6 sonuç bulundu
Uygulanan Filtreler
  • Belleten
  • Eskisehir
Dergiler
Yayınlayan Kurumlar
Yayın Yılı
Anahtar Kelimeler

Millî Mücadele’de 20. Kolordunun 5. Kolorduya Dönüştürülmesi ve Ortaya Çıkan Nüfuz Mücadelesi

Belleten · 2025, Cilt 89, Sayı 314 · Sayfa: 311-348 · DOI: 10.37879/belleten.2025.311
Tam Metin
Mütareke Dönemi’nde Ankara’da konuşlanan 20. Kolordunun sorumluluk sahası, Anadolu’nun pek çok bölgesini birbirine bağlayan stratejik bir konumdaydı. Bu önemiyle beraber Kolordu Kumandanı Ali Fuad Paşa’nın Millî Mücadele’nin önde gelen isimlerinden biri olması, Kolordunun millî hareketin Batı Anadolu ve çevresinde genişlemesine yönelik etkin faaliyetlerini ortaya çıkarmıştır. Şüphesiz bu durum, İstanbul’daki Damat Ferid Paşa Hükûmeti’ni rahatsız etmiş ve neticede Fuad Paşa görevden alınmıştır. Fakat onun görevini devretmemesi ve kolordusunun kendisine bağlı kalması nedeniyle yerine atanan Ahmed Hamdi Paşa, Ankara’ya gidemeyerek Eskişehir’de beklemeye başlamıştır. Ali Fuad Paşa’nın birtakım tedbirler almak maksadıyla Eskişehir’e hareket etmesi üzerine hükûmet, 20. Kolorduyu lağvederek Eskişehir merkezli 5. Kolorduyu kurmuş, ancak bu kolordunun varlığı kâğıt üzerinde kalmıştır. Dolayısıyla hükûmetin ve Millî Mücadele Hareketi’nin bölgede otoritesini sürdürme çabaları, 20. Kolorduyu İstanbul ve Anadolu arasındaki nüfuz mücadelesinin öznesi hâline getirmiştir. Bu makale, hükûmetin kritik önemdeki 20. Kolordu mıntıkasında otoritesini sürdürme hedefiyle hayata geçirmeye çalıştığı askerî teşkilat düzenlemesini detaylıca ele alırken bu kapsamda İstanbul-Anadolu arasında yaşanan mücadeleyi de incelemektedir. Böylece hükûmetin millî hareketin etkinliğini kırma pahasına orduyu yapılandırma çabaları ile buna mukabil 20. Kolordunun hükûmetin hilafına da olsa kendi kararlarını uygulamadaki kararlılığı ve aldığı tedbirlerin ortaya konulması hedeflenmiştir. Olayların askerî safhasına odaklanan çalışmanın kaynaklarını; konuya dair araştırmaları derinleştirecek şekilde Osmanlı, ATASE ve TİTE arşivindeki özgün belgeler ile yayımlanmış arşiv belgeleri ve döneme ilişkin yapılan araştırmalar oluşturmaktadır. Nitel analiz metoduyla ele alınan çalışmada tespit edilen bulgular, sürecin politik ve askerî şartları ve her iki tarafın olaylara yaklaşımı çerçevesinde değerlendirilmiştir.

Ahmed Refik'in "İki Komite, İki Kıtal" Adlı Eseri ve Eskişehir'deki Ermeni Tehcirine Dair Gerçekler

Belleten · 2010, Cilt 74, Sayı 270 · Sayfa: 571-618
Tam Metin
Ermenilerin I. Dünya Savaşı sırasında iç güvenlik gerekçesiyle Osmanlı sınırları içerisinde daha güvenli bölgelere tehcir edilmesi esnasında meydana gelen olaylar, 93 yıldır bilimsellik ve nesnellikten uzak çalışmalara, şahsi anlatımlara konu olmuştur. Bugün belli kesimlerce ve ne yazık ki bazı devletlerin de açıktan desteği ile yürütülen kampanyalar "Ermeni Soykırımı" adı altında dünya kamuoyuna yansıtılmaktadır. Ermeni tehcirinin Eskişehir'deki uygulamalarını anlatan Ahmed Refik'in İki Komite, İki Kıtal adlı eserini konu alan bu çalışmayla milletlerin kaderini etkileyen, uluslar arası alanda itibarını zedelemesine yol açabilecek hassas konuların tarafsız bir bakış açısıyla ele alınması gerçeğine vurgu yapılmaktadır. Makalede, Ahmed Refik'in olayları dramatik anlatımıyla Başbakanlık Osmanlı Arşivi'nde yer alan belgeler arasında büyük farklılıklar olduğuna dikkat çekilmektedir.

