7 sonuç bulundu
Dergiler
- Belleten 7
Yayınlayan Kurumlar
Yazarlar
Anahtar Kelimeler
- Kırım Hanlığı 7
- Crimea 3
- Crimean Khanate 3
- Kırım 3
- Bahçesaray 2
- Geray 2
- Avusturya 1
- Buğdan 1
- Caucasus 1
- Crimean Tatars 1
Şahin Geray Han’ın Oğulları Meselesine Dair
Belleten · 2024, Cilt 88, Sayı 312 · Sayfa: 435-448 · DOI: 10.37879/belleten.2024.435
Özet
Tam Metin
Kırım Hanlığı’nın son hükümdarı Şahin Geray Han 1787’de Rodos’ta katledildiğinde haremi ve oğlu Devlet Geray Sultan Osmanlı Devleti’nde bulunmaktaydı. Dönemin kayıtlarında sabık Han’ın Devlet Geray Sultan’dan başka bir oğlundan söz edilmemektedir. Müteakip yıllarda Devlet Geray Sultan ve onun oğlu Mustafa Geray Sultan İstanbul’da yaşadılar ve Osmanlı Devleti’nin Geray sülalesinin bütün mensuplarına tahsis ettiği gelirlerden hayatlarının sonuna kadar istifade ettiler. Mustafa Geray Sultan’dan sonra bu soyun devam ettiğine dair herhangi bir belge ve bilgi bulunamamıştır. Bununla birlikte, 1840’larda İskender Süleyman isimli bir kişi Şahin Geray Han’ın oğlu olduğu iddiasıyla ortaya çıkarak gerek Osmanlı gerekse Rus devletlerinden gelir taleplerinde bulundu. İskender Süleyman’ın kimlik özellikleri ve anlattıkları açıkça pek çok hayal ürünü unsuru barındırmakta ve gayet şüpheli görünmekteydi. Buna rağmen, Bâbıâli İskender Süleyman’a ve onun ölümünden sonra kızlarına da hayatları boyunca düzenli gelir ödemeyi sürdürmüştür. Bu durum, Bâbıâli’nin Geray hanedanı mensuplarına yönelik politikasına önemli ölçüde ışık tutmaktadır. Gerek Mustafa Geray Sultan’ın, gerekse (hakkındaki şüphelerimizi bir taraf bıraksak dahi) İskender Süleyman’ın hayatta kalan oğulları bilinmediğinden, Şahin Geray Han’ın doğrudan erkek soyunun XX. yüzyıla kadar devam etmediği anlaşılmaktadır. Bununla birlikte, Geray sülalesinin yüzlerce diğer fertleri sonraları da Osmanlı Devleti’nde ve Kuzey Kafkasya’da yaşamışlardır.
Geray Hanedanının Osmanlı Devleti Topraklarında Kalan Maddi İzleri
Belleten · 2021, Cilt 85, Sayı 304 · Sayfa: 889-931 · DOI: 10.37879/belleten.2021.889
Özet
Tam Metin
Üç buçuk asır boyunca Kırım Hanlığı’na hükümdar veren Geray hanedanı mensupları XVI. yüzyıldan itibaren Osmanlı Devleti topraklarında yerleşmeye başlamışlardır. O kadar ki, XVIII. yüzyılda bu geniş hanedanın Osmanlı topraklarında yaşayan mensuplarının sayısı Kırım’da kalanların çok üzerine çıkmıştır. 1783’te Kırım Hanlığı’nın Rusya tarafından ortadan kaldırılmasını müteakip, Kuzey Kafkasya’ya yerleşenler dışında Geray hanedanı mensuplarının büyük çoğunluğu Osmanlı Rumelisi’nde toplanmıştır.
