12 sonuç bulundu
Uygulanan Filtreler
  • Belleten
  • Europe
Dergiler
Yayınlayan Kurumlar
Yayın Yılı
Anahtar Kelimeler

Türkiye Mezar Taşı Tipleri 1: Güneş Tepelikliler

Belleten · 2021, Cilt 85, Sayı 303 · Sayfa: 645-689 · DOI: 10.37879/belleten.2021.645
Tam Metin
Merkezdeki küçük çiçekten çıkan ışın kolları biçimli daire tepeliklere güneş tepelikli denilmiştir. Tezler ve yayınlardaki 33911 mezar taşı içinde 311 tane belirledik. Tarihli 261 örnek 1810-1952 yıllarındandır. 19. yüzyılın ikinci yarısında yaygınlaşmıştır. Gövde yatay kesiti olarak yuvarlak kesitli bir tanesi dışındakiler dikdörtgen kesitlidir. Tepelikleri 6, kol düzenlemelerini 7 alt grup içinde ele aldık. Genel biçim 141 tanesinde güneş ışınları, 152 tanesinde bitkisel düzenlemeye yakındır. %91’i kadınlar için yapılmıştır. 1 paşa ve 26 paşa yakını, 1 şeyhülislam oğlu için yapılan dışında çoğu serbest meslek sahipleri, azı orta düzey devlet görevlileri yakınlarına aittir. İncelediğimiz örneklere göre bu tipin Türkiye geneline oranı yüzde birdir. Türkiye’de Selçuklu mimarisi ve paralarında güneş motifleri biliniyor. Çok uçlu yıldız, çok kollu yıldız geçmeleri Selçuklulardan itibaren yaygındır. Osmanlı mimarisinde 19. Yüzyıldaki güneş ışınlı bezemeler ise 17-18. yüzyıl Avrupa mimarisindeki biçimlere benzemektedir. Osmanlı mimarisinde 18. yüzyıl başından beri yaygın olan Avrupa etkili istiridye kabuğu ve kolları düz işlenen yelpaze motifi, 19. yüzyıldaki güneş tepeliklilere esin kaynağı olabilir. Sandık mezar yüzlerine çokça işlenen kare, oval, dikdörtgen biçimli güneş motiflerinin mimarideki örneklerinde tuğra merkezdedir. Bunun Osmanlı arması ile biçim benzerliği mezar taşlarında da bu düşüncenin olabilirliğini akla getirmektedir. Ancak örneklerin çoğu orta düzey görevli ve serbest meslekten kişilerin yakını kadınlara aittir. Geneli itibarıyla ana tip ve alt tiplerinin tarih dilimleri, bu tipteki tarihsiz örnekleri tarihlemede bir ölçü oluşturmaları bakımından da önemlidirler.

Osmanlı Sultanı Orhan, (1324-1362) Avrupa’da Yerleşme

Belleten · 2009, Cilt 73, Sayı 266 · Sayfa: 77-108
Tam Metin
Osmanlı Devleti'nin kurucusu Osman Gazi'nin oğlu olan Orhan'ın doğum tarihi tartışmalıdır. 699'da (1299) Nilüfer'le evlendiğinde "yiğit" (genç) diye anılmış olmasından hareketle bu tarihte on sekiz yaş civarında olduğu düşünülebilir. Osmanlı rivayetine göre, tutsak edilen Yarhisar tekfurunun (tekvur) kızı Nilüfer'le (Lülüfer, Rumca Luludia/çiçek) evlendirilmiş, Süleyman ve Murad bu evlilikten doğmuştur.

