8 sonuç bulundu
Dergiler
- Belleten 8
Yayınlayan Kurumlar
Yayın Yılı
Yazarlar
Anahtar Kelimeler
- Abaka Han 1
- Ahmed Celâyir 1
- Altın Orda Devleti 1
- Anadolu 1
- Argun Han 1
Bir Ortaçağ Anadolu Sûfîsi Hakkında Yeni Bulgular: Aybek Baba Şeyh mi, Emîr mi?
Belleten · 2014, Cilt 78, Sayı 283 · Sayfa: 879-890 · DOI: 10.37879/belleten.2014.879
Özet
Tam Metin
Makale, Türkiye'de biyografisi ve faaliyetleri büyük oranda yanlış yazılan bir Ortaçağ Anadolu Türk sûfîsi, Aybek Baba'yı ele almaktadır. 13. yüzyılın son çeyreğinde Amasya'da yaşayan Aybek Baba, Türkiye'de kendi hakkında yazılan eserlerde bir "tekke şeyhi", "politik bir kişilik" ve "İlhanlı ʿulemâsını İslâm'a döndüren bir mürşîd" olarak, hatta "İlhan Abaka'nın Anadolu'daki bir casusu" şeklinde tanımlanmıştır. İddiaya göre İlhan Abaka, bu "casus" sayesinde ez-Zâhir Baybars ile Mu‛în el-DînPervâne arasındaki gizli yazışmaları öğrenmiş ve Pervane'yi idam etmişti. Aybek Baba'nın İlhan Abaka ile iyi bir ilişki tesis ettiği ve onu İslâm'a ısındırdığı da bu şeyh hakkında yazılanlar arasındadır. Mehmed Fuad Köprülü'den başlayarak günümüz tarihçileri, Aybek Baba'nın hayatını ve dinî faaliyetlerini yazarken Hüseyin Hüsâm el-Dîn'in Amâsya Târîhi adlı eserini, ana kaynak olarak kullanmışlardır. Fakat bu eserdeki bilgi, ‛Ikd el-Cumân fî Ta'rîhEhl el-Zamân'ın el yazmasındaki bir harf hatası yüzünden büyük oranda yanlış telif edilmiştir. Dönemin İlhanlı kaynaklarında ismine rastlamadığımız bu sûfî şeyh hakkında yapılan söz konusu yanlışlık, Türkiye'de yazılan metinlerde, tam yüz yıldır tekrar edilegelmiştir. Makalemiz, ilk defa Hüseyin Hüsâm el-Dîn'in Amâsya Târîhi isimli eserinde yapılan ve daha sonra alıntılarla günümüze kadar tekrar eden yanlışlığın, nasıl meydana geldiği üzerinde durmakta; bu yanlışı pekiştiren diğer yanılsamaları ortaya çıkarmayı amaçlamaktadır.
İlhanlı Hükümdarlarının İslam'a Girmesinde Rol Alan Türk Sufileri: İlhan Tegüder ve Gazan Han Devirleri
Belleten · 2012, Cilt 76, Sayı 275 · Sayfa: 7-30 · DOI: 10.37879/belleten.2012.7
Özet
Tam Metin
İlhanların ve İlhanlı aristokrasisinin İslam'a girmeleri çok boyutlu, karmaşık ve bir makale dahilinde izah edilemeyecek bir süreçtir. Onların İslam'a geçişlerinde Türk popüler dini şahsiyetlerin önemi bilinmekte ve sık sık vurgulanmaktadır. Ancak, bu konu üzerinde etraflıca bir çalışma henüz yapılmamıştır. Makalede, bu konunun genel bir çerçevesi çizilmeye çalışılmış; İlhanların İslam'a dönmelerinde önemli rolleri bulunduğu açık bazı Türk sufi şeyhleri, tarihi perspektifte ele alınmıştır. Makale, ilk olarak, hagiografi tarzındaki bazı eserler çerçevesinde popüler sufi şeyhlerin Moğollar ile ilişkilerine dair rivayetleri takdim etmektedir. Efsanevi mahiyete sahip bu malumatın takdimi ardından, İlhanlılar üzerindeki dini nüfuzları belirgin olan; kaynaklarda, haklarında tutarlı bilgiler bulunan Türk sufi şahsiyetlerinin tasvirine girilmektedir. İlhanlar üzerindeki siyasi ve kültürel etkileri bağlamında, biyografilerini ve faaliyetlerini inceleyeceğimiz şahsiyetlerin başında Kemal el-Din 'Abd el-Rahman Kevaşi/Rafi'i gelmektedir. Bu şeyh, İlhan Tegüder'in (1282-1284) İslam'a dönmesinde ve sonrasında büyük rol oynamış; hem kültürel, hem de siyasi manada bu İlhan dönemine damgasını vurmuştur. İlhan Ahmed Tegüder'in, hürmetinden ötürü, baba diye hitab ettiği bu şeyhin saray çevresindeki nüfuzu ve İlhanlı-Memluk ilişkilerindeki pozisyonu, makalenin ana konularındandır. Kalenderi şeyhi Babi Ya'kub'un