Osmanlı topraklarında yaşayan Geraylar burada geçirdikleri yüzyıllar içinde orada doğmuş, ölmüş ve sayısız mimarî eserler inşa ettirmişlerdir. Bu makalemiz bu coğrafyada Geraylardan kalabilen eserlerin bir dökümünü vermeyi amaçlamaktadır. Eski Osmanlı topraklarında Geraylardan geride kalan maddi izlerin büyük çoğunluğu mezar taşları olup, diğerleri iki türbe, bir köprü, bir çeşme, iki konak ile hamam, saray ve savunma kulesi kalıntılarından oluşmaktadır. Bunlar bugünkü Türkiye, Bulgaristan ve Yunanistan arazilerine dağılmış durumdadır. Muhakkak ki, günümüze ulaşabilen bu eserler bir zamanlar mevcut olanların çok küçük bir kısmından ibarettir. Söz konusu maddi izlerin tamamına yakını gayet harap ve restorasyona muhtaç durumdadır. Bununla birlikte, bu hanedan mensuplarının kendi vatanları olan Kırım’daki maddi izlerinin maruz bulunduğu muazzam tahribat göz önüne alındığında eski Osmanlı topraklarında kalabilen bu nispeten az sayıdaki izlerinin ve onların muhafazasının tarihî açıdan çok büyük önemi haiz olduğu ortaya çıkmaktadır.
Kırım Hanlığı Tarihinde “Çoban Geraylar” Meselesi
Belleten · 2020, Cilt 84, Sayı 299 · Sayfa: 243-260 · DOI: 10.37879/belleten.2020.243
Özet
Tam Metin
"Çoban Geraylar" Kırım Hanlığı tarihinde tahta kadar yükselmiş bir soydur. Bununla birlikte, yaygın Kırım tarihçiliğinde, daha doğrusu "asıl" Geraylar'ın hiç değilse önemli bir kısmının rivayetinde "Çoban Geraylar"ın gayri-meşru bir kökene dayandığı ve Geray hânedânıyla kan bağının bulunmadığı tekrarlana gelmiştir. Ancak, bu klişe sorgulanmaya ve dönemin kaynakları yeniden tetkike muhtaçtır. Her şeyden önce söz konusu iddialar esasen buna ilişkin olaylardan bir asrı aşkın zaman sonraki dönemlerin tarihçilerine aitken, çağdaş kaynaklar bunları doğrulamamaktadır. Dahası, "Çoban Geraylar"ın mütekip devirlerde "asıl" yahut diğer Geraylarla esasen aynı imtiyaz ve unvanlara sahip oldukları görülmektedir.
Saray'a Bağlı Bir Cami ve Haziresi: Kırım Hanlığı'nın Payitahtı Bahçesaray'daki Hansaray'ın Haziresi
Belleten · 2002, Cilt 66, Sayı 246 · Sayfa: 371-420
Özet
Tam Metin
Hansaray: Kırım Hanlığı'nın payitahtı olan Bahçesaray'da bulunan Hansaray'ın kuruluşu ile ilgili olarak elimizde son derece az bilgi mevcuttur. Kaynaklara göre, ikinci Kırım Hanı olan I. Mengli Geray Han 1500 yılından sonra bir saray inşaatına başlar. Bunu, sarayın en eski bölümü olarak kabul edilen "Demir Kapı"nın üstündeki kitabe de doğrular. Bu kitabe, Mengli Geray Han'ı sarayın kurucusu olarak gösterir. Kitabenin tarihi 909 H (1503-1504 M)'dur. Bu kapı, muhtemelen geniş bir araziye inşa edilmiş bulunan birbirinden bağımsız köşklere açılıyordu. Sarayda yaşam mekanları birkaç avlu etrafında kurulmuştur. Eskiden sarayın bir darphanesi olduğunu da biliyoruz.
