381 sonuç bulundu
Uygulanan Filtreler
  • Belleten
  • Son 10 yıl
Dergiler
Yayınlayan Kurumlar
Yayın Yılı
Yazarlar
Anahtar Kelimeler

Türkiye Mezar Taşı Tipleri 1: Güneş Tepelikliler

Belleten · 2021, Cilt 85, Sayı 303 · Sayfa: 645-689 · DOI: 10.37879/belleten.2021.645
Tam Metin
Merkezdeki küçük çiçekten çıkan ışın kolları biçimli daire tepeliklere güneş tepelikli denilmiştir. Tezler ve yayınlardaki 33911 mezar taşı içinde 311 tane belirledik. Tarihli 261 örnek 1810-1952 yıllarındandır. 19. yüzyılın ikinci yarısında yaygınlaşmıştır. Gövde yatay kesiti olarak yuvarlak kesitli bir tanesi dışındakiler dikdörtgen kesitlidir. Tepelikleri 6, kol düzenlemelerini 7 alt grup içinde ele aldık. Genel biçim 141 tanesinde güneş ışınları, 152 tanesinde bitkisel düzenlemeye yakındır. %91’i kadınlar için yapılmıştır. 1 paşa ve 26 paşa yakını, 1 şeyhülislam oğlu için yapılan dışında çoğu serbest meslek sahipleri, azı orta düzey devlet görevlileri yakınlarına aittir. İncelediğimiz örneklere göre bu tipin Türkiye geneline oranı yüzde birdir. Türkiye’de Selçuklu mimarisi ve paralarında güneş motifleri biliniyor. Çok uçlu yıldız, çok kollu yıldız geçmeleri Selçuklulardan itibaren yaygındır. Osmanlı mimarisinde 19. Yüzyıldaki güneş ışınlı bezemeler ise 17-18. yüzyıl Avrupa mimarisindeki biçimlere benzemektedir. Osmanlı mimarisinde 18. yüzyıl başından beri yaygın olan Avrupa etkili istiridye kabuğu ve kolları düz işlenen yelpaze motifi, 19. yüzyıldaki güneş tepeliklilere esin kaynağı olabilir. Sandık mezar yüzlerine çokça işlenen kare, oval, dikdörtgen biçimli güneş motiflerinin mimarideki örneklerinde tuğra merkezdedir. Bunun Osmanlı arması ile biçim benzerliği mezar taşlarında da bu düşüncenin olabilirliğini akla getirmektedir. Ancak örneklerin çoğu orta düzey görevli ve serbest meslekten kişilerin yakını kadınlara aittir. Geneli itibarıyla ana tip ve alt tiplerinin tarih dilimleri, bu tipteki tarihsiz örnekleri tarihlemede bir ölçü oluşturmaları bakımından da önemlidirler.

The Medici’s Influence: Revival of Political and Financial Thought in Europe

Belleten · 2021, Cilt 85, Sayı 302 · Sayfa: 29-51 · DOI: 10.37879/belleten.2021.29
Tam Metin
The history of the European Renaissance has been written in many versions. The move from medieval to Renaissance period in world history shows clashes between empires and human nature. The contemporary scholars have many variants of history to choose from and form their own views about what actually transpired during the historical period. The most significant role of the Medici family was in the new era of European history that witnessed the art of administration on the Medici Bank in Florence/Italy. This paper portrays the point of view of the influence of Islamic Arab scholars as scribes in the re-introduction of Greek-Aristotelian philosophies to Renaissance Europe. This view is being increasingly challenged. The Islamic-Arab scholars such as Averroes and Avicenna were not mere scribes. Better translations of Arabic and Persian historical treasures reveal that the Islamic-Arab scholars during the golden age of Islam were globally accepted literary giants who made profound changes to the ideological shaping of Renaissance Europe.

Yeniçeri Teşkilâtına Dair Bir Risale (Değerlendirme-Karşılaştırmalı Metin)

