104 sonuç bulundu
Uygulanan Filtreler
  • Belleten
  • Mustafa Kemâl Atatürk
Dergiler
Yayınlayan Kurumlar
Yayın Yılı
Yazarlar
Anahtar Kelimeler

Cumhuriyet Tarihimizde Süreli Yayınlara Kısa Bir Bakış II Tarih Dergileri ve Belleten

Belleten · 1983, Cilt 47, Sayı 188 · Sayfa: 1207-1222 · DOI: 10.37879/belleten.1983.1207
Cumhuriyetimizin kurulmasından sonra birçok alanlarda görülen yenilik atılımları ve sürekliliği dergilerde de görmekteyiz. Türk devletinin atılımcı yönünü geniş kitlelere tanıtan ve fikir ürünlerini sonraki nesillere aktarma gayesini güden bu girişimlerin olumlu yönleri çok fazladır. Burada genel konulardan ayrı olarak, tarih araştırmalarını ilgilendiren dergilerin yayın dönemlerini ve bunlar arasında seçkin bir yeri bulunan Belleten'i ele almak istedim. Adını devletimizin kurucusu ve yeni dönem tarih çalışmalarının baş teşvikçisi Atatürk'den alan Belleten, sonraki tarih dergilerinin bir yayın kaynağı olduğu gibi, belirli bir düzeni de temsil etmektedir. Onun bu yönünü ortaya koymadan önce, bu alandaki diğer dergiler üzerinde durmayı uygun gördüm.

Macaristan Bilimler Akademisinde Atatürk'ün 100. Doğum Yılını Anma Töreni

Belleten · 1983, Cilt 47, Sayı 188 · Sayfa: 1229-1232
Körösi Csoma Derneği, Macar Bilimler Akademisi Tarih ve Felsefe Bilimleri Bölümü ve Lorand Eötvös Üniversitesi Türk Filolojisi Kürsüsü 27 Ekim 1981'de Mustafa Kemal Atatürk'ün doğumunun 100. yıldönümü dolayısıyla ortak bir anma toplantısı düzenlemiştir. Macar Bilimler Akademisi'nin onur salonunda yapılan oturuma Türk Tarih Kurumu'nun o zamandan beri maalesef vefat etmiş olan Başkanı Prof. Enver Ziya Karal'ın önderliğindeki Türk tarihçileri delegasyonu da katılmıştır. Delegasyon, o sırada Türk-Macar Tarihçileri Karma Komisyonu'nun görüşmeleri ile ilgili olarak Macaristan'da bulunuyordu. Türkiye Cumhuriyeti Macaristan Büyükelçisi sayın Osman Başman ve aralarında Kültür Ateşesi Hatay Savaşçı olmak üzere Büyükelçilik memurları da anma oturumunda bulunmak saygısını göstermişlerdir.

ATATÜRK'LE İLGİLİ BİR KİTAP [Kitap Tanıtımı]

Belleten · 1983, Cilt 47, Sayı 187 · Sayfa: 877-878
Tam Metin
Yeni Türk Devleti'nin kurucusunun sonsuzluğa geçtiği 1938 yılının 10 Kasımından sonraki yaslı günlerde son satırlarını yazdığını söyleyen ve o günlerde ülkemizde Arjantin diplomatik temsilciliğinin İstanbul'da bir başkonsoloslukta yönetildiği 1930-1935 arasında beş yıl boyunca Türkiye'de görev yapan Sayın Jorge Blanco Villalta'nın ispanyolca olarak 1939 yılı başlarında Buenos Ayres'te, Claridad basımevinin çıkardığı ve Lâtin Amerika ülkelerinde büyük ilgi gören Atatürk adlı yapıtından bizde olduğu kadar, Avrupa'da da kimsenin haberi olduğunu sanmıyorum. İyi bir raslantı ile, kendisi gibi, yazarın babası, İstanbul'da Arjantin Başkonsolosluğunda bulunduğu için, Atatürk'ün davetlerinde, kabullerinde kendisini Çankaya'da yakından görmek, İstanbul'a gelişlerinde kalmaktan hoşlandığı Park Otel'de akşam saatlerinde onu yakın arkadaşlariyle birlikte seyretmek olanağını bulmuş, kişiliğine duyduğu derin hayranlık gün geçtikçe artmış. Bu duygu ile, tanık olduğu olaylar içinde, kendi gözlemlerine de dayanarak, yazar, ölümünden sonra ilk kez Lâtin Amerika'da Atatürk'ün yaşamını, dolayısıyle Cumhuriyet Türkiyesini geniş ölçüde tanıtmaya çalışmış. İşte 1939 yılında ispanyolca olarak basılan Atatürk adlı kitabın 1976 yılında ingilizceye ilk çevirisi, geçen ay içinde (Ekim 1979) Türk Tarih Kurumu yayınları arasında çıktı.

