18 sonuç bulundu
Uygulanan Filtreler
  • Belleten
  • Selçuklular
Dergiler
Yayınlayan Kurumlar
Yayın Yılı
Anahtar Kelimeler

Selçuklu Devletinin Askeri Teşkilatının Eyyubi Devleti Askeri Teşkilatına Tesiri

Belleten · 1990, Cilt 54, Sayı 209 · Sayfa: 117-120
Tam Metin
Eyyubi Devletinin askerî teşkilatına değinmeden önce Selçuklu askerî teşkilatının ana hatlarına bakma gerektiği kanaatindeyim. Selçuklularda askerî teşkilatta yapılan en mühim değişikliklerden biri askerî iktadır. Bu sayede pek kalabalık orduların devlete yük olmadan beslenmesi mümkün kılınmıştır. Eski Türk toprak hukukunun yeni şartlara uydurulması ile ortaya çıkarılan ikta, askerî olduğu kadar devletin idarî ve hukukî temellerinden birini teşkil etmektedir.

Selçuklular'da Devlet: III. Tarihi ve Siyasi Bakımlardan

Belleten · 1990, Cilt 54, Sayı 209 · Sayfa: 403-416
Tam Metin
Konuşmama başlamadan önce, çok önem verdiğim bir noktaya, müsaadenizle, temas etmek istiyorum. Babam, Mustafa Kemal'in komutası altında memleketini kılıcı ile savunurken, 4 kardeşi ile birlikte, ben henüz 6 aylık iken, Çanakkale'de şehit düştü. Ben de Türk tarih ve medeniyetine dair yazdığım kitaplarla hem ilim yapmaya çalıştım, hem de kalemimle tek Türk devletinin manevi müdafaasını yaptım ve ömrüm oldukça yapmaya devam edeceğim.

Selçukluların Anadolu'ya Gelişlerinden Haçlı Seferlerinin Başlangıcına Kadar Urfa'nın Durumu

Belleten · 1988, Cilt 52, Sayı 203 · Sayfa: 461-474
Tam Metin
Anadolu'ya ilk Selçuklu akınının 1016-1021 tarihleri arasında Çağrı Bey tarafından yapıldığı kabul edilmektedir. Çağrı Bey idaresindeki bu akın Doğu Anadolu'da kalmış, Urfa'ya kadar gelmemişti. Bu sırada Urfa h. 416/1025-26'ya kadar Müslümanlardan Benû Numeyr Kabilesi'nden Utayr'a aitti. Onun Urfa'daki nâibi ise Ahmed b. Muhammed adında bir şahıs idi. Utayr'ın câhil ve kötü kişiliğine mukabil, Ahmed iyi idaresiyle Urfa'da kendini sevdirmişti. Bu durum Utayr'ın Ahmed'i kıskanmasına ve onu öldürmesine sebep oldu. Urfalılar ise Diyarbekir(Âmid) Mervanî emîri Nasr üd-Devle Ahmed (1011-1061)'e mektup yazıp şehri teslim almak üzere gelmesini istediler. Nasr üd-Devle de Zengi adındaki, muhtemelen bir Türk, kumandanı Urfa'yı teslim almak üzere gönderdi. Zengi şehri teslim alarak bir grup askerle oraya yerleşti. Utayr ise daha sonra Nasr üd-Devle'nin huzuruna çıkarak Urfa'nın yarısının idaresini ele geçirmeye muvaffak oldu. Ancak Zengi, Ahmed b. Muhammed'in oğlunu teşvik ederek Utayr'ı öldürttü. Bu olaydan sonra harekete geçen Benû Numeyr kabilesi mensupları ile meydana gelen savaşta Zengi de öldürüldü (h. 418 yılı başı/Şubat 1027). Böylece Urfa tamamen Nasr üd-Devle'nin hâkimiyeti altına girdi. Fakat Mirdasîler'den Sâbık b. Mirdas'ın aracılığı ile Nasr bu kerre şehri Utayr'ın oğlu ile yine Benû Numeyr kabilesinden Şıbl ed-Devle'nin oğlu arasında paylaştırdı. Utayr'ın oğluna şehirdeki büyük burcun, Şibl ed-Devle'nin oğluna ise küçük burcun idaresi verilmişti.

