340 sonuç bulundu
Uygulanan Filtreler
  • Belleten
  • TARİH
Dergiler
Yayınlayan Kurumlar
Yayın Yılı
Yazarlar
Anahtar Kelimeler

Ortaçağ İslam DünyasındaTekstil Sanayi(i);. Giyim-Kuşam ve Moda

Belleten · 2008, Cilt 72, Sayı 264 · Sayfa: 661-664
İnsanların en eski çağlardan beri yiyecek gibi ihtiyaç duydukları en önemli eşyadan biri de giyim-kuşam olmuştur. Tarih boyunca kurulan devletlerin idarecileri ve ileri gelenlerinin giyim ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla özel dokuma imalâthaneleri kurulmuştur. Devlet koruması altında bulunan bu özel dokuma atölyelerinin hammadde ihtiyacını karşılamak amacı ile yün, pamuk, keten, kendir ve ipek üretilmesi için faaliyet gösterdiği gibi, ahalinin giyim ihtiyacını karşılamak düşüncesi ile özel bir dokumacılık sektörü oluşmuştur. Erken ortaçağlarda Bizans ve Sasani, Çin ve Türk devletleri ile Mısır, Suriye ve Yemen gibi ülkeler, eski çağlardan beri devam eden köklü bir dokuma teknolojisi kültürüne sahip bulunuyorlardı. İslâmiyet'in yayılması sırasında Bizans ve Sasani devletlerinin hâkimiyeti altında bulunan Suriye, Irak, İran, Mısır ile Türkistan ve Anadolu gibi köklü bir medeniyet ve zengin kaynaklara sahip olan ülkeler Müslümanlar tarafından fethedildikten sonra, bu ülkelerdeki dokuma kültür ve sanayiindeki birikim ve teknikler aynen devam etmiş, keten, yün, pamuk ve ipek üretimi sanayii ve ticareti büyük gelişme göstermiştir.

Fahreddîn Kara Arslan Devri Artuklu Tarihi

Belleten · 2008, Cilt 72, Sayı 263 · Sayfa: 53-72
Tam Metin
Selçuklu Devletine uzun yıllar hizmetlerde bulunan Artuk Bey'in hayatta iken yapamadığını ölümünden sonra oğulları ve torunları başararak, ona izafeten Artuklular adıyla anılan ve bir çok kola ayrılan güçlü bir devlet kurmayı başardılar. Bu devletin Hısn Keyfâ kolu, Sökmen tarafından 1102 yılında kurulmuş ve daha sonra da oğlu Rukneddîn Dâvud tarafından geliştirilmişti. Son derece cesur ve kudretli bir Türkmen beyi olan Dâvud, çeyrek yüzyıl boyunca Artukluların bu kolunu dinamik bir şekilde ayakta tutmakla kalmamış, çevredeki bütün tehlikelere rağmen geliştirip, büyütmeyi başarmıştı. Onun 23 Temmuz 1144 tarihinde Hâni'de vefat etmesi üzerine yerine oğlu Kara Arslan geçti(1).

Gritti Ludovicus'un Macar Valiliği (1531-1534)

Belleten · 2008, Cilt 72, Sayı 263 · Sayfa: 251-294
Viyanalı araştırmacı Heinrich Kretschmayr'ın "Gritti Lajos" adlı yapıtı Magyar Törteneti Eletrajzok (Macar Tarihsel Yaşamöyküleri) dizisinde 1901 yılında (XVII/1) yayımlandı. Gyula Schröder "Yayıncının Sonsözü"nde bu kitabın yazılmasının yabancı bir yazara verilmesinin gerekçelerini tanıtırken bu yanıtla birlikte ortaya çıkan ana soruna da yönetmek zorunluluğunu duyumsadı. "Önyargısız eleştirmen Macar koşullarının çiziminde ondan (yani Kretschmayr'dan - G.B.) yeni bir şey bekleyemeyeceğimizi doğal karşılayacaktır; hatta her tarih yazarının hizmetine amade olan verilerin tümüyle kullanımını bile bekleyemeyiz; bunlar bir yabancıya bir Macar tarihçiye olduğu ölçüde doğrudan seslenmezler." Ama kitabın yayımlanmasının ileride Macar araştırmacılarının da onun kahramanına dikkatini çekeceği ve onların yapıtın yanlışlarını düzelterek dönemin olaylarının ilerde daha iyi anlaşılmasına yardım edeceği umudu salt iyi niyetli bir arzu olarak kalmıştır. Mohaç sonrası yıllarla ilgili olarak zaten yeterince üvey evlat konumunda olan tarihsel literatürümüz Venedik Doçu Andrea Gritti'nin İstanbullu mücevher tüccarına-bankerine dönüşen yasadışı oğlunun yurdumuzun tarihinde baştan sona oynadığı tuhaf epizodla pek ilgilenmemiştir.