Türk Tarih Kurumu Olağan Genel Kurul Toplantısı Tutanak Özeti

Belleten · 1983, Cilt 47, Sayı 186 · Sayfa: 661-665
Tam Metin
Türk Tarih Kurumu'nun yıllık olağan Genel Kurul toplantısı Kurum Tüzüğünün 11. maddesi gereğince 15 Nisan 1983 Cuma günü saat 10'da Kurum merkezinde yapıldı. Kurum üyeleri saat 9'da Kurucuları Ulu Önder ATATÜRK'ün Anıtkabrini ziyaret ederek saygı duruşunda bulundular. Başkan Ord. Prof. Dr. Sedat Alp Anıtkabir'e bir çelenk koydu ve şeref defterini imzaladı. Kurum merkezine dönen üyeler Genel Kurul toplantısına katıldılar. Yapılan yoklamada 25 üyenin hazır bulunduğu ve çoğunluğun olduğu anlaşıldı. Başkan Ord. Prof. Dr. Sedat Alp, bu yıl kaybettiğimiz iki değerli üyemiz Bayan Fakihe Öymen ve Ord. Prof. Dr. Şevket Aziz Kansu'nun anısına üyeleri saygı duruşuna davet etti. Saygı duruşu yapıldı.

Mustafa Kemal Atatürk'ün 100. Doğum Yıldönümü Dolayısıyla 1981 Yılında SSC Birliğinde Yapılan Bilimsel Faaliyetler

Belleten · 1983, Cilt 47, Sayı 185 · Sayfa: 281-294 · DOI: 10.37879/belleten.1983.281
Tam Metin
UNESKO tarafından Atatürk yılı ilan edilen 1981 yılında SSC Birliği'nde, Bilimler Akademisi tarafından ülkemize davet edilen Türk bilim adamlarının iştirakiyle 4 büyük bilimsel konferans ve Moskova toplum çevrelerinin tören toplantısı yapılmış ve yazılar yayınlanmıştı. Mart ayında, Atatürk'ün 100. doğum yıldönümü ve 1921 tarihli Sovyet-Türk dostluk ve kardeşlik antlaşmasının yıldönümü dolayısıyla Moskova, Bakü ve Tiflis Şarkiyat Enstitüleri bilgin kurulları tarafından üç bilimsel konferans düzenlenmişti. Bu toplantıların büyük önemi vardı, çünkü Mustafa Kemal'in iki ülke arasındaki ilişkilerin kurulup geliştirilmesinde oynadığı rol ve bu ilişkilerin önemi hiç küçümsenemez. Mustafa Kemal kendisi de bu ilişkilerin yeni Türkiye'nin kaderleri için önemli olduğunu söylerdi. Aralık ayında Moskova'daki Şarkiyat Enstitüsü'nde yapılan 4. Konferansta, Atatürk'ün milli ekonominin geliştirilmesiyle ilgili fikirleri ele alınmıştır.

Türk Tarih Kurumu Olağanüstü Genel Kurul Toplantısı

Belleten · 1983, Cilt 47, Sayı 185 · Sayfa: 461-498
Tam Metin
16 Nisan 1982 tarihinde toplanan Genel Kurul'un aldığı karar gereğince yeniden düzenlenecek Tüzük ve Yönetmelikleri görüşmek üzere Türk Tarih Kurumu Genel Kurul'u, ilan edilen gündem gereğince 7 Ekim 1982 günü saat 9.30'da olağanüstü toplandı. Kurum üyeleri saat 9.10'da Kurum'un kurucusu Aziz Atatürk'ün Anıtkabri'ni ziyaret ederek bir çelenk koydular ve saygı duruşunda bulundular. Başkan Ord. Prof. Dr. Sedat Alp şeref defterine şunları yazdı : "Ölümsüz Atatürk, Türk Tarih Kurumu senin açtığın aydınlık yolda tayin ettiğin hedeflere ulaşmak için inançla ve güvenle çalışmaktadır. Rehberimiz, senin ilkelerin ve çağdaş bilim anlayışıdır. Sonsuz saygı, minnet ve şükran duygularımızla.

Mondros Mütarekesi Ertesinde Mustafa Kemal'in Orduya, Siyasete ve İngilizlerin Tutumuna İlişkin Düşünceleri

Belleten · 1982, Cilt 46, Sayı 182 · Sayfa: 337-346 · DOI: 10.37879/belleten.1982.337
Tam Metin
30 Ekim 1918'de imzalanan Mondros Mütarekesi'nin uygulanması konusunda Osmanlı Hükümeti ile anlaşmazlığa düşen Mustafa Kemal'in, Yıldırım Orduları Grubu Karargahının dağıtılması ve kendisinin Harbiye Nezareti emrine verilmesi üzerine, 13 Kasım 1918'de İstanbul'a döndüğü bilinmektedir. O'nun başkente varışından '3' gün sonra, 17 Kasım 1918 günkü Minber gazetesinde Mustafa Kemal Paşa ile Mülakat başlığı altında kendisiyle yapı lan bir görüşmenin yayımlandığım görüyoruz. Şimdiye değin derlenmiş olan Atatürk'ün Söylev ve Demeçleri arasında yer almayan bu görüşme, Mustafa Kemal'in, Mondros Mütarekesi'nden kısa bir süre sonra düşüncelerini kamuoyuna açıklayışının ilk örneği olarak dikkat çekici olmasının dışında, içeriği yönünden de büyük önem taşımaktadır. Çünkü M. Kemal bu demecinde özellikle ordu - siyaset ilişkileri ile kuvvetli ordu - ulusal güç kavramları üzerinde durmakta ve ayrıca İngilizlerin Osmanlı İmparatorluğu'na karşı izledikleri siyasaya ilişkin kanaatını, daha doğrusu dileğini açıklamaktadır. Öte yandan bu görüşmenin Minber gazetesinde yayımlanması da ayrı bir özellik taşımaktadır. Çünkü sözkonusu gazete, Mustafa Kemal'in isteği üzerine yayın hayatına girdiği gibi Minber adını da o koymuş ve üstelik gazeteye ortak olmuştu.

