136 sonuç bulundu
Uygulanan Filtreler
  • Belleten
  • Osmanlı devleti
Dergiler
Yayınlayan Kurumlar
Yayın Yılı
Yazarlar
Anahtar Kelimeler

Osmanlı Devletinin 1700-1709 Kuzey Savaşı Yıllarındaki Tutumu

Belleten · 1989, Cilt 53, Sayı 207-208 · Sayfa: 903-966
Kuzey savaşının sürdüğü yıllar boyunca, Osmanlı İmparatorluğu, Avrupa devletlerinin Rusya'ya karşı çevirdikleri entrikaların merkezi haline gelmişti. Gerçi, Rusya aleyhtarı bu güçler, Kuzey savaşının başlamasından önce de, İstanbul'da alenen faaliyette idiler. Fakat, Osmanlı Devletiyle barış andlaşmasını imzalamağa yetkili kılınan, Rusya Duma Meclisi üyelerinden Emelyan İgnatyeviç UKRAİNTSEV'in Osmanlı başkentine gelişi ile, bu faaliyetler özellikle canlılık kazanmış oldu. Rusya'nın 1698 Karlofça Kongresinde Babıâli ile aktolunmuş iki yıllık bir mütarekesi vardı. Güneydeki komşu ile sağlam bir barışın, ya da uzun süreli bir mütarekenin "Bir miktar zayiatla bile olsa" akdi, Rusya'nın Kuzey savaşına girebilmesinin başta gelen ve kaçınılmaz şartını teşkil etmekte idi.

XVI. Yüzyılda Rus-İran Ticareti ve Osmanlı Devleti

Belleten · 1988, Cilt 52, Sayı 202 · Sayfa: 247-256
1958 yılında, Moskova'da, "Doğu Edebiyatı Yayınevi", "Tacir Födot Kotov'un İran seyahatnamesi" adında bir eser yayımlamıştı. Eserin içeriğinden bahsetmeyi bir başka yazıya bırakarak, bugün, Bayan N.A. Kuznetzova'nın bu kitaba yazmış olduğu önsözü, Türk okuyucularına sunmak istiyorum.

Tanzimat Döneminde Türkiye'de Yönetim (1839-1856)

Belleten · 1988, Cilt 52, Sayı 203 · Sayfa: 601-626
Tam Metin
Bundan önce Belleten 201'de yer alan bir yazımızda "Tanzimat'ın İlanı Sıralarında Türkiye'de Yönetim (1826-1839)" başlığı altında Tanzimat Devri düzenlemeleri öncesinde Türkiye'de uygulanmakta olan idari teşkilatı genel çizgileriyle belirtmeye çalışmıştık. Bu makalemizde ise Tanzimat'ın ilanından 1864'te yayınlanan Tuna Vilayeti Nizamnamesi'nin yürürlüğe girdiği ana kadar geçen devrede ülke yönetiminde yapılan yeniliklerin bir kısmını ele alacağız.

Devlet Kurucusu Atatürk

Belleten · 1988, Cilt 52, Sayı 204 · Sayfa: 777-794
Tam Metin
"Türk Tarih Kurumu"muzun Büyük Atatürk için tertiplediği konferans serilerinden birincisini benim konferansımla açmayı tensip etmesini alicenap bir teveccüh sayıyorum. Sayın Türk Tarih Kurumu Başkanımızın Genel Müdürle beraber lütfettikleri daveti eksiklerime bakmaksızın cesaretle kabul ettim, o vazife ile huzurunuzdayım. Sayın Başkanımıza teşekkür ödevimi yerine getirdikten sonra başlıyacağım. Atatürk'ün bütün hayatında askeri kudretini, kumandan olarak büyük değerini dikkatle takip etmişimdir ve büyük bir kumandanın bilgi olarak ve karakter olarak vasıflarını Atatürk'te daima bulmuşumdur. Muharebelerde ve harita başında Atatürk'ün büyük kumandan olarak müdahalelerini, icraatını muhtelif vesilelerle dile getirmişimdir; anladığım ve duyduğum gibi. Bunun gibi, Atatürk'ün büyük kumandan olarak vasıflarını takdir ettiğim gibi, siyasi kudretini, siyasi vasıflarını kumandanlığının da üstünde gördüğümü daima belirtmiştim. Bu kanaatle bu konferansa başlıyorum. Atatürk'ün bugün size kumandan olarak büyük vasıflarını, memlekete büyük tesirlerini ve hizmetlerini dile getirmiyeceğim, devlet kurucusu olarak siyasi vasıflarını anlatmağa çalışacağım.

