97 sonuç bulundu
One of the Samples of the Influences of Avicenna on the Ottoman Medicine, Shams Al-Din Itaqi
Belleten · 2000, Cilt 64, Sayı 239 · Sayfa: 63-68
Özet
Tam Metin
Anatomy was an important subject to solve human health problem. In Islam Avicenna (980-1037) was well known physician and he was also interested in anatomy and gave description on this subject in detail in his famous work, al-Qanun. Avicenna showed extensive influence on the physicians lived in the following the centuries, not only in the eastern countries, but also in the West. His work, al-Qanun was translated into different languages including in Latin. Its Latin version was published several times in different countries in Europe. Avicenna was also very influential in the Ottoman Empire. His work, al-Qanun was used extensively as a handbook among the physicians. One of the physicians who showed this influence obviously was Shams al-Din Itaqi in the Ottoman Empire in the seventeenth century. He wrote an illustrated anatomical work, named 'Treatise on Anatomy of Human Body'. 'Treatise on Anatomy of Human Body' was written in Turkish and gave description of the anatomical structures of the whole human body in detail including in several anatomical illustrations of some of the organs in colour. When we study Itaqi's work we can define the resemblance of his anatomical explanations witlı Avicenna did in his al-Qanun, as is seen in the classification of the organs as simple and compound organs. Itaqi also gave original description of some of the organs in his work. Among them can be mentioned the description of the cranial nerves.
Bartınlı İbrahim Hamdi ve Atlas'ı
Belleten · 2000, Cilt 64, Sayı 239 · Sayfa: 69-88
Özet
Tam Metin
XVIII. yüzyıla gelindiğinde, Osmanlı coğrafya yazıcılığı alanında, İslâm coğrafyasının temel eserleri incelenerek bunların tercüme ve şerhleri yapılmış, Menâzırü'l-avâlim ve Cihânnümâ gibi standart eserler yazılmış, Ebubekir Efendi ve İbrahim Müteferrika'nın mesaisiyle coğrafya ilminde hayli mesafe alınmıştı. Bu arada batı menşeli eserler de gözden geçirilerek bu alandaki yeni gelişmelerden de haberdar olunmuştu. İşte bu zemin üzerinde yeni eserler kaleme alındı. Ancak bu yüzyıldaki coğrafya çalışmaları orijinal eserler olmaktan çok Batı'da kaleme alınan eserlerin Türkçe'ye tercüme edilmesine hasr edilmişti. Fakat bunlar arasında İbrahim Hamdi Efendi'nin Atlas'ı, kitabî kaynaklar yanında yazarın müşahede ve duyduklarına da dayanması sebebiyle önem taşımaktadır.
Azerbaycan-Osmanlı Siyasi-Askeri İlişkileri (1917-1918)
Belleten · 2000, Cilt 64, Sayı 240 · Sayfa: 509-522
Özet
Tam Metin
Kafkasya'ya ait problemlerin çözümünde ilgili olan Osmanlı, çeşitli devletlerin destekledikleri Ermenilerin Azerbaycan topraklarına tecavüz etmesine ilgisiz kalamazdı. Bu durum aslında aşağıdaki nedenlere bağlıydı. a) Bazı devletlerin Ermenileri korumak adı altında ve onların aracılığı ile Transkafkasya'da güçlenmek amaçları, bununla da Osmanlı İmparatorluğu için doğrudan belli tehlike oluşturmaları, b) Ermenilerin Türkiye ve Azerbaycan toprakları hesabına "Büyük Ermenistan" kurmak arzuları; c) Azerbaycan'ın Türk Müslüman nüfusunun maksatlı soykırımı siyasetine uğraması, siyasi-askeri yardıma kesin ihtiyaç duyması vs. 1917 yılının sonlarına doğru Ermeniler bölgedeki amaç ve siyasetlerini tam olarak açıkladıklarında ve Azerbaycan sınırlarında çok sayılı zorakilik hareketlerine başvurduklarında, Osmanlı bazı önlemler almak zorunda kaldı. Bu konuda ilk olarak Transkafkasya'da askeri operasyonları durdurmak ve durumu sabitleştirmek yolunda gösterilen diplomatik girişimleri belirtmek lazımdır. Bu girişimler içerisinde Osmanlı Devleti ile Güney Kafkasya komiserliği arasında 05 Aralık 1917 yılında imzalanan 14 maddelik Erzincan Mütarekesi önemlidir.
