5 sonuç bulundu
Uygulanan Filtreler
  • Türk Tarih Kurumu
  • Belleten
  • isyan
Dergiler
Yayınlayan Kurumlar
Yayın Yılı
Anahtar Kelimeler

Fratricide in Ottoman Law

Belleten · 2018, Cilt 82, Sayı 295 · Sayfa: 1013-1046 · DOI: 10.37879/belleten.2018.1013
Tam Metin
This paper considers fratricide in the Ottoman Empire from the Islamic/ Ottoman Law viewpoint. The established Turkish political tradition, which is based on the fact that the ruling power is a common patrimony of the members of the dynasty, gave rise to disastrous results in the early period of the Ottoman Empire. Since a strict succession system was not imposed during that early period of the Ottoman State, it would be the destiny of a shāhzādah (prince) which would determine his fate in becoming the next sultan. This resulted in infighting amongst the shāhzādahs. Revolting against the sultan or even planning to revolt are crimes according to Islamic/Ottoman law. The execution of those members of the dynasty who had not taken part in a revolt was legislated by the "Code of Sultan Mehmed the Conqueror," which was based on the sovereign right of the sultan accorded by Islamic Law (Orfi Hukuk). Relying on the principle of maslaha (common benefit) in Islamic law, some of the Ottoman scholars permitted fratricide as well. According to this principle, when facing two potential outcomes, the lesser of two evils is preferred. Some of the modern researchers consider this justification invalid. According to them, the execution of shāhzādahs who have not taken part in a revolt is politically correct, but contrary to Islamic law. The main contribution of this paper is to deal with the fratricide from the point of view of Islamic law by utilizing traditional legal texts and to addess to underlying Islamic legal principles behind fratricide application and what legal evidence the 'ulemā (Ottoman scholars) based their judgment on.

İspanya Elçilik Raporlarında 1875 Hersek İsyanı

Belleten · 2018, Cilt 82, Sayı 294 · Sayfa: 627-673 · DOI: 10.37879/belleten.2018.627
Tam Metin
1875 yılında, Hersek'in Nevesin kazasında başlayan küçük isyan, Osmanlı Hükümeti'nin zafi yeti nedeniyle, kısa sürede Bosna ve Hersek'in neredeyse tamamına yayılmıştır. Osmanlı Hükümeti, isyanın yayılmaya başladığı süreçte de Sırbistan ve Karadağ'ın isyana dâhil olmasından çekinerek ve büyük Avrupa devletlerini endişelendirmekten imtina ederek, isyanı bastırmak için büyük bir güç kullanmamış ve bu politikanın sonucunda isyan uluslararası bir boyut kazanmıştır. İspanya'nın İstanbul, Viyana, Berlin ve St. Petersburg elçileri, isyanın başlangıcından itibaren, hazırladıkları raporlar aracılığıyla hükümetlerini yaşanan gelişmelerle bilgilendirmişlerdi. Bu çalışmada, ilgili elçilik raporlarında, tarafsız bir ülkenin temsilcilerinin gözünden olayların nasıl anlatıldığı ve yorumlandığı ortaya konulacaktır. Bu çerçevede, İspanya Dışişleri Bakanlığı Arşivi'nde Hersek isyanıyla ilgili oldukları tespit edilen 32 rapor incelenecektir.

Mehmet Ali Paşa İsyanı’nın Antalya’ya Etkileri (1831-1833)

Belleten · 2016, Cilt 80, Sayı 289 · Sayfa: 857-884 · DOI: 10.37879/belleten.2016.857
Tam Metin
Antalya Güney Anadolu'nun en önemli çıkış kapılarından biridir. Anadolu ile Mısır arasındaki ilişkiler çoğunlukla Antalya vasıtasıyla sağlanmış, dolayısıyla Mısır'da meydana gelen herhangi bir gelişme Antalya'yı doğrudan etkilemiştir. Bu sebeple Antalya Mısır Valisi Mehmet Ali Paşa İsyanı'ndan etkilenen bölgelerin başında gelmiştir. Mehmet Ali Paşa isyanı başladığında Antalya'ya denizden bir saldırı gelebileceği endişesi ile derhal güvenlik önlemleri alınmıştır. Antalya limanı Konya muharebesine kadar Osmanlı ordusunun iaşe, mühimmat ve asker sevkiyatında aktarma üssü olarak önemli bir rol oynamıştır. İbrahim Paşa, Konya muharebesinden sonra Antalya Muhafızı Yusuf Paşa'ya kendisine tâbi olmasını isteyen bir mektup göndermişse de Yusuf Paşa buna uymamış, İbrahim Paşa ise Antalya'ya doğrudan bir mütesellim tayin ederek şehre hâkim olmuştur. Antalya halkı da korkudan ve müdafaa yapacak durumları olmadığından Mütesellim İsmail Ağa'ya bağlılıklarını bildirmişlerdir. Böylece Antalya'da hâkimiyet ve yönetim İbrahim Paşa'ya geçmiştir. İbrahim Paşa'nın idaresi süresince Antalya, Mısır ile Mısır ordusu arasında köprü vazifesi görmüştür. 1833 Mayıs'ında Mehmet Ali Paşa ile Padişah II. Mahmut'un Avrupalı güçlerin arabuluculuğu ile uzlaşmaları sonucunda Antalya'da Mısır idaresi son bulmuştur. Hemen akabinde Bâbıâli tarafından yeni bir muhassıl atanmasıyla Antalya'da eski devlet düzeni yeniden tesis edilmiştir.

