104 sonuç bulundu
Uygulanan Filtreler
  • Belleten
  • Mustafa Kemâl Atatürk
Dergiler
Yayınlayan Kurumlar
Yayın Yılı
Yazarlar
Anahtar Kelimeler

Fes Olayı Türkiye - Mısır İlişkilerinden Bir Sayfa (1932 - 1933)

Belleten · 1984, Cilt 48, Sayı 189-190 · Sayfa: 1-54 · DOI: 10.37879/belleten.1984.1
Tam Metin
29 Ekim 1932 akşamı, Türkiye Cumhuriyetinin dokuzuncu yıldönümü dolayısıyla, Ankara Palas'ta Atatürk'ün verdiği resmî akşam yemeğine ve yemeği izleyen baloya Ankara'daki Mısır Elçisinin fes ile gelmiş olması, bir "Fes Olayı" yarattı. Atatürk'ün yaptığı şapka devrimiyle doğrudan ilgili olan bu olay, Türkiye ile Mısır arasında önemli bir sorun oldu ve iki ülke ilişkileri tarihine ilginç bir sayfa kattı. Aşağıdaki sayfalarda "Fes Olayı"nın belgesel olarak aydınlatılmasına çalışılacaktır.

Gotthard Jäschke

Belleten · 1984, Cilt 48, Sayı 189-190 · Sayfa: 309-338 · DOI: 10.37879/belleten.1984.309
Tam Metin
Kısa bir süre önce yakın bir dostum dedi ki : "Şarkiyat hepimizin üzerinde sadece bir sandalla dolaştığımız bir okyanustur." Fikrimce bizim görevimiz bundan daha isabetli bir şekilde ifade edilemez. Önemli olan, o veya bu avı yakalayıp sandalla emin bir şekilde karaya çıkarmaktır. Bunu da Gotthard Jäschke geniş ölçüde yapmış ve bunu yaparken de tek bir sahada Alman hudutlarını çok aşarak münakaşa edilmez bir üstad olmuş, takdir edilmiş, saygınlık görmüş ve hayat boyu çalışmalarını hasrettiği ülke olan Türkiye'de de tekrar tekrar onurlandırılmıştır. Bu memleketin gelişmesini aşağı yukarı 1908'den itibaren dönüm noktası olan 1960'a kadar ve bilhassa Kemal Atatürk'ün idaresindeki Türk halkının ve devletinin büyük yenileme devresini, yani bizzat şahit olduğu olayları, araştırmalarının merkez noktası yapmıştır. İlişikte sunulan literatür listesinde toplanmış olan çok sayıdaki çalışmaları, yalnız geniş ve derin bilgisinin kanıtları olmayıp Türklere ve onların kaderine duyduğu beşerî alakasını ispatlamakta ve olaylara direkt taze bakışını ve içten ilgisini kanıtlamaktadır. Bundan dolayı Türkler ve biz Almanlar ona çok teşekkür borçluyuz.

Mustafa Kemal'in Unutulmuş Bir Hatırası

Belleten · 1984, Cilt 48, Sayı 189-190 · Sayfa: 339-342 · DOI: 10.37879/belleten.1984.339
Tam Metin
İzmir Yangınından sonra Lâtife Uşakîzade Karargâh erkânı ile Mustafa Kemal Paşa'yı Göztepe'de anababa evine davet etmiştir. Orada da 29 Ocak 1923'te İzmir Kadısı huzurunda evlenmişlerdir. M. Kemal'in şahitleri Fevzi ve Kâzım Karabekir Paşalar, Lâtife Hanımın ise Abdülhalik (Renda) ve Salih (Bozok) idiler.

