9 sonuç bulundu
Dergiler
- Belleten 9
Yayınlayan Kurumlar
Yayın Yılı
Yazarlar
Anahtar Kelimeler
- Türkoloji 9
- Türkiye 2
- Türkler 2
- Barthold 1
- Doğu Bilim Enstitüsü 1
Polonya'da Türkoloji: Başarıları ve Gelecekteki Gelişimi İle İlgili Bazı Sorunlar
Belleten · 1987, Cilt 51, Sayı 200 · Sayfa: 1003-1026 · DOI: 10.37879/belleten.1987.1003
Özet
Tam Metin
Polonya'da, Türkiye ve Türkler ile ilgili olarak yapılan çalışmaların tarihi eski devirlere kadar uzanmaktadır. Bu çalışmalar, Doğu'ya, Dinyeper ötesindeki alanlara doğru ilerleyen Polonyalılar'ın ilk kez karşılaştıkları Türk soyundan çeşitli halklarla temas kurma çabaları sonucu başlamıştır. Daha XI. yüzyılda Polonyalılar, Peçenegler arasında misyonerlik çalışmalarıyla uğraşıyorlardı. XIII. Yüzyılın ortalarına doğru Polonya, Moğollar tarafından yeniden istilâ edildi ve Pole Benedict, Moğolistan'a geziye çıkan Giovanni da Pian del Carpine'ye eşlik etti. 1287'de, muhtemelen Polonyalı olan Ladislaus adında birisi Kırım'a görevle gitti. Altın Ordu İmparatorluğu'nun çöküşü, Lehistan-Litvanya devletinin bu ülke halkının meselelerine müdahale etmesine yol açtı ve bunu, Tatarlar ile uzun süren bir ilişki dönemi izledi. Lehistan-Litvanya devletinin, Osmanlı sarayı ile ilk diplomatik teması, 1414 yılına rastlar. Polonyalılar'ın 1444'de Varna Meydan Savaşı'nda uğradığı yenilgiden ve Türkler'in 1484 yılında kazandığı zaferlerden sonra, iki devlet, 1489'da barışçı bir çözüm yolu aradılar.
JACOB M. LANDAU Panturkism in Turkey-A Study of Irredentism, C. Hurst and Co., London, 1981, 219 sayfa (AIV/6389) [Kitap Tanıtımı]
Belleten · 1983, Cilt 47, Sayı 188 · Sayfa: 1223-1224
Özet
Jacob M. Landau, İsrailli Türkologlar arasında yakın Türk tarihiyle uğraşanların başında geliyor. (Bu alanı tek başına temsil etmiyor kuşkusuz. Osmanlı döneminin her kesiti gibi XIX. yüzyıl üzerinde de İsrail Türkologları önemli monografik çalışmalar yapmışlardır ve yapıyorlar.) Landau'yu ülkemiz okuyucusu Radicalism in Turkey'den "Türkiye'de Aşırı Akımlar" adıyla yapılan çeviriyle tanıyor. Aslında Landau daha çok XIX. yüzyılla uğraşan bir araştırmacı. Hicaz Demiryolu, Abdülhamit Dönemi Filistini (albüm) gibi, İngilizce çıkmış monografileri var. Landau'nun son kitabı Panturkism in Turkey, ülkemiz akademik çevrelerinde monografik çalışanlardan çok, siyaset bilimcisi ve sosyologların başvuracağı bir eser olma durumundadır.
KARL TEPLY, Türkische Sagen und Legenden um die Kaiserstadt Wien, Hermann Böhlaus, Wien - Köln - Graz 1980 (A IV/5232) [Kitap Tanıtımı]
Belleten · 1982, Cilt 46, Sayı 181 · Sayfa: 147
Özet
Tam Metin
Avusturyalı yazar Türkçe bilmiyor. Kitabta tanınmayan veya işlenmeyen Osmanlıca kaynakların kullanılıp onların tartışılması söz konusu değil... Yazar sadece Türkologların yayınladıkları kaynaklara, incelemelere dayanıyor. Bunların da hemen hepsi Avusturyalı ve Alman uzmanların kaleme aldıkları… Eserde Viyana muhasarası ile ilgili olduğu söylenen ve doğuşu ona bağlanan bazı Türk menkibelerinden söz ediliyor. Karşılaştırmalı bir tenkit yapmak yazar için imkansız... özellikle (Goldene Apfel-Kızıl Elma, 35-73 sah.) mitinin ele alındığı bölüm, bu konuda okuyucuya yeni veriler getirecek bazı sorunları aydınlatacak güçte değil, kitabta ele alınan menkibeleri bazen ilgiyle izlememek elde değil, ama edebiyat tarihçiliğinin en zor, en çok lisan bilgisi ve literatür tanımayı gerektiren bir dalı menkibelerdir. Teply'nin bu konudaki nakil ve yorumlarından ne derecede yararlanılabileceğini zamana ve okuyucunun bilgisine bırakıyoruz.