MÁRİA IVANICS : A Krími Kánság a tizenöt éves háborúban : Akadémiai Kiadó, Budapest, 1994. Körösi Csoma Kiskönyvtár 22. 235 sf. [=İVANİÇ, Mâria : On beş yıllık savaşta Kırım Hanlığı: Akademi Yayını, Budapest, 1994. Kööröşlü Çoma Cep Kitaplığı 22. 235 sf.] [Kitap Tanıtımı]
Belleten · 1999, Cilt 63, Sayı 238 · Sayfa: 935-946
Özet
Tam Metin
Eserine, "Kırım Hanlığı'nı anlatan Macarca yazılmış kitap yoktu." yakınmasıyla başlayan tarihçi Mária IVANICS, kitabinin kapak içindeki sunuş yazışında şunları söylüyor. "Bugün dahi bir işi yapmaya zamanımız var da acele etmek gerekmez demek istiyorsak "Tatar kovalamıyor ya!" deriz. Gerçekten bir zamanlar Tatar adı ürküntü ve kaçışla eşleşmişti. Atalarımız Tatar akınları tehlikesinden az korkmamışlardır. Çünkü onlar, Osmanlı Türklerinin 16-17. yüzyıllardaki Macaristan akınlarında, müttefik olarak bulundular ve Erdel [=Erdély]'in yazgısının belirlenmesinde pek çok kez işe karıştılar...'' Yazarı kitabının, "Macaristan ve özellikle de Erdel'in yazgısını değiştiren 1593-1606 arasında on beş yıl süren Osmanlı Avusturya savaşlarında Tatarlar'ın üstlendikleri görevleri ele alıyor." vurgulamasıyla ana konusunu belirttikten sonra, sözünde de üç ana konuya açıklık getirmeye çabaladığını yazıyor. - Hangi iç ve dış sebepler Tatarlar'ı Türklerin yanında yer alıp savaşmaya itti? - Osmanlı Türkleri'nin Macaristan akınları sırasında Tatarlar'ın görevi, yeri ve ödevi, daha çok da askerlik bakımından değeri neydi? - Savaşlar sırasında, Osmanlı Devleti'ne bağlı devletlerden Kırım Hanlığı, Erdel, Eflak [=Havasalföld] ve Buğdan [=Moldova]'nın birbirleri ve Osmanlı hükümeti [=Kapı]'yla ilişkileri nasıldı?
Kırım Hanlığı Kadı Sicilleri Bulundu
Belleten · 1996, Cilt 60, Sayı 227 · Sayfa: 165-190
Özet
Tam Metin
Kırım'ı istilâ eden Rus ordularının Hanlık merkezi Bahçesaray'da Kırım Tatar Kültürüne ait eserleri, bu arada kütüphane ve arşivleri kasden yaktıkları biliniyor. Fakat yine de bazı arşiv koleksiyonlarının ve kitapların bu tahriplerden kurtulup günümüze kadar geldiği anlaşılıyor. Bu kalıntılardan, St. Petersburg'da Etnografya Müzesi Türk-Tatar bölümünde, Kırım kadı mahkeme sicillerininin saklandığı uzun zamandan beri biliniyorsa da, bu arşiv üzerinde şimdiye kadar esaslı bir araştırma yapılamamıştır. Bu belge koleksiyonunu St. Petersburg'da görmüş olan rahmetli Prof. Bekir Çobanzâde, Okuv İşleri dergisinin no. 4-5'de yayınladığı "Okuv İşlerinde Ameliyat ve Nazariyat: Leningrad'da Kırım Hazineleri" adlı yazısında bu arşivden kısaca haber vermiştir.
JOSEF MATUZ, Krimtatarische Urkunden im Reichsarchiv zu Kopenhagen (Kopenhag Kraliyet arşivindeki Kırım - Tatar vesikaları) Freiburg 1976, Klaus Schwarz Verlag, mimeograph 348 s. XXX levha, Islamkundliche Untersuchungen 37. [Kitap Tanıtımı]
Belleten · 1978, Cilt 42, Sayı 167 · Sayfa: 503-504
Özet
Tam Metin
Josef Matuz, bu çalışmasıyla Osmanlı imparatorluğunun imtiyazlı emirliklerinden Kırım Hanlığı'nın kançılarya sistemini ve Danimarka Krallığı ile olan dış ilişkilerini aydınlatmayı amaçlıyor. Bunun için Danimarka arşivlerinde bulunan Kırım hanlarına ve Kalgay, Nureddin gibi önde gelen yöneticilere ait 27 adet vesikayı tahlil ediyor. Yazar 17. yüzyılda Kırım hanlığının yönetim örgütünü tasvir eden bir giriş yapıyor. Bu girişte yazar sorun yaratacak bazı açıklamalarda bulunuyor. Bunlardan birincisi Kırım'ın güney sahillerinde yaşayan tat adını alan bir guruptur. Burada yazar Minorsky'ye başvuruyor ama Oğuz gurubuna dahil Türkçe kullanan bu ahalinin niçin "Tat" diye adlandırıldığı sorusu bu açıklama (s. 4) ile cevaplandırılmış değil. İkinci nokta; Han'ın birinci dereceden veliahdı sayılan "Kalgay"ın J. Matuz tarafından "Kalğa" olarak telafuzunun nedeni de bu konuda kaynak olarak gösterdiği makaleye rağmen aydınlanmış değildir.