4 sonuç bulundu
Uygulanan Filtreler
  • Türk Tarih Kurumu
  • Belleten
  • Küçük Kaynarca Antlaşması
Dergiler
Yayınlayan Kurumlar
Yayın Yılı
Anahtar Kelimeler

Türk-Alman İlişkilerinin Tarihsel Arka Planı (1878-1914)

Belleten · 2005, Cilt 69, Sayı 254 · Sayfa: 217-266
Tam Metin
Osmanlı Devleti'nin çöküş süreci dikkate alındığında, her yüzyıla damgasını vuran bir antlaşma ile karşılaşırız. Osmanlı, on yedinci yüzyılın sonunda imzalanan Karlofça Antlaşması (1699) ile Macaristan'ı ve Transilvanya'nın büyük bir kısmını, Mora ve Dalmaçya kıyılarını, Podolya ve Ukrayna'yı "Kutsal İttifak" güçlerine bıraktı. Bu durum, basit bir toprak kaybının ötesinde, Osmanlı'nın Avrupa kıtasındaki egemenliğini kaybetmesinin de ilk işaretiydi. On sekizinci yüzyılın ikinci yarısında imzalanan Küçük Kaynarca Antlaşması (1774) Devlet-i Âli-i Osmanî için tam bir yıkımın başlangıcı oldu. Bu antlaşma ile Osmanlı'nın nüfuz sahası üzerinde Rusya Çarlığı'nın etkisi artmaya başladı.

Küçük Kaynarca Antlaşması’nda ‘Dosografa’ Kilisesi

Belleten · 2000, Cilt 64, Sayı 239 · Sayfa: 213-222
Tam Metin
Osmanlı İmparatorluğu'nun Rusya tarafından feci bir yenilgi almasına sebep olan 1774 Küçük Kaynarca Antlaşması'yla Ruslar İstanbul'da Galata semtinde bir kilise inşa etme hakkını elde ettiler. Ayrıca antlaşma, kilisenin Bab-ı Âlî'de temsilciliğini yapabilecek Rus elçinin himayesi altında olmasını da belirledi. Bu kilise ve Rusya'nın onu himaye etme ve temsilciliğini yapma hakkı, Rus hükümetlerinin sonraki yıllarda Rum Ortodoks kilisesini, hatta Sultan'ın hakimiyeti altındaki Rum Ortodoks halkını himaye etme hakkını dayandırdığı iddianın temelini oluşturdu. İddialar abartıldı, fakat İstanbul'daki kilise antlaşmanın 14. maddesinde yazıldığı gibi 'Rum âyin şeklini' kullanmaktaydı, bu yüzden bağlantı mantıkî gözükmekteydi. Ancak, antlaşmanın Türkçe metni, Cevdet Paşa tarihinde yeniden aktardığı gibi, 'Rum âyin şeklini' kullanan bir kiliseden bahsetmemektedir. Bunun yerine, 14. madde bu kiliseye Dusugrafa veya Dosografa Kilisesi denildiğini belirler.

Kaynarca Muahedesinden Sonraki Durum icabı Karadeniz Boğazının Tahkimi

Belleten · 1980, Cilt 44, Sayı 175 · Sayfa: 511-534 · DOI: 10.37879/belleten.1980.511
Tam Metin
Ondördüncü asır başlarında Osmanlı devleti kurulurken denizle münasebeti Marmara idi. Sınırı genişledikçe Karadeniz ve Ege Denizi de kısmen hudut oldu. Osmanlılarla beraber bu denizlere sahip olan başka devletler de vardı. Osmanlı devleti onbeşinci asrın Fatih Sultan Mehmed zamanında (1451-1481) Karadeniz'in güney sahiline sahip olan Candar Oğulları beyliğini ilhak ile Trabzon Rum İmparatorluğu'nu işgal ve güneyde Kırım Hanlığını da nüfuzu altına alıp Kefe, Amasra ve diğer sahillerdeki Ceneviz müstemlekelerine son verdikten sonra daha evvel Sultan Murad Hüdavendigâr (1361-1389) zamanında elde edilmiş olan Bulgaristan'ın doğusundaki Karadeniz Osmanlı idaresi altına girmiş ve onaltıncı asırdaki fütuhatla Boğdan'ın sahil kısmı alınmış ve Batı Kafkasya'da siyasi rabıtalarla Osmanlı nüfuzu altına girmişti. İşte bu suretle hemen bir Osmanlı gölü haline gelen Karadeniz onsekizinci asır ortalarına kadar ikibuçuk asır bu durumu muhafaza ederek 1768 de başlayıp altı sene süren Osmanlı - Rus muharebesi 1774 deki Kaynarca muahedesiyle Kerç, Yenikale ve Azak Denizi'nin Ruslara terkiyle Karadeniz'deki Osmanlı hâkimiyeti elden çıkarak Karadeniz'de Ruslar'ın da hissesi olduğunu kabule mecbur olmuştur.

Rusya'nın Mikenos Adasında Konsolosluk Kurma Teşebbüsü ve Bununla ilgili Vesikalar

Belleten · 1977, Cilt 41, Sayı 161 · Sayfa: 125-136 · DOI: 10.37879/belleten.1977.125
Tam Metin
1774 yılında imza edilen Kaynarca andlaşması, maddelerindeki tutarsızlık bir yana, büyük bir zaaf içinde bulunan Osmanlı imparatorluğuna çeşitli mükellefiyetler de yüklemiş bulunuyordu. Bu andlaşmaya dayanarak İstanbul'da bulunan Rus elçileri muhtelif sebeplerle ve çeşitli tekliflerle Osmanlı hükümetini tazyik altında tutmakta idiler. Rusların bu teklif ve tazyikleri, esasen 1768 - 1774 Türk - Rus savaşından perişan çıkmış, mali, idari ve sosyal yapısı bakımından yıpranmış bulunan devleti zor durumlara sokmakta idi. Osmanlı Devlet adamları Rusların çeşitli baskıları karşısında şaşırmışlar ve tekrar bir savaşa dönülmesini önlemek amacı ile Rus elçilerinin tekliflerini ister istemez kabul etmek zorunda kalmışlardı. Bu arada Rus çarlığının Akdeniz (Ege denizi) adalarında bir konsolosluk kurmak yolundaki teşebbüsleri de aynı mahiyette bir tazyik vasıtası olmuş ve Türk sorumluları meseleyi iyice tetkik etmek suretiyle bu teklifin reddedilmesi gerektiği sonucuna varmakla beraber, Rusya'nın barışı bozacağı endişesi ile Rus elçisinin teklifini istemeseler de kabul etmek mecburiyetinde kalmışlardır.