3 sonuç bulundu
Uygulanan Filtreler
  • Türk Tarih Kurumu
  • Belleten
  • Rusya Çarlığı
Dergiler
Yayınlayan Kurumlar
Yayın Yılı
Anahtar Kelimeler

Türk-Alman İlişkilerinin Tarihsel Arka Planı (1878-1914)

Belleten · 2005, Cilt 69, Sayı 254 · Sayfa: 217-266
Tam Metin
Osmanlı Devleti'nin çöküş süreci dikkate alındığında, her yüzyıla damgasını vuran bir antlaşma ile karşılaşırız. Osmanlı, on yedinci yüzyılın sonunda imzalanan Karlofça Antlaşması (1699) ile Macaristan'ı ve Transilvanya'nın büyük bir kısmını, Mora ve Dalmaçya kıyılarını, Podolya ve Ukrayna'yı "Kutsal İttifak" güçlerine bıraktı. Bu durum, basit bir toprak kaybının ötesinde, Osmanlı'nın Avrupa kıtasındaki egemenliğini kaybetmesinin de ilk işaretiydi. On sekizinci yüzyılın ikinci yarısında imzalanan Küçük Kaynarca Antlaşması (1774) Devlet-i Âli-i Osmanî için tam bir yıkımın başlangıcı oldu. Bu antlaşma ile Osmanlı'nın nüfuz sahası üzerinde Rusya Çarlığı'nın etkisi artmaya başladı.

SETTAR CABBAR, Kurtuluş Yolunda. Yayınlayanlar: A. Sumru Özsoy, Claus Schönig, Esra Karabacak. İstanbul 2000. Orient-Institut der DMG, İstanbul, 335 s. [Kitap Tanıtımı]

Belleten · 2004, Cilt 68, Sayı 252 · Sayfa: 577-580
Türkistan sahasındaki insanların geçmişi, uzun bir zaman kendi iç gelişmeleriyle devam etmiş, XIX. yüzyıl ortalarından itibaren Rusya Çarlığının etkisine girmiştir. Dünyayı kendi aralarında, çeşitli adlar altında paylaşan Avrupa devletleri, Türkistan sahasında Rusya'nın etkili olmasına ses etmemişlerdir. Ruslar, öteki Avrupalılar gibi kimi zaman medeniyet=civilization adına bu sahalara el koymuşlardır. Türkistan, XIX. yüzyıl sonlarında siyasi bakımdan birliğini kaybetse de, bir kavram olarak etkinliğini korumuştur. Hatta bu etkinlik, 1924'lere kadar devam etmiştir. Bu senede, Türkistan buraya hakim olan Sovyet idaresi devrinde kaldırılmış, boyları=kabileleri esas alan bir siyasi teşkilatlanma getirilmiştir. Böylece Özbekistan, Türkmenistan, Tacikistan, Kırgızistan ve Kazakistan terimleri zaman içinde ortaya çıkmış ve çıkacaklardır. Buna karşılık tarihi kökleri olan Hive veya Harezm Halk Cumhuriyeti gibi kavramlar yaşatılmamıştır.

Hazine-i Bîrun Kâtibi Ahmet bin Mahmud Efendi'nin Tuttuğu Prut Seferine Ait Defterden Koparılan Sahifelerde Neler Vardı?

Belleten · 1986, Cilt 50, Sayı 198 · Sayfa: 807-824 · DOI: 10.37879/belleten.1986.807
Tam Metin
Prut Savaşı, bilindiği gibi, günümüzden tam 275 yıl önce, 1711 yılında Osmanlı Türkleriyle Ruslar arasında cereyan etmiş ve sonunda Türklerin parlak bir zafer kazanması ile neticelenmiştir. Devrin Padişahı Sultan III. Ahmed'in Sadr-ı Azamı Baltacı Mehmet Paşa'nın kumandası altındaki Türk ordusu, başlarında Çar Koca Petro ile eşi Katerina'nın da bulunduğu Rus ordusunu son derece mâhir bir manevra ile Prut nehrinin bir yanındaki geniş bataklığa sürmüş, çâresiz kalan Ruslar bu durumda Türklerden aman dileyerek, Sadr-ı Azam ve Serasker Baltacı Mehmet Paşa ile ordunun ileri gelenlerini, biribiri ardından gönderdikleri elçilerle bir an önce bir sulh akdedilmesine razı etmek için adetâ yalvar yakar olmuşlardır. Ne çâre ki Koca Petro'nun, nerede ise Türklere esir düşmeyi göze alıp kendisi esir olduktan sonra ne yapacaklarını yakınlarına söylediği sırada, Türk tarafında sulh müzakerelerini idare edenlerin acemilikleri yüzünden, harp meydanında kazanılmış bu parlak zafer, hiç de parlak olmayan bir sulh anlaşmasıyla noktalanmış ve Ruslar feci bir çıkmazdan kurtularak memleketlerine salimen dönmek fırsatını kullanmayı başarmışlardır. Prut Savaşıyla en fazla ilgilenen tarihçilerimizin başında, hiç şüphesiz, değerli hocalarımızdan, rahmetli Prof. Dr. Akdes Nimet Kurat gelmektedir. Kendisinin bu bahis etrafında pek değerli araştırmaları vardır. Bilhassa "Prut Savaşı ve Barışı" adlı iki ciltlik eseri en geniş çalışmasını teşkil eder. Prof. Akdes Nimet bu çalışmasında esas kaynak olarak "Hazine-i Bîrun kâtibi Ahmet bin Mahmud'un 1123 (1711) Prut Seferine ait defteri"nden faydalandığından sitayişle bahsetmektedir ki, bizim de asıl konumuzu bu defter teşkil ediyor.