3 sonuç bulundu
Uygulanan Filtreler
  • Belleten
  • Son 2 yıl
  • Türkiye
Dergiler
Yayınlayan Kurumlar
Yayın Yılı
Anahtar Kelimeler

1921 Tarihli Türk-Afgan Antlaşması İle İlgili Yaşanan Sorunlar

Belleten · 2024, Cilt 88, Sayı 312 · Sayfa: 605-638 · DOI: 10.37879/belleten.2024.605
Tam Metin
Bu çalışmanın temel amacı imzalanan bir antlaşma neden geç onaylanır sorusuna cevap bulabilmektir. Hiç kuşkusuz bir antlaşmanın yetkili murahhaslar tarafından imzalanması yürürlüğe girmesi için yeterli değildir. Antlaşmaların meclis, hükûmet veya devlet başkanları tarafından da kabul ve onaylanması gerekir. Tarihte murahhaslar tarafından imzalandığı hâlde yürürlüğe girmeyen, onaylanmayan veya değiştirilen antlaşmalara dair örnekler vardır. Bunlardan sonuncusu için verilebilecek bir örnek de Millî Mücadele Dönemi’nde Ankara Hükûmeti ile Afgan yönetimi arasında Moskova’da imzalanmış olan antlaşmadır. 1921 tarihli Türk-Afgan Antlaşması iki tarafın tam yetkili murahhasları tarafından imzalanmış ve Türkiye Büyük Millet Meclisince onaylanmış olmasına rağmen, diğer imzacı taraf olan Afgan yönetimince uzun süre tasdik edilmemiştir. Süreç içerisinde Kâbil Sefiri olarak tayin olunan Fahreddin Paşa, antlaşmanın onaylanması ve resmî olarak yürürlüğe girmesi için hem Afganistan Emîri Amanullah Han hem de Afgan devlet adamları ile uzun görüşmeler yapmak durumunda kalmıştır. Zaten tercümesinde birtakım farklılıklar barındıran antlaşma, yapılan müzakereler neticesinde ve bir buçuk yıldan fazla sürede onaylanabilmiştir. Ama bundan sonra da konuyla ilgili yaşanan sorunlar bitmemiştir. İşte bu çalışmada antlaşmanın içeriği, anlaşmazlık maddeleri ve sürecin yürütülmesi gibi daha önce pek dikkat çekmeyen meseleler doküman analizi tekniğiyle ve kapsamlı şekilde ele alınmıştır. Çalışmanın ana malzemesini Türk Diplomatik Arşivi oluşturmakla beraber diğer arşivler, hatırat ve telif eserlerden de yararlanılmıştır.

Türk Diplomatik Belgeleri Işığında Japonya’nın Mançurya’yı İşgali ve Mançukuo Devleti’nin Kuruluşu (1931-1933)

