32 sonuç bulundu
Dergiler
- Belleten 32
Yayınlayan Kurumlar
Yazarlar
- Ayşe Onat 2
- Mücteba İlgürel 2
- Afif Erzen 1
- Ahmet Temir 1
- Ahmet Uğur 1
Anahtar Kelimeler
- Orta Asya 32
- Türkler 8
- Central Asia 6
- Tarih 6
- Osmanlı 5
- Anadolu 4
- İslam 3
- Moğollar 3
- Türk Tarihi 3
- Türkiye 3
Harput'ta Bir Türkmen Beyliği Çubukoğulları
Belleten · 1997, Cilt 61, Sayı 230 · Sayfa: 67-92
Özet
Tam Metin
Türkler, binlerce yıllık tarihleri boyunca, anayurtları olan Orta Asya'dan, çeşitli sebeplerle, müteaddit defalar göç etmek zorunda kalmışlardır. Ancak bu göçler içerisinde şumûlü, etkileri ve sonuçlarının büyüklüğü bakımından, XI. yüzyıl başlarında vukû bulan Oğuz göçünün çok önemli bir yeri vardır. Orta-Asya'da nüfus kesafeti, yurt darlığı, otlak sıkıntısı ve Karahıtay baskısı gibi sebeplerle birbirlerini sıkıştırarak yerlerinden oynayan Türk boyları bir kere daha göçe ve yeni bir yurt aramaya mecbur oldular. Bu arayışlar içerisinde kayda değer ilk teşebbüs, Çağrı Bey'in 1015 yılında, henüz Karahanlılar idaresindeki Maveraünnehir'de yaşarlarken, içinde bulundukları şartların ağırlığı nedeniyle, kendileri için tehlikelerle dolu düşman Gazne ülkesini (Horasan) aşarak, Doğu-Anadolu bölgesine yaptığı keşif akınıdır.
Orta Asya Türk Sanatında Palmet ve Lâle Motiflerinin Değerlendirilmesi Hakkında Bir Deneme
Belleten · 1997, Cilt 61, Sayı 230 · Sayfa: 37-42 · DOI: 10.37879/belleten.1997.37
Özet
Tam Metin
1994 yılı lâle bitkisinin İstanbul'dan Hollanda'ya gönderilişinin 400. yıldönümüydü. Bu sebeple düzenlenen "Türk Sanatında Lâle Devri" konulu seminerde çerçevenin biraz dışına taşarak XVI. y.y'dan itibaren Osmanlı sanat eserlerinde natüralist üslupta görülmeye başlanan lâle motifinin kaynaklarına inmek istedik. Bu kaynak elbette ki Türk milletinin doğduğu, ilk sanat eserlerini verdiği Orta Asya olmalıydı.
Komnenos Hanedanının Büyük Başkumandanı: Türk Asıllı Ioannes Aksukhos
Belleten · 1996, Cilt 60, Sayı 227 · Sayfa: 59-72
Özet
Tam Metin
Bizans İmparatorluğu'nun 1000 yıllık tarihini kapsayan devre içinde Türkler, bu imparatorluğun çeşitli etnik kökene mensup halkı arasında büyük bir grup oluşturmaktaydılar. İmparatorluğun bünyesinde 5. yüzyılın ilk yarısından itibaren Hunlar ve daha sonra Avarlar, Oğuzlar, Peçenekler, Kumanlar gibi Balkanlar yoluyla gelip Bizans tebaası olmuş pek çok Türk bulunuyordu. Aynı şekilde 10. yüzyıl ortalarından itibaren Orta Asya'dan İran yoluyla Doğu Anadolu bölgesine göç edip imparatorluk topraklarında yerleşmiş Türk toplulukları da vardı ve bunlar daha o sırada Bizans ordularında görev almaya başlamışlardı.
