9 sonuç bulundu
Dergiler
- Belleten 9
Yayınlayan Kurumlar
Yayın Yılı
Yazarlar
Anahtar Kelimeler
- Mustafa Kemal Atatürk 7
- Türk İnkılabı 7
- Türkler 4
- Tarih 3
- Türkiye 3
Atatürk ve Demokrasi
Belleten · 1988, Cilt 52, Sayı 204 · Sayfa: 825-832
Özet
Tam Metin
4 Haziran 1933 tarihindeyiz. Atatürk'ün etrafında devlet ve fikir adamlarımızın toplandığı bir gece idi. Gündüz Genel Kurmay'da meşgul olan Atatürk, gece bazı arkadaşlariyle çeşitli konular üzerinde konuşuyordu ve bundan büyük haz duyuyordu. Hazır bulunanlardan Ruşen Eşref Ünaydın, Falih Rıfkı Atay, Saffet Arıkan, Recep Peker, Necip Ali Küçüka, Fethi Okyar, Tevfik Rüştü Aras ve Şükrü Kaya beyleri hatırlıyorum. 1933 sonlarında Cumhuriyetin onuncu yılı tamam olacaktı. O gece on yılın tarihçesi üzerinde duruldu. Atatürk'ün sorduğu sualler üzerinde veyahut herkes kendi düşüncesine göre bir konu üzerinde konuşmuştu. Fakat en çok inkılâplar üzerinde duruluyordu. Uzun ve istifadeli konuşmalar arasında Atatürk bazen dinliyor bazen kendisi uzun uzun konuşuyordu. Fakat her zaman olduğu gibi mefhumların, tarifleri üzerinde formüller aramıştı ve ısrarla "inkılap" kelimesinin lûgat mânasından gayrı, Türk inkılâpları yönünden tarifini, izahını istemişti. İnkılâp kelimesinin diğer batı dillerindeki karşılığı aranmıştı.
Atatürk ve Devletçilik*
Belleten · 1988, Cilt 52, Sayı 204 · Sayfa: 833-848
Özet
Tam Metin
Devletçilik, Türkiye'nin toplumsal ihtiyaçlarına cevap veren, ekonomik, sosyal ve kültürel kalkınmasına ve gelişmesine olanak kazandıran bir politik uygulamadır. Devletçilik bir politik uygulama ve yöntem olarak Türk toplumunun gerçeği üzerine inşa edilmiştir. Bu binanın temelinde uzak görüşü, fikir ve ideali ile Atatürk vardır.
Yeni Türk Devletinin Kuruluşu hakkında
Belleten · 1986, Cilt 50, Sayı 197 · Sayfa: 547-556 · DOI: 10.37879/belleten.1986.547
Özet
Tam Metin
Bir yazarın belirttiği gibi: "...millî inkılâplar, klasik inkılâplar gibi, geçmişte süreklilik arzeden güçlü faktörlere dayanarak gelişen, tarihî açıdan özel protestolardır. Ancak yansıttıkları gölgelerde tamamen yeni şekilleri görmek mümkündür." 1920 yıllarında Türk asıllı bir gazetecinin yeni Türk Devleti'nin kuruluşunda, kurucusu ile yaptığı görüşme ve intibalarında yeni Devlet yapısının yeni şekillerini görmek mümkün. France-Orient gazetesinin muhabiri Türk asıllı Alaattin Haydar'ın anıları ve yaptığı görüşmeler 105 sayfa kadar tutmakta. Bu gazetecinin bütün görüp duyduklarını aktaracak değiliz. Aktaracaklarımız inkılâp teorisine uygun olarak, teoriyi destekleyen konulardır.
Atatürk ve Devletçilik
Belleten · 1985, Cilt 49, Sayı 194 · Sayfa: 357-372
Özet
Tam Metin
Devletçilik, Türkiye'nin toplumsal ihtiyaçlarına cevap veren, ekonomik, sosyal ve kültürel kalkınmasına ve gelişmesine olanak kazandıran bir politik uygulamadır. Devletçilik bir politik uygulama ve yöntem olarak Türk toplumunun gerçeği üzerine inşa edilmiştir. Bu binanın temelinde uzak görüşü, fikir ve ideali ile Atatürk vardır. Atatürk, Türk inkılâbının yaratıcısı, başı ve mimarı olduğu kadar ileri fikirlerin, topluma yeni değerler katan ideallerinde güç kaynağıdır. Daha 1922 yıllarında devletçiliği ilke olarak dile getiren, millî ihtiyaçların zorunlu kıldığı hallerde, devleti vazife ve hizmete davet eden, çağıran Atatürk olmuştur. Atatürk, fikirleri ve uyguladığı politikası ile Türk devletçilik anlayışına yön vermiştir. İncelememizin başlığının, "Atatürk ve Devletçilik" şeklinde belirlenmesi, devletçilik ilkesinin ancak Atatürk fikir ve ideali içinde birlikte birarada değerlendirilmesindendir.