Tanzimat Döneminde İsyancı Bir Ayan Profili: Acaralı Kör Hüseyin Bey Hadisesi

Belleten · 2014, Cilt 78, Sayı 282 · Sayfa: 611-658 · DOI: 10.37879/belleten.2014.611
Tam Metin
19. yüzyılda Osmanlı taşra idaresinde yaşanan en önemli değişim şüphesiz temellerini II Mahmud'un attığı merkezileştirme faaliyetleriydi. Taşrada uzun bir geçmişi olan âyan ailelerinin güçlerinin sınırlandırılması ve merkezi denetimin yeniden tesis edilmesi esasına dayanan yeni devlet politikası etkilerini Doğu Karadeniz bölgesinde de gösterdi. 19. yüzyılın ilk otuz yılında bu bölge merkezi temsil eden valiler ile yerel güçler arasında sürekli bir mücadeleye sahne oldu. Bu mücadele döneminin bir sonraki aşaması olarak bölgede Tanzimat'ın uygulanmaya başlaması ve sadece idari değil mali anlamda da bir merkezileşmeyi ve yeni bazı uygulamaları ön görmesi çıkarları zedelenen geniş bir zümrenin ortaya çıkmasına neden oldu. Bu muhalif kesimin bir kısmı yeni sisteme entegre edilerek teskin edilse de Trabzon Eyaleti'nin doğusu gibi imparatorluğun bazı hassas bölgelerinde bu süreç biraz daha sancılı oldu. Osmanlı-Rus sınırında tampon bir bölge özelliği gösteren Acara'da 1840'tan 1846'ya kadar devam eden bir karışıklık dönemi Karadeniz Bölgesi'nin kendine has âyanlık sisteminin bir örneğini sergilediği gibi bölgenin gerek iç gerekse de dış gelişmelere karşı hassas yapısını ve kırılganlığını da göstermektedir. Bu bağlamda bu çalışma, Acara bölgesinin en önemli âyan ailelerinden olan Selim Paşazâdelerden Kör Hüseyin Bey'in ilki 1840; ikincisi de 1846'da ortaya çıkan ve aldığı destek ile bölgeyi anarşi ortamına sürükleyen isyanlarının ortaya çıkışlarını ve bölgedeki etkilerini Osmanlı ve Fransız arşiv kaynaklarıüzerinden değerlendirmeyi amaçlamaktadır.

1857-59 Bosna Hersek İsyânı

Belleten · 2009, Cilt 73, Sayı 267 · Sayfa: 465-522
Tam Metin
Tanzimat Fermanı ile birlikte ilan edilen ilkeler her toplumsal grup tarafından farklı algılanmıştır. Hıristiyanlar, fermanı, özgürlüklerine giden bir araç olarak görürken, Müslümanlar kendi hak ve özgürlüklerinin gaspı olarak değerlendirmişlerdir. Bosna Hersek'in durumu, devletin diğer bölgeleriyle kıyaslanamayacak derecede nazikti. Bosna'da fetihle birlikte toplu bir İslamlaşma meydan gelmiş, bu hareketin mükâfatı olarak kendilerine bir takım ayrıcalıklar bahşedilmiştir. Tanzimat uygulandığı takdirde ayrıcalıklarını kaybedeceklerini düşünen Bosnalı Müslümanlar, ferman Bosna'ya ulaştığı andan itibaren muhalefete başlamışlardır. Özellikle vergi, askerlik ve hepsinden önemlisi Hıristiyanlarla eşitlik gibi hususlar onları rahatsız etmiştir. Gelişmeler, devlet ve Bosnalı Müslümanların bölgedeki otoritesini sarsan 1848-51 isyânı ile sonuçlanmıştır. İsyân sonrası devlet, Müslümanlar nezdinde tüm itibarını kaybederken, yüzyıllardır bölgenin hâkimi olduklarına inanan Müslümanlar ezilmiş ve eyaletteki üstünlükleri sona ermiştir. Bu durum Bosna'yı Sırp ve Karadağ yayılmasına açık hale getirmiştir(1).