Belleten · 2023, Cilt 87, Sayı 309 · Sayfa: 685-724 · DOI: 10.37879/belleten.2023.685
Tam Metin
Japonya, 19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren ciddi bir modernleşme sürecine girmiştir. Hızlı bir değişim ve dönüşüm gösteren ülke, Batılı devletlerde başarılması yüzyıllar süren teknolojik, ekonomik, askerî ve sosyal gelişmeleri kısa bir sürede tamamlamıştır. Ancak Japonya gerçekleştirdiği hızlı gelişim sonucunda artık sınırlarına sığamaz hâle gelmiştir. Özellikle artan nüfusuna yeni yerleşim sahaları temin etmek, sanayileşen ve gelişen ekonomisi için hammadde ve pazar bulma çabası ülkeyi yayılmacı politikalara yöneltmiştir. Emperyalist bir yapıya bürünen bu yayılmacılık, Japonya’yı Çin ve bir başka yayılmacı kuvvet olan Rusya ile karşı karşıya getirmiştir. Her iki ülkeye karşı giriştiği savaşlardan zaferle ayrılan Japonya Asya’nın en büyük güçlerinden biri hâline gelmiştir. Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra ise konumunu daha da perçinleyerek dünya siyasetine yön veren büyük devletler arasına girmiştir. Mevcut durumunu güçlendirerek korumak isteyen Japonya genişlemeye devam ederek Mançurya’yı işgal etmiştir. Kendisine ait toprakların bir bahaneyle işgal edilmesine karşı çıkan Çin ise Milletler Cemiyetine başvurmuştur. Cemiyet bölgedeki olayların araştırılması için uluslararası bir komisyon görevlendirmiştir. Japonya ise işgaline farklı bir görünüm kazandırmak amacıyla Mançurya’da Mançukuo adında bir devlet kurdurmuştur. Milletler Cemiyeti işgalin sonlandırılması ve bölgenin eski statüsüne dönmesine yönelik kararlar alınca Japonya bu kararları tanımayarak Cemiyetten ayrıldığını ilan etmiştir. Türkiye ise yurt dışı temsilcilikleri aracılığıyla bir taraftan Uzak Doğu’daki gelişmeleri ve bu gelişmelerin dünya siyasetine yansımasını takip ederken diğer taraftan da barışın sağlanması için çaba göstermiştir. Ayrıca Japonya güdümündeki Mançukuo Devleti’nin tanıyıp tanımama konusunda da politika belirlemeye çalışan Türkiye, bu devletin kurduğu ilişkiler ve mevcut yapısı hakkında detaylı bilgiler toplamaya çalışmıştır.

Türkiye’nin İlk Çin Elçisi Emin Âli Sipahi’nin Çin İzlenimleri ve Türkiye-Çin İlişkileri

Belleten · 2023, Cilt 87, Sayı 308 · Sayfa: 265-291 · DOI: 10.37879/belleten.2023.265
Tam Metin
Tarihsel süreçte çok uzun bir geçmişe sahip olmasına rağmen Türk-Çin ilişkileri, modern dönemde ancak XIX. yüzyılda dolaylı bir biçimde gelişmiştir. Her iki ulusun da yaşadığı tecrübeler, dönüşen dünyada varoluş mücadelesi hâlini alırken ilk resmî diplomatik ilişkiler, XX. yüzyılda Türkiye Cumhuriyeti döneminde başlamıştır. Çin’in SSCB ve daha sonra Japonya ile yaşadığı sorunlar iki dünya savaşı arası dönemde Türk dış politikası açısından yakından takip edilen bir konu olmuştur. Bu doğrultuda Türkiye’nin Çin’de açılan ilk diplomatik misyonu maslahatgüzarlık olurken, kısa süre sonra maslahatgüzarlık ekonomik gerekçelerle kapatılmış (1931) ve mütekabiliyet esasınca 1939 yılında elçilik olarak açılmıştır. Çin’de ilk Türk Elçiliğinin açılması ile birlikte Emin Âli Sipahi de orta elçi olarak Türkiye’nin ilk Çin elçisi olmuştur. Çalışma bu doğrultuda Türkiye’nin Çin’deki “ilk Türk elçisi” olan Emin Âli Sipahi’nin raporları doğrultusunda, Çin’de geçirdiği ilk zamanlarında yaşadığı gelişmeleri ele almakta ve bu dönemdeki Türkiye-Çin ilişkilerini değerlendirmektedir. Sipahi’nin adeta sefaretname geleneğinin takipçisi olarak kaleme aldığı raporlar, Türkiye Cumhuriyeti’nin erken döneminde Çin’e, Çin kültürüne, Çin’deki Türklere ve Müslümanlara dair önemli veriler sunmuştur. Emin Âli Sipahi’nin Çin izlenimleri, siyasi-kültürel temaslar ve Çin’deki Türk imgesi üzerinden ele alınarak Türkiye-Çin ilişkileri kapsamında analiz edilmiştir. Çalışma, belgesel kaynak tarama metoduyla elde edilen arşiv belgeleri ve diğer kaynaklar doğrultusunda değerlendirilmiştir.