İsmail Aka, Mirza Şahruh ve Zamanı (1405-1447), Ankara 1994, XXVIII+260+bir şecere. [Kitap Tanıtımı]
Belleten · 1996, Cilt 60, Sayı 229 · Sayfa: 823-826
Özet
Tam Metin
Son yıllarda Sovyetler Birliğin'deki gelişmeler bütün dünya ile beraber Türkiye'de de dikkatleri Orta Asya'ya çevirmiştir. Orta Asya tarihi genel olarak dünya tarihinin önemli bir kısmını teşkil etmesinin ötesinde Türk tarihinin de belkemiğini oluşturur. Şarkiyat araştırmaları çerçevesi içinde Asya tarihinin hemen her dönemi batılı araştırıcılar nezdinde ilgi görmüş ve pek çok çalışmaya konu oluşturmuştur. Bu şekilde XIV. asrın ortalarından XVI. asrın başlarına kadar Maveraünnehr ve Horasan başta olmak üzere Asya tarihinde çok önemli bir yer tutan Timurlular ile alakalı pek çok araştırma yapılmıştır. Timurlu rönesansı olarak adlandırılan bir devre imza atan, Azeri ve Osmanlı sahası dışındaki Türklerin dili haline gelen Çağatayca'yı geliştiren bu hanedan, tarihteki mevkiine oranla yeteri kadar bilinmemektedir. Bu devreyi aydınlatacak kaynak eserlerin yazma kütüphanelerimizde bol olmasına rağmen Türkiye'de Timurlular ile ilgili bilgimizin eksik olması esef vericidir. Timurlular ile alakalı çeşitli makale ve kitapları bulunan sayın Aka'nın çalışmaları hem bu konuya alaka duyan araştırıcıların yollarını aydınlatmakta, hem de son zamanlarda tekrar popüler hale gelen Orta Asya tarihine dair malumat edinmek isteyen okurların ihtiyacına cevap vermektedir. Yukarıda künyesini verdiğimiz Mirza Şahruh ve Zamanı adlı eseri de bu konudaki çalışmalardan biridir.
Japonya'da Türk Tarihi Üzerindeki Araştırmalar (16 Ağustos 1945 - 31 Ekim 1992)
Belleten · 1994, Cilt 58, Sayı 223 · Sayfa: 751-782
Özet
Tam Metin
Tokyo Yabancı Araştırmaları Üniversitesi Asya ve Afrika Dil ve Kültürleri Enstitüsü (Institute for the Study of Languages and Cultures of Asia and Africa, Tokyo University of Foreign Studies)'nün davetlisi olarak Misafir Profesör statüsünde 1 Temmuz - 31 Ekim 1992 tarihleri arasında Tokyo'da bulundum. Bu müddet zarfında Japonya'da Türk tarihi üzerinde yapılan çalışmaların bolluğu dikkatimi çekti. Bu yüzden Japonya'da gerek Orta Asya tarihi gerek Osmanlı öncesi ve Osmanlı tarihi hatta Cumhuriyet devri tarihi üzerindeki çalışmaların Türkiye ile Japonya arasındaki münasebetlerin gelişmesiyle artmakta oluşu memnuniyet vericidir.
Çin Seddi'nin Yapılış Nedeni Hakkında Değişik Bir Görüş
Belleten · 1993, Cilt 57, Sayı 218 · Sayfa: 27-40
Özet
Tam Metin
Çin Seddi denilince, dağların üzerinde uyuyakalmış bir ejderha gibi uzayıp giden bir yapı aklımıza gelir. Belki Çin'e gidip, bu görkemli yapıyı görenlerimizin sayısı pek fazla değildir. Ama, mutlaka bir resmini görmüşüzdür. Çin hakkında fazla bir şey bilmeyen bir kişi bile, en azından Çin Seddi'nin varlığından haberdardır. Ancak, bu görkemli yapı hakkında bildiklerimiz çok kısıtlıdır. Orta Asya Türk tarihi ile birlikte sıkça adı geçen bu yapı hakkında bildiklerimiz ne yazık ki, ansiklopedik bilgilerle sınırlıdır.
