178 sonuç bulundu
Dergiler
- Belleten 178
Yayınlayan Kurumlar
Yazarlar
Anahtar Kelimeler
- Ottoman Empire 14
- Osmanlı 13
- Osmanlı Devleti 13
- Ottoman 12
- İstanbul 5
- Osmanlı İmparatorluğu 5
- Istanbul 4
- Ticaret 4
- Cemal Paşa 3
- China 3
Selef-Halef İki Vakʻanüvîs Saʻdullah Enverî ve Halîl Nûrî’nin Terekeleri Mukayeseli Bir İnceleme
Belleten · 2022, Cilt 86, Sayı 305 · Sayfa: 177-217 · DOI: 10.37879/belleten.2022.177
Özet
Tam Metin
Tereke kayıtları, Osmanlı sosyo-kültürel ve ekonomik tarihine ait kıymetli kaynaklar arasında yer alır. Bu kayıtlar tutuldukları devrin toplumsal tabakalarına, aile yapılanmasına, şahısların gelir düzeylerine, emtia türlerine ve bunların kıymetlerine ışık tutmaktadır. İşte bu çalışma, 18. yüzyılın sonlarına doğru sırasıyla vakʻanüvîslik makamına tayin edilmiş iki Osmanlı müellif ve devlet adamı Saʻdullah Enverî ile Halîl Nûrî efendilerin malvarlıklarını tereke kayıtları üzerinden tahlil etmeyi amaçlamaktadır. Çalışmada, ilk olarak, müelliferin hayat hikâyelerine genel hatlarıyla değindikten sonra, iki müellife ait tereke kayıtlarının şeklî hususiyetlerini ele aldık. Ardından tereke verileri ışığında müelliferin aile efradı, vekil ve vasîleri, menkul ve gayr-i menkul malvarlıklarını konu edindik. Çalışmanın son kısmında terekelerin taksimi ve servetlerin dönemsel açıdan iktisadî tahlillerine eğildik. Kayıtların tutulma sebepleri, kayıt işlemlerine nezaret eden görevliler, yazım usulü ve kâtiplerin imlâ hataları, vekil ve vasilerin hukuki konumları, müelliferin servetlerine ait ayrıntılı veriler, her iki müellifn malvarlıklarının kendi yaşadıkları dönem standartlarına göre ekonomik açıdan konumu ve günümüz iktisadî şartlarıyla mukayesesi gibi meseleler çerçevesinde mezkûr konu başlıklarını etrafıca ele aldık.
Değişim Çağında Osmanlı İstanbul'unda Oyuncaklar ve Oyun Nesneleri
Belleten · 2022, Cilt 86, Sayı 305 · Sayfa: 319-358 · DOI: 10.37879/belleten.2022.319
Özet
Tam Metin
Çalışmanın amacı, Osmanlı İstanbulu’nda çocukların hangi oyuncaklar ve oyun nesneleriyle oynadığını, oyuncakçılığın durumunu da göz ardı etmeden somut olarak belirlemektir. Bu bağlamda 17. yüzyılın ikinci yarısından itibaren oyuncak imalinde öne çıkan İstanbul’un Eyüp semtine odaklanılmıştır. 19. yüzyılın ortalarındaysa endüstriyel üretim alafranga oyuncaklar, Avrupa menşeli mağazaların rafarında görünür hale gelmiştir. Nispeten daha iyi bilinse de Eyüp oyuncakçılığının ve oyuncaklarının değişim sürecindeki durumu, dönemin çocukları açısından nasıl bir değere sahip olduğu incelenmemiştir. Bunun nedenlerinden biri; dönemin yazınında geleneksel ve modern oyuncaklara yönelik nasıl bir yaklaşım sergilendiğinin sorgulanmamasıdır. Araştırmacılar; modern çağda Avrupai oyuncakların İstanbul’a girdiğinden sıklıkla bahsetmekte ama bunların somut olarak nelerden oluştuğunu nadiren belirtmektedir. Sözü edilen odak noktalarından hareketle planlanan çalışma; arşiv belgeleri, çağdaş gözlemler, yıllıklar, gazeteler ve çocuk dergileri ile mecmualarına dayanmaktadır. Çalışmada; Eyüp oyuncakçılığının Avrupa menşeli oyuncakların İstanbul’a girmeye başlamasından olumsuz etkilendiği ama kısa süre içinde yok olmadığı ileri sürülmektedir. Alafranga oyuncaklar, 20. yüzyılın ilk çeyreğinde geleneksel Eyüp oyuncaklarının yerini almıştır. Modern eğitime daha fazla önem verilmesi, Hürriyet’in ilan edildiği 1908 yılından sonra çocuklara yönelik süreli yayınların nicelik ve niteliğinin artması ve Osmanlı aydınlarının tanıtım yazıları, Avrupai oyuncakların İstanbul pazarına hâkim olmasına katkıda bulunmuştur.
