32 sonuç bulundu
Uygulanan Filtreler
  • Belleten
  • Orta Asya
Dergiler
Yayınlayan Kurumlar
Yayın Yılı
Yazarlar
Anahtar Kelimeler

Rus Salnamelerine Göre Türkistan Askerî Valiliği’nde Nüfus Hareketleri (1867-1917)

Belleten · 2024, Cilt 88, Sayı 311 · Sayfa: 297-339 · DOI: 10.37879/belleten.2024.297
Tam Metin
Rusların Türkistan’ı işgali ile 1867 yılında kurulan Türkistan Askerî Valiliği, 1882 yılına kadar sürekli genişlemiştir. 1899 yılında klasik sınırları şekillenen valilik, çar tarafından atanan askerî valiler aracılığı ile yönetilmiştir. Askerî Valilik yönetiminde bulunan nüfusu, coğrafi ve zamansal bütünlük temelinde resmî veriler üzerinden analiz etmeyi amaçlayan bu çalışmada Rus salnameleri temel kaynak olarak kullanılmış; SSCB döneminde ve sonrasında üretilen literatürden faydalanılmıştır. Valilik bölgesinde 19. yüzyıldan 20. yüzyıla geçişte gözlemlenen toplumsal hareketlilik ve yürütülen iskân politikası ile nüfusun şehirli-kırsal, kadın-erkek, yerleşik-göçerlik ve dinî özelliklerine göre gösterdiği değişimin bölgelere dağılım oranları ve değişim seyirleri değerlendirilmiştir. Buna göre Fergana ve Semerkant eyaletleri nüfusun yoğun olduğu ve göç alan bölgeler olarak dikkati çekmektedir. Yedisu ve Siriderya Askerî Eyaletleri ise en fazla gayrimüslim nüfusun iskân edildiği alanlardır. Nüfusun kırsal, konargöçer ve Müslüman karakteri ise şehirli, yerleşik ve gayrimüslim nitelikleri lehine olmak üzere eyaletlere göre farklı oranlarda değişim göstermiştir.

Artvin Arılı (Demirkapı) Yaylası Kaya Resimleri

Belleten · 2021, Cilt 85, Sayı 304 · Sayfa: 781-818 · DOI: 10.37879/belleten.2021.781
Tam Metin
Doğu Karadeniz’de yayla kültürünün yoğun biçimde yaşandığı yerlerden birisi olan Arılı Yaylası/Demirkapı, önemli bir kaya resim alanını barındırır. Benzerlerine Erzu- rum, Kars, Ardahan, Erzincan, Hakkâri, Ankara, Ordu ve İzmir’de rastladığımız kaya resimlerinin ortak özelliği, göçer kültürlerin günlük hayatlarına dair veriler sunmasıdır. 2019 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın izni ile bölgede gerçekleştirdiğimiz yü- zey araştırmalarında Artvin ili, Arhavi ilçesi, Arılı Yaylası’na yakın bir yerde; Namaz- gâh/Demirkapı adı verilen bir mevkideki kaya resimlerinde çalışmalar gerçekleştirdik. Kaya resimleri üzerinde fotoğraf ve çizim çalışmaları yapılmıştır. Kaya resimleri üze- rinde gerçekleştirdiğimiz çalışmalarda, resimlerin göçer kültürler ile ilişkili olduğu ve köklerinin Orta Asya’ya kadar uzandığı anlaşılmıştır. Bu çalışmada; kaya resimlerinin Doğu Anadolu-Kafkasya ve Orta Asya’daki benzerleri ışığında tanıtımları yapılmıştır.

Yerkurgan Merkez Tapınağı Arkeolojik Kazı ve Konservasyon Çalışması (Özbekistan/Kaşkaderya)

Belleten · 2019, Cilt 83, Sayı 298 · Sayfa: 807-816 · DOI: 10.37879/belleten.2019.807
Tam Metin
Bu makale, 2017 yılında Güney Sogdiana'da (Özbekistan/Kaşkaderya) Yerkurgan Şehir Harabesi Merkez Tapınağı'nda yapılan arkeolojik kazı hakkındadır. Zerdüştlükle bağlantılı ateş tapınağı fonksiyonu gören Merkez Tapınağı'nda, 2013 yılında başlanılan arkeolojik çalışmalar 2017 yılında devam etti. 2017 yılında yapılan arkeolojik kazı neticesinde, üst tabakada daha geç döneme ait bir taban ile onun üzerinde bir ateş altarı tespit edildi. Ateş altarı, dört ana yöne göre konumlanan kare planlı yapının kuzey bölümünde ortaya çıkarıldı. Bu ateş altarı, güney duvarının ortasındaki kapı ile aynı eksendedir. Bu kazı çalışmasında, üst tabanın altında, daha erken döneme ait bir duvarın üst bölümü ortaya çıkarıldı. Bu duvar, kuzeydeki altardan başlayıp yapının merkezine uzanmaktadır. Bu mimari buluntular dışında günlük ve ritüel seramikler de gün yüzüne çıkarıldı. Bu ritüel seramikler içinde yılan fi gürlü seramik kayda değerdir.