Atatürk ve İnkılap

Belleten · 1983, Cilt 47, Sayı 188 · Sayfa: 893-902 · DOI: 10.37879/belleten.1983.893
Hepimizin bildiği gibi içinde bulunduğumuz 1981 yılı Mustafa Kemal Atatürk'ün doğumunun yüzüncü yılıdır ve bu nedenle Atatürk, uluslararası önemli bir kuruluş olan UNESCO'nun da kararı ve işbirliği ile bütün dünyaca anılmaktadır. Muhakkak ki O, yüzyılımızın yetiştirdiği "büyük insanlar"ın en ön sırada yer alanlarından biridir. Hiç de uzun sayılamayacak, ömrü boyunca başardığı işlerle ona bu "büyük insan" ünvanını kazandıran yüksek meziyetlerinden biri, kişiliğindeki İnkılapçılık vasfıdır. Gerçekten de, Atatürk denince her şeyden önce onun Türk toplumunda yapmış olduğu köklü değişiklikler akla gelir. Biz bunların topuna Atatürk İnkılabı ya da Türk İnkılabı demekteyiz. İşte bu nedenledir ki, iki kardeş milletin bilim adamlarının işbirliği ile Atatürk'ü anmak üzere bir araya geldiğimiz böyle müstesna ve mutlu bir günde Atatürk İnkılabını konuşmama konu olarak seçtim.

Barış Sever ve Özgürlükçü Atatürk

Belleten · 1983, Cilt 47, Sayı 188 · Sayfa: 929-934 · DOI: 10.37879/belleten.1983.929
Tarih boyunca dünya'da yer yer ve zaman zaman, meydan savaşları kazanmış komutanlar ya da ülkesi halkının sosyal ve ekonomik yaşamında büyük hizmetleri görülmüş liderler yetişmiştir; ama yurdunun hemen hemen her yeri işgal edilmiş, halkı, sürekli savaşlarla bitkin düşmüş, sosyo-ekonomik ve kültürel durumu hiçe inmiş bir ülkede, orayı düşman işgalinden kurtararak onbeş yıl gibi kısa bir zamanda, askerî ve sivil alanda giriştiği başarılı atılımlarla, dinamik ve çağdaş bir devlet yaratmış bir lidere raslanamaz. O, orduda göreve başlayışının daha ilk yıllarında arkadaşlarıyla ve çevresindekilerle yaptığı konuşmalarda tüm ulusların kendi kaderlerine egemen olmalarını, büyük devletler denen bencil ve sömürücü devletlerin mazlum ulusları boyunduruk altında tutmaya hakları olmadığını dile getirmiş ve savunmuş bir kişidir.

Atatürk'ten Anılar

Belleten · 1983, Cilt 47, Sayı 188 · Sayfa: 943-950 · DOI: 10.37879/belleten.1983.943
Hiç umulmadık koşullar, şimdi uzakta kalan 1930 yılında bir gün, hayatımda çok büyük yer tutacak olan ve seçtiğim bir vatan olarak sevdiğim Türkiye'ye beni getirdi. Arjantinli olmakla beraber eski bir İspanyol ailesinden geliyorum ve annem tarafından da memleketimin ovalarının Kızılderililerinin kanını taşıyorum. Niyetim babamdan ve dedemden intikal eden doktorluk mesleğine devam etmekti. Ancak babam doktorluğunun dışında dikkati çeken bir piyanist ve heykeltraş olduğundan büyük bir şöhrete sahipti. Klinik doktoru olarak olgunlaşmak için Paris'te çalışmalar yaparken, Bourdel'in atölyesine de devam etmek şansına erişti. Sonunda biçim güzelliğinde belli amaçlar görmeği elde etti. Bununla beraber Fransız ekolünün eserlerini kopya etmedi, tam tersine elde ettiği teknikten faydalanarak Arjantin bağımsızlığı ve egemenliği için savaş vermiş bir kişi olarak "gaucho" gibi ulusal konuları oluşturan kahramanları, atları işledi.