Rum-Ermeni-Hoybun İşbirliği ve Anadolu'daki Toplu Mezarlar
Belleten · 1993, Cilt 57, Sayı 218 · Sayfa: 241-248
Özet
Tam Metin
Tarihte azınlıklara, kendi dininden, ırkından, kültüründen olmayanlara, kendi dilini konuşmayanlara Türkler kadar müsamahalı davranan tek bir millet gösterilemez. Bunun biri, Orta Asya'dan beri çeşitli iklimler ve zaman dilimleri içinde gelen, diğeri de İslâmiyetle kazanılan, mükemmelleşen iki ana kaynağı vardır. İster 1020, ister 1071, isterse 1461 veya 1571 olsun, bu hoşgörüyü Kafkaslar'da, Anadolu'da Kıbrıs'ta görmek, yaklaşık bin yıllık dönem içinde müşahede etmek, tavsik etmek mümkündür. Hatta, yine hiçbir millette görülemeyecek derecede, bu toleransın taştığını ve azınlıkların Türklerden çok daha fazla haklara sahip olduklarını, çoğaldıklarını, zenginleştiklerini, müreffehleştiklerini bile söylemek bir mübalağa olmayacaktır. Osmanlı Devleti'nin son ikiyüz yıl içindeki durumu buna bir örnek teşkil etmektedir.
LEV NİKOLAYEVİÇ GUMİLYOV, "Tisyaçeletie vokrug Kaspiya", Azerbaydjanskoye Gosudarstvennoye İzdatel'stvo, Baku 1991, 312 s. (L.N. GUMİLEV, Hazar Etrafının Bin Yıllığı, Azerbaycan Devlet Neşriyatı, Baku. 1992, 312 s.) [Kitap Tanıtımı]
Belleten · 1992, Cilt 56, Sayı 217 · Sayfa: 1105-1110
Özet
Tam Metin
Yukarıda, aslından kelime kelime çevirerek verdiğimiz eserin Rusça adı o kadar kısa yazılmış ki, yalnız kapağına bakmakla konusunu açık olarak anlamak mümkün değildir. Ancak eseri açıp ilk sayfasından birkaç cümle okuduktan sonra bunun "Eurasia"da yaşamış halkların bin yıllık tarihi ile ilgili olduğunu görüyoruz. Bu yüzden kitabın adı Azerbaycan şivesine: "Hazar etrafı halkların bin yıllık tarihi" diye açıklanarak çevrilmiş bulunmaktadır (s. 309).
GIACOMO E. CARRETTO, I Turchi del Mediterraneo, dall'ultimo impero islamico alla nouva Turchia, Editori Riuniti, Roma, 1989. [Kitap Tanıtımı]
Belleten · 1991, Cilt 55, Sayı 213 · Sayfa: 589-592
Özet
Giacomo E. Carretto'nun yapıtı son İslam İmparatorluğundan, Yeni Türkiye Cumhuriyetine kadar olan gelişmeleri kısaca ele alan, Türk ulusunun kökeninden başlayıp günümüze dek geçirdiği evreleri özet halinde okuyucuya sunan öğretici ve aydınlatıcı bir yapıt. Giriş ve Sonuç bölümlerinin dışında 6 ana başlık altında toplanmış olup her başlık kendi içinde çeşitli bölümlere ayrılmış. Yazar, Giriş bölümünde önce "Türk" adının İtalyanlarda nasıl duygular uyandırdığını açıklayarak, aslında batı dünyasının Türkleri tam olarak tanımadığını söyler. İ.S. IV. ve V. yüzyıllarda görülen Hun işgalinden sonra başlayan göçlerin Avrupa'ya bugünkü görünümünü verdiğini açıklayarak eski göçebe halklarının Batı dünyasının oluşumunda da önemli rol oynadığından söz ettikten sonra Türklerin dini inanışını ele alır ve aslında Türklerin, önceleri Şaman dinine bağlı olduğunu açıklar. Ardından İslam dinine geçişlerinin öyküsünü anlatır.
Çin - Türkistan İlişkilerinin Başlangıcı Hakkında Bazı Bilgiler
Belleten · 1990, Cilt 54, Sayı 211 · Sayfa: 913-920
Özet
Tam Metin
Çin İmparatorluğunun Han Sülâlesi döneminde, komşuları Büyük Hun İmparatorluğu dışında kendisinden oldukça uzakta yer alan Türkistan bölgesindeki küçük şehir devletleriyle olan ilk ilişkilerinin nasıl ve ne şekilde başladığı konusu oldukça ilginçtir. Diplomatik, askeri ve ekonomik alanlarda kurulan bu ilk ilişkilerin, Çin ve Ortaasya tarihine yeni bir sayfa eklediği söylenebilir. Özellikle bu yazımızda, Han dönemi imparatoru Wu zamanındaki Çin'in dışa, batıya doğru ilk açılma politikasının ne şekilde başladığı üzerinde duracağız.