Belleten · 2020, Cilt 84, Sayı 301 · Sayfa: 983-1044 · DOI: 10.37879/belleten.2020.983
Tam Metin
Yeniçeri Ocağı’nın tarihini ve kanunlarını incelemek, araştırmak için mümkün mertebe ilk el kaynakların tespit edilip tetkik edilmesi, ocağın tarihî gelişimini ve değişimini takip etmek açısından mühimdir. Bu hususta ulaşılacak her kaynak bu amaç doğrultusunda araştırmacılara ışık tutacaktır. Bu eserlerden biri de şimdiye kadar tespit edilememiş olan, TTK (Türk Tarih Kurumu) Kütüphanesi Y/228 katalog numarası ve Avusturya Seferine Dair Bir Risale başlığıyla kayıtlı olan Yeniçeri teşkilâtına dair bir risaledir. Müellif veya müstensihini, yazılış tarihini tam olarak tespit edemediğimiz bu risale, Kanuni Sultan Süleyman’ın Avusturya seferine dair kısa bir giriş ile başlamakta, ordunun içinde bulunduğu durumdan hareketle bir takım ocak kanunları, ocağın bünyesindeki iyileştirme ve tamir gibi imar faaliyetleri, muhtelif merasimler, terfi ve azillere dair anlatılar, kışlaların et ihtiyacı, ihtisap ağalığı vb. gibi hususları küçük ve çarpıcı hikâyelerle örneklendirerek anlatmaktadır. Risalenin bir nüshası, Süleymaniye Kütüphanesi’nde Esad Efendi No: 3622’de kayıtlı bir mecmua içerisinde yer almaktadır. İkinci nüsha ise, İstanbul Üniversitesi Nadir Eserler Kütüphanesi No: 3293’te kayıtlı bir mecmua içerisinde bulunmaktadır. Bu eser, risalenin bir nüshası olduğu bilinmeksizin çeşitli araştırmalarda kaynak olarak kullanılmıştır. Şimdiye kadar tespit edilemeyen TTK nüshası ise, araştırmacılar tarafından bilinmediği için herhangi bir çalışmada zikredilmemiştir. Biz bu çalışma vesilesiyle, İstanbul Üniversitesi nüshası ve TTK nüshasını tespit ederek bilim âleminin istifadesine sunduk, hem de mevcut nüshaların metin karşılaştırmasını yaparak, risalede değinilen konuları birinci ve ikinci el kaynaklardan faydalanarak detaylı olarak izah etmeye çalıştık.

Savaş ve Propaganda: 1683 Viyana Kuşatması Üzerine Bir Değerlendirme

Belleten · 2020, Cilt 84, Sayı 301 · Sayfa: 1045-1096 · DOI: 10.37879/belleten.2020.1045
Tam Metin
Propaganda, insanları istenen şekilde düşünmeye ve davranmaya ikna etmek için tasarlanmış bir yöntemdir. Geçmişi, insanların birbirleriyle ilk iletişim kurmaya başladığı zamana dayanmaktadır. Bu doğrultuda propaganda, kişisel çıkarlara hizmet eden ve sık başvurulan bir yöntem olmuştur. Tarih boyunca insanlar, propaganda faaliyetlerinden çeşitli şekillerde yararlanmışlardır. Özellikle savaş zamanlarında etkin bir şekilde kullanılan propaganda faaliyetleri, bu süreçte insanları ikna etmek, cesaretlendirmek ve savaşı desteklemek konusunda önemli bir role hizmet etmiştir. Bu bağlamda, bir savaşın başlamasından bitmesine kadar uygulanan propaganda faaliyetleri, bu kavramla savaşın birbirinden ayrılmaz bir şekilde bağlantılı olduğunu göstermektedir. Bu çalışma, XVII. yüzyılın son çeyreğinde ortaya çıkan, Türk ve Avrupa tarihinin en önemli siyasî hadiselerinden birisi olan 1683 Viyana Kuşatması’ndaki propaganda faaliyetlerine odaklanmaktadır. Sonuçları itibarıyla, gerek Osmanlı Devleti’ni gerekse Habsburg İmparatorluğu’yla birlikte diğer Batılı devletlerin geleceğini şekillendiren bu savaş, siyasî, sosyal ve iktisadî açıdan pek çok kez ele alınmıştır. Fakat savaşın öncesinden sonuna kadar gerçekleştirilen propaganda faaliyetleri pek ele alınmamıştır. Bu noktadan hareketle çalışma, her iki tarafın savaşın karar aşamasından sonuçlanmasına kadar geçen süreçte başvurdukları propaganda yöntemlerini ortaya koymaktadır. Çalışmada, Sadrazam Merzifonlu Kara Mustafa Paşa’nın, çeşitli propaganda faaliyetleriyle devlet erkânını savaşa ikna etmek, ordunun moralini yüksek tutmak ve düşmanın maneviyatını kırmak gibi propaganda faaliyetlerine giriştiği görülmektedir.