Demokrasi Yolunda Atatürk

Belleten · 1983, Cilt 47, Sayı 188 · Sayfa: 935-942 · DOI: 10.37879/belleten.1983.935
Atatürk, komutanlığıyla, devlet adamlığıyla, siyasal felsefesiyle, inkılap ve ilkeleriyle çok yönlü bir önderdir. Atatürkçülük ve Atatürk ilkeleri, Türk İnkılabına ve Türk Ulusunun yaptığı çağdaş atılıma yön vermiş ve vermektedir. Bu ilkelerin belli bir kalıba ve çerçeveye sokulması, devrimin geliştirici ve ilerici anlayışına uygun düşmez. Bu nedenle, bu ilkeler Atatürk'ün sağlığında da dondurulmamıştır. Ancak bu ilkelerin genç kuşakların anlayacağı şekilde tanıtılması da bir ihtiyaç haline gelmiştir. İlkelerin ayrıntılarına girmeden, bunların tümüyle asıl amaç ve özü bakımından yorumlanmasında yarar vardır. Atatürk, "İnkılapların amacı, Türkiye Cumhuriyeti halkını tümüyle çağdaş ve bütün anlam ve biçimleriyle uygar bir toplum haline kavuşturmaktır" demiştir.

Mes Souvenirs d'Atatürk

Belleten · 1983, Cilt 47, Sayı 188 · Sayfa: 951-958 · DOI: 10.37879/belleten.1983.951
Un concours de circonstances inesperees m'amenerent un jour, deja lointain, en 1930, dans ce pays qui allait jouer un role si important dans ma vie, et que j'aima comme une patrie d'election: la Turquie. Je suis argentin, mais j'appartiens a une ancienne famille espagnole, et du cote de ma mere j'ai du sang des indiens des plaines de mon pays. J'aurais continue la tradition herite de mon pere et mon aieul, en suivant la carriere medicale. Mais mon pere medicin etait aussi un pianiste remarquable et un sculpteur d'une grande renommee. A Paris, pendant ses etudes de perfectionnement en medecine, il eut la chance de frequenter l'atelier de Bourdel. Il en resulta qu'il decouvrit dans la plastique des objectifs definis. Toutefois, jamais il n'imita les oeuvres de l'ecole française, au contraire, il profita de la technique qu'il venait d'apprendre pour traiter des themes nationaux argentins, comme le "gaucho", l'homme qui lutta pour l'independance et la souverainete argentines, les heros nationaux, nos chevaux.

K. Atatürk'ün Cumhurbaşkanlığı Döneminden II. Dünya Savaşına Kadar Türk-Romen İlişkileri (1923-1944)

Belleten · 1983, Cilt 47, Sayı 188 · Sayfa: 1045-1072 · DOI: 10.37879/belleten.1983.1045
Konumuza kısaca bir Giriş yapmak lâzımdır. Çünkü Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulmasından önce M. Kemal Paşa'nın Romanya ile bazı ilişkileri vardır. Bilindiğine göre geçmiş yüzyıllarda Türklerin ve Romenlerin dostlukla beraber kavga ve bazı savaşları inkâr edilemez. Örneğin, Ortaçağdaki olaylarından başka, 1877'de ve 1916-1918 yıllarındaki savaşları hatırlatabiliriz. Eşsiz K. Atatürk'ün "Yurtta sulh, cihanda sulh" ilkesine dayanarak Romanya ve Türkiye arasında çok samimi yeni bir dostluk meydana gelmiştir.

Türkiye Cumhuriyeti Devleti

Belleten · 1983, Cilt 47, Sayı 188 · Sayfa: 903-928 · DOI: 10.37879/belleten.1983.903
Geçmişte Türk milleti, çeşitli coğrafi bölgelerde ve tarihlerde devletler, imparatorluklar kurmuştur. Bu devrelerde Türk medeniyetine de eserler bırakmıştır. Ancak ilk defa 29 Ekim 1923'te kurulan devlet "Türkiye Cumhuriyeti" adını almıştır.