Atatürk ve İnkılap
Belleten · 1983, Cilt 47, Sayı 188 · Sayfa: 893-902 · DOI: 10.37879/belleten.1983.893
Özet
Hepimizin bildiği gibi içinde bulunduğumuz 1981 yılı Mustafa Kemal Atatürk'ün doğumunun yüzüncü yılıdır ve bu nedenle Atatürk, uluslararası önemli bir kuruluş olan UNESCO'nun da kararı ve işbirliği ile bütün dünyaca anılmaktadır. Muhakkak ki O, yüzyılımızın yetiştirdiği "büyük insanlar"ın en ön sırada yer alanlarından biridir. Hiç de uzun sayılamayacak, ömrü boyunca başardığı işlerle ona bu "büyük insan" ünvanını kazandıran yüksek meziyetlerinden biri, kişiliğindeki İnkılapçılık vasfıdır. Gerçekten de, Atatürk denince her şeyden önce onun Türk toplumunda yapmış olduğu köklü değişiklikler akla gelir. Biz bunların topuna Atatürk İnkılabı ya da Türk İnkılabı demekteyiz. İşte bu nedenledir ki, iki kardeş milletin bilim adamlarının işbirliği ile Atatürk'ü anmak üzere bir araya geldiğimiz böyle müstesna ve mutlu bir günde Atatürk İnkılabını konuşmama konu olarak seçtim.
Demokrasi Yolunda Atatürk
Belleten · 1983, Cilt 47, Sayı 188 · Sayfa: 935-942 · DOI: 10.37879/belleten.1983.935
Özet
Atatürk, komutanlığıyla, devlet adamlığıyla, siyasal felsefesiyle, inkılap ve ilkeleriyle çok yönlü bir önderdir. Atatürkçülük ve Atatürk ilkeleri, Türk İnkılabına ve Türk Ulusunun yaptığı çağdaş atılıma yön vermiş ve vermektedir. Bu ilkelerin belli bir kalıba ve çerçeveye sokulması, devrimin geliştirici ve ilerici anlayışına uygun düşmez. Bu nedenle, bu ilkeler Atatürk'ün sağlığında da dondurulmamıştır. Ancak bu ilkelerin genç kuşakların anlayacağı şekilde tanıtılması da bir ihtiyaç haline gelmiştir. İlkelerin ayrıntılarına girmeden, bunların tümüyle asıl amaç ve özü bakımından yorumlanmasında yarar vardır. Atatürk, "İnkılapların amacı, Türkiye Cumhuriyeti halkını tümüyle çağdaş ve bütün anlam ve biçimleriyle uygar bir toplum haline kavuşturmaktır" demiştir.
Atatürk, İslam Ülkelerinde Yeni Bir Çağı Başlatan Önder
Belleten · 1981, Cilt 45, Sayı 177 · Sayfa: 87-94 · DOI: 10.37879/belleten.1981.87
Özet
Tarihsel bir kişinin, bir olayın, belli bir düşünün veya olgunun damgasını taşıyan belli zaman sürelerine genel olarak çağ adı verilmektedir. Böylece bir Kutsal Bağlaşma çağından, Napoleon çağından, Fatih Mehmet çağından, Meiji çağından, Aydınlanma çağından sözedilmektedir. Tarihsel çağlara bölme yolundaki çalışmalar çok eskidir. Eskiden bilinenler içinde en yaygın olanı Hıristiyan tarihçilerin çağ ayrımı idi: 1. Putperestlik çağı; 2. Hıristiyanlık çağı. XVIII. yüzyılın başlarına doğru, popüler tarih kitaplarının yazarı Alman tarihçisi Christoph Cellarius (1638-1707) tarihi İlkçağ, Ortaçağ ve Yeniçağ olarak üçe ayırdı. Sonradan Fransız İhtilali ile başlayan dördüncü bir çağı Yakınçağ adıyla bunlara eklediler. Bu ayrım hiçbir biçimde Avrupa dışı, giderek Batı Avrupa dışı ülkelerin ve ulusların tarihlerine uymaz. Çünkü bu çağların başlangıcı olarak kabul edilen, daha doğrusu öyle gösterilen tarihsel olayların, örneğin Batı - Roma İmparatorluğu'nun yıkılması (476), Rönesans (XIV-XV. yüzyıllar) ve Reform (XVI. Yüzyıl), Keşifler (örneğin yeni deniz yollarının ve Amerika'nın bulunması gibi) buluşlar (Basım tekniğinin Batı'da bulunuşu gibi), Batı Avrupa dışı ülkelerin tarihinde hiçbir rolü, hiçbir önemi yoktur. Rönesans Batı Avrupa'nın sınırlarını aşamadığı gibi, Reform Hıristiyan dünyasının, daha doğru bir deyimle Katolik dünyasının bir sorunu idi; çünkü Rum - Ortodoks Kilisesi Reform'dan hiçbir biçimde etkilenmiş değildir. Rönesans ve Reform'un Çin'de veya Japonya'da giderek doğrudan doğruya Batı Avrupa'nın sınırında bulunan Osmanlı İmparatorluğu'nda etkilerini saptamak olanaksızdır. Fransız İhtilalinin Osmanlı İmparatorluğu'nda, İran'da, Hind'de, Afganistan'da, Etiyopya'da ne gibi dolaysız izlerine rastlanabilir?