Geleneksel Kazak Kültüründeki Koç Kültüyle İlgili Etnoarkeolojik İncelemeler

Belleten · 2020, Cilt 84, Sayı 301 · Sayfa: 907-958 · DOI: 10.37879/belleten.2020.907
Tam Metin
Kazak ve diğer Türk soylu halkların dünya görüşünde koç oldukça önemli bir kült hayvanı olarak kabul edilmiştir. Eski Kazak mezar taşlarına (koytas, koşkartas) çeşitli koyun/koç tasvirlerinin işlenmiş olması bu uygulamanın arkeolojik kazılarda ortaya çıkan kilden yapılmış koç figürleri ve kaya resimlerindeki (petroglif) çeşitli koyun/koç resimlerinde görülen geleneğe bağlandığını ve bu kültün köklerinin çok eski devirlere dayandığını ortaya koymaktadır. Antik çağlara ait kap kulplarının hayvan biçimli veya özellikle koyun/koçbaşı şeklinde biçimlendirildiği görülmektedir. Koyun/koç ile ilgili kültler, Eskiçağ’da Saka ve Kangli, Ortaçağ’da ise Oğuz ve Kıpçak boylarının yaşamlarında önemli yer tutmuştur. Koçun insanın ruhani düşüncesiyle ve yaşamının dönüşüm anlarıyla ilgili kutsal bir bağa sahip olduğu düşünülmektedir. Halk arasındaki efsane ve inançlara göre koç, gök ve ateşten yaratılmıştır. Bu inanç, birçok eski doğu halkları arasında İslamiyet öncesinde yaygın olan doğa tapınışı ile ilgilidir. Türk soylu halkların inancına göre koyun/koç, koruyucu özelliğinin yanı sıra kutsallara kurban edilebilecek kutsal bir hayvan niteliğindedir. Kazaklar ve Türk soylu halklar arasında evcil hayvanlara ait bazı kemiklerin mucizevî özelliklere sahip olduğu şeklinde, ilginç gelenekler, batıl inançlar ve efsaneler yaygındır. Koyun/koç boynuzu (koşkarmüyüz) şeklindeki süslemenin bu halklar için bereketi ve zenginliği sembolize ettiği anlaşılmaktadır.

II. Gök Türkler Devrinde Sarı Baş (Gök) Türk 黃頭突 Meselesi

Belleten · 2020, Cilt 84, Sayı 301 · Sayfa: 959-982 · DOI: 10.37879/belleten.2020.959
Tam Metin
Eski Türk Tarihinde birçok çözülmemiş sorunlar bulunmaktadır. Gök Türk Tarihi ile ilgili Türkçe yazıtlar olmasına rağmen Çince kayıtlarındaki bazı sorunlara yeterince yardımcı olamamaktadır. T’ang Sülâlesinin veziri Chang Chiu-ling’in (673-740) eserinde geçen “Huang-tou (Sarı Baş) Türkler” ibaresi bu problemlerden biridir. Araştırmanın sonucunda Sarı Baş Türklerin “Sarı (Gök) Türkler” olduğunu, aslında İkinci Gök Türk Devletinin kurucusu İlteriş Kağan’ın (682-692) ailesinin kastedilmiş olduğu anlaşılmıştır. Sarı renkde eski Türk kültüründe “merkezi” ve “meşru” anlamına gelmektedir. “Sarı Baş Türkler” incelenirken, Gök Türk tarihindeki bir dizi iktidar kavgası da ortaya çıkarılmış bulunmaktadır. İlteriş Kağan öldükten sonra çocuklarının yaşları küçük olduğu için kardeşi Mo-ch’uo Kağan (Kapgan Kağan, 692-716) iktidarı eline geçirmiştir. Mo-ch’uo Kağan’ın ölümümden hemen sonra İlteriş Kağan’ın oğulları (Bilge Kağan ve Kül Tigin) iktidara darbe yolu ile el koymuştur. Ancak Bilge Kağan ölünce Mo-ch’uo Kağan neslinden olanlar hâkimiyete başkaldırmışlar ve neticede iki taraf uzlaşmışlardır. Fakat bu güç dengesi uzun sürmemiştir.

Acemhöyük Fayans ve Frit Eserleri Üzerine Arkeolojik ve Arkeometrik Değerlendirmeler

Belleten · 2020, Cilt 84, Sayı 301 · Sayfa: 837-886 · DOI: 10.37879/belleten.2020.837
Tam Metin
Bu makalede Acemhöyük’te bulunmuş Eski Tunç Çağı ve Asur Ticaret Kolonileri Çağı’na tarihlenen fayans ve frit buluntular ele alınmıştır. Anadolu ve yakın komşularındaki benzerleri ile arkeolojik olarak karşılaştırılan eserlerin, kimyasal içerikleri ve renklendirici kullanımları taşınabilir X-ışını floresansı (p-XRF) yöntemiyle tespit edilmiştir. Bu analizler, Acemhöyük’te bulunmuş vitrifiye mallarının renklendirilmesinde mavi renk için bakır, siyah renk için ise manganez kullanıldığını ortaya koymuştur. Buluntuların elementel analiz sonuçları, Acemhöyük’te vitrifiye objelerin en az iki farklı üretim merkezinden geldiğine işaret etmektedir. Arkeolojik ve arkeometrik verilerin beraber değerlendirilmesi ile ortaya konan veriler, MÖ İkinci Binyıl’ın erken dönemlerinde vitrifiye malzemeler için Anadolu’da bir üretim atölyesinin varlığı ihtimalini güçlendirmektedir.