Selçuklularda Devlet

Belleten · 1987, Cilt 51, Sayı 201 · Sayfa: 1359-1374
Tam Metin
Selçuklularla ilgili seri konuşmalarımın ikincisine müsaadenizle başlıyorum. Hatırlanacağı üzere, geçen yıl aynı gün huzurunuzda yaptığım konuşmada Anadolu'nun son defa ve kesin olarak Türk yurdu olması konusunu işlemiştim. Şimdi devlet üzerinde konuşacağım. Selçuklu Devleti, türlü yönleriyle birkaç konuşmamızın konusunu teşkil edecektir.

Ahlat Şehri ve Ahlatşahlar

Belleten · 1986, Cilt 50, Sayı 197 · Sayfa: 447-494 · DOI: 10.37879/belleten.1986.447
Tam Metin
Van gölünün kuzey batı kıyısında bulunan bu tarihi şehir, İslam devrinde büyük, küçük on iki devlet veya hanedanın idaresi altında kalmıştır: Emeviler, Abbâsiler, Kaysiler veya Süleymoğulları, Mervaniler, Ahlatşahlar, Eyyubiler, Selçuklular, Moğollar, Rûzegiler veya Bidlis hakimleri hanedanı, Ak Koyunlular, Safeviler ve Osmanlılar. Fakat bu makalede Ahlat'ın tarihi Emeviler-Abbasiler, Selçuklular, Moğollar, Türkmenler ve Osmanlılar olmak üzere dört devre ayrılarak incelenecektir.

İlk Ahiler hakkında

Belleten · 1986, Cilt 50, Sayı 197 · Sayfa: 591-602 · DOI: 10.37879/belleten.1986.591
Tam Metin
Selçuklulardan itibaren Küçük Asya şehirlerinde önemli bir rol oynamış olan bu "kitle" teşkilatı Ahilerin, kaynağının bulunmasında iki mesele vardır: Dayanışmalarının manevi sebebi fütüvvet "kahramanlık fazileti" olan gençlik dernekleri, bütün İslam ülkelerinde ve İslamî devirlerde varlığını sürdürmüş, bazen bilhassa Karmat hareketinden sonra ortaya çıkmış olan meslekî gruplara karışarak, dine aykırı birtakım görüşleri benimsemişlerdir. Küçük Asya'da ve ona bağlı bölgelerde, belli bir zamandan itibaren Fityan veya Fütüvvet ve Ahi teşkilatları aynı teşkilatlardır. Teşkilatlar arasındaki bu birlik, Halife an-Nasır'ın himayesinde M. 1200 yıllarında gerçekleştirilmiş olan Fütüvvet Reformu ile aşağı yukarı aynı zamana rastlar. Fakat bir taraftan Ahi adının öteki İslam ülkelerinde bulunmayışı, diğer taraftan Halife an-Nasır'dan önce de Ahilerin var oluşu, o, devirde bunların Küçük Asya'nın dışında bulunuşu ve Fütüvvet ile ilişkili olmadıkları dikkat çekiyor. Öyleyse, bir yandan Fütüvvet'ten ayrı olarak Ahilerin kaynağı meselesi, öte yandan bunların Küçük Asya topraklarında buluşup gelişmeleri meselesi vardır.

