18 sonuç bulundu
Uygulanan Filtreler
  • Belleten
  • XVIII. Yüzyıl
Dergiler
Yayınlayan Kurumlar
Yayın Yılı
Anahtar Kelimeler

FARIBA ZARINEBAF, JOHN BENNET, JACK L. DAVIS; A Historical and Economic Geography of Ottoman Greece The Southwestern Morea in the 18th Century (Osmanlı Yunanistanı'nın İktisadî ve Tarihî Coğrafyası XVIII. Yüzyılda Güneybatı Mora), Atina 2005, XXXII+328+CD-ROM [Kitap Tanıtımı]

Belleten · 2006, Cilt 70, Sayı 259 · Sayfa: 1025-1030
Hesperia (Batı Avrupa) serisinin 34. kitabı olarak Atina'da faaliyet gösteren Amerikan Klasik Araştırmaları Merkezi (American School of Classical Studies at Athens) tarafından 2005 yılında yayımı gerçekleştirilen A Historical and Economic Geography of Ottoman Greece The Southwestern Morea in the 18th Century (Osmanlı Yunanistan'ının İktisadi ve Tarihi Coğrafyası XVIII. Yüzyılda Güneybatı Mora) adlı çalışmanın yazarları Osmanlı tarihçisi Fariba Zarinebaf ile iki arkeolog olan John Bennet ve Jack L. Davis'dir. Eser, çalışmada kullanılan resim ve fotoğraflar listesi, çizelgeler listesi, önsöz ve teşekkür, transliterasyon ve telaffuz kuralları ile Türkçe-İngilizce terimler lügatçesinin verilmesiyle başlıyor. Çalışmanın bu kısmı XXXI'e kadar Romen rakamlarıyla numaralandırılıyor.

XVIII. Yüzyıl Osmanlı Tarih Yazıcılarından Hazine-i Birûn Kâtibi Ahmed Bin Mahmud’un Hayatı

Belleten · 2003, Cilt 67, Sayı 250 · Sayfa: 853-864
Tam Metin
Berlin Staatsbibliothek Orientabteilung, Ms. or. quart. 1209 numarada kayıtlı hazine-i birûn kâtibi Ahmed bin Mahmud(1) tarafından tutulan, Osmanlı Devleti'nin XVIII. Yüzyıl siyasi, sosyal ve ekonomik hayatına ilişkin önemli kayıtlara sahip olan mecmûa ve yazarı, Osmanlı tarihi araştırıcıları tarafından oldukça az tanınmaktadır. Özellikle eserin sahibi hazine-i birûn kâtibi Ahmed Efendi'nin hayatına ilişkin başka kaynaklarda ayrıntılı bir bilgiye tesâdüf edemediğimiz gibi, bu hususta yazılmış eldeki mevcut verilerinde eksik ve kifayetsiz kaldığını, hatta yanlış yorumlandığını gördük. Bu noktadan hareketle Ahmed b. Mahmud'un hayatına ilişkin toplu bir yorum ve yeni bir bakış açısı getirmeden önce yazar hakkında çok az kaynakta rastlayabildiğimiz kısa ve sınırlı bilgileri burada kaydetmekte fayda görüyoruz.

RECEP AHISHALI, Osmanlı Devlet Teşkilâtında Reisülküttâblık (XVIII. Yüzyıl), İstanbul 2001, X+390. [Kitap Tanıtımı]

