340 sonuç bulundu
Uygulanan Filtreler
  • Belleten
  • tarih
Dergiler
Yayınlayan Kurumlar
Yayın Yılı
Yazarlar
Anahtar Kelimeler

YUZO NAGATA, Tarihte Âyânlar. Karaosmanoğulları Üzerinde Bir İnceleme, Ankara 1997, Türk Tarih Kurumu Yayınları, VII. Dizi - Sa. 176, XXV + 329 + Harita. [Kitap Tanıtımı]

Belleten · 1999, Cilt 63, Sayı 236 · Sayfa: 263-266
Tam Metin
Osmanlı Devleti tarihinde önemli bir yer işgal eden âyânlar konusu, Japon Prof. Yuzo Nagata'nın uzmanlık alanıdır. Yıllardır bu konuda emek sarfeden Prof. Nagata, çalışmalarını Karaosmanoğullarına teksif ederek Türk Tarih bilimine katkıda bulunmuştur. Eserin geniş Bibliyografyasının en dikkate değer kısmı arşiv kaynaklarının bolluğudur. Hiç şüphesiz bu da esere orijinallik kazandırmaktadır.

ETİENNE COPEAUX, Tarih Ders Kitaplarında (1931-1993) Türk Tarih Tezinden Türk-İslam Sentezine (Çeviri Ali Berktay), İstanbul 1998, 341 s. (metin; s. 1-313+kaynaklar s. 315-331+dizin s. 333-341), Tarih Vakfı Yurt Yayınları. [Kitap Tanıtımı]

Belleten · 1999, Cilt 63, Sayı 236 · Sayfa: 279-292
Tam Metin
Eser, Stefan Yerasimos tarafından yönetilen ve 1994'te Paris VIII. Üniversitesi'nde savunulan "De l' Adriatique à la mer de Chine" / Adriyatik'ten: Çin Denizi'ne başlıklı tarihî-coğrafya dalındaki bir doktora tezinin yeniden gözden geçirilmiş bir şeklidir. Adı geçen kitap Giriş (s. 1-11)'ten sonra üç bolümden oluşmaktadır.

FEYZULLAH EFENDİ an Ottoman Şeyhülislam (A Thesis Presented to the Department of Oriental Studies Princeton University, in Partial Fulfillment of the Requirements for the Degree Doctor of Philosophy) By Sabra Follet Messervey, June 1965 [Kitap Tanıtımı]

Belleten · 1999, Cilt 63, Sayı 237 · Sayfa: 619-624
Tam Metin
Şeyhülislam Feyzullah Efendi, XVII. yüzyılda, zirveden inişe geçen Osmanlı Devleti'nde mesleği ve mevkisinin doruğuna ulaşmış, ancak devrin çalkantılarına, makamının şahikaları ile ruhunun derinlikleri arasındaki med-cezirler yüzünden mukavemet gösterememiş bir şahsiyettir. İlmî ve meslekî kariyerinin yanında siyâsî ve idâri kabiliyetleri ile de temâyüz eden Feyzullah Efendi, oldukça kritik ve tarihin dönüm noktası diyebileceğimiz bir zamanda üstlendiği roller ile dikkati çekmiştir. Hakkında yapılmış ilmî çalışmaların azlığı, Şeyhülislam Feyzullah Efendi aleyhinde birçok söz söylenmesine sebep olmuş, yaşadığı dönemi, siyâsî şartlarının ağırlığı ve hassasiyeti ile ele alan ciddi araştırmaların yapılamamış olması ise aleyhindeki yargıların kuvvetlenmesini netice vermiştir.