Birinci Dünya Savaşı Sonlarında Kafkasya'da İngiliz Faaliyetleri
Belleten · 2000, Cilt 64, Sayı 240 · Sayfa: 487-508
Özet
Tam Metin
Dünya üzerinde stratejik açıdan çok önemli bir coğrafya üzerinde bulunan Kafkasya tarih boyunca çevresindeki büyük devletlerin sürekli ve yakın ilgisini üzerinde hissetmiştir. Doğuda Hazar Denizi'nden batıda Karadeniz'e uzanan, kuzeyde Rusya ile güneybatıda Türkiye ve güneyde İran'a dayanan bu bölge kaçınılmaz olarak Rusya, İran ve Osmanlı Devleti'nin mücadele sahası olmuştur. Bölgenin eşsiz coğrafi konumu çevresindeki güçlerce rakiplerinin nüfuz sahasını daraltma projelerinde geçit olarak telakki edilmiştir. Hakikaten tarihi gelişmelere bakıldığında görülecektir ki eğer bölge Türk hakimiyetine geçmişse daha kuzeye Türk ilerleyişini kolaylaştırmış; İran hakimiyetinde ise İran'ın Anadolu'ya ve kuzey Kafkasya'ya yönelik genişleme gayretlerini mümkün kılmış; Rus hakimiyetinde ise İran üzerinde Rusya'nın nüfuz kurmasına ve Osmanlı'nın aleyhine genişlemesine ve böylece sıcak denizlere yaklaşmasına imkan vermiştir.
Osmanlı Medrese Tarihçiliğinin İlk Safhası (1916-1965) -Keşif ve Tasarlama Dönemi-
Belleten · 2000, Cilt 64, Sayı 240 · Sayfa: 541-582
Özet
Tam Metin
1331-1924 tarihleri arası altı asra yakın çok uzun bir döneme ve başta Anadolu ve Rumeli olmak üzere Osmanlı İmparatorluğu'nun geniş coğrafyasına yayılan Osmanlı medreselerinin tarihinin incelenmesi, ikinci Meşrutiyet döneminde başlar ve günümüze kadar devam eder. Bu çalışmada İkinci Meşrutiyet döneminde konu ile ilgili çıkan yazılardan başlamak suretiyle İ.H. Uzunçarşılı'nın bu sahada dönüm noktası olarak kabul ettiğimiz, 1965'te basılan Osmanlı Devletinin İlmiye Teşkilâtı adlı eserinin basılmasına kadar yapılan çalışmalar, tarih yazıcılığı (historiography) açısından incelenecek, Osmanlı medrese tarihçiliğinin "keşif ve tasarlama" dönemi olarak adlandırdığımız bu dönemde yapılan çalışmalarda topluma müessir olan siyasî ve ideolojik fikirler ile Osmanlı tarihi konusundaki, kanaatimizce sübjektif yaklaşımların hangi kaynaklardan doğduğu ve bunların medreseler tarihi ile ilgili çalışmalardaki tezahürleri araştırılacaktır.
Osmanlı Muhalefet Geleneğinde Yeni Bir Dönem: İlk Siyasî Bildiriler
Belleten · 2000, Cilt 64, Sayı 241 · Sayfa: 901-920
Özet
Tam Metin
Osmanlı araştırmalarında ilgiyle cevabı aranan konulardan birini, doğal olarak bulunması gereken muhaliflerin varlığı ve onların ne tür tavırlar sergileyerek kendilerini ifade ettikleri oluşturmaktadır. Genel hatlarıyla Osmanlı Devleti'nin de dâhil edildiği patrimonyal sistemlerde muhalefetsiz bir irâdenin hüküm sürdüğü ve bütün statü gruplarının temel vasfının sadakat olduğu belirtilir. Buradaki statü grupları şüphesiz bugünkü anlamdaki baskı gruplarının karşılığı değildir. Osmanlı Devleti'nin tüm dönemlerinde hemen hemen bütün vazifeliler için geçerli olarak "intisâb sistemi" adıyla tanınan, bir çeşit kadrolaşma/geçinme biçiminin yürürlükte kaldığı bilinmektedir. Padişahların tahtdan uzaklaştırılmaları, sadrıâzam veya onun gibi üst dereceli ricâlin görevden alınmaları, bazen muhalif seslerin isteği doğrultusunda ve öncelikle onların eylem gücünü kırmak için gerçekleştirilmekteydi. Taşrada şehzâde merkezli, İstanbul'da yeniçeri merkezli muhalif hareketlere dâir bolca örnek bulunmaktadır. Kuvvete, gücün kullanımına dayanan ve bazen trajediyle sonlanan bu tür hareketlerin ayrıntılarını tarih eserlerinden izlemek mümkündür.