Azimî'nin El-Muvassal Adlı Kayıp Eserindeki Selçuklularla İlgili Kayıtlar

Belleten · 1983, Cilt 47, Sayı 187 · Sayfa: 843-868 · DOI: 10.37879/belleten.1983.843
Tam Metin
XII. yüzyılın ünlü tarihçilerinden olan ve Azimî nisbetiyle tanınan Halebli Ebû Abdullah Muhammed b. Ali et-Tenûhî el-Halebî (1900-1175), biri mufassal, ötekisi muhtasar olmak üzere, iki eser kaleme almıştır. el-Muvassal ale'l-asli'l-Mavsil adını taşıyan genel bir vekâyinâme niteliğindeki mufassal eser, bugün elimizde bulunmamakta olup, ancak onu, bu yazımızın konusunu oluşturan Kemalüddin İbnü'l-Adîm'in (1192-1262) yaptığı ayrıntılı nakiller vasıtasıyla tanıyabiliyoruz. Azimî'nin, bugün dünyadaki biricik nüshasını oluşturan ve İstanbul'da Merzifonlu Kara Mustafa Paşa Kitaplığında 398 numarada kayıtlı bulunan muhtasar eseri ise herhangi bir özel ada sahip olmayıp sadece Tarih veya Azimî Tarihi (Tarihü'l-Azimî) adıyla bilinmektedir. Müellifin mufassal eseri el-Muvassal, hocası Bağdadlı Ebu'l-Yumn Zeyd el-Kindî, el-Müeyyed b. Muhammed ve adlarını belirtmediği bazı kimseler vasıtasıyla müellif nüshasından haberdar olup nakiller yapma fırsatını elde eden İbnü'l-Adîm'den başka hiç bir müverrih tarafından görülüp istifade edilmemiştir. Buna karşılık eserin muhtasar nüshasından, başta Antepli Bedrüddin Aynî (1361-1451) ve Sârimüddin İbrahim İbn Dokmak (1349-1407) olmak üzere, İbnü'l-Esir, İbn Şeddâd ve İbn Hallikân tarafından nakiller yapıldığı anlaşılmıştır.

Kuzey Suriye'de Görünen İlk Türk Emîri Han - Oğlu Hârun

Belleten · 1979, Cilt 43, Sayı 170 · Sayfa: 365-380 · DOI: 10.37879/belleten.1979.365
Tam Metin
Selçuklular'ın bir devlet kurmalarını sağlayan ünlü Dandanakan meydan savaşından (23 Mayıs 1040) sonra ilk Selçuklu fetih ve genişleme eylemleri, özellikle batı yönünde, büyük bir gelişme göstermiştir. Bu cümleden olarak, gerek ilk Selçuklu Sultanı Tuğrul Bey'in, gerekse Selçuklu prens ve emirlerinin Rey ve İsfahan bölgeleriyle Azerbaycan ve Errân ülkelerinden sonra Bizans egemenliğindeki Anadolu'ya da akınlara girişmeleri sonucunda bu ülkedeki Selçuklu askeri harekâtı Malatya ve Sivas kentlerine değin uzatılmış oldu. Önceden hazırlanan planlar uyarınca yürürlüğe konan bu istilâ ve fetih hareketlerine katılan Selçuklu emirlerinden bazıları, çeşitli nedenlerle, XI. yüzyılın ikinci yarısından başlayarak buyrukları altında bulunan atlı kuvvetlerle, Mısır - Fatımi devletinin egemenliğindeki Suriye ve Filistin'e inerek bu ülkelerin fethinde ve daha sonra burada kurulan Selçuklu devletinin temellerini atmada önemli roller oynamışlardır. Kaynaklarda verilen bilgilere göre, Suriye ve Filistin'e ilk Türk girmelerini yapan belli - başlı emirler, Han-oğlu Hârun, Kurlu, Atsız, Şöklü, Afşin ve Sunduk (ya da Sandak)'tur. Biz bu küçük araştırmamızda, yalnızca, Kuzey - Suriye'ye "ilk Türk Girişi"ni temsil eden Han-oğlu Hârun'un siyasal ve askeri eylemlerinden söz edeceğiz.