İstiklal Savaşı ve Milli Birlik

Belleten · 1988, Cilt 52, Sayı 204 · Sayfa: 795-806
Tam Metin
Birinci Cihan Savaşı'nda Osmanlılar dostlarıyla birlikte yenik düşmüştür. Bunun sonucu olarak 30 Ekim 1918'de Mondros Mütarekesi'ni imzalamak zorunda kalmıştır. Mütarekeyi İngiliz Akdeniz Donanması Başkomutanı Koramiral Arthur Galthorpe ile Osmanlı Hükûmeti temsilcilerinden Denizcilik Bakanı Rauf Bey (Orbay) imzalamıştır. Yirmi beş şartı içeren bu ateşkesle Osmanlı Devleti'nin eli kolu iyice bağlanmış ve galip devletlerin arzularına boyun eğmek zorunda kalınmıştır. Ateşkesin bazı maddeleri Osmanlıların silahlarının alınmasını ve güçsüz halde bırakılmasını öngörmüştür.

YAŞAR YÜCEL, Osmanlı Devlet Teşkilâtına Dair Kaynaklar. Kitâb-i Müstetâb - Kitabu Mesâlihi'l Müslimîn ve Menafi'i'l-Mü'mimîn - Hirzü'l-Mülûk, Ankara, Türk Tarih Kurumu, 1988, XXXV + 207 + 77 + 141 + 65 s. [Kitap Tanıtımı]

Belleten · 1988, Cilt 52, Sayı 205 · Sayfa: 1721-1722
Türkiye'de siyaset-namelere gösterilen ilgi, daha eskilerde, 1860 yılında Koçi Bey risalesi yayınlandığı vakit ortaya çıkmıştı. Bu risale, yayınlanmasını hemen izleyen yıllarda Almancaya çevrilmiş (bkz. W. F. A. Bernauer in: ZDMG XV) sonraları ise başka Avrupa dillerinde de yayınlanmıştı. Böylece de Türklerin eskiden beri devlet idaresi konularını ne kadar iyi bildikleri (bkz. B. Lewis, Ottoman Observes of Ottoman Decline, in: Islamic Studies I. Karachi 1962, s. 71-87) geniş bir çevre tarafından öğrenilmişti. Devlet idaresi konularıyla uzun yıllardan beri meşgul olanlar yalnızca doğu ülkeleri değildir (bkz. Richter, Studien zur Geschichte der alteren arabischen Fürstenspiegel, Leipzig 1932; A.K.S. Lambton, State and Governement in Medieval Islam, Oxford 1981; A. Uğur, Osmanlı Siyaset-nameleri, Kayseri 1987; W. Blum, Byzantinische Fürstenspiegel, Stuttgart 1981.), Batı Avrupa ülkelerinde de bunun zorunluluğu kavranmıştır (bkz. W. Berges, Die Fürstenspiegel des hohen und spaten Mittelalters, Stuttgart 1938; R.A. Müller, Die deutschen Fürstenspiegel des 17. Jahrhunderts, in: Historische Zeitschrift, Bd. 240., 1985, s. 571-597; J. H. Burns, The Cambridge History of Medieval and Political Thought c. 350 - c. 1450, Cambridge 1988). Yaşar Yücel tarafından şimdi yayımlanan üç tarihi kaynak Osmanlı İmparatorluğu'nda XVI-XVII. yüzyıl devlet idaresi konularının daha iyi anlaşılmasına olanak sağlıyor. Bu kaynaklar -yer yer içermiş oldukları çelişkilerle birlikte- bizler için olağanüstü önemlidir.

Avrupa'da Gözlenen Napolyon Çağı Bunalımının İtalyan ve Türk Kültürleri Üzerindeki Etkileri

Belleten · 1987, Cilt 51, Sayı 201 · Sayfa: 1209-1214 · DOI: 10.37879/belleten.1987.1209
Tam Metin
Avrupa kültüründe Aydınlanma çağından Romantizm çağına geçildiği dönem, tarihi alanda ise Fransız Devrimi ile İtalyan Birliği (Risorgimento) dönemleri arasında kalan yıllar tüm Avrupa'nın, dolayısıyla İtalya'nın fırtınalı, karışık ve bunalımlı dönemlerinden biridir. Bu bunalım aynı çağda Osmanlı Devleti'ne de yansımış ve batı örnek alınarak artık bazı reformlar yapmanın gereğine inanılmıştı.

1875 Hersek Ayaklanması Sırasında Sırbistan'ın Osmanlı Devletine Karşı Savaşa Girmek Amacıyla Karadağ'la Yaptığı Görüşmelere Dair Bazı Önemli Belgeler