Roma Dönemi Küçük Asya Ekonomisinde Örüntüler

Belleten · 2007, Cilt 71, Sayı 262 · Sayfa: 1039-1042
Eskiçağ Anadolu arkeolojisi ve epigrafisi üzerine yapılan çalışmalar son yıllarda ciddi bir artış kaydetmesine karşın, Anadolu tarihine ilişkin monografilerin sayısı aynı oranda hız kazanmış değildir. Böylesi bir boşluğu doldurmaya teşebbüs edenlerin birisi de Helenistik ve Roma dönemi Anadolu kültür tarihinin yaşayan en iyi uzmanlarından olan Stephen Mitchell'dır. Onun bu alana en son katkısı, uluslararası bir işbirliği ile gerçekleştirilen Roma dönemi Küçük Asya'sının ekonomi tarihini inceleyen bir eseridir. Roma İmparatorluğu'nun en gelişmiş bölgelerinden birisi olan Küçük Asya (Eskiçağ terminolojisinde bugünkü Anadolu'nun tamamını kapsamayan Küçük Asya, daha ziyade Fırat'ın batısında kalan bölümü adlandırmak için kullanılıyordu), ekonomik üretim ve dağıtım bakımından diğer bölgelere nazaran bazı tabii ve tarihi avantajlara sahipti.

Selçukluların Yıkılışından Sonra Irak ve Azerbaycan'ın Durumu

Belleten · 2007, Cilt 71, Sayı 262 · Sayfa: 891-908
Tam Metin
Irak Selçukluları Devleti, Sultan II. Tuğrul'un 17 Mart 1194 tarihinde Rey yakınlarında yapılan savaşta Harezmşah Tekiş'e yenilip, öldürülmesinden sonra tarih sahnesinden çekilmekteydi(1). Aslında bu olay, yaklaşık 40 yıldır devletin bünyesinde yaşanan birtakım siyasî çalkantılar sebebiyle, büyük ölçüde yıpranmış olan bu devlete son ve öldürücü darbenin vurulmasından başka bir şey değildi.

Türkiye'de Ermeni Kadınları ve Çocukları Meselesi

Belleten · 2007, Cilt 71, Sayı 262 · Sayfa: 1043-1048
Ermeni sorunu hakkında bugüne kadar gerek Ermeni gerek de Türk tarafından görüşlerini yansıtan çok sayıda bilimsel ve siyasi içerikli eser kaleme alınmıştır. Ancak Ermeni propagandalarının merkezinde yer almasına rağmen tehcir sonrasında ortaya çıkan dağılmış ve kimsesiz durumdaki Ermeni kadın ve çocuklarının durumlarını ele alan Türkçe bir kitap maalesef bugüne kadar yayımlanmamıştı. Halbuki Ermeni tarihçiler soykırım iddialarını daha inandırıcı ve trajik bir hikayeye dönüştürmek için tehcir sırasında kadın, çocuk ve yetimlerin yaşadıkları sıkıntıları sıklıkla eserlerinde kullanmaktadırlar. Yine özellikle 2005 yılında Ermeni kadın, çocuk ve yetimleri hakkında Türkiye'de birkaç eser birden yayınlanması, kadın ve çocuklar sorununa bir kez daha dikkatleri çekti.