Kara Murad Paşa

Belleten · 1999, Cilt 63, Sayı 237 · Sayfa: 489-508
Tam Metin
XVI. yüzyıl sonları Osmanlı Devleti'nin başta merkez teşkilâtında olmak üzere hemen her alanda bozulmaya başladığı bir dönemdir. Doğuda ve batıda çok geniş sınırlara ulaşan Devlet-i Aliyye, merkezde ve taşrada başlayan isyanlarla sarsılırken, bunlara dur diyecek rical sıkıntısı içerisindeydi. XVII. yüzyıl başlarında alınan zecrî tedbirlerle geçici de olsa kısmî bir sükûnet sağlanmışsa da, geleneksel cülûs sisteminden ayrılma, daha işin başında olumsuz meyvelerini vermeye başlamıştı. Yeni usule göre tahta çıkan I. Mustafa ile başlayan ehliyetsiz padişahlar dönemi bu asrın ortalarında Sultan İbrahim'le devam etmiştir. Bu arada, çocuk yaşta hükümdar olan IV. Murad ve IV. Mehmed'in saltanatlarının yaklaşık ilk onar yılı yine kaht-ı ricalin had seviyede olduğu dönemler olmuştur.

Gagauzların Kökeni

Belleten · 1999, Cilt 63, Sayı 237 · Sayfa: 453-488
Tam Metin
Gagauzların kökeni sorunu, öteden beri tartışmalara neden olmuştur. Kimileri olanları Anadolu Selçuklularının torunları saymış, kimileri de daha önce Karadeniz'in kuzey kıyılarından gelen eski Türk kavimlerinin kalıntısı olarak görmüştür. Bu iki kuramdan hangisi daha doğru, acaba?

Sefâret-nâmehâ-yı İrân (Gozârişhâ-yı Musâfiret ve Memûriyyet-i Sefîrân-ı Osmânî Der İrân), Tedvîn ü Tahkîk ü Telîf: Dr. Muhammed Emîn-i Riyâhî, Tahran 1368/1989. [Kitap Tanıtımı]

Belleten · 1999, Cilt 63, Sayı 237 · Sayfa: 627-628
Tam Metin
Ankara'da yıllarca İran'ın Kültür Müsteşarlığı görevini liyâkatla yürüten, İran'da yıllar yılı pekçok kültür kurumunda üst düzey yöneticilik yapan, üniversitelerde ders veren ve nihayet bir süre de Kültür Bakanlığı yaptıktan sonra emekliye ayrılarak kendini tamamen ilmi araştırma ve kitap telifine vakfeden değerli araştırmacı ve ilim adamı Dr. Muhammed Emîn-i Riyâhî, birçok eserinin yanısıra 1989 yılında Sefâret-nâmehâ-yı İrân adlı bir eser yayımlamıştır.

Türk Minyatürlerinde Hil'at Merasimleri

Belleten · 1999, Cilt 63, Sayı 238 · Sayfa: 745-754
Tam Metin
Osmanlı padişahlarının ve sadrazamlarının yabancı elçileri, devlet erkânını ve memurlarını çeşitli vesilelerle onurlandırmak ve taltif etmek amacıyla, bir tür hediye olarak giydirdikleri kaftan veya kürke, genel bir tanımlama ile hil'at denilmektedir. Arapça bir kelime olan hil'at "üste giyilen elbise, kaftan" anlamındadır, "resmen giydirilen elbise, teşrifat kaftanı, halâ-ı fâhire" şeklinde de açıklanmıştır.

EVANGELİA BALTA, Les vakıfs de Serrés et de sa région (XVè et XVè s.) -un premier inventaire- (Traduit par Edith Karagiannis), Athènes 1995, 442 s. [Kitap Tanıtımı]