Belleten · 1986, Cilt 50, Sayı 198 · Sayfa: 833-860 · DOI: 10.37879/belleten.1986.833
Tam Metin
1875 Hersek Ayaklanmasının başlaması üzerine Sırbistan genel bir Balkan ayaklanmasının ve Türkiye'ye karşı bir savaşın zamanı geldiğine inanacaktır. Esasen daha 1860'lardan itibaren Sırbistan Balkanlarda ayaklanma çıkartmak ve Osmanlı Devletine karşı savaşa girmek amacıyla komşularıyla daimi temaslar yapmakta idi. Bu kere de Belgrad Hükümeti yeniden Arnavutlarla, Makedon ileri gelenleriyle, Yunan çevreleri ve Bulgar komıteleriyle temasa geçecektir. Bunlardan bazı Makedon, Bulgar ve Yunan çevrelerinden yardım vaatleri de aldı. Asıl temaslar Karadağ Prensi Nikola ile yapıldı. Önce Filip Hristic, Çetinye'ye gönderildi. 1875/76 kış mevsiminde savaşa girilmemesi ve fakat ayaklanmanın ilkbahara kadar ayakta durabilmesi için iki tarafın da asilere yardımda bulunması hususlarında mutabık kalındı. Daha sonra Türkiye'ye karşı savaşa girmek ve kurtarılması düşünülen topraklar ve bunların Karadağ ve Sırbistan'a düşmesi gereken bölgelerinin tespiti amacıyla General Ranko Alimpiç siyasi ve askeri bir anlaşma akti için Belgrad tarafından Çetinye'ye gönderildi. Filip Hristic ve özellikle General Ranko Alimpiç'in Çetinye'de Karadağ Prensiyle yaptığı görüşmeler ve bu hususta Belgrad Hükümetine verdikleri sırasıyla 24 Kasım 1875 ve 5 Nisan 1876 tarihli raporları 1875-78 Balkan buhranının en önemli belgelerinden birini oluşturmaktadır. Bu itibarla da Belgrad Dışişleri Bakanlığı arşivlerinde bulunan söz konusu raporlara geniş bir şekilde ve aynen yer verilmektedir.

Osmanlı Devletinde "Eski Eser" ve "Onarım" Üzerine Gözlemler

Belleten · 1985, Cilt 49, Sayı 195 · Sayfa: 503-546 · DOI: 10.37879/belleten.1985.503
Tam Metin
Tüm uygarlıklar, kendilerinden önceki uygarlıkların ürünleri ile ilgilenmişler, bu durum değişik şartlarda olumlu ya da olumsuz davranışlar olarak belirebilmiştir. "Eski Kültür"e olan bu ilginin çeşitli nedenleri vardır. "Eski"ye duyulan ilgi, dini kökenli korku ya da saygı, sanatsal değer, ekonomik değer, kullanım değeri vb. birçok etmen hemen tüm ülkeleri taşınır ya da taşınmaz kültür varlıklarına karşı bir tavır takınmaya zorlamıştır. Bu tavırın her dönemde bilinçli olduğunu söylemek olası değildir. Günlük kullanım değerleri ağır basan taşınmazların işlevlerinin sağlıklı olarak sürdürülmesinde gösterilen özenin ana nedenleri arasında, genellikle "yararlılık" ögesinin yattığı söylenebilir. Ancak, özellikle Avrupa'da XII. yüzyıldan başlayarak koruma bilincinin gelişme sürecinde, "eskilik değeri", "izlenim değeri", "çevreye katkı" vb. çağdaş sözcüklerin yer aldığı görülmektedir. Ancak yorumlar çeşitlidir, yaklaşımlar kişiseldir, uygulamalarda çağın beğenileri ağırlık taşır. Bu nedenlerle, "kişi" ile "anıt" arasındaki ilişkiler tarih boyunca oldukça karmaşık olmuştur.

XV. Yüzyılda Osmanlı Devleti-Milano Duka'lığı İlişkileri

Belleten · 1985, Cilt 49, Sayı 194 · Sayfa: 373-390 · DOI: 10.37879/belleten.1985.373
Tam Metin
Bu konuda benim tek selefim olan Giacinto Romano, yetmiş yıl kadar önce Archivio Storico Lombardo dergisinde çok yararlı ve ilgi çekici araştırmalar yayınlamıştı. Çalışmasının hemen başında XV. yüzyılda İtalyan devletlerinin siyasetine Türklerin yaptıkları etkiyi incelemek önemden uzak değildir der. Bu düşüncesine ek olarak, çok eskiden beri yaygın olan bir kanıya göre, bu devirde İtalyan devletlerinin Türklerle olan ilişkilerinin daima sistemli bir düşmanlıkla şekillendiğine dikkati çeker. Bilhassa İstanbul'un 1453 yılında Türklerin eline geçmesinden sonra, birçoklarının kabul ettiğine göre, hristiyanlık düşmanlarının tehdit edici hücumlarını önlemek için aralarında gizli bir anlaşma yapmış olmaları olasılığı bulunmaktadır. Adı geçen tarihçinin vardığı sonuca göre, Türklerin girişimleri böyle bir sonucu sağlıyamadı. O zamandan beri geçen yetmiş yıl zarfında İtalyan yarımadası üzerindeki devletlerin siyasetine Türklerin yaptığı etkiye dair bir monografi yazılmasına girişilmedi.