IX-XII. Yüzyıllarda Fergana'da Yerleş­miş Türk Boyları

Belleten · 2013, Cilt 77, Sayı 280 · Sayfa: 833-848 · DOI: 10.37879/belleten.2013.833
Tam Metin
Fergana Vadisinde çok eski zamanlardan beri çeşitli ırklara mensup birçok kavmin yaşadığı bilinmektedir. Araştırmalardan Fergana bölgesinde yaşayan etnik grupların arasında Türk unsurunun daha Usunlar devrinden itibaren etnik kimliğini koruyarak gittikçe daha geniş topraklara yayıldığı anlaşılmaktadır. Bu etnik süreç IX-XII. yüzyıllarda, özellikle Karahanlılar döneminde daha yoğun bir şekle gelerek bölgenin Türkleşmesi ve Türk dilinin galebe çalmasıyla sonuçlanmıştır. IX-XII. yüzyıllardaki Fergana Vadisinin etnik durumuna gelince vakıa şu ki, bölge ahalisinin bir kısmı Fars kökenli etnik gruplardan meydana gelmiştir. Fakat bu etnik gruplar da saf İranlılar olmayıp çoğu, uzun tarihi dönem içerisinde birbirini takip ederek bu topraklarda meydana gelen Türk hakimiyetleri dönemlerinde yer­leşmiş ve sonralan İslamiyeti kabul etmiş olan şehirli ve köylü yerleşik Müslüman Türklerden oluşmaktaydı. Öte yandan bu eski tarım bölgesi, etrafında bulunan Alay, Türkistan, Çatkal vs. sıradağlarının eteklerinde yaşayan yan göçebe-yan yer­leşik Türk boylarıyla çevrili olup, bu yarı göçebe Türk boyları ile yerleşik ahali ara­sında asırlar boyunca devam edip gelen sıkı kültürel ilişkiler mevcuttu. Elde ettiği­miz bilgilerden anlaşılan şu ki, bu bölgedeki Karluk, Kırgız, Yimek, Ezgiş, Yabaku, Yağma, Çigil, İlak gibi Türk boyları diğer Fars kökenli etnik gruplar ile birlikte Fergana ahalisinin etnik terkibini oluşturmuşlardır. Fakat Fergana'daki siyasi haki­miyet, etnik ve kültürel üstünlük Karluklar'ın elinde bulunmaktaydı. Görüldüğü gibi Maveraünnehr'in her tarafında, özellikle bölgenin doğu kısmını oluşturan Fergana, Şaş, İlak ve Usruşana'da Türkler İran menşeli kavimler ile karışık durumda ama çoğunlukta idi. Bu durum doğal olarak bölgenin Kara Hanlılar tarafından fethini daha da kolaylaştırmış ve dil, kültür itibariyle tamamen Türkleşmesini sağlamıştır.

Türk Konut Mimarisinde Tarihsel Süreklilikler: Orta Asya ve Anadolu

Belleten · 2012, Cilt 76, Sayı 276 · Sayfa: 503-526
Türklerin yurt edindiği önemli bölgelerden biri olan Anadolu'da bulunan tarihsel konut mimarisi örnekleri Anadolu'nun antik dönemlerine değin uzanan yapı tekniklerinin Orta Asya Türk kültüründe var olan bazı mekânsal kurgular ve yapı elemanları ile sentezlenerek günümüze ulaştığını göstermektedir. Tarihsel veriler ışığında Anadolu'da XI. ve XII. yüzyıllarda artan Türk nüfusu ile Anadolu'daki diğer topluluklar arasında kendini mimaride gösteren verimli bir kültürel etkileşim gerçekleştiği söylenebilir. Stratejik coğrafi konumu dolayısı ile tarihte uzun süreli siyasi istikrarsızlık dönemleri geçiren Anadolu'da üst idari değişikliklere rağmen genelde geniş halk kitlelerinin kültürel yapısı tarih boyunca süreklilik göstermiştir. Kültürün somut izlerini oluşturan mimari ürünler, bu sürekliliğin okunabileceği önemli tarihsel bilgi kaynaklarıdır. Bu bağlamda özellikle sivil konut mimarisi örnekleri halk kültürünün mekânsal kurguları hakkında somut bilgiler vermektedir. Bu çalışmada sivil konut mimarisi alanındaki bilgi altyapısı ışığında Anadolu ve Orta Asya Türk konut mimarileri arasındaki süreklilikleri ortaya koymak ve değerlendirmek için yeni bir kavramsal çerçeve önermekte ve bu altyapıdan faydalanarak değişik mimari örnekleri karşılaştırmakta ve yorumlamaktadır.