Belleten · 2003, Cilt 67, Sayı 249 · Sayfa: 573-576
Yakın zamana kadar Osmanlı Tarihi üzerindeki araştırmalar genel olarak siyasi, askeri ve mali konularda yoğunluk kazanmıştı. Bu araştırmalar yanında Osmanlı teşkilat tarihi üzerindeki çalışmalar cılız kalıyordu. Halbuki Avrupalı Osmanlı tarihçileri arasında teşkilat tarihine duyulan alaka dikkat çekiyordu. Prof. M. Tayyib Gökbilgin (vefatı 2 Haziran 1981) bu ihtiyacı ilk farkedenlerden biri oldu. Onun gayretleriyle İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi, Tarih Bölümünde 1961 yılında Osmanlı Müesseseleri ve Medeniyeti Tarihi Kürsüsü kuruldu. Bu kürsünün başkanlığına da Prof. Gökbilgin getirildi. Bu tarihten itibaren araştırmaların arttığı görülür. Ancak son yıllardaki Osmanlı Tarihi üzerindeki bilinçsiz tasarruflar, resmiyette teşkilat tarihi üzerindeki araştırmaları kabul etmez görünse de yayınlar yoğunluk kazanmaktadır. Bu gelişmeler yerli ve yabancı Osmanlı tarihçileri için memnunluk vericidir. Bu cümleden olarak, Osmanlı teşkilat tarihi çerçevesinde merkez bürokrasisinin en önemli birimlerinden olan Reisülküttâblık müessesesi hakkında eser, çok önemli bir ihtiyaca cevap vermektedir.

Türk Kültüründe "Yada Taşı" ve XVIII. Yüzyıl Sonu Osmanlı-Rus Savaşlarında Kullanılması

Belleten · 2000, Cilt 64, Sayı 241 · Sayfa: 863-900
Tam Metin
Türk kültür tarihine baktığımızda, yada taşı diye bilinen taş vasıtası ile, bir nevi sihir yoluyla kar ve yağmur yağdırıldığının pek çok örneklerine rastlamaktayız. Bu hususta Çin kaynaklarında olduğu gibi İslâm kaynaklarında (Arap, Fars ve Osmanlı) da bilgi vardır. Arapça İslâm kaynaklarında hacerü'l-metar, Farsça kaynaklarda seng-i metar (=yağmur taşı), seng-i ceda (=ceda taşı) diye geçen taşa, muhtelif Türk lehçelerinden Yakutça'da sata, Altayca'da çata, Kıpçak grubu lehçelerde cay adı verilmektedir.

ELENA FRANGAKIS-SYRETT, The Commerce Of Smyrna in the Eighteenth Century (1700-1820), Akhens 1992, (Centre for Studies Asia Minor Studies) XIX+375 s. [Kitap Tanıtımı]

Belleten · 1997, Cilt 61, Sayı 230 · Sayfa: 161-164
Tam Metin
Osmanlı Devleti'nin özellikle XVII. yüzyıldan sonraki en önemli dış ticaret limanlarından birisi olan İzmir Şehri, son yıllarda önemli bir araştırma mevzuu olmuştur. D. Goffman'dan sonra, Elena Frangakis-Syrett Hanımefendi de, şehrin XVIII. yüzyıldaki ticaret hayatını incelemiş ve yayınlamıştır.

XVIII. Yüzyılın İkinci Yarısında Yukarı Fırat Havzasında Eşkıyalık Hareketleri

Belleten · 1993, Cilt 57, Sayı 220 · Sayfa: 751-780
Tam Metin
XVIII. yüzyıl, klasik Osmanlı toplumu için önceki dönemlerden daha farklı karakterler arzeden ve değişik muhteviyatta olayların yaşanmaya başladığı bir yüzyıl olmuştur. Bu hususta ilk göze çarpan unsurun, devletin uluslararası siyasetteki yerinde meydana gelmeye başlayan değişim olduğu görülmektedir. Çünkü Osmanlı Devleti belirtilen yüzyıla girerken artık, daha önceki dönemlerde olduğu gibi, ezeli rakibi olan batı Hıristiyan dünyasına karşı taarruz pozisyonunda değildir, aksine savunma pozisyonuna geçmiştir.

Osmanlı İmparatorluğu'nun Doğu ile Ekonomik İlişkileri : XVIII. Yüzyılın İkinci Yarısında Osmanlı - Hint Ticareti İle İlgili Bir Araştırma

Belleten · 1992, Cilt 56, Sayı 215 · Sayfa: 31-68
Tam Metin
XVIII. yüzyıl Osmanlı tarih araştırmalarında İmparatorluğun Batı ile olan ekonomik ilişkileri yeterli denebilecek kadar aydınlatılmış olmasına karşın, Doğu ile ilişkileri örneğin İran ve Hindistan ile ticareti ihmal edilmiştir. Bu araştırmada Fransız arşivlerinden bir belgeye dayanarak XVIII. yüzyılın ikinci yarısında Osmanlı-Hint ticaretinin yapısı incelenecek, Doğu ile ilişkiler konusunda ipuçları yakalanmağa çalışılacaktır.