Sultan II. Abdülhamid Devri Camilerine Eskişehir Mahmudiye’den İki Örnek: Çarşı ve Hara Camileri

Belleten · 2009, Cilt 73, Sayı 268 · Sayfa: 695-704
Tam Metin
Sultan II. Abdülhamid Devri, Osmanlı İmparatorluğu'nun Anadolu'da en çok eser inşa ettiği dönemlerden biridir. Özellikle güçlü merkezi devleti temsil eden hükümet konakları, okullar, hastaneler, redif daireleri ve saat kuleleri, Anadolu kent ve kasabalarının çehrelerini değiştiren yapılar olarak ön plana çıkmaktadır(1). Merkezi devlet tarafından bilinçli olarak yürütülen, kentlerin yapısını değiştirmeye yönelik bu mimari tutum, Osmanlı'nın tebaasıyla kurduğu iletişimin en önemli aracı niteliğindedir. Verilmek istenen mesaj, Batılılaşan "güçlü" imparatorluğun yeni ideolojisinin yönetim biçimi olan "modern monarşinin", halka kabul ettirilmesidir(2). Bu anlamda, imparatorluğun sembolleri ile zenginleştirilmiş, Batılı Klasik mimarlığın egemen olduğu eklektik bir anlayışla oluşturulan "İmparatorluk üslubunun", söz konusu iletişimin, mimari dili olarak hizmet etmesi dikkat çekicidir.

Prof. Dr. Hüseyin Gazi Yurdaydın'ın Hayatı ve Çalışmaları

Belleten · 2000, Cilt 64, Sayı 239 · Sayfa: 241-252
Tam Metin
Hüseyin G. Yurdaydın, 10 Temmuz 1923'te Eskişehir ili Seyitgazi İlçesinin Akin köyünde doğdu. O sırada köyünde ancak üç sınıflı bir ilkokul bulunmakta idi. Burayı 1932'de bitirdi. Bir yıl aradan sonra kendi köyünün yakınında bulunan Kırka nahiyesinde beş sınıflı Bölge Yatılı İlkokulu açılmış bulunduğundan, bu okulun dördüncü sınıfına kaydolarak 1935 yılında burayı bitirdi. Daha sonra, dedesi yerindeki büyük amcasının teşvikiyle Eskişehir'e giderek Eskişehir (Atatürk) Lisesi'nin orta kısmını 1938'de tamamladı. Lise öğrenimini ise, Millî Eğitim Bakanlığı hesabına İstanbul Erkek Muallim Mektebi'nde yatılı olarak 1941'de tamamladı. Bu sırada bir yıl Kars ili merkez Gazi İlkokulu'nda öğretmenlik yapan Yurdaydın, açılan sınavları kazanarak 1942-43 ders yılında Gazi Eğitim Enstitüsü Tarih-Coğrafya Bölümü'ne girdi, 1944'te buradan mezun oldu ve Millî Eğitim Bakanlığı'nca Malatya Akçadağ Köy Enstitüsü'ne Tarih-Coğrafya öğretmeni olarak tayin edildi. Ancak aynı senenin Ekim ayında Millî Eğitim Bakanlığı Talim ve Terbiye Kurulunun bir kararından yararlanarak Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih -Coğrafya Fakültesi'nin Tarih Bölümü'nün üçüncü sınıfına kaydoldu. Fakat Hüseyin G. Yurdaydın'ı burada bir sürpriz bekliyordu.