müritlerinden olan İşan Hasan Mengli (Menli) de, İlhan Ahmed Tegüder'in çevresinde bulunan bir diğer önemli heterodoks Türk sufi şeyhidir. İlhan Ahmed Tegüder'in karındaş diye hitab ettiği Mengli, bu dönem İran'ında önemli derecede dini-siyasi nüfuza sahip Zahidiler ile mücadeleye girişecek ve İlhanı da bu yönde etkileyecekti. İlhan Gazan'ın (1295-1304) İslamiyet'i kabulünde etkin Türk şahsiyetlerden Sa'd el-Din Kutluğ Hace Halidi Kazvini de, kaynaklar ışığında tanıtılmıştır. Bir sufi şeyhi olmasa da Gazan Han üzerinde kültürel-dini etkisi bulunan Emir Nevruz, ayrıca analize tabi tutulmuştur. Makalede, Gazan Han'ın İslam'a dönmesini ve bu dinde kalmasını mümkün kılan, ılımlı İslam anlayışının şeri'a adına ürettiği ara formüller de ayrıca konu edilmiştir.
Memlûk-Moğol Mücadelesi ve Orta Doğu Tarihine Etkileri
Belleten · 2003, Cilt 67, Sayı 250 · Sayfa: 781-800
Özet
Tam Metin
XIII. asır, Orta Doğu'nun siyasi haritasında yeni şekillenmelerin ve güç dengelerinin ortaya çıktığı, Türk-İslam âleminin karışık bir asrıdır. Bu yüzyıla girerken Eyyûbi Devleti'nin en güçlü sultanı Selahaddin-i Eyyûbi'nin (1174-1193) ölümüyle halefleri arasında taht mücadeleleri başlamış, bu mücadelelerden galip çıkan bazı Eyyûbi emir ve beyleri otoritelerini tesis ettikten sonra zaman zaman Kuzey Suriye'de Türkiye Selçuklu Devleti ile hakimiyet mücadelesine girişmişlerdir. Bu durum 1250 yılında Eyyûbi hükümdarı Melik Salih Necmeddin'in (1240-1250) ölümüne kadar devam etmiş, onun ölümünden sonra başlayan karışıklıklar son Eyyûbi hükümdarı El-Melikü'l-Muazzam Turanşah'ın Memlûkler tarafından öldürülmesi ve Memlûk Devleti'nin kurulmasıyla son bulmuştur (1250)(1).
PETER JACKSON, The Delhi Sultanate A Polidcal and Military History, Cambridge University Press
Belleten · 2002, Cilt 66, Sayı 245 · Sayfa: 169-174
Özet
Delhi Sultanlığı (1206-1526), Türkler tarafından kurulan ve gerek İslam dininin gerekse Türk-İslâm kültür ve medeniyetinin yayılmasında birinci derecede rol oynayarak Ortaçağ Hindistanı'na adeta damgasını vuran bir devlettir. Kuruluşundan 1414 yılına kadar Delhi Sultanlığı'nı Türk kökenli hânedanlar (Muizzîler, Halacîler, Tuğluklular) idare ettiler. Bu dönem aynı zamanda bütün Asya kıtasını kasıp kavuran Moğol istilâsının yaşandığı yıllara rastlar. Türk idareciler Hindistan'da kurdukları bu devleti, içte yaşanan hanedan kavgalarına ve isyanlara rağmen gitgide artan Moğol tecavüzlerine karşı takip ettikleri akıllıca politikalarla korumaları yanında, XIV. yüzyıl başlarında Hindistan gibi çok geniş bir ülkeyi tek elden yönetilen merkezi bir devlet haline getirebilmişlerdi.
XX. Yüzyılda Tatarlarda Millî Kimlik Sorunu
Belleten · 1996, Cilt 60, Sayı 227 · Sayfa: 191-202
Özet
Tam Metin
"Tatar" adı: VIII. y.y.'a ait Orhun-Yenisey yazıtlarında "Türk" (kuvvet, güç) adının dışında "Tokuz Tatar" ve "Otuz Tatar" tamlamalarında "Tatar" adına da rastlamaktayız. Buna göre, 9 veya 30 kabileden müteşekkil bu halk, Radloff ile Thomsen'in ifadelerince "Moğol", Barthold'un fikrince "muhtemelen gayr-ı Türk" idi. Avrupalılar ve bilhassa Ruslar, Çıngız devrinden itibaren Türk-Moğol devletine "Tatar" İmparatorluğu ve halkına da (Türk ve Moğolları birbirinden ayırma gereğini duymadan) "Tatar" demişlerdir. Sonraları Ruslar, zaptettikleri Kazan, Astırahan, Kırım, Sibir, Türkistan ve Kafkasya gibi ülkelerde karşılaştıkları Türk boylarını da umumiyetle "Tatar" tesmiye etmişler, fakat bu adı hiçbir zaman "Moğol" anlamında kullanmamışlardır.