Sultan II. Abdülhamid’in Siyasi Mahkûmlara Yönelik 1896 Tarihli Umumi Afı
Belleten · 2022, Cilt 86, Sayı 305 · Sayfa: 285-318 · DOI: 10.37879/belleten.2022.285
Özet
Tam Metin
Siyasi krizlerden sonra çıkarılan umumi afarın amacı, siyasi suçlara karışan kişileri afetmek suretiyle toplumun sükûnetini sağlamak, huzursuzlukları neticelendirmektir. Sultan II. Abdülhamid de, 33 yıllık hükümdarlığı döneminde pek çok defa umumi ve kısmi af ilan etmiştir. Çalışmamıza konu olan 1896 umumi afından önce Ermeniler ve Müslümanlar arasında yaşanan huzursuzluklar şiddetini artırmış, gerginlikler 1896 yılının Ağustos ayında gerçekleşen Osmanlı Bankası Baskını ile hadd safhaya çıkmış, olaylar neticesinde hapishanelerdeki siyasi mahkûmların sayısı istiap haddini aşmıştır. Bunun üzerine Sultan II. Abdülhamid, Ermeni Patrikhanesi’nin de af talebini göz önüne bulundurarak toplumun sükûnunu sağlamak ve dengeleri korumak amacıyla, 1896 yılı Aralık ayında siyasi suçluları kapsayan umumi af ilan etmiştir. Afın ilanından kısa bir süre sonra Düvel-i Sitte, afın bir an önce icrası için Osmanlı Devleti nezdinde girişimde bulunmuş ve bu husustaki baskılarını kısa aralıklarla yinelemiştir. Bu devletler olağan politikalarını afın icrasında da takip ettikleri gibi, büyükelçileri ve vilayetlerdeki temsilcileri aracılığıyla Ermenilerin savunuculuğunu üstlenmişler, afın icrasında yaşanan herhangi bir aksaklığı fırsata çevirerek bu durumu Osmanlı Devleti’ne baskı yapma unsuru olarak kullanmışlardır.
Midhat Paşa’nın Suriye Valiliği Döneminde Sultan II. Abdülhamid ve İngiltere Büyükelçisi Layard ile Olan İlişkileri (Kasım 1878-Ağustos 1880)
Belleten · 2022, Cilt 86, Sayı 305 · Sayfa: 251-283 · DOI: 10.37879/belleten.2022.251
Özet
Tam Metin
Bu makale, Midhat Paşa’nın Kasım 1878-Ağustos 1880 tarihleri arasında devam eden Suriye valiliği ile ilgili hususları ele almaktadır. Makale, Büyükelçi Henry Layard’ın Midhat Paşa ile ilgisinin seyrini ve Suriye valiliğine tayininde nasıl bir rol oynadığını ele aldıktan sonra Paşa’nın valiliği döneminde gerçekleştirilen reformları açıklamaktadır. 1879’da gerçekleştirilen ve mahkemelerin vilayet yöneticilerinden bağımsızlığını hedefeyen reformların Midhat Paşa’nın hükûmet ve saray ile ilişkisini nasıl olumsuz etkilediği irdelenmektedir. Layard’ın Eylül 1879’da gerçekleştirdiği Suriye ziyaretinin, Sultan Abdülhamid’in İngiltere ve Midhat Paşa ilişkisinden duyduğu endişeleri artırdığı hususu anlatıldıktan sonra Mayıs 1880’de Layard’ın İstanbul büyükelçiliği görevinin sona ermesinin ve Haziran-Temmuz 1880’de ortaya çıkan Osmanlı karşıtı el ilanları meselesinin Midhat Paşa’nın konumunu olumsuz etkilemesi makalenin devamında açıklanan konuları oluşturmaktadır. Aynı dönemde, Cevdet Paşa ve Mahmud Nedim Paşa gibi Midhat Paşa’nın kuvvetli muhaliferinin hükûmette nazır olarak görev almalarının ilişkilerin gerilmesindeki rolü ve Mayıs-Haziran 1880’de birkaç defa tekrarlanan istifalar da ele alınmaktadır. Son olarak, Midhat Paşa’nın görevden alınışı ve yerine yapılan atama süreci aydınlatılmaktadır.