İsveç'te Türkoloji
Belleten · 1980, Cilt 44, Sayı 173 · Sayfa: 125-136 · DOI: 10.37879/belleten.1980.125
Özet
Tam Metin
İsveçliler'in çeşitli Türk halkları ile ilk ilişkileri çok eski çağlarda başlar. Daha Vikingler devrinde İsveçliler'in, Güney Rusya ile - Volga Irmağı'nın suladığı ve kuşkusuz, daha doğuya doğru uzanan bölgeyle - ticari ilişkileri vardı 1. Birçok doğulu ve İlkçağ yazarlarınca aşağı yukarı güvenilir bir takım bilgiler verilmekle beraber, bu devre ilişkin hiç bir belge saklanmamıştır. XVI. yüzyıldan başlayarak İsveç, Kırım Tatarları ile sürekli temaslara geçmiştir. İsveç Kralının bir Tatar heyetini Stockholm'de (1579) kabul edişi, bu temasların ilk kanıtı olmuştur 2. Bu temaslara kimin önayak olduğunu saptamak güçtür. Ancak şurası muhakkak ki, İsveçliler ve Kırım Tatarları, Rus devletinin giderek daha çok artmış olan gücüne karşılık, askeri - siyasal işbirliği sayesinde bir güç oluşturmak gibi ortak çıkar gütmüşlerdir. İsveç ile Kırım arasındaki diplomatik ilişkiler yavaş yavaş daha çok canlanmış ve karşılıklı heyet ziyaretleri, o devir için, yeterince düzenli bir nitelik taşımaya başlamıştı.
ANDREAS TIETZE - GEORG HAZAI: Turkologischer Anzeiger (TA) = Wiener Zeitschrift für die Kunde des Morgenlandes (WZKM) LXVII (1975); LXVIII (1976). [Kitap Tanıtımı]
Belleten · 1977, Cilt 41, Sayı 163 · Sayfa: 597-598
Özet
Tam Metin
Türkoloji alanında yapılan çalışmalar gün geçtikçe arttığından bunların izlenmesi de zorlaşmaktadır. Türkiye'de son yıllarda çeşitli dallarda, özellikle Tarih, Folklor, Dil ve Edebiyat alanlarında birçok bibliyografyalar yayımlandı. Bunlar, bazı ayrıcalıklarla, genellikle Türkiye'de çıkan yayınları kapsamaktadırlar. Türkoloji alanında dış ülkelerde çıkan yayınları kapsayacak bir bibliyografyanın eksikliği çok duyulmaktadır. Bu konularda dış ülkelerde yapı lan çalışmalar gün geçtikçe artmakta, Üniversitelerde yeni kürsüler açılmakta, dolayısıyle yetişen elemanlar ve yapılan bilimsel çalışmalar çoğalmaktadır. Dış ülkelerinin bu dağınık yayınları hakkında bilgi almak çok güçleşti. Örneğin, Japonya'da bugünkü Türk Dili hakkında veya Arnavutluk'ta Osmanlı Defter-i mufassalı üzerine bir inceleme yayınlanırsa bu konu ile meşgul olan araştırıcının bundan haberdar olması gerekiyor. Türk Dili ve Edebiyatı, Tarih, Etnografya, Sanat Tarihi v.s, ye dair yeni çıkan yayınlar hakkında muntazam bilgi verebilmek ve araştırıcıları haberdar edebilmek için "Turkologischer Anzeiger" kuruldu. 1973 yılı yayınları ile başlayan ve (TA) rumuzu ile tanınan bu süreli bibliyografya uluslararası Turkologların iş birliğinin ürünüdür.
Gyúla Németh
Belleten · 1977, Cilt 41, Sayı 161 · Sayfa: 177-188 · DOI: 10.37879/belleten.1977.177
Özet
Tam Metin
Türk filolojisinin büyük üstadı, Batı bilim dünyasının seçkin siması, 1977 yılı arefesinde aramızdan ayrılarak, bengiliğe ulaştı. Türkoloji alanında bilgin nesiller yetiştiren bu saygı değer zat, pek çok bilim kurullarında olduğu gibi Türk Tarih Kurumu'nun da şeref üyesi idi. Onun için Belleten'de anma yazısı hazırlama görevi bana verildiği zaman bunu istekle kabullendim. Türkler arasında onun kürsüsünde ilk doktor diploması alan öğrenci olduğum, üstelik yurdumdan kopmuş, desteksiz durumda iken onun teşvik ve aracılığı ile yüksek tahsile devam imkânına kavuştuğum için şükran borcumu açıklama fırsatını elde etmiş bulunuyordum.