Doğu Anadolu'da Moğol ve Türkmen Devirlerine Ait Bazı Tarihî Yapılar Hakkında Düşünceler
Belleten · 1990, Cilt 54, Sayı 210 · Sayfa: 631-640
Özet
Tam Metin
İnceleyeceğimiz eserlerin çoğu Van Gölü çevresinde bulunmaktadır. Fakat Orta Anadolu'dan bu yöreye doğru giderken şimdi Elazığ'a bağlı olan Harput'taki Saray Hatun Camii ile Pertek'teki Çelebi Bey Camiini ziyaret edeceğiz. Bilindiği üzere Harput'ta pek çok cami vardır. Evliya Çelebi bu câmileri sayarken Sâre Hatun Câmiini de zikreder ve onun minaresiz bir câmi olduğunu söyler. Ma'mûretül-Aziz (şimdi Elazığ) salnâmesi ile A. Gabriel'in kitabında da câmiin adı aynı şekilde yazılmıştır. Zamanımızda kaleme alınmış diğer bazı eserlerde ise Sara Hatun, Sârâ Hatun şekilleri görülür. Halka gelince, onlar câmii (her iki kelimeyi de kısa hece ile telaffuz ederek) "Sara Hatun" şeklinde söylüyorlar, câmiin Uzun Hasan oğulları câmisi adını taşıdığı da bildiriliyor ve: "bu cami Uzun Hasan adlı padişahın oğulları tarafından yaptırılmıştır" deniliyor.
Sovyetler Birliği'nde Altın Ordu ile İlgili Yeni Araştırmalar [Kitap Tanıtımı]
Belleten · 1990, Cilt 54, Sayı 209 · Sayfa: 497-532
Özet
Tam Metin
Altın Ordu devleti ile ilgili olarak Sovyetler Birliği'nde yapılan çalışmalar Türk tarihi açısından büyük önem taşımaktadır, zira XIII. yüzyılda Avrupa ve Asya'nın en güçlü devletlerinden biri ve özellikle 58 yıl boyunca hiç bir devletin askeri ihtilafa girmeye cesaret edemediği, Avrupa ve Asya'nın en güçlü devleti olan Altın Ordu bugün Sovyetler Birliği'nin sınırları içerisine giren topraklar üzerinde kurulmuştu. Bu sebeple, Altın Ordu tarihini inceleyen Sovyet bilim adamlarının Türk-Moğol devletiyle ilgili olarak ortaya çıkardıkları her yeni belge, her yeni bulgu, çok az sayıda orijinal belge muhafaza edilmiş olduğundan, hakkında henüz pek çok şey bilmediğimiz Altın Ordu'nun tarihine, özellikle onun idari ve mali düzenine, kültür hayatına ve sosyal bünyesine ışık tutacağından tarihimiz bakımından büyük değer taşımaktadır.
İlhanlı Hükümdarlarından Abaka, Argun Hanlar ve Ahmed-i Celayir
Belleten · 1989, Cilt 53, Sayı 206 · Sayfa: 175-198 · DOI: 10.37879/belleten.1989.175
Özet
Tam Metin
İlhanlı devletinin Türkiye tarihinde önemli bir yeri olduğu iyice bilinen bir gerçektir. Doğu ve Güneydoğu Anadolu ile Orta Anadolu'nun büyük bir kısmı Moğol valiler tarafından idare edildiği gibi, kalabalık sayı da Moğol oymakları da adı geçen bölgelerde yurt tuttular. Van Gölü'nün incisi Ahlat şehrindeki güzel kümbetlerin çoğu, Erzurum'daki Yakutiye ve Hatuniye medreseleri Moğollar'dan kalma hatıralardır. Yine Doğu Anadolu'da onların devrinden kalmış birçok yer adları vardır: Ala Dağ (Van Gölü'nün kuzeyinde), Bin Göl ( < Min Köl) ve Bulanık (ilçe merkezi). Bunlar sadece örnek olarak verilmiştir. Bir yandan vergi tahrir defterleri, öbür yandan büyük ölçekli haritalar üzerinde yapılacak incelemeler sonucunda Moğol devrine ait anılanlar gibi, epeyce yer adları hatıralarının bulunacağı şüphesizdir.