İzmir Temettü Sayımları ve Yabancı Tebaa
Belleten · 1999, Cilt 63, Sayı 238 · Sayfa: 755-774
Özet
Tam Metin
Tanzimat devrinde maliye alanında yapılan değişiklikler arasında farklı adlarla alınan vergilerin tek bir kaleme indirilmesi de vardır. Bu yeni vergi için bütün hane reislerinin mal, mülk ve gelirlerinin tesbit edilmesi gerekmiştir. Onun için de bu sayımlar "temettü" sayımları olarak adlandırılmıştır. İlk defa 1256'da başlanan temettü sayımlarına, biraz değişikliğe uğratılarak 1261 (1845)'de devam edilmiştir. Müslim ve gayr-i müslim bütün tebaa yanında yabancı tabiiyetinde bulunanlar da sayım kapsamı içine alınmıştır. Osmanlı tebaası köy köy, mahalle mahalle yazılırken yabancı tebaa tâbi oldukları devletlere göre ayrı ayrı kayd edilmişlerdir. Bu sayımlarda "an cemaatin" vergi de denilen "vergi-i mahsûs" mıkdarlarının tesbiti yanında cizye mükellefi oldukları halde bir şekilde saklanmayı başaranların tesbiti de hedeflenmiştir.
Birinci Dünya Savaşı Yıllarında Canik'in İaşe Durumu (1914-1918)
Belleten · 1999, Cilt 63, Sayı 238 · Sayfa: 775-812
Özet
Tam Metin
İaşe, kelime olarak beslenme, yedirip içirip geçindirme anlamlarına gelmektedir. İaşe buhranı ise çeşitli nedenlerden ötürü ortaya çıkan iktisadi darlıkta temel geçim maddelerinin bulunamaması veya aşırı fiyat yükselmesinin tüketiciye yansımasıdır. Tarih boyunca oluşan iaşe buhranlarının sebepleri çok çeşitlidir. Fakat, toplumları derinden sarsan, siyasi ve sosyal bir takım sonuçlar doğuran bu buhranın temel sebepleri her zaman aynı olmuştur. Toplumu iaşe kıtlığına götüren gelişmelerin başlıcaları nüfus tehâcümü, para kıymetinin düşmesi ve maliyetin yüksek oluşudur.
Türk Minyatürlerinde Hil'at Merasimleri
Belleten · 1999, Cilt 63, Sayı 238 · Sayfa: 745-754
Özet
Tam Metin
Osmanlı padişahlarının ve sadrazamlarının yabancı elçileri, devlet erkânını ve memurlarını çeşitli vesilelerle onurlandırmak ve taltif etmek amacıyla, bir tür hediye olarak giydirdikleri kaftan veya kürke, genel bir tanımlama ile hil'at denilmektedir. Arapça bir kelime olan hil'at "üste giyilen elbise, kaftan" anlamındadır, "resmen giydirilen elbise, teşrifat kaftanı, halâ-ı fâhire" şeklinde de açıklanmıştır.
The Expansion and Reorganization of the Ottoman Library System: 1752-1839
Belleten · 1998, Cilt 62, Sayı 235 · Sayfa: 831-850
Özet
Tam Metin
The reign of Mahmud I ( 1730-1754) established the independent library as the norm . The reigns of his five successors, Osman III (1754- 1757), Mustafa III (1757-1774), Abdülhamid I (1774-1789), Selim III (1789-1807) and Mahmud II (1808-1839) , were to see the spread of independent libraries not only in Istanbul but also in the provinces as well. Apart from the libraries he established, Mahmud I, had also begun to build his mosque complex in the well-established tradition of imperial endowment. He chose a site to the south of the Kapalıçarşı (covered bazar) which was close to many of the existing colleges. The mosque is quite unusual for its rococo style and shows definite European influences.