Belleten · 1999, Cilt 63, Sayı 238 · Sayfa: 949-954
Tam Metin
İslâmiyet dönemi Türk medeniyetinin eğitim-öğretimden mimariye, sosyal dayanışmadan şehirciliğe kadar her alana damgasını vurmuş olan temel müesseselerinden birisi, hiç şüphesiz vakıf müessesesidir. 1984'te Vakıflar Genel Müdürlüğünün Vakıflar Haftası münasebetiyle düzenlemiş olduğu sempozyuma sunmuş olduğum 'Vakıf incelemelerinde metod araştırmaları" adlı bildirimde [I.Vakıf Haftası (3-9 Aralık 1984) Konuşmalar ve Tebliğler, Ankara, 1985, s.16-18] , bu müesesenin asıl mâhiyetini anlayabilmemiz için vakıf araştırmalarında denenebilecek birkaç yaklaşım tarzı ileri sürmüştüm. Bunlardan biri de, Osmanlı coğrafyası üzerinde bu coğrafyanın değişik bölgelerini temsil edebilecek biçimde seçilmiş on onbeş dar mıntıkadan her birinde kurulmuş bütün vakıfları o mıntıkanın kültür bütünlüğü içinde ve ilk kuruluşlarından günümüze kadar geçirdikleri tarihi süreç çerçevesinde tahlil ederek anlamaya çalışmayı amaç edinen bir yaklaşım tarzıydı. E. Balta'nın yukarıda künyesi verilmiş olan çalışması, benim tasarladığım tarzdaki bir araştırmaya yönelik önemli bir adım sayılabilir. E.Balta'nın Atina'da İlmi Araştırma Milli Vakfı Neo-Helleniques Araştırmalar Merkezi (Centre de Recherches Neo-Helleniques Fondation Nationale de la Recherche Scientifique) tarafından yayınlanan eserinin konusu, XV. ve XVI. yüzyıllarda Siroz ve bölgesinin vakıfları'dır. Siroz vakıflarının ikiyüz yıllık envanterini veren ve bunların muhtelif açılardan değerlendirmesini yapan bu çalışma kaldığı noktadan günümüze doğru geliştirildiğinde ve tahlil açısından biraz daha derinleştirildiğinde, şüphesiz vakıf olgusunu anlamada çok daha ileri bir seviyeye ulaşılacaktır.

ALTAN ÇİLİNGİROĞLU, Urartu Krallığı Tarihi ve Sanatı, Yaşar Eğitim ve Kültür Vakfı Yayını, İzmir 1997; 171 sayfa, 100 resim, 37 Çizim, 1 harita. [Kitap Tanıtımı]

Belleten · 1999, Cilt 63, Sayı 238 · Sayfa: 955-960
Tam Metin
Assur kralı Sargon'un M.Ö. 714 yılında Urartu Krallığına karşı düzenlediği ünlü seferini kaleme alan baş katip NABU-ŞALLİM-ŞUNU'ya armağan edilen Urartu Krallığı Tarihi ve Sanatı kitabı 18 bölüm ve kaynaklardan oluşmaktadır. Bölümler sırasıyla Urartu Araştırmaları, Urartu Coğrafyası, Urartu Tarihi, Kaleler ve Sur Duvarları, Tapınaklar, Saraylar, Sütunlu Salonlar: Apadanalar, Kent ve Konut Mimarlığı, Mezar Mimarlığı, Ölü Gömme Gelenekleri, Maden İşçiliği, Mücevher Sanatı, Çanak Çömlek, Heykel ve Kabartma Sanatı, Taş Kaplar, Fildişi Sanatı, Dil ve Yazı ile Din adlarını taşımaktadır.

Osmanlı İlmiye Tarîkinde "Pâye"li Tâyinler Yahut Devlette Kazanç Kapısı

Belleten · 1998, Cilt 62, Sayı 233 · Sayfa: 41-64
Tam Metin
Osmanlı Devleti'nin ilmiye teşkilâtı, şimdiye kadar muhtelif cihetlerden tedkîk mevzûu edilmiş ve konuyla ilgili olarak çeşitli yayınlar yapılmış bulunmasına bu hususta bazen ilmî kriterleri aşarak subjektif duyguların da işe karışması yüzünden lehte ve aleyhte birtakım görüşler ileri sürülmesine rağmen, altı yüzyılı mütecâviz târihî geçmişi bulunan böyle bir teşkilatın, hala incelenmeyi ve araştırılmayı bekleyen pek çok karanlık veya yeterince aydınlanmamış yönü bulunmaktadır. Binaenaleyh, bu tür meselelerin tamamını böyle bir yazıda ele almak mümkün olmadığı için, burada daha ziyâde tek bir konu üzerinde durmak istiyoruz: Bilhassa XVI. yüzyılın ikinci yarısından itibaren gittikçe artan bir şekilde ortaya çıkan pâyeler ve bu çıkışın arkasında yatan siyâsî, sosyal ve kültürel âmiller.