Irak'taki Bektaşi Tekkeleri

Belleten · 2007, Cilt 71, Sayı 261 · Sayfa: 689-720
Tam Metin
Bektaşi tekkelerinin coğrafi dağılımına dair en eski çalışmanın sahibi olan F.W. Hasluck, haklarında ayrıntılı bilgi vermeden Bağdat, Kâzımiyye, Kerbela, Necef ve Samerra gibi Şiilerce kutsal kabul edilen yerlerde Bektaşi tekkeleri olduğunu belirtir. Yazara göre bunlar tam anlamıyla birer tekke olmaktan çok türbeleri ziyarete gelen Bektaşilerin kaldığı konuk evleridir. Hasluck'un 1920'lerde yayımlanan bu çalışmasından sonra Bektaşilik hakkında yapılan yayınlarda dolaylı birkaç değinme dışında konunun bahsi geçmez. Bunun tek istisnası, 1990'ların sonlarından itibaren yayımlanmaya başlayan Bektaşilerin Babagan kolundan Bedri Noyan Dedebaba'nın hacimli eseridir. Eserin dergâhlara tahsis edilmiş beşinci cildinde Noyan, Irak'taki beş Bektaşi tekkesi hakkında muhtelif bilgiler verir, ayrıca adlarını vermeden Kerkük'te eskiden on beş tane Bektaşi tekkesinin var olduğunu yazar.

Selçuklular'da Rüşvet

Belleten · 2007, Cilt 71, Sayı 261 · Sayfa: 445-478
Tam Metin
En eski dönemlerden itibaren toplumda görülen bir olay olan rüşvet alıp vermenin tarifine sözlüklerde pek rastlanmıyor. Şemseddîn Sami'nin rüşvet tarifi ki, bugünkü anlamına uygun düşmekte olup, şu şekildedir, "Bir memura haklı veya haksız bir iş gördürmek için verilen ücret veya hediye". Bir başka tarife göre, "rüşvet, yaptırılmak istenen bir işte, kanun dışı kolaylık sağlanması için bir kimseye mal veya para olarak sağlanan menfaat" dir. Bu tarife hediyeyi de eklersek genel anlamıyla konumuza daha uygun düşmektedir. Selçuklu dönemindeki rüşvet ile ilgili bir çalışma, Prof. Ahmet Mumcu'nun eserinde görülmektedir. Ancak bu çalışma Osmanlı Devleti'yle ilgilidir ve adı geçen eserde "Selçuklular'da Rüşvet" alt başlığıyla ifade edilmiş kısa bir girişten öteye geçememektedir.

Şehzade Eğitimini Çağdaşlaştırma Teşebbüsleri

Belleten · 2007, Cilt 71, Sayı 261 · Sayfa: 575-612
Tam Metin
Saltanat sistemiyle yönetilen her devlette olduğu gibi Osmanlı Devleti'nde de müstakbel hükümdarın, devrin şartlarına göre oldukça üst düzeyde eğitim görmesi, dönemin muteber eserlerini okuması, en şöhretli bilim adamları tarafından eğitilmesi normal bir durumdu. Bilhassa kuruluş ve yükseliş dönemlerinde şehzadelerin müstesna bir talim ve terbiye aşamasından geçtikleri görülmektedir. Bu yıllarda Osmanlı şehzadesi, doğduğu andan itibaren valide sultanın yanı sıra, onun gözetimi ve denetimi altında çok sayıda görevli tarafından bakılmakta; geleceğin hükümdar adayına layık bir çocukluk devresi geçirmekteydi.

VELİ SEVİN, Eski Anadolu ve Trakya, Başlangıcından Pers Egemenliği'ne Kadar, İletişim Yayınları, İstanbul, 2003. 319 sayfa, 66 harita, 600 resim, 262 çizim, 10 tablo. [Kitap Tanıtımı]

Belleten · 2007, Cilt 71, Sayı 261 · Sayfa: 769-772
Asya ile Avrupa arasında bir köprü konumunda olması ve elverişli durumu itibariyle yüzyıllar boyunca doğudan, batıdan, kuzeyden ve güneyden gelen kavim ya da topluluklarca fethedilme arzusuna sahne olan Anadolu, doğaldır ki pek çok uygarlığın derin izler bıraktığı bir bölgedir. Mağaralardan köylere ve giderek ilk büyük kentlere geçildiği, uygarlığın ilk yeşermeye başladığı, kültürel zenginliğin ve birçok ilklerin yaşandığı coğrafyadır. Kitap, Atlaslı Büyük Uygarlıklar Ansiklopedisi dizisi kapsamında hazırlanmıştır. Eski Anadolu ve Trakya'yı ilk insan yerleşmelerinden Pers egemenliğine kadar Anadolu'daki tarihsel süreci ve kültürel potansiyeli ele alan ilk ciltte, bu uzun süreci sistemli bir şekilde yansıtabilmek amacıyla ayrımlara yer verilmiştir. Ayrımlar kendi içinde tarihsel süreçle ilintili başlıklar altında oluşturularak ayrıntılı bir şekilde irdelenmiştir.