ya da etnik grubun savaş bölgelerinden uzaklaştırılması uygulaması başka devletler tarafından da zaman zaman yapılmıştır. Bu devletlerden bir tanesi de Birinci Dünya Savaşı'nda İtilaf Devletleri safında bulunan İngiltere idi. İşin ilginci, İngiltere'nin kendisi savaş sırasında karşı-propaganda amaçlı da olsa Osmanlı İmparatorluğu'nu Ermenilere karşı yapılan zorunlu güçten dolayı yoğun bir şekilde eleştirmişti. Richard Dove'un editörlüğünde hazırlanan bu çalışma ise İngiltere'nin hem Birinci Dünya Savaşı hem de İkinci Dünya Savaşı sırasında ülkede bulunan bazı insanları "düşman tebaası yabancılar" (enemy aliens) diye kategorileştirip bu kişileri savaş bölgesi ilan edilen bölgelerden ve savaş bölgesi olarak ilan edilmeyen Londra gibi şehirlerden toplayıp ülkenin çeşitli yerlerindeki toplama kamplarına gönderdiklerini anlatmaktadır.

Ermenilerin Tehcir Edilmesi Kararında Etkili Olan Faktörler ve Maraş-Zeytun Ermenilerinin Tehciri

Belleten · 2009, Cilt 73, Sayı 267 · Sayfa: 555-580
Tam Metin
Osmanlı Devleti, XX. yüzyıla girerken siyasî, ekonomik ve askerî yönden sıkıntılar içerisindeydi ve yüzyılın başında önce Trablusgarp daha sonra Balkanlarda ağır kayıplar verdi. Osmanlı Devleti'nin Balkan savaşları sonucunda Balkanlardaki topraklarını kaybetmesi bağımsızlıklarını elde etmek isteyen Anadolu Ermenilerini heyecanlandırdı(1) ve onların devlete bağlılık duygularını zayıflattı. Bunun sonucunda meselâ Zeytun Ermenileri, Birinci Dünya Savaşı'nda seferberlik emrine uymayarak Osmanlı ordusuna asker göndermediler, aksine silâhlanıp dağlara çıktılar ve Osmanlı Devleti'nin düşmanlarıyla işbirliği yaparak devlete meydan okudular. Kafkasya'da da benzer bir durum yaşandı ve Osmanlı Devleti'nin Almanya tarafında savaşa girmesini fırsat bilen Taşnak Komitesi, Anadolu Ermenileri adına Rusya ile anlaştı. Bu anlaşmaya bağlı olarak Osmanlı ordusunda silâh altına alınan Ermeniler Rus tarafına geçtiler ve küçük çeteler hâlinde örgütlenip Osmanlı ordusuna karşı Rus ordusunun ileri ucunda görev aldılar. Ermenilerin bir kısmının bu ihaneti, Osmanlı hükümetinin savaşın bütün hızıyla devam ettiği bir anda bütün Ermenilerin sadakatinden şüphe duymasına sebep oldu(2).

Gregoryen Kıpçaklar'a Dair

Belleten · 2005, Cilt 69, Sayı 256 · Sayfa: 825-840 · DOI: 10.37879/belleten.2005.825
Tam Metin
Dünya, Kıpçak dilli Ermenilerin emsalsiz etnik grubu hakkında ilk bilgileri Agatangel Krımskiy'in Türkoloji araştırmalarında Türk ve yabancı araştırmacılar için onlarca yıl boyunca ansiklopedik elkitabı rolünü oynamış olan "Tyurki, İh Movi ta Literaturi" adlı kitabından almıştır. Ünlü Akademik Krımskiy (1871-1942) daha genç bir araştırmacı iken 1894 yılında XVI.-XVII. yüzyıl Kamenets-Podolsk "Ermenilerinin", Ermeni yazısıyla yazılmış fakat dil bakımından Ermenilerce anlaşılmayan, tahmini olarak Türkçe olan tuhaf metinlerin araştırılması için görevlendirilmiştir.

GENERAL G. KORGANOFF, La Participation Des Armeniens A La Guerre Mondiale Sur Le Front Du Caucasse (1914-1918), Paris, Editions Massis, 1927, pp. 198 (Dünya Savaşma Ermenilerin Kafkasya Cephesinde Katılması) (1914-1918) [Kitap Tanıtımı]

Belleten · 2003, Cilt 67, Sayı 249 · Sayfa: 553-560
General Korganoff'un kitabına Paris'te Fransa Milli Kütüphanesi'nde 2002 yılında Ermeniler üzerine çalışmam sırasında rastladım. Yapmış olduğum katalog taraması sırasında bu kitap dikkatimi çekti ve fotokopisini aldım. Kitap, Paris, Massis Yayınevi tarafından 1927 yılında yayımlanmış olup asıl metin Fransızcadır. General Korganoff, Çarlık Rusyası Genel Kurmay Başkan Yardımcısı (Ermeni asıllı) ve Kafkasya Cephesi Komutanı olup, Kafkasya Cephesi savaşlarına fiilen katılmış, muharebeler sırasında almış olduğu cephe notlarını daha sonra kitap olarak bastırmıştır. Büyük Savaş tan sonra cephe notlarını 19 cephe planıyla birlikte toplam 198 sayfa olarak Paris'te yayımlamıştır.