Batı Anadolu'nun Dünya-Ekonomiyle Bütünleşme Sancıları ve Gayrimüslim Tebanın Rolü (1876-1908)

Belleten · 2007, Cilt 71, Sayı 260 · Sayfa: 99-160 · DOI: 10.37879/belleten.2007.99
Tam Metin
İlgili dönem hem Avrupa hem de Osmanlı'daki ekonomik gelişmeler açısından oldukça önemli sayılabilecek bir devredir. 1838 Balta Limanı Ticaret Sözleşmesiyle Osmanlı Devleti 'Dünya-Ekonomi' için bir çevre ülke namzedi haline gelmiş bulunuyordu. Yarı sömürgeleşme olarak nitelendirilebilecek bu süreçle, modernleşme sürecinin başlangıcı kabul edilen Tanzimat arasında bir ilgileşim kurmak her zaman mümkün olsa bile, meselenin bizi ilgilendiren yönü daha ziyade ekonomik ilişkiler olduğu için şimdilik bunun üzerinde durulmayacaktır. Fakat burada işaret edilmesi gereken önemli bir nokta; anlaşma öncesine takaddüm eden bazı askeri ve siyasi gelişmelerle, bu anlaşma arasında kurulabilecek doğrusal ilişkilerdir (Kıray, 1993: 76 vd.). Osmanlı devlet ricali, muhtemelen bu imtiyazların ilgili ülkelere ve bilhassa İngiltere'ye sağladığı avantajlarla, Osmanlı toprak bütünlüğü arasında doğrudan doğruya bir çıkar ilişkisi kurmuş olduğu için (Kasaba,1993: 34); ülke güvenliği açısından bu tarz bir politik yaklaşımı, yegâne çıkar yol olarak görmüş olmalıdır.

Kızıldeniz'in Güneyinde Rekabet -Şeyh Said ve Fersan Adaları Meselesi-

Belleten · 2005, Cilt 69, Sayı 255 · Sayfa: 567-598
Tam Metin
Avrupa devletlerinin Kızıldeniz ile olan doğrudan ilgi ve irtibatları coğrafi keşifler sonrası Portekiz'in Hint ticaretini kontrol altına almak için buraya gönderdiği donanma ve bu donanmanın bazı stratejik noktaları işgal etme çabalarına kadar uzanır. Memlukları ortadan kaldırmak suretiyle Mısır'a, oradan Kızıldeniz sahillerine ulaşan Osmanlılar, Portekiz'le Hint denizlerinde hakimiyet mücadelesi vermişler ancak başarısız olmuşlardı . Daha sonraki yüzyıllarda özellikle Kızıldeniz'in Hint okyanusuna çıkışı olan Babülmendeb Boğazı ve çevresinde önce Fransızlar, arkasından da İngilizlerin faaliyetleri ve stratejik noktalara yerleşme teşebbüsleri görülmektedir. Bölgenin tam bir uluslararası rekabet alanı haline gelmesi ise ondokuzuncu yüzyılın ikinci yarısında olacaktı.

Türk-Alman İlişkilerinin Tarihsel Arka Planı (1878-1914)

Belleten · 2005, Cilt 69, Sayı 254 · Sayfa: 217-266
Tam Metin
Osmanlı Devleti'nin çöküş süreci dikkate alındığında, her yüzyıla damgasını vuran bir antlaşma ile karşılaşırız. Osmanlı, on yedinci yüzyılın sonunda imzalanan Karlofça Antlaşması (1699) ile Macaristan'ı ve Transilvanya'nın büyük bir kısmını, Mora ve Dalmaçya kıyılarını, Podolya ve Ukrayna'yı "Kutsal İttifak" güçlerine bıraktı. Bu durum, basit bir toprak kaybının ötesinde, Osmanlı'nın Avrupa kıtasındaki egemenliğini kaybetmesinin de ilk işaretiydi. On sekizinci yüzyılın ikinci yarısında imzalanan Küçük Kaynarca Antlaşması (1774) Devlet-i Âli-i Osmanî için tam bir yıkımın başlangıcı oldu. Bu antlaşma ile Osmanlı'nın nüfuz sahası üzerinde Rusya Çarlığı'nın etkisi artmaya başladı.

