5 sonuç bulundu
Uygulanan Filtreler
  • Türk Tarih Kurumu
  • Belleten
  • Tımar Sistemi
Dergiler
Yayınlayan Kurumlar
Yayın Yılı
Anahtar Kelimeler

Bosna-Hersek'te Toprak Rejimi: Eshâb-ı Alâka ve Çiftçiler Arasındaki İlişkiler (1840-1875)

Belleten · 2006, Cilt 70, Sayı 259 · Sayfa: 867-902
Tam Metin
Tüm dönemler itibariyle tarımsal yapıların egemen olduğu Osmanlı Devleti'nde, toprak sahipliği ve dolayısıyla toprak sahipleriyle toprak üzerinde çalışanlar arasındaki ilişkiler her zaman önemini korumuş bir meseleydi. Devletin geleneksel politikası, toprakların belirli kişilerin elinde birikmesini engelleme anlayışına dayalıydı. Nitekim uzun yıllar tımar sisteminin başarıyla uygulanması, toprağa dayalı soylu bir sınıfın veya Batılı anlamda bir feodal yapının ortaya çıkmasına mani olmuştu. Ancak bazen tımar düzenine referans yapılarak, siyasal, ekonomik ve sosyal ilişkilerin bölgesel yönüyle ve bölgesel ilişkilerin siyasal, ekonomik ve sosyal yönleriyle tanımlanabilecek bir feodalizmin Osmanlı Devletinde de var olduğu iddia edilse bile, Osmanlı tımarının ortaçağ feodalitesinden çok farklı yönlere sahip olduğu aşikardır.

17. Yüzyılın İkinci Yarısında Antakya Kazasında İskân ve Nüfus (1678/1089 Tarihli Avârız-Hâne Defterine Göre)

Belleten · 2004, Cilt 68, Sayı 252 · Sayfa: 431-460
Tam Metin
Osmanlı tarihinin temel kaynaklarının büyük çoğunluğunu vergi verebilecek nüfusun tespitini sağlayan ve sayım sonuçlarını içeren Tahrir Defterleri oluşturmaktadır. 15. ve 16. yüzyıllarda hazırlanmış olan, fakat 17. yüzyılda da bazı örneklerini gördüğümüz bu defterler, Osmanlı Devleti'nde timar sisteminin uygulandığı topraklardaki vergilendirilebilir ekonomik faaliyetlerin ve insan kaynaklarının yerinde tespit ve kaydını içermesi açısından bizlere istatistiksel analize uygun en zengin sayısal verileri sunmaktadırlar. Klasik tahrir geleneğinin bir uzantısı olarak 17. yüzyıldan itibaren düzenlenmiş olan avârız-hâne ve cizye defterleri de dönemin demografi tarihi açısından oldukça önemli kaynaklardır.

BELDICEANU NICORA, Le Tımar dans l'Etat Ottoman (début XIV-début XVI siècles), Yay: Otto Harrosowitz, Wiesbaden 1980, 122 s. [Kitap Tanıtımı]

Belleten · 1985, Cilt 49, Sayı 194 · Sayfa: 391-392
Tam Metin
Osmanlı Devletinin sosyal ve ekonomik tarihi üzerinde ciddi çalışmalar yapan yazarı şimdiye kadar bu alanda yaptığı tetkiklerle tanımaktayız. Bu kez çeşitli dergilerdeki makaleleri ile Tımar Kurumu üzerindeki tetkiklerini olgunlaştırıp "Osmanlı Devletinde Tımar (XIV. y.y. başından XVI. y.y. başına)" adlı bir kitap halinde okuyuculara sunmaktadır.

XVIII. Yüzyılın İlk Yarısında Yerli Ailelerin Ayânlıkları Ele Geçirmeleri ve Büyük Hânedanlıkların Kuruluşu

Belleten · 1978, Cilt 42, Sayı 168 · Sayfa: 667-724 · DOI: 10.37879/belleten.1978.667
Osmanlı İmparatorluğunda XVI. yüzyılın ikinci yarısından itibaren köylere dayanarak arazi ve servet kazanan, çiftlikler edinen "âyân ve eşrâf" denilen zümre gittikçe kuvvetlenmekteydi. Önceleri, bunların vilayet idarelerinde önemli bir role sahip olmadıkları, fakat, sancak ve kazalara gönderilen ve beylerbeyleri, sancakbeyleri, kadılar, naipler, mütesellimler, voyvodalar, kethüdayerleri, yeniçeri serdarları gibi görevlilere hitap eden fermânlarda, bu zümreden de yardım istendiği bilinmektedir. XVII. yüzyılın ikinci yarısından sonra Avusturya savaşları sebebiyle, devletin Anadolu'yu boş bırakmasından çıkan iç karışıklıkların arttığı, askerin ulûfelerinin ödenmesinde güçlük çekildiği sıralarda, köylerde ve halkta perişanlık arttıkça, servet yığma imkanı bulan bu kimseler büsbütün kuvvet kazandılar. XVI. yüzyılın sonlarından beri çiftlikler satın alan, tımâr ve zeametleri ele geçiren ve buralara kendi adamlarını yollayan vilâyet âyânı epey zenginleşmişti.

Tımar Sisteminin Macaristan'da Tarımsal Üretime Etkisi

Belleten · 1974, Cilt 38, Sayı 151 · Sayfa: 499-508 · DOI: 10.37879/belleten.1974.151-499
Tam Metin
Budin'in işgalinden (1541) kısa bir süre sonra Sultan Süleyman'ın çıkardığı kanuna göre, ayni ondalık [âşâr] ve öteki vergilerin ödeneceği ekili topraklar herkesin elinde bırakılacak; ancak bunlar, ev, bahçe ya da bağ gibi sahibinin mutlak mülkiyetinde olmayıp, öteki eyaletlerdeki gibi "hazinenin mülkü" olacak, işleyenlere yalnızca kullanım (tasarruf) hakkı verilecekti. Bağ ve bahçe parselleri de bozulduğunda bu duruma gelecek, böylece hiç kimse bu parselleri kendi mutlak mülkü sayamıyacaktı. Bu hükmün, Macaristan'ın işgal edilmiş kesiminde uygulanması, o güne değin süregelen feodal düzeni derhal ortadan kaldırmış, eski derebeylerinin bütün mülkleri Osmanlı hazinesinin malı olmuştur. Bu gelişimin sonuçlarını iki yönden incelemek istiyoruz: birincisi, Osmanlı hazinesinin kendi malı olan mülklerden gelir ve ondalık [âşâr] vergilerini nasıl topladığı, ikincisi ise, yeni uygulanan sistemin, nüfusun ekonomik ve toplumsal gelişimi üstünde ne gibi etkileri olduğudur.