FERİDUN M. EMECEN, Osmanlı Klasik Çağında Hilafet ve Saltanat, Aktörler, Yazım ve İmaj
Belleten · 2022, Cilt 86, Sayı 305 · Sayfa: 359-362 · DOI: 10.37879/belleten.2022.359Tributaries and Peripheries of the Ottoman Empire (Osmanlı İmparatorluğunun Haraçgüzar Eyaletleri ve Serhat Boyları)
Belleten · 2022, Cilt 86, Sayı 305 · Sayfa: 363-377 · DOI: 10.37879/belleten.2022.363Kayseri Arkeoloji Müzesinde Bulunan Hititçe Tablet Parçaları I
Belleten · 2021, Cilt 85, Sayı 302 · Sayfa: 1-16 · DOI: 10.37879/belleten.2021.1
Özet
Boğazköy’de ortaya çıkarılan, Hitit (İmparatorluk) Dönemi’ne ait beş adet çiviyazılı tablet (fragmanı), 1932 yılından itibaren Kayseri Arkeoloji Müzesinde bulunmaktadır. Bunlardan (Kayseri 285-ABoT 63=)ABoT 1.63, 1948 yılında yayınlanmış ve “II. Muršili’nin Yıllıklarına” ait olduğu tespit edilmiştir. Bu çalışmada, yayınlanmamış dört tablet parçasından, iki “Kutlama/Bayram Ritüeli” metni (Kay.286, Kay.287) ele alınmış ve flolojik değerlendirmeleri ile sunulmuştur. Her iki tablet parçası da, Boğazköy'de bulunan diğer tabletlerin büyük bölümü gibi dini içeriktedir.
Geç Orta Çağ Anadolu’sunda Bir Selçuklu Kenti Bolvadin’in Tarihi Gelişimi Üzerine Bazı Notlar
Belleten · 2021, Cilt 85, Sayı 302 · Sayfa: 17-28 · DOI: 10.37879/belleten.2021.17
Özet
Tam Metin
Selçuklu döneminde Anadolu’nun tarihi coğrafyasını tespit etmeye yönelik çok az çalışma vardır. Genellikle şehir oluşumları antik veya Roma-Bizans dönemine indirgenen bir açıklama ile tavsif edilmeye çalışılır. Mahalli tarihlerde de şehir veya kasabaların tarihini neredeyse insanlık tarihinin ilk devrelerine kadar indirme modası yaygın şekilde yerini alır. Öyle ki Anadolu şehirleri için “kadim” sıfatını kullanmak ve bunu içini doldurmak için yapılan incelemelerde tarihi bilgilerin eğilip büküldüğü ve bunun adeta bir iftihar vesilesi gibi zihinlere yerleştirilmeye çalışıldığı görülür. Benzeri bir durum Orta Çağ döneminde ortaya çıktığı tespit edilen bugün Afyonkarahisar’ın bir ilçesi olan Bolvadin için de geçerlidir. Bu makalede Bolvadin’in antik bir yerleşmenin temelleri üzerinde değil, Selçuklular döneminde teşekkül etmiş, yol şebekesi içinde önemli bir geçit yeri olarak büyük önem kazanmış bir kasaba olarak doğduğu tezi savunulmuştur. Ayrıca Bolvadin’in tarihi gelişimi içinde Osmanlı hakimiyetine girdikten sonraki durumu da incelenerek geçirdiği fziki safhalar üzerinde durulmuştur. Bu anlamda Bolvadin’in XVI. asırda önemli sayılabilecek bir nüfusuyla kasaba değil bir şehir hususiyeti göstermiş olduğu, sefer yolları yakınında veya üzerinde bulunması, adı bilinen meşhur köprü vasıtasıyla geçişe müsait bir konumda olması ve coğraf özelliğinin kazandırdığı imkanlarla gelişiminin tamamlandığı ifade edilmiştir.