XVIII. Yüzyıl Tekstil Dünyasından : Hindistan ve Osmanlı İmparatorluğu'nun Pamuk-İpek Karışımı Kumaşları

Belleten · 1992, Cilt 56, Sayı 217 · Sayfa: 775-808
Tam Metin
XVIII. Yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu ile ekonomik ilişkileri olan Batı Avrupa'lı büyük devletlerin bir yandan kapitülasyonları kendi ülkeleri açısından daha avantajlı kılmağa çalışırken, öte yandan İmparatorluğa zaman zaman gönderdikleri ticari ajanları ve konsolosları yardımıyle, Osmanlı pazarlarında fiyat, kalite ve talep koşullarını dikkatle izledikleri, ticaret ve endüstri faaliyetlerini buna göre yönlendirdikleri bilinmektedir. Fransa bu ülkelerden biridir ve zengin arşivlerinde zamanında Levant ticaret politikalarını belirlemede kullanılan pek çok rapor (mémoire) bulunmaktadır. Bu raporlardan bazıları bugün Osmanlı tarih araştırmaları açısından son derece önemlidir. Aralarında XVIII. yüzyıl Osmanlı tekstil endüstrisine ilişkin olanları da vardır. Nitekim Sahillioğlu, yıllar önce bunlardan birkaçını değerlendirmişti. Bu çalışmada XVIII. yüzyıl Osmanlı tekstil endüstrisi hakkında bilinenleri -tatmin edici olduğu söylenemez- birkaç adım öteye götürebilmek amacıyla, yine böyle raporlardan biri değerlendirilmektedir.

Anadolu'daki Büyük Hanedanlıklar

Belleten · 1992, Cilt 56, Sayı 217 · Sayfa: 809-846
Tam Metin
XVIII. yüzyıl ile XIX. yüzyılda Anadoludaki önemli bir fonksiyona sahip olan büyük hanedanlıkların âyânlar ile çok sıkı ilişkileri mevcuttur. İncelediğimiz dönemde tedibine karar verilen âyânların afv edilmeleri, hatta tayinleri konuları zaman zaman bu hanedanların istek ve arzularına göre olmaktaydı. Bazı büyük hanedanlıklara mensup aile fertleri bölgelerinde âyânlık görevlerini de üstlenmişlerdi. Bunun en açık örneklerini Karaosman oğullarında görmekteyiz.

XVIII. Yüzyılda Antakya ve Çevresinde Eşkiyalık Olayları

Belleten · 1990, Cilt 54, Sayı 211 · Sayfa: 963-992
Tam Metin
XVIII. yüzyıla gelindiğinde Osmanlı imparatorluğunun kuruluş ve yükseliş dönemlerindeki askeri, siyasi ve iktisadi gücünden çok şey kaybettiği, hatta bir durgunluk ve bocalama dönemine girdiği görülür. Artık fetihler durmuş, devlet statükoyu koruma endişesine düşmüştür. Zira bu yüzyılda Osmanlı imparatorluğunun karşısındaki Avrupa, XIV veya XV. yüzyıllardaki Avrupa değil, Rönesans ve Reform hareketlerini idrak eden, yaptığı coğrafi keşifler sayesinde denizaşırı sömürge imparatorlukları kuran ve bu sayede gelişen, güçlenen ve savunmadan saldırıya geçen bir Avrupa vardı. Buna karşı Osmanlı imparatorluğu ise Avrupa'daki gelişmelerden çok XVII. yüzyıl boyunca Anadolu'da meydana gelen karışıklıklarla uğraşmak zorunda kalmıştı. Bu karışıklıklar, tabii olarak iktisadi ve sosyal düzeni sarsmış, devlet ileri gelenleri de bu kötü gidişin çarelerini aramağa başlamışlardı. Bazı padişah veya sadrazamların şahsi gayretleriyle yapılan bazı düzenlemeler, geçici bir ferahlık getiriyor idiyse de, bu, kalıcı ve uzun ömürlü olamıyordu.