Peyvend-i Siyaset ve Ferheng der Asr-ı Zevâl-i Timurlyân ve Zuhur-i Safevlyân

Belleten · 2011, Cilt 75, Sayı 274 · Sayfa: 971-974
Seferleri ve zaferleri sonunda Timur'un şöhreti bütün dünyada yayılarak, asırlarca bir dehşet siması ve efsanevi bir kahraman olarak yaşadı. Evet o, göçebe fatihlerin sonuncusudur. Fakat bazı tarihçilerin ifade ettiği gibi, sadece bir eşkıya çetesi reisi veya ele geçirdiği şehirleri yakıp yıkan, insan kellelerinden minareler diktiren bir fatih mi idi? Timur'un gayesi mümkün olduğu kadar ve hattâ kabilse o zamanın dünyasını hakimiyeti altına almaktı. Zamanın tarihçilerinden biri olan "bütün dünya iki hükümdarı n sahip olacağı kadar değerli değildir" sözünü isnad etmektedir. Tahripkarlığına rağmen o, aynı zamanda imarcı idi. Onun zamanında muhteşem bahçeler ve binalar yaptırılmış, yeni yerleşme yerleri kurulup, sulama kanalları açtırılmıştı. Bilindiği üzere İran, Orta Asya ve Hindistan'da İslam mimarisinin en parlak devri Timur ve haleflerinin adı ile sıkı sıkıya bağlıdır. Timur, ticaretin devlet için en büyük gelir kaynağı olduğunun farkındaydı. Ana dili olan Türkçeden başka Farsçayı da biliyordu. Edinmiş olduğu tarih bilgisi ile meşhur İbn Haldun'u bile hayretler içinde bırakmıştı.

Tax Farm Register of Damascus Province in the Sixteenth Century: Archival and Historical Studies, Edited by Nagata Yuzo, Miura Toru and Shimizu Yasuhisa, Tokyo, The Toyo Bunko 2006. [Kitap Tanıtımı]

Belleten · 2008, Cilt 72, Sayı 264 · Sayfa: 665-668
Japonya'da Türk tarihi üzerine çalışmalar XIX. yüzyılda başlamıştır. Bu çalışmalar Orta Asya Türk tarihi üzerine yoğunluk kazanmıştı. Bir müddet sonra Osmanlı-Japon siyasi münasebetleri uzak mesafeye rağmen gündeme geldi. Batıya büyük ilgi duyan Japonlar, Osmanlı Devleti ile de ticari ilişkileri geliştirmeye başladılar. Osmanlı Devleti de Japonya ile siyasi ve ticari münasebetleri geliştirmeye çalışıyordu. Bunun için Osmanlı Devleti bir iyi niyet elçisi olarak telakki ettiği Ertuğrul gemisini gönderdi. Bu geminin ziyaretini tamamlayıp dönüş yolunda şiddetli fırtına yüzünden batması ve yüzlerce Türk denizcisinin şehit olması (1890) ilişkilerin artmasına sebep oldu. Bu acı hatıradan sonra Türkiye ile Japonya arasındaki dostluk ve ticari ilişkiler büyük bir yoğunluk kazandı. 1960'lı yıllardan beri giderek artan Osmanlı tarihi üzerindeki araştırmalar, günümüzde birçok genç tarihçinin yetişmesine zemin hazırlamıştır. Bugün Osmanlı arşivlerinde araştırma yapan Japon tarihçilerinin eserleri dikkat çekmektedir. Farklı alanlardaki araştırmaların ileride daha da artması, iki ülke arasındaki ilişkilerin gelişmesine yardımcı olacaktır.