"Türk" Kelimesinin Menşei Hakkında Bir Nazariye
Belleten · 1976, Cilt 40, Sayı 158 · Sayfa: 239-248 · DOI: 10.37879/belleten.1976.239
Özet
Tam Metin
Birçokları "menşe" ile "mana"yı ayırt etmezler. Öyle yazılar bilirim ki, başlıkları "Türk kelimesinin menşei" olduğu halde, şu cümle ile nihayet buldukları görülür: "Demek oluyor ki, Türk kelimesinin manası kuvvettir". Bu yazımızın amacı "Türk" kelimesinin manasını değil, menşeini ortaya koymaktır. Bilindiği gibi, "Türk" kelimesinin menşeini Kaşgarlı Mahmut Nuh Peygamberin bir torununun adına, Arap yazarları Ye'cuc Me'- cuc efsanesine, Klaproth ile Hess gibi bilginler ise, bir Çin kaynağına dayanarak, miğfer biçiminde olan bir dağın ilham ettiği bir kelimeye bağlarlar (Tukiüe). Bu izahlara Vambéry'nin ileri sürdüğü ve Munkasci'nin katıldığı görüşü, yani "türemek" fiili ile ilgili teoriyi eklemek mümkündür. Fakat Türkologların çoğunun Müller'in nazariyesini benimsemeğe eğilim gösterdikleri görülmektedir. Bu bilgin, Uygur metinlerinde "türk" hecesini tesadüfen "erk" ile yan yana bularak, bunun "kuvvet" anlamına geldiğini kabul etmiştir. Barthold ise, bu görüşe katılarak, kelimenin muhtemelen bir sülâle adı iken, önce kabile, daha sonra millet adı halinde genelleşmiş olduğunu iddia etmiştir. Thomsen ile Nemeth de bu iddiayı kabul etmişler ve böylece bu görüş, tartışılmaz bir gerçek gibi, ilmi eserlere ve ansiklopedilere geçmiştir.
Dr. Franz Steinherr
Belleten · 1976, Cilt 40, Sayı 158 · Sayfa: 347-350
Özet
Tam Metin
26 Eylül 1974'te ülkemizde ve bilim dünyasında yakından tanınan Dr. Franz Steinherr'i yitirdik. Yaşantısının yandan fazlasını, yani 42 yılını yurdumuzda geçirmiş olan Steinherr, Eski Anadolu Dillerinin araştırılıp çözülmesine büyük katkısı olan az bulunur kişilerden biriydi. Steinherr 8 Temmuz 1902 de Nürnberg yakınındaki Landshut kentinde dünyaya geldi. Burada ortaokulu bitiren Steinherr daha 17 yaşında iken çalışma hayatına atılmış, Bavyera çiftçiler sendikası, Hamburg deniz nakliyat şirketi, Bavyera birlik bankası ve Godlewsky firması gibi birbiriyle hemen hiç ilgisi olmayan iş yerlerinde çalışmıştı. Ancak, gençlik yıllarındaki bu bilimsel ortamdan uzak uğraşılarına rağmen şaşılacak bir gayretle Türkçe, Arapça, Farsça, Japonca ve Rusça gibi strüktür bakımından birbirinden tamamen farklı dilleri öğrenmeyi başarmıştı.
MATERIALIA TURCICA No. I. 1975 Bochum Ruhr Üniversitesi Türkoloji öğrencilerine yardımcı araştırmalar dergisi (Almanca) 73 sahife. (Yazışma adresi: Dr. HERMANN VARY, Akad. Oberrat Lector für Türksprachen. Bochum, Ruhr-Universitt Sprachwissenschaftl. Institut). F. Almanya. [Kitap Tanıtımı]
Belleten · 1975, Cilt 39, Sayı 156 · Sayfa: 781-783
Özet
Tam Metin
Her altı ayda (sömestrde) çıkacak olan bu değerli dergi bizi özellikle iki bakımdan ilgilendirir: 1- Ruhr Üniversitesi Türkoloji bölümü öğrencileri, seçtikleri bilim dalında ucuz (belki de meccani) kılavuz kitaba sahip olurlar. Bu kılavuzdaki bibliyografya sayesinde müracaat edecekleri kitap ve dergileri tanırlar. Üniversitenin zengin kütüphanesinde kaynaklar hazırdır. Koridorlarda duran çoğaltma makinalarında istedikleri sahife veya bölümün kopyasını elde edebilirler. Masraf özel kağıt ücretinden ibarettir. Sömestrler yekdiğerini takip ettikçe, öğrenciler özel ihtisas kitaplığına sahip olurlar. 2- Derginin içindeki incelemeler Türkiye'ye ve Türk dünyasına inhisar ettiği için bizi çok yakından ilgilendirir. Türkoloji bölümü öğrencisi dar bir konuya saplanıp kalmadan Türk dünyasının dili, tarihi, coğrafyası ve günün soruları ile tanışarak geniş görüş ufkuna sahip olur.