Osmanlı İmparatorluğu’nun Kuruluşu Esnasında Bizans ve Avrupa

Belleten · 2004, Cilt 68, Sayı 251 · Sayfa: 63-104 · DOI: 10.37879/belleten.2004.63
Tam Metin
Anadolu'nun kuzey batısında, 14. yüzyılın başında kurulan bu küçük Türk Beyliği, o devirde benzerleri çok görülen olaylardan biri olduğundan başlangıçta hemen hiç dikkati çekmemiş ve ancak 1354'te Rumeli'ye geçtikten sonra Osmanlı Beyliği'nin hayatı temelinden ve süratle değişmiştir. Osmanlıların yüzyıllık bir zaman içinde bir uç beyliğinden bir dünya imparatorluğu haline gelmesi, Ortaçağ sonrası Doğu Avrupa ve hatta dünya tarihinin de benzeri az görülen olaylarından biridir. Bu gelişmede, bir Oğuz boyu olan Osmanlıların devlet kurma işinde sahip bulundukları dinamizmin büyük payı olmakla beraber, o devirde Bizans'ta ve Avrupa'da mevcut şartların bu büyük başarıdaki katkılarının bugüne kadar gereği gibi araştırılmadığı da bir gerçektir.

Turks and Indians on the Margins of Europe

Belleten · 2001, Cilt 65, Sayı 242 · Sayfa: 243-256
Tam Metin
Knowledge of emerging New World settlements and opportunities was quick to diffuse from the western seaboard of Europe to central and eastern parts of the continent. This article contends that cultural knowledge and perceptions were ethnically filtered by Europeans desirous to include new knowledge in existing paradigms. Diverse aspects of New World society appealed to different communities and news and information was consciously manipulated and re-presented, using stock cliches, to be made more palatable to the target community. Blanket verbal and pictorial representations of 'America' and 'Europe' synthetically emerged to feed the appetite for understanding the New World. It is further suggested that the transfer of cultural cliches from Turk to Native American highlight the complex origins of European perceptions of America. These images had substantial effects on the creation of early American society.

Complémentarité des Intérèts de la Turquie et de la France vue dans une Perspective historique

Belleten · 1990, Cilt 54, Sayı 209 · Sayfa: 477-492
Tam Metin
Je voudrais tout d'abord remercier Monsieur l'Ambassadeur Rouillon, qui m'a donne cette occasion de m'adresser a une audience aussi distinguee et choisie. Peut-etre le titre de ma conference pourra-t-il paraître trop optimiste voire meme audacieux. Mais je crois que les rapports turco-français, vieux de quelque cinq siecles, et les realites d'aujourd'hui qui vont determiner leur avenir, sont de nature a justifier une telle approche. Tout en situant l'histoire de nos relations dans un cadre chronologique, je vais tâcher d'analyser les changements qui ont eu lieu dans cette trame et, partant de la, essayer de tirer mes propres conclusions quant a leur prolongement dans le futur.

Turco-Armenian Relations in the Context of the Jewish Holocaust

Belleten · 1990, Cilt 54, Sayı 210 · Sayfa: 757-772
Tam Metin
Tenacious and systematic attempts are being made by a number of Armenian 'scholars' to sway, especially Jewish public opinion, that there is a link between the experiences of the Armenians in the Ottoman Empire during World War I, which they label as 'the first genocide of the twentieth century', and those of the European Jewry during World War II. By their persistent attempts, skilful manipulation of the feelings of some Jewish and other sympathisers, and masterful use of distorted, tendencious, and even forged 'documents', they have succeeded in winning over some of those who are the real victims of the Holocaust, and a number of younger generation Jewish writers, such as Yehuda Bauer, Leo Kuper, and a few others. Is there such a parallel? Let us examine the arguments for and against before we answer this question.

Christian Anti Semitism in the Ottoman Empire

Belleten · 1990, Cilt 54, Sayı 211 · Sayfa: 1073-1150 · DOI: 10.37879/belleten.1990.1073
Tam Metin
As a result of the tension now existing between Israel and the Muslim world, it long has been assumed that the anti Semitism to which Jews of the Ottoman Empire were subjected over the centuries was the result of Muslim antipathy for Judaism and Jews, and that it was carried out largely by Muslims. This idea was spread by Christian nationalist groups within and outside the Ottoman Empire for the purpose of gaining the support of world Jewry for their causes. At times, moreover, these groups even stimulated Muslim attacks on their own people to gain the support of the Christian nations of Europe.