Asur Belgelerinde Kan Parası

Belleten · 2020, Cilt 84, Sayı 301 · Sayfa: 887-906 · DOI: 10.37879/belleten.2020.887
Tam Metin
Bu çalışma Eski ve Yeni Asur Dönemi belgelerinden iyi bilinen “kan parası” uygulaması hakkındadır. Orta Asur Kanununda yer almasa da Kan parasının Asur toplum yaşamında ve hukuk anlayışında önemli bir yer edindiği diğer dönem belgelerinden bilinmektedir. Kan parasının, öldürülen kimsenin yakınları tarafından kazanılan bir hak olduğu anlaşılmaktadır. Asur belgelerinde kan parası dāmu kelimesiyle ifade edilmiştir. Bahsi geçen kelime Eski Asur Döneminde her zaman fonetik olarak yazılmışken, Yeni Asur Dönemi belgelerinde ÚŠ/MÚD logogramıyla da ifade edilmiştir.

II. Meşrutiyet Döneminde İstanbul’da Sosyal Bir Problem Olarak Kumar İlleti

Belleten · 2020, Cilt 84, Sayı 301 · Sayfa: 1143-1174 · DOI: 10.37879/belleten.2020.1143
Tam Metin
Bu çalışmanın temel amacı, II. Meşrutiyet döneminde İstanbul’da toplumsal hayatı derinden etkileyen kumar illetinin yaygınlaşmasının sebeplerini ve Osmanlı Devleti’nin buna yönelik aldığı tedbirleri irdelemek olarak tanımlanır. II. Meşrutiyet dönemi, kronolojik olarak kısa bir zaman aralığını oluştursa da ekonomik ve toplumsal açıdan birçok sarsıntının yaşandığı, tarihsel açıdan çarpıcı bir süreci ifade eder. Bu dönemde görülen sıra dışılıkta; XIX. yüzyılda başlayan ve XX. yüzyılın ilk çeyreğine kadar süren savaşların etkileri, toprak kayıpları, meşruti yönetimle ilgili yaşanan siyasal gerilimler, özgürlükçü ortam, sosyo-ekonomik krizler, ödenemeyen maaşlar, göçler, Avrupa’nın kültürel ve fiziksel etkisine açık olma durumu etkili olmuştur. Yaşanan sosyal, ekonomik ve siyasal gerilimler toplumu derinden etkilemiş sosyal yapıda çözülmeler baş göstermiştir. Bu dönemde içki, kumar, sefâhat ve fuhuş gibi eylemlerin artışı sosyal çözülmenin varlığına işaret etmektedir. II. Meşrutiyet döneminde kumar illeti toplumun sosyal ve ahlakî yapısını sarsıcı boyutlara ulaşmış, aile yapısı zarar görmüş, özellikle memurlar arasında kumarın yayılması devletin itibarını sarsmıştır. Kumarın toplumsal bir hastalığa dönüşmesi Osmanlı hükümetlerinin tedbir almasını gerekli kılmış, ancak yapılan yasal düzenlemeler ve alınan polisiye tedbirler kumarı önleyememiştir. İstanbul, devletin başkenti olarak mevcut sorunları ve gerilimleri en derinden hisseden şehir olmuştur. XIX. yüzyılın ikinci yarısından itibaren Batı tarzı bir başkente dönüşme sancıları çeken şehirde, aynı anda Batılı yaşam tarzı da etkili olmaya başlamıştır. Bu meyanda eğlence hayatı renklenmiş, kulüpler, barlar, lokantalar, gazinolar ve oteller yeni eğlence mekânlarını oluşturmuştur. Osmanlı başkentinin geleneksel dokusu bozulmuş, kahvehanelerde ve diğer mekânlarda içki, kumar ve sefâhat belirgin hale gelmiştir. Araştırmanın temel kaynağını Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı Osmanlı Arşivindeki belgeler oluşturmuştur. İlaveten dönemin süreli yayınlarından yararlanılmıştır.