The Caliphate and Atatürk's Inkilâb

Belleten · 1982, Cilt 46, Sayı 182 · Sayfa: 353-366 · DOI: 10.37879/belleten.1982.353
Tam Metin
My focus in this paper will be on how Atatürk's inkilâbs or "revolutions" actually constituted one total revolution during which the events occurred in sequence as links of one whole historical process. I believe most of the historians of Atatürk's revolution are often too dependent on his historic speech, Büyük Nutuk, which he delivered after the major inkilâb was already completed in 1927. The Nutuk is one and undoubtedly the most important source for the period. But basically it was delivered before a party convention for explanation and justification of the inkilâb and the tactics used for its victory. It will be seen that historically the separation of the Caliphate from the Sultanate and the abolition of the 'atter set off a sequence of events and movements which led to the major inkilâbs including the abolition of the Caliphate and other secularizing reforms in the period 1922-1927.

Havza'da Mustafa Kemal Paşa

Belleten · 1982, Cilt 46, Sayı 182 · Sayfa: 347-352 · DOI: 10.37879/belleten.1982.347
Tam Metin
Küçük Havza kasabası Mustafa Kemal'in orada isyan bayrağını açmış olması gibi bir şerefe sahiptir. Şu var ki, onun 1927 yılı Nutkunda söylemiş olduğu şu sözler de dikkate alınmak lazımdır. "Çarei halâs ararken iki şey mevzuubahs olmıyacaktı. Bir defa İtilâf Devletlerine karşı vaz'ı husumet alınmıyacaktı ve padişah ve halifeye canla başla merbut ve sadık kalmak şartı esasî olacaktı." Demek ki, Mustafa Kemal yalnız bir inkılapçı değil, aynı zamanda mükemmel bir diplomattı. Fikirlerini maharetle saklamasını biliyordu.

Cumhuriyet Devrinde Çiviyazılı Belgelere Berilen Değer ve İstanbul Arkeoloji Müzeleri Çiviyazılı Belgeler Arşivindeki Çalışmalar

Belleten · 1982, Cilt 46, Sayı 181 · Sayfa: 1-16 · DOI: 10.37879/belleten.1982.1
Tam Metin
Ulusumuzu toprağına, bağımsızlığına kavuşturmak, ülkemizi asrın uygarlığına ulaştırmak için çıkmaz sokakta yol, karanlıklarda ışık bulan Atamız, ulusumuzun meçhuller içinde kalmış en eski tarihini, dilini, uygarlığını ortaya çıkarmak için de yollar bulmaya, ışık tutmaya çalışmıştır. Osmanlı İmparatorluğu'nun son zamanlarına kadar Türk tarihi yalnız Osmanlı devrine inhisar ettiriliyor, o da ancak Osmanlı tarihinin çok kısıtlı bir bölümünü kapsıyordu. Avrupa tarihlerinde ise Türkler hakkında çok az, o da yanlışlıklarla dolu bilgi veriliyor ve Türkler ancak "barbar" olarak vasıflandırılıyordu. Aziz Atamız, bilhassa Kurtuluş Savaşı sonunda milletimizde uyanan benlik ve birlik duygusunu perçinlemek için onun yaratıcı kabiliyetini, deha ve seciyesini, uygarlığını ortaya çıkarmak ve yabancılar tarafından takılan "barbar Türkler" sıfatının yanlış olduğunu hem dünyaya hem de milletimize göstermek amacındaydı. Böylece yeni yetişen Türk çocuğu kendini, atalarının yüksek uygarlığını, diğer milletler arasındaki yerini tanıyacak, o da bunlara layık olmak çabasıyla memleketini daha uygar hale getirecek ve dünya milletlerine eskisi gibi şerefli hizmetler yapmaya devam edecekti. İşte O, bu sebeple Türk tarihi ve bilhassa tarih öğrenimi ile çok ilgilenmekte ve tarihin objektif olarak araştırılmasını öngörmekteydi. Türk tarihi nasıl araştırılacaktı, hangi belgelere dayanılacaktı? Tarihi devirlerde Türklerin Orta Asya'dan devamlı olarak batıya doğru, bilhassa Anadolu'ya alanlar yaptığı biliniyordu. Neden daha çok eski devirlerde bu akınlar yapılmış olmasındı? Fakat bunu kanıtlamak için yazılı ve sanat eserleri gibi birçok belgelere ihtiyaç vardı.