Turmoil in the Capital: British Publication Alarmed the Hamidian Regime
Belleten · 2021, Cilt 85, Sayı 302 · Sayfa: 133-153 · DOI: 10.37879/belleten.2021.133
Özet
Tam Metin
During the early years of Abdülhamid II’s reign, there were several attempts to reinstate ex-Sultan Murad V to the throne. One of these was the initiative of Ali Suâvi, which has come to be known as the Çırağan Incident. Although the Ottoman press had to be very circumspect in reporting Suâvi’s attempt and its aftermath, the British newspaper of the Ottoman Empire, The Levant Herald, was instead able to carry the news about the incident for several days by framing its reportage in pro-government terms. The situation changed, however, when a letter from a reader praising Ali Suâvi and supporting the claim of Murad V to the throne was published by the paper and spurred the Sublime Porte into action. Although the authorship of the letter remains unknown, it is doubtful that it was actually written by an average reader of the paper; some sources instead point to Cleanthi Scalieri, the Master of the Prodoos Masonic Lodge. After publication, the proprietor of The Levant Herald, Edgar Whitaker, took refuge in the British Embassy, resulting in the confiscation of the printing house and the remaining copies of the newspaper on the order of the Sublime Porte. Whitaker protested that he had informed the Marshal of the Palace, Said Pasha, regarding the letter’s contents, and that he was now the subject of death threats and harassment; Said Pasha responded by denying any knowledge of the matter. The dismissal and exile of Said Pasha brought only further tension. The British Foreign Ministry claiming that the Sublime Porte had acted beyond its jurisdiction according to the capitulations. In the midst of negotiations between the British and Ottoman governments over the transfer of Cyprus, the furor over the letter and the newspaper provoked major discussion in the European press, and caused negative public reaction in Britain towards the actions of the Ottoman government. This article focuses on the anonymous letter published in The Levant Herald, and examines the course of these developments primarily through their representation in the British press.
Balkan Savaşları Esnasında Alman Salib-i Ahmer (Kızılhaç) Cemiyeti’nin İstanbul ve Edirne’de Yürüttüğü Sağlık Çalışmaları
Belleten · 2021, Cilt 85, Sayı 302 · Sayfa: 155-191 · DOI: 10.37879/belleten.2021.155
Özet
Tam Metin
1864’te imzalanan Cenevre Sözleşmesi’yle birlikte cephelerde askerî sağlık hizmetlerinin mükemmel bir şekilde yapılması anlayışı gelişmeye başlamış ve Avrupa’nın farklı ülkelerinde birbiri ardına Kızılhaç cemiyetleri kurulmuştu. Bunlardan birisi de Alman Kızılhaç teşkilatıdır ve bu kuruluş sadece Almanya’da değil dünyanın farklı bölgelerinde meydana gelen savaşlarda din ve milliyet ayrımı yapmaksızın cephelerde sağlık çalışması yürütmüştür. Alman Kızılhaçı özellikle Trablusgarp Savaşı (1911- 12), Balkan Savaşları (1912-13) ve Birinci Dünya Savaşı (1914-18) esnasında doktor, hemşire ve hastabakıcılardan oluşan ekiplerle Osmanlı cephelerinde hizmet etmiştir.
Bu çalışmada, öncelikle Alman Salib-i Ahmer Cemiyeti’nin Balkan Savaşları’nın başlamasıyla birlikte hem Osmanlı Devleti’ne, hem de Balkan ülkelerine sağlık ekibi göndermek için nasıl bir seferberlik yürüttüğü açıklanacaktır. Daha sonra, sağlık ekiplerinin Almanya’daki üniversitelerde görev yapan tecrübeli doktorların idaresi altında uzman sağlık personeliyle birlikte İstanbul ve Edirne’de yürüttükleri çalışmalar detaylı bir şekilde değerlendirilecektir. Bunların yanında, Türk askerinin cephede oldukça zor şartlarda savaşmasına bağlı olarak ortaya çıkan kangren vakaları ve diğer ağır hastalıklara karşı verdiği mücadele ve Alman sağlık ekibinin Hilal-i Ahmer Cemiyeti’yle birlikte bu alanda yürütmeye çalıştığı hizmetler ortaya konacaktır. Ayrıca, Alman sağlık ekiplerinin kayıtları ışığında, tedavi edilen hastalara dair sayısal bilgiler verilerek, salgın hastalıklarla mücadele ve Ayastefanos (Yeşilköy) Karantina Merkezi’nin çalışmaları da burada detaylı bir şekilde değerlendirilecektir.