Nutuk'ta Altı Çizilmiş Satırlar
Belleten · 1981, Cilt 45, Sayı 177 · Sayfa: 57-78 · DOI: 10.37879/belleten.1981.57
Özet
Atatürk'ün, söylev ve demeçlerinden "büyük" sıfatı ile ayrılan NUTUK (Söylev) adlı yapıtı üzerinde henüz derinlemesine incelemeler yapılmış değildir. Gerçi, NUTUK konusunda yazılmış dağınık yazıların sayısı kabarıktır; 1977 yılı Ekim'inde, söylenişinin ellinci yılı dolayısıyla Ankara'da - İ. Ü. Atatürk ve Devrimleri Araştırma Enstitüsü - Türk Tarih Kurumu ortak çabası ile - bir simpoziyum düzenlenmiş, Türk Dili dergisinin Kasım 1977 sayısı bir özel sayı olarak bu konuya adanmış, Cumhuriyet gazetesi Ekim 1977 günü özel bir ek vermiş, dergi ve gazetelerde yazılar yayımlanmıştır. Ancak, bütün bu çalışmaların, devrim tarihimizin bu ana kitabını yeterince açtığını ileri süremeyiz. Kaldı ki, NUTUK'un daha, önemine yaraşır bir basım da yapılmış değildir. Rusça çevirisi (1929-1934, 4 cilt) açıklayıcı notları, sözlüklü dizinleri vb. ile zamanında bir örnek idi. Biz, elli yılı aşkın bir zaman sonra, bugün de, bu basıma benzer bir basım yapabilmiş değiliz. NUTUK'un önce dış ögeleri üzerinde kimi saptamalara gereksinme vardır. İçinde adı geçen kişiler, kuruluşlar, yer adları, kavramlar, giderek deyimler ve sözcükler; anılıp geçilen olayların ne olduğu, ilişkin belgeler; varsa yanlışlar; dizinler; sözlükler vb.
Laiklik Nedir, Şeriat Nedir?
Belleten · 1978, Cilt 42, Sayı 167 · Sayfa: 427-436 · DOI: 10.37879/belleten.1978.427
Özet
Tam Metin
Ulu Önder Mareşal Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK'ün, düşmanları yurdumuzdan koyduktan sonra gerçekleştirdiği ve hepsi bir bütün olan devrimlerinin en önemlisi laikliktir. O, sadece yurdumuzu, ulusumuzu düşman saldırısından kurtarmakla kalmadı, kurtardığı yurdun bir daha her yönden öyle kötü bir duruma düşmemesi, kişi özgürlüğüne, hak ve eşitlik ilkelerine dayanan cumhuriyet rejiminin sonsuza dek sapasağlam ayakta durabilmesi için birbirini tamamlayan bir dizi köklü devrimler yapmıştır. Gazilik ve mareşallik gibi dini ve askeri en yüce iki rütbeyi taşıyan ATATÜRK, askeri dehasının erişilmezliği yanında asıl bu devrimci yönüyle dünya tarihindeki şanlı, şerefli yerini almıştır. Laiklik, cumhuriyet rejiminin ayrılmaz bir parçasıdır; çünkü cumhuriyet rejimi, toplumun, kendi seçtiği kişilerden oluşan meclislerce kendi kendini yönetmesidir. Bu yönetim, yasama, yürütme ve yargı güçlerinin ayrı ellerde olmasıyla gerçekleşir. Yasama, yani kanun yapma işi Millet Meclisinin görevidir. Yürütme ve yargı bu yasalarla olur. Bir başka deyimle cumhuriyet rejiminde toplumla ilgili işler insanların yaptığı kanunlarla yürütülür.