1912 Seçimleri ve Eskişehir'de Meydana Gelen Olaylar

Belleten · 1992, Cilt 56, Sayı 216 · Sayfa: 459-482
Tam Metin
İnsanların kendilerini yönetecek olanları belirli bir süre için özgür iradeleriyle kurallara uygun bir şekilde belirlemesine seçim denir. Seçim, çağdaş demokrasilerde yöneticilerin belirlenmesi için vazgeçilmez temel kuralların başında gelir. Siyasal yönetim sistemlerinin gelişimine paralel olarak seçimlerin de geliştiği görülmektedir. 1789 Fransız İhtilali öncesinde yöneticiler seçime başvurmaktan hoşlanmazdı. Antik Yunan ve Roma kentlerinde kenti ilgilendiren bazı konularda sınırlı sayıda halkın oylarına başvurulurken; Ortaçağda ancak kent kilise ve meslek örgütlerinde seçim yapılırdı. Kentlerin büyümesi, burjuva sınıfının güçlenmesi iktisadi yaşamı olduğu kadar siyasal yaşamı da etkiledi. Kent yönetimine katılarak varlıklarını, güçlerini ve yeterliliklerini kanıtlayan burjuvalar devlet yönetimine de katılmak istediler. Geleneksel sistemi kökünden değiştirecek olan bu isteklere yöneticiler pek de sıcak bakmadılar. Kimi ülkelerde yöneticiler halkın devlet yönetimine katılımını reformist uygulamalarla gerçekleştirirken kimi ülke yöneticileri de ülkelerini büyük kanlı devrimlere sürüklediler. Böylece mutlak monarşilerin yerini halkın temsilcilerinden oluşan parlamentolu yeni rejimler almaya başladı. Seçme ve seçilme hakkının varlıklı erkeklere özgü olması tartışmalara yol açtı. Demokrasi halkın egemenliğine dayanan bir rejim olduğuna göre halkın tümünün iradesini yansıtan bir yönetimin getirilmesi zorunlu görüldü. Nitekim büyük bir mücadeleden sonra seçme ve seçilme hakkı zengin-yoksul, erkek-kadın ayrımı yapılmadan tüm halkın temel haklarından biri olduğu kabul edilerek, temsili rejimin vazgeçilmez bir unsuru oldu. Biz, bu makalemizde Türk toplumunun yaşamında önemli bir yer tutan 1912 genel seçimleri sırasında Eskişehir'de meydana gelen olayları inceleyeceğiz. Ancak konunun daha iyi anlaşılabilmesi için seçim olgusunun toplumsal yaşamımızda izlediği gelişme çizgisini de kısaca açıklayacağız.

Midas Şehri Kazısı

Belleten · 1981, Cilt 45, Sayı 178 · Sayfa: 1-4 · DOI: 10.37879/belleten.1981.1
Tam Metin
Midas, Eskişehir'in güneyinde Afyonkarahisar'a bağlı Yazılıkaya köyü yakınında bir Frig şehridir. C. H. Emilie Haspels, 1937- 1939 yılları arasında İstanbul Arkeoloji Enstitüsü adına burada kazı yapmıştır. 1936 yılında Enstitü burada bir deneme sondajı yaptıktan sonra esaslı bir kazı yapılmasını kararlaştırmıştır. Enstitü Müdürü Albert Gabriel, Atina'daki Fransız Arkeoloji Enstitüsü üyesi Hollanda'lı Haspels'i İstanbul Şubesine davet ederek, önce Midas şehri sondajında bulunan çanak çömlek parçalarını incelemekle, bilâhare bir kazı yapmakla görevlendirmiştir. Midas şehri kazı alanı, Eskişehir güneyinde, Anadolu yaylalarının kuzeybatı köşesinde siyah gri volkanik tüflerden meydana gelen ve dar vadiler ile bölünmüş yalçın kayalıklı, Frig Yaylaları adı verilen, ulaşılması çok güç bir bölgedir. Bu bölge, M. Ö. VIII. yüzyılda Frig Krallığına bağlı bulunmakta idi. Frig Yaylasındaki (Türkmendağ çevresi) eski eserler, XVIII. yüzyıla kadar bilinmemekteydi. 1555 yılında Macar Kralı Ferdinand tarafından Osmanlı Padişahı Kanuni Sultan Süleyman'a elçi olarak gönderilen Hollanda asıllı Ogier Ghislain van Busbecq maiyetindeki Hans Dernschwam, tuttuğu ruznamede Karacaşehir'e uğradıklarından ve bu çevrede eski eserlere rastladıklarından bahseder. Dernschwam'ın bu bilgileri verebilmesi, İran'ın karşı saldırısına tedbir almak için Amasya'da bulunan Padişaha ulaşmak için heyetin, Anadolu yaylalarından geçmesi ile mümkün olmuştur.