Osmanlı Devleti'nin Son Döneminde Uşak'ta Halıcılığın Makineleşme Süreci

Belleten · 2007, Cilt 71, Sayı 260 · Sayfa: 65-98
Tam Metin
Orta Asya'dan Anadolu'ya göç ederken Türklerin beraberinde getirdikleri halıcılık sanatını, XIII. yüzyılın üçüncü çeyreğinde iskânın şekillendiği tahmin edilen Uşak yöresinde yaşattıkları bilinmektedir. Uşak ve civarına yerleşen Türkmen ve yörük aşiretlerinden Kınıklı, Kaçar, Karakeçili, Kızılkeçili ve Tekeli gibi boylar, Orta Asya kökenli olan halıcılığı ayakta tutarak, XVI. yüzyılda burasını bir halı merkezi haline getirmişlerdir. El sanatı şeklinde gelişen dokumacılığın önemli bir kolunu teşkil eden halıcılık, yörede ev ve aile dışına taşmadan her ailenin kendine ve kızına gerekli olan halı, kilim, sandık ve yün örtüsü imâl etmesi ile aşama kaydetmiştir.

Tonyukuk Yazıtı’nda Geçen Ek Tag Üzerine

Belleten · 2006, Cilt 70, Sayı 257 · Sayfa: 83-94 · DOI: 10.37879/belleten.2006.83
Tam Metin
Eski Türk Yazıtlarının ilk kez okunuşundan bu yana yüzyıldan fazla zaman geçmiş olmasına rağmen yazıtlardaki bazı sorunlar hâlledilebilmiş değildir. Özellikle yazıtlarda geçen coğrafi adlar hem tarihçileri hem de dilcileri ilgilendirmiştir. Bu yazıda Tonyukuk Yazıtı'nda geçen Ek Tag ile Menandros'tan nakledilen ve Bizans kaynaklarında geçen Ek Tag'ın aynı yer olup olmadığı incelendi. Sonuç olarak her iki adda yalnızca bir ad benzerliği olduğu ortaya konmaya çalışıldı. Her iki yer adının birbirinden farklı olduğu ve Tonyukuk Yazıtı'nda geçen Ek Tag'ın Alay dağlarının batısında bir yer olduğu önerisi dile getirildi.

FİRDAWS AL-IQBĀL, History of Khorezm, By Shir Muhammad Mirab Munis And Muhammad Rıza Mirab Agahi, Translated from Chaghatay and Annotated by Yuri Bregel (Şîr Muhammed Mîrâb Munis ve Muhammed Rıza Mîrâb Agahî, Firdevs el-İkbâl, Harezm Tarihi, Çağatayca'dan tercüme eden ve notlayan Yuri Bregel), Leiden-Boston-Köln 1999 (LXXVII+718 s.- iki soy kütüğü - üç harita), Brill yayını. [Kitap Tanıtımı]

Belleten · 2000, Cilt 64, Sayı 241 · Sayfa: 977-982
Tam Metin
Yuri Bregel girişte önce Harezm hakkında çeşitli bilgiler veriyor. Ona göre, "Harezm, Orta Asya'da deltası dahil olmak üzere Amu Derya (Ceyhun)'nın aşağı vadisinde uzanan nispeten küçük bir bölgedir. Bununla beraber çeşitli zamanlarda kültürel ve siyasî sahanın etkisiyle veya idarecilerinin doğrudan otoritesiyle, batıda Hazar Denizi ve Aral Gölü arasındaki Üstyurt platosu, Kara-Kum Çölü'nün kuzey kısmı, hattâ bazı zamanlar güneye Horasan'a âit dağların kuzeyi boyunca uzanan vahalar ve kuzey-doğuda Sır-Derya (Seyhun) nehri deltasına doğru Kızıl-Kum çölü de bu bölge içindedir". Ayrıca gerek İslâm öncesi gerekse İslâmî dönemde Harezm resmî olmasa bile, fiilî olarak genelde siyasî bağımsızlığını devam ettirmiştir. Harezm tarihinde sadece bir kere büyük bir imparatorluğun (12. yüzyıl-13. yüzyılın başı Harezmşahlar'ın) merkezi olmuştur. Bu bölge, Moğol devrinden sonra 20. yüzyıla kadar, Orta Asya'daki Türk edebî dil ve edebiyatının gelişmesinde önemli bir rol oynadı. Bregel'e göre, Harezm zaman zaman çeşitli devlet ve toplulukların akın ve yağmalarını görmüştü, söz gelişi Moğollar, Timur, Şeybanî Han'a bağlı Özbekler, Türkmenler ve Karakalpaklar gibi. Bregel'in tarihî olaylar hakkında verdiği bilgiler kısaca böyledir.